Biden-Xi Görüşmesinden Çıkan Sonuç Nedir?
Bu merakla beklenen görüşme üç saat kadar sürdü. Biden görüşmeyi "birbirlerine karşı çok açık sözlü" nitelerken; Xi ise "derinlemesine, samimi ve yapıcı" bir toplantı olarak değerlendirdi. Biden ve Xi açılış konuşmalarında aralarındaki anlaşmazlıklara rağmen bir arada yaşamanın yollarını aradıklarını söylediler.
Xi ve Biden Sıcak Bir Görüşme Gerçekleştirdi
Amerikan Başkanı Joe Biden ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping geçtiğimiz pazartesi günü, Bali'de düzenlenen G-20 Zirvesi öncesinde yüz yüze bir görüşme gerçekleştirdiler. Böylece her iki lider de yönetimleri arasındaki iletişim kanallarını yeniden kurmaya ve ikinci bir Soğuk Savaş'a benzetilen Çin-ABD ilişkisini onarmaya açık olduklarını ifade etme fırsatı buldular. Xi ve Biden, bu önemli görüşmede Rusya-Ukrayna Savaşı, Tayvan Boğazı, Kuzey Kore'nin füze denemelerine değindiler, birbirlerine görüşlerini ve beklentilerini anlattılar.
Bu merakla beklenen görüşme üç saat kadar sürdü. Biden görüşmeyi "birbirlerine karşı çok açık sözlü" nitelerken; Xi ise "derinlemesine, samimi ve yapıcı" bir toplantı olarak değerlendirdi. Biden ve Xi açılış konuşmalarında aralarındaki anlaşmazlıklara rağmen bir arada yaşamanın yollarını aradıklarını söylediler. Her ikisi de ülkelerinin başkan yardımcısı pozisyonunda görev almış olan liderler, on yıldan uzun bir süre önce birlikte çok sayıda ikili görüşme yapmışlardı ve bu nedenle birbirlerini yakından tanıma şansını elde etmişlerdi. Neticede birbirini iyi tanıyan iki lider, yıllar sonra, bu sefer ülkelerinin ikinci adamları değil, birinci adamları olarak karşı karşıya geldiler. Bali’deki görüşme aralarındaki uzun yıllara dayanan dostluğun da göstergesi olarak ekranlara yansıdı. Zira, iki lider görüşmeye hemen sıcak selamlaşmayla başladı ve ortak geçmişlerine, aralarındaki uzun ilişkiye atıfta bulunarak, tüm dünyaya dostluk mesajı verdiler.
Biden, görüşme sonrasında yaptığı açıklamada, "Xi’nin bazı konularda uzlaşmaya istekli olduğuna inanıyor muyum? Evet!" diyerek, Xi’ye güvendiğini gösteriyordu. Anlaşılan, Biden ve Xi, anlaşamadıkları noktalarda birbirlerine karşı açık sözlü davranarak görüşmeyi samimi bir ortamda gerçekleştirme başarısını gösterdiler.
Her iki liderin de kendi ülkelerindeki siyasi pozisyonlarını güçlendirmelerinin ardından bu görüşmenin gerçekleşmiş olması, kararlı bir tutumla ülkelerinin pozisyonlarını birbirlerine yansıtma imkânı tanıdı.
Görüşme, Asya Ülkeleri Açısından Çok Önemliydi
Biden ve Xi Bali'de bir araya geldiğinde, Asya'nın geri kalanı da kendilerini yakından izledi.
Biden'ın ara seçimlerdeki makul başarısının, Washington'un Pekin ile ilişkilerini yönlendirmek için Biden’ın güçlü bir konumda adım atmasını sağladı. Xi de üçüncü dönem başkanlıkta kalacağını garantiledikten sonra, bir açıdan Mao’dan sonra en güçlü ikinci başkan olarak, Çin’i temsil etti. Çin sisteminde gücünü daha da pekiştiren Xi, dış politikada kendine alan açmış oldu. Böylece Xi, Biden ile ikili ilişkileri istikrarlı hale getirme konusunda kararlı ve istekli bir duruş sergilemeye başladı.
4 Ağustos’ta Tayvan’ı ziyaret eden Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, Pekin ve Washington arasında soğuk rüzgarların esmesine ve iklim müzakerelerinin dondurulmasına neden oldu. “Tek Çin” politikasına karşı bir tavır olarak okunan bu ziyaret, Xi yönetiminin o tarihlerde Tayvan civarında yaptığı askeri tatbikata da yansımıştı. Hatta, Çin Ordusuna ait askeri helikopterler, Çin anakarasının Tayvan'a en yakın noktalarından biri olan Pingtan adasının önünden uçarak, gövde gösterisi yapmayı ihmal etmediler. Şimdi dondurulan iklim müzakereleri yeniden başlıyor. Bu başlık altında Amerikan ve Çin tarafları üst düzey görüşmeleri başlatma kararı aldılar.
