Diyetle Kaçamak İletişimi
Olumsuz alışkanlıklar, peşi sıra menfi neticeleri de beraberinde sürükler. Bazıları uzun zaman sonra, bir kısmı ise saniyeler ya da dakikalar içerisinde bedeni ve beyni etki altına alır hemen ardından algısını silikleştirip bir et yığınına çeviriverir.
İnsanla ilgili her şey olarak kabul edilegelen iletişimin sıklet noktası kişinin bizzat kendisidir. Kendi davranışları, düşünceleri ve eylemleri beraberinde iletişiminin negatif ya da pozitif yöndeki sağlıklılık derecesini yansıtmaktadır.
Kişiler arasında, aile içerisinde ve toplumda zaruri iletişimin sağlıklı bir şekilde kurulabilmesi bir alışkanlığa dönüşecek, böylelikle muhtemel sorunlar belki de hissedilmeksizin çözülme yoluna girebilecektir. Alışkanlıkların çok geniş kapsamda düşünülmesi gereken bir kavram olduğunu bilmekteyiz. Alışkanlık düzeyine erişinceye kadar takibi daha kolay olan tutum, davranış, üretim ve tüketim unsurlarının istikameti birey ve aile özelinde toplumun hatta dünyanın geneline tesir edebilmektedir. İbadethane, meyhane, kumarhane, kıraathane örneklemlerindeki gibi hem kümelenme hem de sonraki buluşma aralıklarını hisler şekillendirmektedir. Ne yazık ki sağlık, hukuk sektörleri olumsuz gelişmelerin takip sahaları olmaktadır. Araştırmamız da buradan hareket etmekte, toplumsal hafızanın güncellenmesine katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
Olumsuz alışkanlıklar, peşi sıra menfi neticeleri de beraberinde sürükler. Bazıları uzun zaman sonra, bir kısmı ise saniyeler ya da dakikalar içerisinde bedeni ve beyni etki altına alır hemen ardından algısını silikleştirip bir et yığınına çeviriverir. “Canlı ceset” benzetmesi gibi kendine, çevresine ve topluma yükten başka bir ağırlığı bulunmamaktadır. Kaldırılıp atılamaz çünkü canlıdır. Onunla adım atılamaz çünkü cesettir. Tıpkı başlangıçtaki gibi toprağın çamura bulanmasına döndürüp kendinden nefret edilen ancak onsuz da devam edilemeyen en azından imkânsız kabul edilen bir noktaya düşülmüştür. Hayatta bir takım kırılmalar ve oralardan filizlenmeler her zaman söz konusu olabilmiş ise de bunlar istisnadan öteye geçememiştir.
Baş ağrısı ve çamur gibi hissetmenin anlık sonuçlarından başka bireyde artan obezite onunla gelen şişmanlıktan ve bilhassa bel çevresindeki kalınlaşmadan şikâyetin en kolay basamağı diyetisyene müracaat olmaktadır. Belli bir maddi bedelle fazlalıklardan kurtulmak, zihnen bireyi rahatlatsa bile imkansızdır. Bunu “kaçamak iletişimi” şeklinde ifade edebiliriz. İçsel iletişimde kendini yatıştırmanın ötesine geçme durumunda kalmaktadır. Devam edilecek olunursa; müracaat, gerçekle yüzleşmeyi de gün yüzüne çıkarmakta, anlayabildiği takdirde çeki düzenin hemen başında “alkol kesinlikle yasak” ikazı, ekseriyetle kıvranma ile kıvırmayı bir türlü aşamamaktadır. Yasağa uyma yerine uçuruma düşmeyi sanki kanatlanma ve daha hür yaşama olarak algılayan birey uygunsuz davranışları yanında bedenî fazlalıklarıyla yüzleşir. Oysa götürdükleri için biyokimya, MR, ultrason, röntgen, tomografi odalarına gidişini bekleyecek belki de yolda, yolakta telefata uğrayacaktır. Böyle olması durumunda ailesinden bazılarına veyahut da hiç suçu olmayanlara zararlar verecektir. “Kaçamak iletişim” gerçeğe dönmüş olsa idi sancılı bir sürece dönülecek ancak dışarıdan yanlış ve ağır aktarımlara maruz kalınacaktı. Bu sebeple uyuşturucu başta olmak üzere her türlü bağımlı bireye yönelik iletişim hassas çizgilerden yürümeyi gerektirmektedir. Bağımlılığın kaçamak iletişimi çevresinden uzaklaştırmakta hep vurgulandığı üzere zararlardan bir türlü hariçte kalamamaktadır.
