Çin’i Tehdit Gören Pentagon, Üçüncü Dünya Savaşına Hazırlanıyor
Pentagon, 27 Ekim 2022 tarihinde, Amerika’nın önümüzdeki on yıllık döneme bakan savunma stratejisini ortaya koyan “Ulusal Savunma Stratejisi-2022” versiyonunu açıkladı. Stratejide aynı zamanda Nükleer ve Füze Savunma Değerlendirmelerine de yer verildi.
Amerikan Ulusal Savunma Stratejisi-2022
Çin’de, Xi’nin üçüncü dönem başkanlığını garanti eden, hatta bazı yorumculara kadar, kendisini ömür boyu başkan ilan etmesine giden yolu açan 20. Ulusal Kongre tarafından, Çinlilerin Tayvan Boğazında, Güney Çin Denizi’nde ve sonrasında Hint-Pasifik coğrafyasında en büyük askeri rakibinin ABD olacağı, Çin’in güvenliği için ekonomik ve askeri yapılanmanın kol kola yürütüleceği ortaya konmuştu. Sanki buna cevaben Pentagon da yeni yayınladığı strateji belgesiyle, dün itibariyle, Çin’i kendisi ve müttefikleri için bir numaralı tehdit olarak gördüğünü ilan etti.
Pentagon, 27 Ekim 2022 tarihinde, Amerika’nın önümüzdeki on yıllık döneme bakan savunma stratejisini ortaya koyan “Ulusal Savunma Stratejisi-2022” versiyonunu açıkladı. Stratejide aynı zamanda Nükleer ve Füze Savunma Değerlendirmelerine de yer verildi.
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin stratejinin giriş bölümünde stratejinin önümüzdeki on yıl boyunca Amerikan halkının korunmasına yardımcı olacağını, küresel güvenliği teşvik etmeyi amaçladığını, Amerikan toplumuna yeni stratejik fırsatları değerlendirme imkânı sunacağını, Amerikan öncülüğündeki demokratik değerlerin hayata geçirilmesine hizmet edeceğini belirtiyor.
ABD, kendisinin yüklendiği vizyon ve küresel liderliğin, uluslararası barış ve refahın temelini oluşturduğuna inanıyor. Strateji, ABD ordusunu, özellikle jeopolitik, teknolojik, ekonomik ve çevresel değişimlerden kaynaklanan zorluklar karşısında ABD liderliğinin temel direği olarak gördüğünü belirtiyor. Savunma Bakanlığı, ordunun bu görevi yerine getirmeye hazır olduğunu, ABD'nin hayati ulusal çıkarlarını korumaya ve ilerletmeye odaklanacağını ifade ediyor.
Stratejinin temel görevleri şöyle tanımlanıyor:
• Amerikan halkının güvenliğini korumak;
• Ekonomik refahı ve fırsatları genişletmek;
• Amerikan yaşam tarzının merkezinde yer alan değerleri hayata geçirmek, gerektiğinde savunmak.
Strateji, ABD ordusunun ABD'nin hayati ulusal güvenlik çıkarlarını nasıl koruyacağını ve ABD’nin dominant veya hegemon olduğu uluslararası sistemin istikrarını bozan tehditlere nasıl karşılık vereceğini ortaya koyuyor. Strateji, ABD ordusuna, caydırıcılığı sağlamak, sürdürmek ve güçlendirmek için öncelikli ilgilenilmesi gereken tehdit ülke olarak Çin Halk Cumhuriyeti'ni (ÇHC) hedef olarak gösteriyor. Pentagon; bugün Ukrayna’da ABD’yi dolaylı olarak uğraştıran Putin Rusya’sını bir anlamda göz ardı ediyor, Xi yönetimindeki Çin’e odaklanmaya öncelik vermeyi gerekli görüyor.
Strateji, Pentagon için dört vazifeye öncelik veriyor:
• Anavatanı savunmak,
• ABD'ye, müttefiklerine ve ortaklarına yönelik olası stratejik saldırıları caydırmak,
• Caydırıcılık başarılı olmazsa, savaş zorunluluk ise, savaşı kazanmak için harbe hazır olmak,
• Amerikan teknolojik üstünlüğünü korumak, savunma ekosistemini geliştirmeye devam etmek.
Entegre Caydırıcılık Kavramı
Pentagon özellikle entegre caydırıcılık kavramını öne çıkarıyor. Pentagon stratejisi, entegre caydırıcılık için harbe hazır üstün yetenekli konvansiyonel kuvvetlerin savaş gücünü destekleyecek şekilde etkin bir nükleer silah caydırıcılığının da olması gerektiğine vurgu yapıyor.