Taraflar arasındaki sorunların bir anda çözüleceğini kimse beklemiyor. Ancak, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken; Xi-Biden görüşmesinde alınan karar çerçevesinde, 2023 yılının başlarında Çin'i ziyaret edecek.
Tayvan, teknoloji ve insan hakları yoğun anlaşmazlık alanları olmaya devam ediyor
Çin-ABD gerginliği, teknoloji alanına da yansımıştı. Geçtiğimiz ay ABD, bazı gelişmiş yarı iletken teknolojilerine önemli oranda ihracat yasağı getirmişti. Bu Çin tarafından dolaylı bir ticari yaptırım olarak okundu. Ayrıca ABD’nin bu adımı; Çin tarafından bu yarı iletkenlerin kullanıldığı askeri teknolojisindeki ilerlemeleri, modernizasyon faaliyetlerini ve yapay zekâ gibi kritik teknoloji alanlarında kaydedilen aşamaları sekteye uğratmaya yönelik Amerika’nın bilinçli bir çabası olarak görüldü.
Biden, görüşme esnasında Doğu Türkistan, Tibet ve Hong Kong’daki Çin’in insan hakları ihlallerini, bu alandaki endişelerini dile getirdi. Çin tarafından ‘içişi’ olarak görülen bu konu, ‘dış müdahaleye’ kapalı bir tutum sergilemesine yol açıyor. Yine de Amerikan Başkanının insan hakları ihlallerini masaya getirmesi, özellikle Doğu Türkistan’daki Uygurlu soydaşlarımızın daha iyi şartlarda yaşam hakları olduğunu Çin’in en üst otoritesine hatırlatılmasını güzel bir gelişme olarak değerlendiriyorum.
Tayvan konusunda, Pekin'in niyetine ilişkin yoğun medya spekülasyonlarına rağmen, Biden "Çin'in Tayvan'ı işgal etmek için yakın bir girişimi olduğunu düşünmediğini" söyledi. Yine de görüşme esnasında Biden, Pekin'in Tayvan çevresindeki sularda "zorlayıcı ve giderek saldırganlaşan" eylemlerini doğru bulmadığını Xi’ye hatırlatma gereği duydu. Washington; Çin’in Tayvan çevresindeki askeri faaliyetlerinin, Tayvan Boğazı'nda ve civarında barış ve istikrarın tesis edilmesine engel olduğunu, baltaladığını ve küresel ticareti de sekteye uğratma potansiyeli gösterdiğini düşünüyor.
Öte yandan Çin, kendisi açısından bir ‘Tayvan sorunu’ olmadığını, konunun sadece bir iç mesele olduğunu değerlendiriyor ve buna göre hareket etmek istiyor. Her halükârda Tayvan konusu; Çin’in temel çıkarlarının tam merkezinde bulunuyor ve Çin-ABD ilişkilerinde aşılmaması gereken bir kırmızı çizgi olarak görülüyor.
Biden’ın toplantı çıkışında ABD'nin Tayvan politikasının değişmediğine vurgu yapması önemli olmakla birlikte, Tayvan’da gerginliğin kolay kolay bitmeyeceğini işaret ediyor.
On yıllar boyunca Orta Doğu’ya odaklanan ABD ordusu Pasifik’e kayıyor
Çin ve Amerikan orduları, olası bir yanlış hareketin büyük bir savaşa neden olabileceği bilinciyle hareket ediyor. Bununla birlikte, her iki tarafın orduları son zamanlarda Tayvan konusunda bir çatışma çıkması ihtimaline karşı bölgesel yeteneklerini seferber ettiler. Washington, Tayvan sorununu Çin’e karşı bölgedeki müttefiklerini konsolide etmek (birleştirmek) ve yeni askeri oluşumlara, savunma paktlarına yönelebilmek için bir kaldıraç olarak kullanıyor. ABD, İngiltere ve Avustralya arasında 16 Eylül 2021 tarihinde kurulan AUKUS bu manada bir oluşum olarak dikkatleri üzerine çekmeye devam ediyor. Zira bu oluşumun içinde yakın zamanda Japonya ve Yeni Zelanda’nın da yer alabileceği, sonraki dönemde Hindistan ve bazı Uzak Doğu Asya ülkelerini de AUKUS’un parçası olabileceği düşünüldüğünde, Doğu’nun NATO’sunun kurulmakta olduğuna dair yorumların daha anlaşılır bulunuyor. Eğer bu trend devam ederse, gerçekten de Çin-ABD arasında “İkinci Soğuk Savaş” dönemi başlayabilirdi.
