Site İçi Arama

analiz-ve-raporlar

Amerika Bize Ne Öğretti?

Amerika tarihine girmeyeceğim, tarihte öyle Ruslar gibi ciddi ilişkilerimiz yok Amerika'yla. Sonuçta arada çok uzak mesafe var ve biz daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi öyle deniz aşırı topraklara çok hevesli bir millet değiliz. Bırakın deniz aşırı mesafeleri, üç tarafımız denizlerle kaplı olmasına rağmen bunca yıldır denizci bir millet bile olamamışız. Denizi çok sevmiyoruz nedense, kim bilir belki de deniz tutuyordur bizi. Sonuçta Amerika okyanus ötesi bir memleket. Uzak!

Birkaç gün önceki bir yazımda "Rusya bize ne öğretti?" diye bir soru sorup, kendimce bu soruya cevaplar aramıştım.

Eksiğiyle fazlasıyla o yazıdaki görüşlerim öyle özel şeyler değildi. Tarihi perspektif ile Türklerle Rusların ilişkileri ve Putin Rusya'sının son hamlelerinin nasıl anlaşılabileceği konusunda dikkat çekmek istediğim konuları yazmıştım.

Bu yazıda da benzer şekilde Amerika üzerine biraz kafa yorayım istedim.

Amerika tarihine girmeyeceğim, tarihte öyle Ruslar gibi ciddi ilişkilerimiz yok Amerika'yla. Sonuçta arada çok uzak mesafe var ve biz daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi öyle deniz aşırı topraklara çok hevesli bir millet değiliz. Bırakın deniz aşırı mesafeleri, üç tarafımız denizlerle kaplı olmasına rağmen bunca yıldır denizci bir millet bile olamamışız. Denizi çok sevmiyoruz nedense, kim bilir belki de deniz tutuyordur bizi. Sonuçta Amerika okyanus ötesi bir memleket. Uzak!

Yine de Osmanlı döneminden başlayan uzaktan diplomatik bir ilişkimiz var Amerika Birleşik Devletleri'yle. Bu ilişkiler 5 Nisan 1917 tarihinde ABD'nin ittifakımız Almanya'ya savaş açması sebebiyle sona erdirilmiş.

Türkiye Cumhuriyeti ile ABD ilişkisi ise yine diplomatik boyutta 17 Şubat 1927 tarihinde resmi olarak tekrar başlamış.

Aslında Amerika'yı anlamak için biraz kendimizi bu devlet yerine koymamız gerekiyor sanırım. Bizim tarafımızdan bakış açısıyla ilişkileri çok iyi anlayabileceğimizi düşünmüyorum. 

Evet, diyelim ki biz Amerika'yız, biz olsak ne yapardık? Nasıl bir devlet olurduk acaba?

Amerika bir kişi değil, bir ülke, o yüzden öyle uluslararası ilişkilerdeki tepkileri bir insan gibi olmuyor, daha çok kollektif bir akıl ile ilişkiler yürütülüyor. 

Her şeyden önce bir sürü Amerika var, hangisinden bahsediyorsun diyebilirsiniz.

Genelinden diyerek cevap vereceğim bu soruya. Genel olarak "Biz Amerika olsaydık ne yapardık?" sorusuna öyle kolayca cevap bulmak kolay değil. Yine de biraz meşhur tabiriyle biraz empati yapalım, yapmaya çalışalım. 

Bu arada niye bu sözcüğe doğru dürüst bir Türkçe karşılık bulmamışız, onu da anlamıyorum. Sözlükte "duygudaşlık" denmiş, ama bence alakası yok.  

Neyse, duygudaşlık mıdır, neyin nesiyse, demek istediğim gelin Amerika'nın bakış açısıyla olaylara, yani dünyaya bir göz atalım.

Okyanus ötesinde, öyle kimsenin ciddi boyutta tehdit edemeyeceği bir coğrafyada yaşıyorsunuz. 

Saat farkı da var dünyanın geneliyle. Kendi içinizde de var. Sonuçta az buz toprağınız yok, yeterince büyük bir ülkesiniz.

Öyle bir çok ülke gibi derin tarihi bir geçmişiniz yok. Dolayısıyla vatandaşlarınız arasında öyle derin ortak bir kültürünüz de yok. 

Başlangıçtaki çoğunluk aslında zamanında Birleşik Krallığın muhafazakâr hayat tarzı ve baskıcı yönetiminden kaçmış, ya da en azından o yaşam tarzından memnun olmadığı için yeni topraklarda kendisine yeni bir hayat arayan maceracı ruhtaki beyaz insanlardan oluşmuş.