Problemin kaynağı yerine sonuçları üzerinde kısmen düşünülse de bataklığın aldatıcı tadının yasaklanması kaçınılmaz olduğundan ara istasyona uğranılmamakta ya da gecikilmesi ötelenmektedir. Çekinceli davranış aynı çizgide olumlu ilerleme pazarlığına dönüşmekte, mümkün olunamamasından dolayı istasyon pas geçilmektedir. Bir şekilde profesyonel istasyona ulaşılmışsa dış ve iç pazarlıklar sürüp gitmektedir. Kendisiyle baş başa kaldığında olumsuzluk çoğunlukla galip gelmektedir. Zira kalkanları görevden ve güçten düşmekte, beyne yük olmaktadır.
Hadisenin kaynağına dönülecek olursa bütün bağımlılıklarda olduğu gibi uzak duruş, meraka yenik düşmekte ilk deneme anlamlandırmaz dalgalanmalar aşağıya düşerken tüketim miktarı artmakta ve kullanma zamanı sıklaşmaktadır. Bedene gelindiğinde ise ağızdan indiği süratle bağırsaklara geçer. Oradan bütüne musallat olur. Film mantığı içerisinde hızına ne yönetmen, ne senarist, ne de izleyici yetişebilmektedir.
Bağırsakta emilimi başlar ancak bireyin durumuna göre ve midenin doluluğuyla bağlantılı olarak yarım saate kalmadan kana geçer. En az iki gün bünyede kalır bazen bir gün daha bekler. Üç güne kadar etkisi sürer, bu sadece görünüştekidir. Yani vücudu terk etmesi arkasını bakir bıraktığı anlamına gelmemektedir. Diğer etkilerini hesaba katmaksızın takviyeler, müebbet mahkumiyeti hükme dönüştürür.
Dolmuş misali duraklara uğrar, karaciğer ardından diğer dokularda metabolize edilip böbreklere bir kısmı da deriye uğrayıp bünyeyi terk eder. Misalde durum başa dönüp sıfırlanırken bünyeden alıp götürdüğü, bıraktığı hasar her geçen gün büyüyecektir. Karaciğer yorulur ve yıpranır. Onunla sınırlı kalmaz. Hemen bütün organlara bir şekilde sirayet eder. Merkezi sinir sistemi, kas sistemi ile dolaşım sistemi sancılı bir sürece sürüklenir. Sancının tedavisinden ziyade alışkanlık bağımlılığa dönüp miktar artışı körüklenir.
İlk saatlerde kalp atımı hızla yükselir, aynı zamanda solunum da hızlanır. Bütün bunlara karşılık merkezi sinir sistemi uyuşmaya başlar, böbrek üstü bezinin kabuk bölgesinde üretilen, strese gösterilen tepkiyi düzenleyip yöneten kortizol hormonu yükselir böylelikle mide ülseri, şişmanlık, yüksek tansiyon, dinlenememe, yorgunluk, kolesterol ve şeker tetiklenir. Artık tek merkezli bir sağlık sorunu çoktan gerilerde kalmış olur. Hemen yanı başında ise her bireyde az ya çok mevcut endişe, kaygı, korku duygulara karşı kontrol edilemeyen tepkilere yol açar. Kişi sadece kullandığı alkol ya da maddeden değil aynı zamanda psikolojik hastalıklarla tedaviye muhtaç hale gelir. Haberlerden dizilere uzanan medya ürünlerinde sıklıkla karşılaşılabildiği üzere ahlakî zafiyetler, şiddet, istismar, istenmeyen hamilelik, hatırlanamayan borçlanmalar, tuzak görüntülerinin kaydı diğer bireylere hatta kolluk kuvvetlerine bilinçsiz hakaretler, tutumlar, davranışların arka planı bunları içermektedir. Her bünyenin tahammül ve tepki oranı mutlaka birbirinden farklıdır. Böyle olmasına karşılık hiçbirisinde müspet tesir göstermez, göstermesi de beklenemez.
