Deprem Aramalarında Kullanmak İçin Neden Yeterli Sayıda Termal Kameramız Yok?
Muhtemelen başka dallarda da kullanılıyor olmalı. Özellikle de askeri teknolojilerin başında geliyor olmalı termal kameralar. Yani ülkemizde oldukça çok olmalı. Peki niye ilk gün termal kameralarla birileri enkazları kontrol etmedi?
Termal kamera, infrared yani kızılötesi ışınım ile çalışan kameralardır. Maviden kırmızıya, sarıya üzerine tutulan objenin ısısına göre renkli gösteren harika bir teknoloji.
Pahalı mı? Hayır!
Uygulama alanları çok çeşitli, mesela biz inşaatta özellikle pencere kenarlarında ısı izolasyonu testleri için kullanırız.
Muhtemelen başka dallarda da kullanılıyor olmalı. Özellikle de askeri teknolojilerin başında geliyor olmalı termal kameralar. Yani ülkemizde oldukça çok olmalı.
Peki niye ilk gün termal kameralarla birileri enkazları kontrol etmedi?
Öyle büyük bir organizasyona gerek yoktu, sadece her şehirde, belki bir ya da ikişer kişilik gruplar halinde sadece hangi enkazın altında canlı biri kalmış, kontrol edilemez miydi? Canlı birilerinin olduğu binalar basit bir programla kayıt altına alınabilirdi ve uzman olan kurtarma ekipleri doğru bir şekilde yönlendirilebilirdi.
Tabii ki afet konusunda hazırlıklı ekipler zamanında bölgeye yetişmiş olsaydı bu dediklerim yapılabilirdi. Ama tüm ülke şoka girmişti. Uzman ekipler bile oldukça sonra bölgeye ulaşabildi.
Çoğu karayolu ile ulaşmayı denedi, ama karayolları da depremden etkilenmişti.
Helikopter ile olmaz mıydı bu organizasyon? Neden olmasın, olurdu tabii. Ama bunun için bile organizasyon gerekli.
Kim yapacak?
AFAD, T.C. İçişleri Bakanlığı AFET ve ACİL DURUMLAR YÖNETİM BAŞKANLIĞI, ne güzel, böyle durumlar için kurulmuş bir koordinasyon merkezi.
Normalde tam da bu durumlar için kurulmuş ve afetlerde ne yapması gerektiğini bilmesi gereken bir kurum. Kadrosunda böyle durumlar için hazırlıklı olan uzmanların olduğu ve kimseden özel bir talimat almadan, anında afet bölgesine intikal etmesi gereken kurum.
Elinde her türlü ekipmanın hazırda olduğu, ülke çapında organize olmuş olması gereken bir kuruluş.
Ama ne yazık ki depremde kendi binaları bile yerle bir olmuş.
Değil bahsettiğim termal kameralar, doğru dürüst kırıcı ve deliciyi bile zamanında felaket bölgesine ulaştıramamış, insanları ilk iki gün birçok yerde kendi başlarına bırakmış.
Sesim geliyor mu? Evet bu şekilde bağırarak kontrol ediliyordu enkazlar. Halbuki belki de bayılmış o an enkaz altında kalan depremzede, bir ses veremiyor. Ve bu enkazda canlı biri yok deyip bir başka enkaza gidiyor gönüllü kurtarıcılar.
Elinde termal kamera olan biri baksa görecek kimin canlı kaldığını.
Evet, geldi sonradan termal kameralar. Bilmiyorum kaç gün sonra. İlk gün sahada olması gereken bu aletlerle günler sonra kontrol edilmeye başlandı enkazlar. O da hepsi değil.
Bu kadar gün sonra artık enkaz kaldırma çalışmalarına başlandı mecburen.
Arada halen daha mucizeler oluyor, halen daha bitmiş değil kurtarma çalışmaları. Ama nafile, giden gitti çoktan. Nur içinde yatsınlar.
Evet, çok büyük bir felaket bu, dünyanın birçok ülkesinde bu çapta felaket olmuyor.
Ama bu bir mazeret mi?
Deprem ülkesi senin ülken. Baştan yıkılmayacak bina yapman gerekiyordu. Her şeyi baştan düşünmüş olman ve ona göre organize olmuş olman gerekiyordu.
Gerçi deve misali, neremiz düzgün ki?
O yüzden boşa nefes tüketiyormuşum gibi geliyor bazen.
Aradan geçen bunca süre içerisinde tüm sorunlar kontrol altına alınamamış olsa da, artık bir düzen oturtulmuş durumda.
Yine de halen daha bölgede yeterince sıhhi emniyetin alınamamış olması, önümüzdeki günlerde bölgede salgın hastalıkların baş göstermesi açısından büyük riskler içeriyor!