Şimdi, Xi-Biden görüşmesi ile bu eğilimi durduracak, taraflar arasında sıcak rüzgarlar estirecek adımların atılmasına yönelik umutların yükseldiği bir döneme giriyoruz. On yıllar boyunca savaş gücünü Orta Doğu'da yoğunlaştıran ABD, son yıllarda odağını Asya'ya kaydırıyordu. Eğer Amerikan küresel paradigmasındaki bu stratejik değişim Xi-Biden görüşmesi sonrası yavaşlama eğilimi gösterirse, her iki başkan için başarılı bir görüşme gerçekleşmiştir diyebiliriz.
Ukrayna ve Kuzey Kore İçin İki Lider Ne Düşünüyor?
24 Şubat 2022 tarihinde Putin’in Ukrayna’yı işgal teşebbüsü halen devam ediyor. ABD bu işgal girişimini doğal olarak kabul etmiyor ve Ukrayna’ya silah desteğine devam ediyor. Aynı zamanda Amerikan tarafı, Çin'in Moskova’yı sıkıştırmasını, taraf olmasını ve mümkünse Rusya’ya karşı uygulanan Batı yaptırımlarını desteklemesini bekliyor. Bu savaşın çıkmasına hiç sıcak bakmayan Pekin, yine de Ruslara karşı bir tavır almaya hazır değil ve Amerikan beklentilerine soğuk bakıyor.
Sevindirici olan, her iki lider de görüşme esnasında nükleer bir savaşın asla yapılmaması gerektiğine ve asla kazanılamayacağına vurgu yaptılar. Putin’in Eylül ayı sonunda taktik nükleer silah kullanımı olasılığını gündeme getirmişti. Rusların, karşı gerektiğinde ‘savunma’ maksatlı taktik nükleer silah kullanım tehdidini, Xi ve Biden doğru bulmuyor. Nükleer silah kullanımına karşı olduklarının altını çizdiler.
Kuzey Kore kapsamında Biden, Pekin'in Pyongyang'ın silahlanma hırsını dizginlemesini istedi. Çin eğer bunu yapamazsa, ABD'nin bölgedeki varlığını arttıracağı uyarısında bulundu. Öte yandan bölgede artan Amerikan varlığı, aynı zamanda Pekin tarafından kendi güvenliğine yönelik bir tehdit olarak algılanıyor. Bu konu iki lider açısından net anlaşılmasına rağmen, nasıl ilerleneceğini netleşmedi.
Geçtiğimiz yıl içerisinde taraflar arasında gerginliğin hat safhada olduğu bir dönemde, Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, ilişkilerin düzelmesi için ABD'nin kabul etmesini istediği üç temel talebi sıralamıştı:
• Çin’in kalkınmasına engel olmamak,
• Çin'in Tayvan konusundaki ‘Tek Çin’ politikasına saygı göstermek,
• Pekin'in Komünist Parti yönetimine saygı göstermek.
Pekin'in bakış açısına göre, ABD o zamandan beri her konuda tam tersini yaptı. Çin’in kalkınmasına engel teşkil edecek şekilde, yarı iletkenlere ihracat yasakları getirdi. Çin'in önde gelen teknoloji firmalarından bazılarına yaptırım uyguladı.
Sonuç
Nihayetinde Xi-Biden görüşmesi, taraflar arasında en üst seviyedeki iletişim kanalının açılması yönüyle önemli bir adım olarak görülmelidir. Buradan kimse büyük çözümler çıkmasını zaten beklemiyordu. Ancak, iki liderin düzenli teması sürdürme konusunda ortak irade göstermeleri ve Washington-Pekin arasında her seviyede diplomatik görüşmelerin yapılabilirliğine destek vereceklerini söylemeleri, dünyanın ikinci bir Soğuk Savaş’a girmemesi için umut vadetti. Başkanlık döneminin ilk iki yılında Çin’le gerginliğe yatırım yapan Biden’ın, son iki yılında büyük değişimlere imza atması beklenmiyor. Her şeye rağmen, 2024 yılına kadar iki liderin ‘görüşebileceklerini’ samimi bir şekilde tüm dünyaya göstermeleri bile, Bali’deki G-20 Zirvesindeki Xi-Biden buluşmasını oldukça önemli bir adım olarak yorumlamamıza neden oluyor.