Entegre caydırıcılığın temel unsurları ise bütünleşik bir savunma ekosistemi olarak tanımlanıyor. Bu kapsamda, dört unsur öne çıkarılıyor:
• Pentagon (savunma bakanlığı),
• Savunma sanayisi üretim üssü,
• Özel sektör üretim mekanizması ve
• Savunma ekosistemini tamamlayıcı akademik çevre.
Strateji, Pentagonu, entegre caydırıcılığın inşa süreci bağlamında bu dört unsurun aynı zamanda orkestra şefliğini yürütmekten sorumlu görüyor. Yenilikçilik (inovasyon) ve modernizasyon öne çıkarılıyor. Teknolojik üstünlükle uyumlu insan gücüne sahip olunacağı, bunun için eğitime özel önem verileceği belirtiliyor.
Strateji; Amerikan hükümetini savunma ekosisteminin inşasına odaklayan, geleceğe ışık tutan bir açık doküman olmasına rağmen, neticede bazı varsayımlar ve gelecek öngörüleri çerçevesinde hareket ediyor. Bazı alanları ya örtülü geçiyor ya da göz ardı ediyor. Bu çerçevede en bariz örnekleme Çin ve Rusya’ya bakış açısında ortaya çıkıyor.
Çin ve Rusya'ya Karşı Pentagon'un Bakış Açısı
Savunma Strateji Belgesi-2022, Rusya'yı hafife alıyor, bu ülkeyi ikincil bir tehdit olarak gördüğünü belirtiyor. Bir bakıma ABD için öncelikli bir tehdit olmadığını öne sürüyor. Bu bakış açısı, 2018 yılında yayınlanan belgeye göre, tehdit yelpazesinde Çin’i öne çıkarıyor. Rusya’yı birincil tehdit gören NATO Stratejik Konsepti-2030’dan farklı olarak, ABD, Çin’i birincil tehdit olarak gördüğünü belirtiyor. Pentagon, Amerikan tarihinde Çin’i ilk defa birincil tehdit gören değerlendirmeleri hayata geçiriyor. Rus tehdidi, öngörülebilen, açık bir tehdit olarak belgede yer alıyor. Rusya, akut bir hastalık gibi görülüyor. Rusya bu yönüyle, Amerika’nın bir anlamda sahip olduğu imkân ve kabiliyetlerle üstesinden kolaylıkla gelebileceği bir tehdit olduğu belirtiliyor. Öte yandan Çin’in askeri yetenek ve kapasitesinin çok hızlı geliştiği ve Amerikan entegre caydırıcılığının odak noktası olmayı hak ettiği vurgulanıyor.
Strateji belgesi, Rusya-Ukrayna Savaşının etkileri bahane edilerek bu yıl olması gerektiğinden oldukça geç bir zamanda yayınlandı. Buna rağmen, Rusya faktörünün bir bakıma göz ardı edilmesi, ABD açısından tehdit yelpazesinde bir eksen kaymasını göstermesi yönüyle oldukça dikkat çekici bulunuyor.
ABD’nin, neredeyse günümüzde ortaya çıkan küresel kaosun, istikrarsızlığın tetikleyici ülkesi Putin Rusya’sını göz ardı etmesi pek anlaşılabilir bulunmuyor. Hele ki Rusya’nın tüm dünyayı gerekirse nükleer silah kullanmakla tehdit ettiği günümüzde, Amerikan caydırıcılığının Rusya’yı durdurması gerektiği vurgusunun zayıflamaya başlaması düşündürücüdür. Rusya’nın Avrupalıları enerji darboğazına itmesi, enerji arzını azaltmakla tehdit etmesi, küresel gıda tedarik zincirini sekteye uğratması, uluslararası hukuka aykırı olarak Ukrayna’yı işgale yeltenmesi gibi Rusya ile ilgili var olan tüm olumsuz değerlendirmeleri, bu belgede kullandığı ifadeleriyle, Pentagon açıkça göz ardı ediyor. Üstelik, Rusya’nın en büyük destekçileri, Pentagon’un da işaret ettiği üzere, Çin, Kuzey Kore ve İran iken, halen Batı dünyasına açık bir tehdit olan Rusya’nın 2018 yılına göre ikincil planda bir tehdit olarak belgeye konması doğru bulunmuyor.