Duyu organı olarak gözün algıladığı görsel algı bedensel bir hareketi gerçekleştirme için yönlendirme aktivitesi şeklinde eller başta olmak üzere bedenin gözler ile eş zamanlı kullanım yeteneğini ifade eden koordinasyon veyahut el-göz koordinasyonu süratle düşer ve kontrolden çıkar. Aktif ya da pasif istismar yanında bütün tehlike, tehditlere ve pusulara açık hale gelir, hatta onlara açık davetiye çıkarır. Menzil böyle olunca eninde sonunda bir kenarda ya da kuytu bir köşede hurdasına ulaşılır.
Bilimsel ve toplumsal çerçevede yeni kavramlar ortaya çıkmakta ilerleme kaydettiği takdirde alt başlıklar teşekkül etmekte akademik ilerleme söz konusu olabilmektedir. Bireyin sosyalleşmesi kapsamında “sosyal içici” ile bağımlı ya da yaygın ifadeyle “alkolik” arasında nasıl bir fark bulunduğu üzerinde durulabilir. Daha doğrusu böyle bir durum söz konusu olabilir mi? İnsanın dünyada mutlu olması yolunda kendine keyif veren maddenin vazgeçilemez ihtiyaç kabul edilmesi arasında ne kadar bir fark olabilir? Bu nasıl belirlenebilir? İletişim bilimlerinin sağlıklı bir güzergahtan ilerlemesi disiplinler arası bir yol haritasına ve multidisipliner projeler yürütülmesine bağlıdır.
Tüketimi sonrasında her hangi bir yoksunluk çekilmiyorsa, tüketim kullanım anında durdurulabiliyorsa gibi hususların ekserisi basit aldatmacalardan ibaret görünmekte, sonrasına ikna bariyeri oluşturmakta felaketlere zemin teşkil etmektedir. Çünkü bahsedilen bu hususlar devam ederken tüketici büyük bir arzuyla hatta kontrol edilemez şekilde bünyeye aktarımı sürdürür. Sonrası tedavi yolundaki bilimsel ve meslekî tanımlardan geçer. Bir yıllık sürede çok yüksek düzey ve uzun süreli kullanım, ilgi duyması, ilgisiz kalamaması, elde etme yolunda normal ve anormal yöntemler geliştirmesi, işinde görev, sorumluluklarını kaybetmesi, sosyal yaşamında işlevlerinden uzaklaşması, kullanım sağlayamadığında yoksunluk ıstırabına düşmesi masada hazır dosyalar halinde sıralanıp gitmektedir.
Tabii olarak vücudun organlarındaki tahribat oranında hastalıklar birbirini izlemekte ve tetiklemektedir. Kalp krizi, felç, şeker riskini artırmaktadır. Bunların haricinde psikiyatrik ve psikolojik sorunlar baş göstermekte, onlar da çok geçmeden tedaviyi zorunlu kılmaktadır. Sürece dayalı endişelerin de ötesinde bireyin kontrolünü zayıflattığı için kaza riski beraberinde yaralanma ile sakatlanma oranlarını yükseltmektedir. Sağlık sektöründe şiddet başta olmak üzere tahammülsüzlük muhtemelen buralara kadar uzanan sebeplere dayanmaktadır. Kendine saygıyı yitiren bireyin ailesine ya da toplumun diğer fertlerine saygı göstermesi iletişim açısından imkân dahilinde görünmemektedir. Bireyin iletişimsizliği de onun her şeyden kopmasına, insanlıktan çıkmasına zemin hazırlamaktadır.