Öyle bir beyaz insan ki, Amerika'nın gerçek sahipleri olan yerlileri yok etmekten çekinmemiş, Afrika’dan getirdiği siyah insanları yıllarca köle olarak kullanmış, eziyetler etmiş, kendi arasında da Kuzey-Güney savaşları ile çok kanlı bir savaş da yapmış bir nesil.

Tam bir vahşi kapitalizm ülkesi. Paran yoksa rezil olacağın bir ülke, ama bir yandan da fırsatlar ülkesi.

Doğal kaynakları kendine fazlasıyla yeterli. Petrol da çıkıyor, gaz da üretiyor. Altını da var, başka yeraltı zenginlikleri de.

İklim şartları herkesin gönlüne göre, Miami gibi sürekli sıcak iklim olan yer de var, Alaska gibi sürekli soğuk iklim olan yer de var.

Dünyanın her yerinden zamanında insanlar bu topraklara yeni bir hayat hayalleri ile göçmüş ve Amerikan vatandaşı olmuş. Yani aslında Amerika dünyanın her yerinden insanların yaşadığı bir ülke. 

Çin mahalleleri de var, Afro-amerikan mahalleleri de var, İtalyan kökenlisinden, Fransızına, İrlandalısından Ermenisine, Yahudisine, Japonuna, Korelisine, Hindistanlısına, Rusuna, Almanına, İspanyoluna, hatta Türküne, her milletten insan var ve hepsi Amerikalı. 

Bu kadar farklı insanın vahşi bir kapitalizmde yaşam mücadelesi vermesi neticesinde, güçlü olan hayatta kalır misali, her türlü konuda rekabet olduğu için sürekli yeni fikirler üretiliyor, üretilmek zorunda kalınıyor. Çünkü yaşamak zorundasın, ancak iyi bir fikrin varsa büyük para kazanabilirsin. Ve Amerika için para her şey demek. Paran varsa gücün vardır, güç ise hayatta kalmanın olmazsa olmazı. Ya da köle olursun. Birileri için çalışırsın. Ya da sokaklara düşersin, sokaklarda sürtersin. 

Bu durum aslında ABD'nin gerçek gücü. Dünyayı finansal olarak boyunduruğu altına alma fikri de bu rekabetçi ruhun eseri, tüm dünyayı askeri açıdan hükmü altına alması da. Hepsi rekabetçi ruh.

Rekabetçi ruh sayesinde Hollywood doğmuş, aynı sebeple Las Vegas var. Aynı sebeple uzay yarışında herkesten üstün. Aynı sebeple Silikon Vadisi doğmuş. Aynı sebeple dünya çapında firmalar kurabilmiş. Aynı sebeple bugün hepimizin müptelası olduğumuz sosyal medya doğmuş. Aynı sebeple her türlü sporundan çeşitli kültür etkinliklerine, Amerika her zaman başa oynuyor.

Küresel boyutta bir finansal düzen kurmuşsun, herkes kendi arasında yaptığı ticarette senin paranı kullanıyor. Herşeyin bedeli senin paranla belirleniyor. Herkes senin paranı rezerv para diye kasasında tutuyor. Sen ise istediğin kadar parayı epi topu mürekkep ve kâğıt bedeline matbaada basıyorsun ve ne istiyorsan bu para ile satın alabiliyorsun.

Hem kendi ulusal kaynaklarınla hem de dünyadaki kaynakları istediğin gibi kullanarak muazzam bir ordu kurmuşsun, dünyanın jandarmalığına soyunmuşsun. Dünyanın her yerinde üslerin var. Bayrağını diktiğin yerde bir askerinin burnu kanasa, bedelini çok kötü ödetiyorsun. Çünkü karşındaki kimsede sendeki güç yok.

Yani kısacası mahallenin kabadayısısın. Anladık, her şeyden sen anlarsın, her şeyi sen bilirsin, en güzel filmi sen çektin, en güzel ritmi sen buldun.

Şimdi bir defa daha sorayım, siz olsanız Amerika'nın yerinde siz ne yapardınız?

Türkiye mi? Emin olun Amerika'da milyonlarca insan Türkiye'nin nerede olduğunu bile bilmiyor. 

O yüzden de sözünü dinlemezsen, kaba tabiriyle burnunun dikine gidersen, ülkede darbe de yaptırır, ekonomik kriz de çıkartır. F35 programından da kafasına göre çıkartır, F16 ver bari desen de sallar, onu bile vermez.

Değil Türkiye, Avrupa'yı parmağında oynatıyor. Rusya ile savaşacaksın dediği için Ukrayna bugün savaşta. Rusya bana göre mecbur kaldı, Ukrayna'da savaş çıkardı, çünkü belki de hayatının kumarını oynamak zorunda kaldı. 

