Göllerimiz ve Sulak Alanlarımız Konuşarak Değil Havza Esaslı Korunarak Kurtulur
Eylem Planı İş Programında, Doğal Göllerde kalite ve miktar iyileştirme çalışmalarının ise 2017 yılından itibaren başlatılması ve 2023 yılına kadar tamamlanması yer alıyor.
Sulak alanlarımızı ve göllerimizin kurumasında yağışlardaki azalma ve sıcaklıklardaki artışın etkisi de var. Ancak bu etki belirleyici bir etki değil. Belirleyici olan su yönetiminde havza ölçeğinde, sulak alanlarımızı ve göllerimizi de içine alacak şekilde entegre bir yönetim modeline geçemeyişimizdir. Su yönetiminde çok başlı çok parçalı ve koordinasyon eksikliği içinde bir yapımız var. Burada yasal ve kurumsal eksiklikler nedeniyle sulak alanlarımızı miktar ve kalite olarak yeterince koruyamıyor ve iyi yönetemiyoruz.
Sulak alanlarımız plansız yönetim, yüzey sularının verimsiz kullanımı ve yeraltı sularının aşırı ve kontrolsüz çekiminden çok olumsuz etkileniyor. Bunun yanı sıra sulak alanların havzalarında yer alan su toplama yapıları ve oluşan evsel, endüstriyel ve tarımsal kirlilik de sulak alanlarımızı kalite ve miktar olarak çok olumsuz etkiliyor. Göllerimiz ve sulak alanlarımızın kurumasında su yönetimindeki zafiyetlerin belirleyici rol oynadığını söyleyebiliriz.
Tescilli 122 Sulak alanımız var
Ülkemizde tescilli 122 adet sulak alan mevcut. Bunun 22’si Ramsar Kapsamında korunuyor. Sulak alanlarımız için yönetim planları yapılıyor ancak tüm sulak alanlar için yönetim planları tamamlanamadı. Bu bir eksiklik. Ancak bundan daha önemlisi sulak alanların yönetim planlarının nehir havzası ölçeğinde hazırlanan havza koruma ve havza yönetim planları ile entegre edilmesidir. Havza ölçeğinde bütünleşik bir yönetim anlayışı oluşmazsa tekil olarak sulak alanların sürdürülebilir yönetimi gerçekleşmez.
Nehir havza Yönetimi ve Göl ve Sulak Alanlar Eylem Planları hazır
2014 yılında 2014-2023 yıllarına ilişkin planlamaları içeren Ulusal Havza Yönetim Strateji Belgesi yürürlüğe girdi. 2019 Yılında Ulusal Su Planı Yayınlandı. Ayrıca Havza Koruma Eylem Planları, Havza Master Planları ile Nehir Havza Yönetim Planlarının hazırlanarak bu planlar doğrultusunda havza ve alt havza bazında alınması gereken tedbirler belirlendi.
Göller ve Sulak alanlarla doğrudan ilgili olarak 2017 yılında (2017-2023) Göller ve Sulak Alanlar Eylem Planı yayınlandı. Ülkemizde göller ile ilgili envanter Doğa Koruma ve Milli Parklar tarafından yürütülen Sulak Alan Envanter, Yönetim Planı Hazırlama ve Ulusal Sulak Alan Envanteri Alt Projesi ile tamamlanmıştı. Göl ve Sulak Alanlar Eylem Planında bu proje kapsamında bulunan göller ile Su Yönetimimi Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmüş olan “Türkiye’de Havza Bazında Hassas Alanların ve Su Kalitesi Hedeflerinin Belirlenmesi Projesi” kapsamında bulunan göller dikkate alınarak üzerinde çalışılacak göller ve sulak alanlar listeleri belirlendi.
Koruma havza esaslı olarak yapılmalı
2017 yılında Su Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan Eylem Planı Raporunda; bugüne kadar göllerin yönetim çalışılmasında göllerin korunması için belirli mesafelerde çalışıldığı belirtilmiş ve “bu durumda göllerin su miktar ve kalitesinin iyileştirilmesinde başarısız neticeler alınmaktadır” denmiştir. Ayrıca “Eylem planında bütün eylemler doğal göllerin su kütlesi ve havza sınırı esas alınarak hayata geçirilecektir.” açıklaması yapılmıştır.