Kullanım aşırı endişe ile korkuları kontrolden çıkarıp izahı mümkün olamayan mantıksız kuruntulara dönüştürür. Bunun tıbbî bilimler çerçevesindeki değerlendirilmesi disiplinimizin haricindedir. İletişim anlamında ise bireyden kendinden olduğu kadar toplumdan da uzaklaşır en azından uzaklaştırılır o artık bambaşka bir kişi ve kişilik haline gelmiştir. Zira artık sadece kendisinin duyabildiği, görebildiği, dokunabildiği, koklayabildiği, hissettiği öyle sandığı gerçekte olmayan duyular algılanmaya başlamıştır. Gerçek olan ise kişi hem ömrünü, hem de yaşam kalitesine ani frenlemişçesine azalmaktadır.
Yaşam kalitesini azaltmaktadır farkındaysa tedavi ve iyileştirme sürecine girmekte ancak servis sonrası ya aynı yolda yürünmekte veyahut sendelemeler zorunlu hale gelivermektedir. Sağlam duruş, aile desteği, bilinçli çevre, farkındalıklı toplum her türlü problemin çözümü için ilk adımdır. Aynı çamura düşülmemesi için bireyin dirençli yeterli olamamaktadır. Buralardan çok daha dirençli şahsiyetlerin çıktığını söylemek akademik sorumluluk gereğidir. Bu miktarların oldukça sınırlı olduğunu belirtmeliyiz.
Kullanım uykuyu dolayısıyla dinlenmeyi de derinden etkiler. Yeterince uyuyamama ya da uykudan dinlenerek kalkamama nedeniyle birey sosyal ve iş hayatında fonksiyonlarını yerine getiremez. Birbirini etkileyen unsurlar bireyin her türlü faaliyetini kontrolden çıkarır, ilgi düzeyini düşürür sonrasında ise duygusal çöküntü, mutsuzluk ve umutsuzluk hayatına egemen olur. Bu durumun alkol haricinde de genetik ya da ekonomik kaynaklara da uzanabilmekte olduğu bilinmektedir. Ancak kendisini anlayamayan bireyin başkalarıyla sağlıklı iletişime geçmesi çok kolay değildir. Eklem yerlerinde baş gösteren ağrı, sızı, şişkinlik, uyuşukluk, ağırlık, halsizlik, hassasiyet aynı şekilde günlük aktivitelerde bireyi olumsuz etkiler. Daha hareketsiz hale getirme ya da daha fazla keyif verici madde tüketimi ile diğer problemler de körüklenir. Çığ misali her geçen an problem büyüyerek devam eder. Fark etmek en az durdurabilmek kadar zordur. Bireyin kendisini anlamasına yani içsel iletişime bağlıdır. Beyinlere rol modellerin sunulması kitle iletişim araçlarının görevleri arasındadır. Böylelikle ulaşılabilen hedef kitlenin içinden bir kısmı “kaçamak iletişimi” kavşağına, oradan da bir kısmı gerçeğe yönelebilecektir. Bunların hiçbirisi önemsiz ve de değersiz değildir.
Kan yağlarında bozukluklar, karaciğer yağlanması, siroz, kanser, kalp ve böbrek yetmezliği gibi tıp bilimlerin alanına düşer. Sürekli tekrarlandığı üzere kişi kendini anlayabildiği oranda iletilerini diğer kişilere ulaştırabilir. Bunun için iletişim kanallarının açık ve sağlıklı olması gereklidir.
Sadece kilonun değil bütün bünyenin ideale en yakın şekilde muhafaza edilmesi gereklidir. Bunun da yolu her türlü keyif verici madde kullanımında uzak durulması, var ise bunun yanlışlığının kabul edilerek süratle yanlışın ortadan kaldırılması elzemdir. Gereklilik ve elzem olan hususun bir düşünce olarak yansıtılması tek başına yeterli değildir. Kitle iletişim araçlarında hedef kitleye göre hazırlanacak medya ürünlerinin hazırlanmalıdır. Bütün keyif verici maddeleri özendirecek yayınlardan uzak durulmalı, olumsuzluklar net bir şekilde yansıtılmalıdır.