Gazze ve Ötesi-3: Akdeniz’de Rusya ve Fransa Ne Maksatla Bayrak Gösteriyor?
Suriye’deki Tartus limanı Rusya’nın Akdeniz’de açılmasını sağlasa da bu liman tek başına yeterli değil. Rusya’nın bu nedenle Kuzey Afrika sahillerinde üs arayışı devam ediyor. Bu kapsamda Mısır ya da Libya ile arayışlarını da sürdürüyor.
Rusya için Akdeniz ve Ortadoğu’nun Önemi
Rusya kapalı kaldığı bölgeden Akdeniz’e inmek ve bir şekilde Dünya ile ticaret yapabilmek için İstanbul-Çanakkale Boğazına, Süveyş kanalına ve Cebelitarık boğazına gemileri ile ulaşmak ve Akdeniz’den bu bölgelerin dışına ulaşmak veya dünyadan kendi sınırları içine mal taşınması için bu boğazları kullanmaya ihtiyaç duymaktadır.
Elindeki en önemli ticari kaynaklar doğalgaz ve petroldür. Ukrayna savaşı ile AB ülkeleri Rusya ile alışverişlerini azaltmış hatta sonlandırmıştır. Böylelikle en büyük gelir kapısı kapanmıştır.
Rusya ekonomisi, Ukrayna savaşının Rusya’da yarattığı tahribatı gidermek için dünya ile ticaret yapmak ve ürettiği enerji ve petrolü dünya ülkelerine satmak zorundadır.
Çin önderliğinde gerçekleşen İpek Demiryolu için Karadeniz ve bölgesinde pay ve söz sahibi olmak istemektedir.
Kırım ve Kerç boğazını kontrol ederek bu bölgede gerçekleşecek her türlü ticaretten pay almak istemektedir.
AB/ABD birlikteliği ile Ukrayna sınırları içinde veya AB çevresinde kendisine karşı gelişen NATO ve Nükleer silahların konuşlanmasını durdurmak istemektedir.
Kendisinden ayrılmış olan Türki devletler ve İpek demiryolu ile bağlarını sıkı tutarak bu hattın gelecekte kendi ülkesine getireceği ekonomik faydalardan yararlanmak istemektedir.
Suriye, Mısır, Yemen, İran ve Libya, Afrika’da bulunan diğer ülkeler ile kendisine bağlı topluluklar ve ortaklıklar ile bu bölgelerde bulunan doğal kaynakları, petrol ve enerji sahalarını kontrol etmek istemektedir.
İngiltere, Fransa ve Almanya’nın Rusya’ya karşı aldığı ticari önlemleri; İran, Suriye gibi Ortadoğu ülkelerinin siyasi nüfuz alanlarına giderek bu bölgelere yerleşmek istemekte ve bu kendisine karşı alınan önlemleri aşmak istemektedir.
Çin ile Şangay işbirliği örgütüne (Rusya, Çin, Kazakistan, Tacikistan, Kırgızistan, Özbekistan. Haziran 2001, Hindistan Pakistan, İran) girerek ABD ve AB ye karşı diğer ülkelerle işbirliği yaparak ekonomik siyasi ve askeri engellemeleri aşmak istemektedir.
Rusya, Akdeniz ve Libya’da konuşlandığı üsler ve WAGNER paralı asker birlikleriyle ABD ve NATO’nun kendisini kuşatma altına almasını önlemeye çalışmaktadır. Bu sayede Uzun Menzilli füze sistemleri ile kendisine gelebilecek baskılara karşı tedbir almak istemektedir.
Her ne kadar Nükleer silahları ilk kullanan ülkenin kendisi olmayacağını söylemiş olsa da bu konularda tatbikatlar yapmaktadır. Ayrıca en son aldığı karar ile Nükleer silah sistemlerini hazır ol pozisyonuna getirmiştir.
İran, Kuzey Kore ve Çin ile askeri yardımlaşma faaliyetlerini arttırarak geliştirmek istemektedir.
Rusya, ülke olarak çok büyük bir alan olduğu için savunma sistemlerini çok hızlı ve Atmosfer dışından gidebilecek füzeler ile tesis etmiştir. Bu konularda yaptığı araştırma ve geliştirme faaliyetleri sonucunda saniyede 30 Mach (Saniyede 9 km) hızına ulaşabilen hipersonik füzeler üretmiştir.