Rapordaki bu açıklama göllerimizin neden korunamadığını açıkça ortaya koymaktadır. Mevcut eksikliklerin giderilmesi amacıyla hazırlanan Göller ve Sulak Alanlar Eylem Planı iş programında yapılacak çalışmalar tespit, izleme ve iyileştirme olarak üç ana kategoriye ayrılmıştır. Eylem Planı İş Programında, Doğal Göllerde kalite ve miktar iyileştirme çalışmalarının ise 2017 yılından itibaren başlatılması ve 2023 yılına kadar tamamlanması yer almış ancak sonuç alınamamıştır. Bunda su yönetiminin çok başlı çok parçalı oluşu rol oynamıştır. Su yönetimimizin havza ölçeğinde uygulama kurumlarının tam oluşmamış olması uygulamadaki zorlukların en büyüğünü oluşturuyor. Ayrıca sulak alanlarımızın korunması ve rehabilitasyonu için ayrılan bütçe yetersiz kalıyor. Ancak bundan önce o bütçeyi en uygun şekilde kullanacak kurumların kurumsal kapasiteleri güçlendirilmelidir.
İklim değişikliği de etkili.
Türkiye yarı kurak iklim kuşağında yer alan bir ülke. Aslında biz iklim değişikliği etkisi altındaki bir bölgesel kuraklıklar ülkesiyiz. İklim değişikliği göller ve sulak alanlarımızı azalan yağışlar ve artan sıcaklıklar ve buharlaşma ile olumsuz yönde etkiliyor. Ancak bu konuda belirleyici olan insan ve yönetim faktörü.
Göller ve sulak alanlarımızın durumu için üç kurumdan yanıt bekliyoruz
Sulak alanlarımızın korunabilmesi için kamuoyunun farkındalığını arttırmak lazım Bunun için de bilgilendirmenin sağlıklı bir şekilde yapılması ve toplumsal bilinç yaratacak çalışmalar önem verilmesi lazım. Geçen yılın Eylül ayının sonunda yazılı basının büyük bölümünde Türkiye’de 240 Gölden 186’sı tamamen kurudu” haberi manşetten verildi. Biz Su Politikaları Derneği olarak bu konu sorulduğunda bir yorum yapmadık. Çünkü elimizde resmi bir veri olmadan konuyu speküle etmek istemedik.
Bu konuda yetkili olan DSİ Genel Müdürlüğü, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü ve Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğüne resmi yazı ile bu durumu sorduk. Ancak bu üç kurumumuzdan da herhangi bir yanıt alamadık. Bu nedenle de sulak alanlar konusundaki açıklamalarımız daha çok bu sorunun çözümüne yönelik oldu. Ülkemizde göllerimizi ve sulak alanlarımızın korunması spekülasyonla değil akılcı, planlı verimli, katılımcı bir su yönetimi anlayışına geçerek gerçekleşir. Ayrıca 240 gölümüzden 186’sı tamamen kurudu iddialarına resmi bir açıklama da yapılması gerekirdi. Bunun yapılmaması göllerimiz ve sulak alanlarımız konusunda gerçeklerin ve alınmakta olan tedbirlerin yeterince bilinmemesine neden oluyor.
Açıklamalar bilgi temelli olmalı, ancak sağlıklı veriye ulaşmak zor
Ülkemizde diğer konularda olduğu gibi su yönetimi konusunda da yapılacak çalışmalar için sağlıklı verilere ulaşma çok zor. Gerekli verilerin üniversiteler ve ilgili odalar ve sivil toplum kuruluşları ile paylaşımında büyük sorunlar yaşanıyor.
Ülkemizde sulak alanlarımız dahil su yönetimi konusunda yapılacak çalışmalar için sağlıklı, sürekli standart veriye ihtiyaç var. Ayrıca toplumsal bilinç yaratma çabalarımızı da sağlıklı bilgiye dayalı analizler ve eğitim çalışmaları ile gerçekleştirmeliyiz.
Yapılan çalışmalarla sulak alanlarda envanteri çıkartmış ve “Ulusal Sulak Alan Yönetim Bilgi Sistemi (SAYBİS)" ile tüm sulak alanlarımızı kayıt altına almış durumdayız. Şimdi koruma ve rehabilitasyon çalışmalarına öncelik vermeliyiz. Çünkü sulak alanlarımız konuşarak değil korunarak kurtulur. Bu koruma katılımcı bir yönetim anlayışı ile havza ölçeğinde yapılmalıdır.