Bazen başka şansın kalmaz, tek bir hamlen kalmıştır, mecburen o hamleyi yaparsın.

Aslında Amerika için Rusya bile kolay lokma. Tek çekincesi Rusya'nın elindeki kıtalar arası balistik nükleer füzeler. Ama yine de korkusu yok, Rusya'nın damarına bastıkça basıyor. 

Kuzey doğalgaz hattına sabotajı bile büyük ihtimal Amerika yaptı, kendi yapmadıysa bile sabotajda mutlaka parmağı var. Amaç belli. 

Eskiler derler ya, korkulur senden diye. Amerika aynı öyle, dediğim gibi mahallenin kabadayısı. 

Yıllardır bizi terör ile uğraştıran da Amerika, bugün Yunanistan topraklarına yaptığı yığınakla, yarın belki de bizi Yunanistan ile kapıştıracak olan da Amerika.

Gerçi o yığınak bize karşı değil, zamanında planlamış Rusya'yı savaşa çekmeyi muhtemelen, o yüzden önden hazırlığını yapmış. Ama sözünden çıkarsak her an namlular bize de dönebilir.

Yani aslında Amerika bizim için bir milli güvenlik sorunu!

Çevremizdeki her gün daha da sıcak hale gelen, gürleşen ateş çemberinin sebebi de Amerika.

Öyleyse yazımızın başlığındaki sorumuza dönelim.

Amerika bize ne öğretti?

Sanırım ilk öğrettiği şey uluslararası ilişkiler sadece çıkar ilişkisidir, başka bir şey değildir. İnsanlığın, insani değerlerin, duygusallığın uluslararası ilişkilerde yeri yoktur.

Benim aldığım ikinci ders bir an önce finansal bağımsızlığımızı elde etmek zorunda olduğumuz. Borçlarımızdan bir an önce kurtulmak zorundayız. Bu bizi Amerika'nın elinden kurtarmaz, isterse borcumuz olmasa da başımıza bela olabilir. Yeterki Amerika'nın çıkarlarına ters bir davranışta bulunalım.

Askerî açıdan da bağımlılığımızı azaltmamız lazım. Son yıllardaki gelişmeler çok ümit veriyor, aksatmadan devam edilmeli bu askeri teknolojilerde daha da büyük oranda kendi milli ürünlerimizi kullanmalıyız. 

Bir diğer yapılabilecek şey de NATO'dan bağımsız olan ve sadece kendi silahlarımızı kullanan Ege ordusu gibi iki ordu daha kurmamız. Ben bunun çok büyük faydası olacak diye düşünüyorum. Mevcut ordular NATO ile ilişkileri sürdürürken, yeni ordular Ege ordusu gibi bağımsız karakterde olmalı. Belki de kardeş Türk devletlerle birlikte hareket edecek yapıda ordular olabilir.

Tabii yapacağımız her türlü bu tarz hamlenin direk olarak reaksiyon göreceği kesin. Bu yüzden de toplum içi birlikteliğimizin pekiştirilmesi olmazsa olmaz şart. 

Yönetime gelecek kadroların ise Amerika'ya karşı yumuşak kadınlarının olmaması gerekiyor. Şu andakiler gibi zaafları olan kadrolar olursa Amerika bu zaafları kullanmaktan çekinmeyecektir. Kadroların milletten güç alan cesur kadrolar olması belki Amerika açısından bir süreliğine engelleyici bir etmen olabilir. Yine de eğer sorun çıkaracak olursak elinden geleni yapmaktan çekinmeyecektir. Çünkü olaylara bakış açısı çok farklı. Sadece işine geliyorsa sizinle ilişki kuracak bir ülke Amerika. 

Bir de herkes gibi Amerika'nın da zaafları mutlaka var. Bu zaaflardan en önemlisi yönetim sisteminin lobilere dayalı olması. Demek ki Amerikan vatandaşı soydaşlarımızı organize ederek Amerika içerisindeki Türk lobisinin daha güçlü olmasını devlet olarak desteklememiz gerekli.

Şimdilik benim aklıma bunlar geldi, bir ata sözümüz de köprüyü geçene kadar ayıya dayı demek lazım der. İlişkileri biraz da bu gözle değerlendirmekte fayda olabilir.

Ama ülke içerisindeki Amerika taraftarı kimi aydınlar gibi ne yapsak faydası yok boyutunda değil bu dediğim. Gerektiğinde dik durmasını da bilmek gerekli.

Sizin de yapılabilecekler konusunda fikriniz varsa yorumlara yazın.

Moskova'dan herkese sevgi ve saygılar.

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 03.10.2022
  • Süre : 6 dk
  • 1240 kez okundu

Google Ads