Savunma füzeleri olarak S-400 ve S-500 gibi füze sistemleri üreterek çok daha büyük alanları hassasiyetle koruma çalışmalarını geliştirmiştir. Hatta bu sistemleri Hindistan ve Türkiye gibi ülkelere de satmıştır.
Ukrayna savaşından elde ettiği tecrübeler sonucunda savaştaki taktiksel gelişmeleri ve teknoloji değişikliklerini yapmaya başlamıştır. Ülke savunmasını yaptığı bu değerlendirmeler doğrultusunda şekillendirmeye başlamıştır.
Ermenistan ve Azerbaycan ile yaşanan sorunlarda arabulucu olarak Ermenistan’ın AB ve Fransa ile olan ilişkilerinden rahatsızlığını bir anlamda sahaya yansıtmıştır.
Rusya son dönemde Güney Amerika, Afrika ve Doğu Asya da yeni ve dost ülkeler bulma ve bu bölgelerde üs kurma çalışmalarını artarak devam ettirmektedir.
Rusya, Orta Doğu’da iç savaşların ve terörizmin artmasıyla birlikte bölge istikrarının sağlanmasında da önemli bir rol oynamıştır. 2010’larda Rusya, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır gibi Arap ülkeleriyle diplomatik ilişkilerini geliştirmiştir. Rusya, Orta Doğu’da İran ile iş birliği yaparken aynı zamanda Suudi Arabistan ve Mısır ile ekonomik, askeri ve siyasi alanda ortaklıklar yapmıştır.
2020 yılında Rusya, Orta Doğu politikasında ağırlığını artırmaya devam etmiştir.
Rusya, Libya, Suriye ve Yemen gibi ülkelerde çeşitli taraflarla diplomatik çözümler ararken aynı zamanda İran, Türkiye ve Suudi Arabistan ile olan diyaloğunu devam ettirmeye çalışmıştır.
Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan üzerinden dünyaya dağıtılan doğalgaz gaz konusunda ortak olmak ve etkin olmak istemektedir.
Rusya Federasyonu, Ulusal Güvenlik Stratejisi ve Askeri Doktrininde açıkladığı üzere, Akdeniz’i önemli bir çıkar sahası olarak görüyor. Rusya donanmasını açık denizler ve okyanuslarda etkili kılmak arzusundadır.
Suriye’deki Tartus limanı Rusya’nın Akdeniz’de açılmasını sağlasa da bu liman tek başına yeterli değil. Rusya’nın bu nedenle Kuzey Afrika sahillerinde üs arayışı devam ediyor. Bu kapsamda Mısır ya da Libya ile arayışlarını da sürdürüyor.
Rusya’nın Orta Doğu’daki bir diğer önemli politika sahasını İran oluşturmaktadır. İran Rusya için gerek güneye yönelik hava sahası kullanımında gerekse ABD’ye karşı politikalarında bir destek unsuru olarak kabul ediliyor.
İran’ın Irak üzerindeki etkisi de bu açıdan Rusya için önemli bulunmaktadır. Rusya Hürmüz boğazı ve Körfez’de ABD’nin ve müttefiklerinin dengelenmesinde de İran’ı kullanmaktadır.
İran’ın Şii milis gücü de uzun süre Suriye ve Irak’ta Rusya’nın politikalarını desteklemiştir. Wagnerlerle birlikte bu Şii milis güçleri savaşacak insan kaynağı meselesini çözmüştür.
İran ayrıca petrol fiyatları ve arzı konusunda da Rusya’nın yanında görmek istediği bir aktördür.
Rusya özellikle ABD’nin tek taraflı, baskıcı adımlarına karşı İran’ı desteklemektedir. Fakat Tahran’ın tek başına bir güç olmasına karşı da çabalarını sürdürmeye devam etmektedir.
Fransa için Akdeniz ve Ortadoğu’nun Önemi
Fransa, tarihten gelen sömürgecilik anlayışını özellikle Afrika’da yoğunlaştırmıştır.
Gazze ve Suriye, özellikle Napolyon döneminden beri Fransa’nın ilgi alanı içindedir.
Libya ve Kaddafi’nin NATO ve ABD tarafından vurulmasında en ön sıralarda yer almıştır.
Fransa’nın zenginliğinin Afrika’dan sağlanan paralarla olduğunun bilincinde olduğundan bu bölgedeki faaliyetlerini arttırarak devam etmek istemektedir.
1500’lü yıllarda başlattığı sömürgecilik faaliyetlerini 2. Dünya Savaşı öncesinde 13,5 milyon kilometrekarelik bir büyüklüğe ulaştırmıştır.
Fransa, hâlâ eskisi gibi bir imparatorluk oluşturma hevesinde görünmektedir.
Lübnan’daki Hristiyanların hamisi olma iddiasıyla başlayan Fransız sömürgeciliğini Afrika ve Ortadoğu dışına da taşımıştır. Ortadoğu’da her taşın altından çıkma gayreti vardır.
Fransa, son 10 yıldır Orta Afrika Cumhuriyeti’nden başlayıp, Libya, Mali, Çad, Fildişi Sahili gibi ülkelerde birçok operasyon icra etmiştir.
Libya’nın karışmasında ve sonrasında General Hafter güçlerinin desteklenerek Libya’nın bir harabeye dönmesinde Fransa’nın sorumluluğu hiç de azımsanamaz.
Fransa, Cezayir ve Ruanda’da yapılan soykırıma siyasi ve askeri destek vermiştir. Bazı yaşanan katliamların bizzat da sorumlusu olmuştur.
Geçmişte olduğu gibi yeniden Ortadoğu’da da etkin olmaya çalışmakta ve bölgedeki yeni siyasi şekillenmelerin kendi menfaatine göre olmasını istemektedir.
Rusya’dan doğalgaz ve Petrol alan AB ülkelerinden olan Fransa, Rusya ile ticaretin yasaklanması nedeniyle enerji ve ticaret konusunda yüzünü Ortadoğu, Doğu Akdeniz ve Afrika’ya dikmiştir.
Independent Türkçe’de SIPRI raporunun yazarı Pieter Wezeman tarafından ele alınan bir makalede; Fransa'nın 2021'de Çin'i geçip dünyanın en büyük üçüncü silah ihracatçısı konuma geldiğine işaret edilmiştir. Yazar aynı makalede ayrıca “2024, 2025 ya da 2026'da Fransa'nın Rusya'nın silah ihracatını yakalaması veya geçmesi mümkün olabilir." diye belirtmiştir. Bu makale ile Fransa’nın ekonomik büyümesini Ortadoğu bölgesindeki savaşlara silah satarak geliştireceği çok açık olarak ortaya konmuştur.
Doğu Akdeniz’de yaşanan Türk - Yunan gerginliğinde bölgeye Uçak gemisi göndererek bölgede söz sahibi olmak ve oluşabilecek bir masada yer almak isteğini açıkça ortaya koymuştur.
Türkiye ve Libya Arasında Akdeniz’de kabul edilen ekonomik münhasır bölge anlaşmasını General Hafter ile Yasal Libya hükümetine baskı yaparak kendi lehine çözmeye çalışmıştır.
Türkiye’nin Libya hükümetine yardımlarını siyasi ve askeri muhaliflere silah ve maddi destek vererek önlemeye çalışmıştır.
Afrika kıtasında askeri üsler oluşturmuş ve ekonomik kazanımlarına karşı gerektiğinde silahlı mübadele edeceğini ortaya koymuştur.
Kuzey Irak’ta bulunan PKK’nın en büyük destekçisi olmuş bu kanlı terör örgütüne her türlü para ve silah yardımını yapmaktan çekinmemiştir.
PKK, en büyük siyasi desteğini Fransa hükümetinden almıştır. Suriye ve Irak’taki her türlü oluşumda DAEŞ’e karşı mücadele ediyorum başlığı altında PKK ve YPG ye yardımlarına devam etmiştir.
PKK, Ermeni ve Asala Örgütlerinin baş destekçisi olmuş bu konuda kanunları çıkarmıştır.
Amerikan karşıtı troykanın ve dünya kamuoyunun sözcülüğünü üstelenmiştir. ABD’nin Irak’a uluslararası meşruiyeti olmayan müdahalesi, bir yandan Fransa-ABD arasındaki stratejik ortaklığa ciddi ölçülerde zarar vermiş diğer yandan da NATO’ya “transatlantik çatlak” olarak yansımıştır. Bu durum Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un İngiltere merkezli Economist dergisine 8 Kasım 2019 da verdiği röportajda NATO’nun beyin ölümü olarak ifade edilmiştir.