Bununla birlikte, giderek daha karmaşık hale gelen küresel tehditlere karşı Amerikan caydırıcılığının bütünleştirilmesi mantığından hareketle, entegre caydırıcılık konseptine sarılan Pentagon, Çin’i yükselen tehdit olarak görüyor ve Rusya’yı sadece bu noktada, "akut tehdit" seviyesine indirmekle yetiniyor. Buradaki vurgu, Strateji Belge-2022’yi benim gibi dışardan okuyanlar için önemli bir bakış açısı getiriyor. Şahsen, belgedeki ifadelerden, Rusya’yı “öngörülebilir tehdit” ve Çin’i “öngörülmesi zor tehdit” olarak Pentagon’un strateji belgesini yazanların gördüğünü değerlendiriyorum. Eğer durum böyleyse, her yönüyle yükselen ve birçok alanda ABD’yi teknolojik birikimiyle zorlayan bir ülke olacağı kesinleşen Çin için Pentagon’un diğer bakanlıklarla birlikte geliştirmeyi vaat ettiği entegre caydırıcılık kavramını oldukça anlaşılır ve yerinde bir ifade olarak görüyorum.
Çin, Birleşik Amerika İçin Birincil Tehdit Olarak Görülüyor
Belge, aslında çok da hak etmediği halde, Çin'e yönelik sert söylemlere yer veriyor. Bu türden Çin’i birincil tehdit gösteren ifadeler, ister istemez Pekin'in tepkisine yol açacaktır. Bu belge, Çin için bir caydırıcılık sağlayacak mı? Veya zaten muazzam olan kendi askeri ve teknolojik dönüşümlerini hızlandırmaya teşvik edecek mi? Bu tür soruları cevabı bir bilinmezlik olarak yorumlanıyor.
Belgede, Çin ve Rusya spesifik tehditler olarak belirtilirken, ABD’nin müttefikleriyle var olmaya çalıştığı Hint-Pasifik bölgesindeki yeni ittifakları hayata geçirme çabalarının, muhtemelen bilinçli bir dille, gizlendiğini değerlendiriyorum. Bununla birlikte, Amerikan donanmasının liderliğinde Hint-Pasifik bölgesinde ABD’nin müttefikleriyle icra edilen çok uluslu tatbikatlar, liman ziyaretleri, eğitim fırsatları, keşif-gözetleme-istihbarat uçuşları gibi faaliyetler artık rutin olmaktan çıkıyor. ABD’nin eski söylemini (Tayvan'ı "NATO üyesi olmayan kilit müttefik" olarak tanımlamak) devam ettirmesi halinde, artık Çin için açık bir tehdit olarak görülmekten çekinmediğini de ifade etmiş olacaktır.
Bundan böyle bu tür her eylem veya faaliyet, Çin için bir tehdit olarak okunacaktır. Zira, ABD açık bir şekilde, bu belge ile Çin’i tehdit gördüğünü ilan ediyor.
Bu arada, Rusya ve Çin'e yönelik Amerikan tarafında artan tehdit algısı, yeni teknolojilerin, özellikle de önceden belirlenmiş normların eksik olduğu uzay ve siber alanlarda, ortaya çıkması olası krizlerin nasıl yönetileceği, krizlerin tırmanması halinde bu karmaşık alanlara yönelik önceden belirlenebilecek hareket tarzlarının da o derece karmaşık olacağını gösteriyor. Uzay ve siber alanlarındaki olası tırmanmanın nasıl yönetileceğine dair Stratejik Belge-2022 net bir yol haritasını ortaya koyamıyor. Bu durum, Pentagon açısından da uzay ve siber alanlarının önümüzdeki on yıllık dönem için en karmaşık problem alanları olarak önemini koruyacağı şeklinde yorumlanıyor.
Sonuç
Biden yönetimindeki bazı kişiler nükleer silahlar bağlamındaki tırmanma dinamiklerinin kontrol edilemeyeceğine inanıyor. Bu nedenle, Rusya tarafından günümüzde öne sürülen nükleer silah kullanma tehdidinin ve/veya nükleer bir saldırının "feci sonuçlar" doğuracağını ifade etmekte olan ABD tarafının gerçekte nasıl bir cevap verebileceğini ‘belirsiz’ bırakmak suretiyle, keskin bir caydırıcılık sağlamayı umuyor.
Rusya’nın Avrupa’nın doğusunda başlattığı savaş, nükleer silah kullanımını gündemimize taşısa dahi, görünen o ki, bir üçüncü dünya savaşının çıkması pek olası bulunmamaktadır. Ancak, küresel ısınma ile mücadele etmekte zorlanan dünya devletlerinin, önümüzdeki on yıl zarfında oldukça ısınacağı aşikâr hale gelen Hint-Pasifik bölgesinin olumsuz etkilerine, küresel istikrarsızlığa ve olası bir üçüncü dünya savaşına hazırlanmak durumunda kalacaklarını düşünüyorum.