Tuvalet sorunu bile birçok yerde henüz çözülememiş durumda. Ağır bir korkunun şehirlerin üzerine çöktüğünü bildiriyor bölgeden haber verenler.
Halen daha yeterince su yok birçok yerde.
Elektrikler ise hiç olmazsa mobil aydınlatma direkleri ile sağlanabilmiş olmalıydı geceleri. Ama halen daha geceleri şehirler zifiri karanlık.
Tüm ülkeden cefakâr vatandaşlar yardımlar yollamışlar.
Ama yardım getirenler getirdiklerini bırakıp gitmişler yol kenarlarına, hepsi çer çöp olmuş neredeyse.
Özenip bezenip bir şeyler hazırlayıp gönderiyorsunuz ve gönderdikleriniz oraya buraya saçılmış durumda.!
Düşünebiliyor musunuz? Ne kadar acı!
Yardımları bile organize edememişiz! Edemiyoruz.
Halen daha hiçbir şeyin yeterince organize edildiğini söylemek mümkün değil.
Diyeceğim, nasıl yaparız tam olarak ben bilemesem de, bir şeylerin düzeltilmesi gerektiği açık.
Devletin devlet olması gerektiğinin hepimiz farkındayız sanırım.
Devletimiz ise bu felakette maalesef baştan aşağı sınıfta kalmış durumda!
Liyakat diyorlar, evet, bu büyük bir sorun. Belki de en baştaki sorunumuz.
Ancak toplumumuzun bir mantalite sorunu var aslında.
Acılar yakında bir şekilde sarılacak, bu felaket de yüreklerimizde bir sızı olarak kalacak bir süre sonra. Ama bu günlerin travması daha çok uzun süreler devam edecek. Öyle kolay kolay atlatılamayacak.
Suçlu arayacağız bir süre sonra. Şimdiden bir iki müteahhit tutuklandı bile. Yüz küsür müteahhit için de soruşturma açıldı galiba.
Evet, müteahhit olmak çok kolay ülkemizde. Biraz paran olsun, biraz da işçi bul, kur bir firma, olsun bitsin. Sen bir müteahhitsin artık. Her şeyi taahhüt edebilirsin.
Arz talep dünyası, talep varsa sen de arz edersin ve paranı kazanırsın.
Yani ticaret senin işin, ha konserve yapıp satmışsın, ha bina yapıp satmışsın, bir farkı var mı senin için? Yok! Sadece seninkisi can pazarı!
Ama bina dediğin ciddi yapıdır. Deprem oldu mu altında kalıp ölmek var ucunda!
Konservede de zehirlenme riski yok mu? Bozuk konserve yiyip zehirlenen de olmuştur herhalde.
Ancak, işte bina dediğinde, bir depremle bu işin ucu felaket oluyor.
O yüzden soruşturulsun tabii ki.
Soruşturulsun da, o ruhsatı verenlere ne demeli? Onlar ne olacak?
Peki ya o betonu satanlar? Moloz olmuş bütün betonlar depremde, o yüzden beton denebilirse artık.
Yoksa çimento mu kabahatli? Hani şu çakılla kumu bir arada tutan kimyasal. Bilmeyen varsa diye açıklayayım istedim.
Yoksa kum mu? Sahi kumu nereden bulmuştunuz? Denizden olmasın sakın?
Belki de demir suçludur! O ne demişti? Ben olay mahalinde yoktum hâkim bey mi demişti?
Şşş! Sessizlik, herkes nefeslerini tutuyor.
Sesim geliyor mu?
159 saat olmuş deprem olalı. Can kaybı ise 29 bin 605'e yükselmiş.
Hepiniz affedin bizi, sizi kurtaramadık.
Bakalım daha ne kadar kaybımız olacak. Ne kadar üzücü bir durum. Onca can!
Susun bir saniye, ses geldi galiba!
Evet, bizim klasiğimiz oldu, ses verirse enkaz altındaki hepimiz mutlu oluyoruz. Yine bir ses var sanırım 159 saat sonra.
Biz sessiz dinleme yapıyoruz arkadaş, var mı diyeceğiniz?
Başka ne yapalım, termal kameramız yetmiyor, başka nasıl anlayacağız enkazın altında canlı kalan birileri var mı, yok mu?
Nur dağından bir kişi daha canlı çıkıyor inşallah. Yine bir mucize. Gözlerimiz doluyor sevinçten.
Bir can da Hatay'dan, 7.gün, 162'inci saat. Ne güzel!
Başın sağolsun Türkiye, kaderimiz böyle, küseceksen kaderine küs. Ama isyan etme!
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla