Site İçi Arama

analiz-ve-raporlar

İngiltere Başbakanı Liz Truss Kısa Kesti, Marul Kadar Ömrü Olamadı

10 numarada her ne olduysa, ilk önce David Cameron istifa ederek yerini Theresa May'e bırakmıştı. Sonrasında May de Boris Johnson’a bıraktı. Johnson ise biraz isteksizce emaneti Liz Truss'a teslim etti. Her birinin 10 numarada ikamet etme süresi bir öncekinden daha kısa süren bir yarışa dönüştü. Truss başbakanlıktan istifa ederken, aynı zamanda bir rekora da imza attı. En kısa süre Başbakanlık yapan kişi olarak İngiliz tarihindeki yerini aldı.

İngiltere’ye başbakan dayanmıyor. Son 6 yıl içinde dört başbakan değiştiren İngiliz siyaseti, Liz Truss Eylül ayı başında 10 Downing Street'e adım attığında biraz umutlanmıştı. Ancak 6 hafta iktidarda kalabilen Truss Hükümeti, sallantılarla geçen bu kısa dönemin sonunda çatırdadı ve Başbakanın görevden alınma olasılığı, İngiliz tarzı bir siyasi darbe ile yüz yüze kalacağı konuşulmaya başlanmıştı. Nihayetinde bu söylentiler doğru olacak ki, 20 Ekim itibariyle Liz Truss başbakan olarak devam edemeyeceğini açıklamak zorunda kaldı. Şimdi beşinci başbakan adayının açıklanması bekleniyor.

Truss'un yerine adaylığını koyanlar arasında, Johnson’ın bakanlarından ve son günlerde Truss'un mali politikalarına ilişkin eleştirileriyle gündeme gelen eski rakibi Rishi Sunak'ın yanı sıra Truss hükümetinin düşmesine neden olduğu iddia edilen güçlü politikacı Hunt da bulunuyor. Hatta önceki Başbakanlar Johnson’ın ve May’in adları bile seçenekler arasında zikrediliyor.

10 numarada her ne olduysa, ilk önce David Cameron istifa ederek yerini Theresa May'e bırakmıştı. Sonrasında May de Boris Johnson’a bıraktı. Johnson ise biraz isteksizce emaneti Liz Truss'a teslim etti. Her birinin 10 numarada ikamet etme süresi bir öncekinden daha kısa süren bir yarışa dönüştü. Truss başbakanlıktan istifa ederken, aynı zamanda bir rekora da imza attı. En kısa süre Başbakanlık yapan kişi olarak İngiliz tarihindeki yerini aldı.

İngiltere son altı yılın büyük bir bölümünü, AB'den ayrılma oylamasının sonuçlarından COVID-19 salgınına ve Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin yol açtığı ekonomik çalkantılara kadar bir krizden diğerine savrularak geçirdi. Hem David Cameron hem de Theresa May Brexit nedeniyle istifa ederken (ilki Britanyalıları Avrupa Birliği’nde kalmaya ikna edemediği için, ikincisi ise Brexit anlaşmasını Avam Kamarası'ndan geçiremediği için), Boris Johnson, başta kendi hükümetinin pandemi kısıtlamalarına uymaması olmak üzere bir dizi etik skandalın ardından istifa etmesi için baskı gördü.

Yerine Liz Truss Başbakan olarak seçildi. Başbakanlıktan önce David Cameron hükümetinde Çevre, Gıda ve Kırsal Kalkınma Bakanı olarak görev yaptı. İngiltere'nin ilk kadın Lord Yüksek Şansölyesi olarak, Theresa May hükümetinde Adalet Bakanı ve Hazine Baş Müsteşarı oldu. Boris Johnson hükümetinde ise Uluslararası Ticaret ve Dışişleri Bakanı olarak görev yaptı. Oldukça deneyimli bir başbakan adayı olarak öne çıkıyordu. Kendisinden çok şey bekleniyordu.

Truss İstifa Eşiğine Nasıl Geldi?

“Büyüme, büyüme, büyüme” diyen Truss, 44 gün gibi çok kısa bir süre (maruldan daha kısa bir ömür) süren Başbakanlık döneminde İngiliz ekonomisini küçültmeyi başardı. Truss, Johnson'ın yerine geçtiğinde, yaklaşan enerji krizi ve 1980'li yıllardan bu yana görülmemiş enflasyon oranları başta olmak üzere bir dizi zorlukla uğraşmak zorunda kaldı. Johnson hükümeti artan kamu harcamalarını finanse etmek için vergileri yükseltirken, Truss İngiltere'yi yüksek büyüme ekonomisine dönüştüreceği iddiasıyla başbakan olmuştu. Ancak önemli sorunlara değinemeden, aceleci davranıp acemi bir hükümetin yapabileceği bir hatayı yaptı: En zengin kesim için milyarlarca sterlinlik karşılıksız vergi indirimlerine imza attı. 45 milyar sterlinlik (50,6 milyar dolar) vergi indirimi paketini açıkladı. Belli ki ekonomiyi canlandırmak için vergilerden vaz geçmeyi gerekli gördü. Böylece, vergi vermek yerine zengin kesimin kaynaklarının yeni yatırımlara yönelmesini istedi, onları teşvik etmeyi denedi. Ama bu amacını anlatamadı, yeterince kendisini ifade edecek vakit de bulamadı. İlk hamlesiyle konumunu tehlikeye atmış oldu. Zira, bu karar bir anda zincirleme reaksiyonları tetikledi. Sterlini çöktü. Piyasalar ürktü. İngiliz ekonomisinin küresel güvenilirliği zayıfladı. Truss, emlak kredileri nedeniyle başları belada olan yoksul kesimin kaygıları arttı. Yüksek enflasyon ve hızla artan enerji faturalarından bunalan halk, Truss’ın zenginleri kayıran politikasına isyan etti. Bu arada yanlış alınan kararlar, IMF ve Biden tarafından bile eleştiri konusu yapıldı.

Halkın ve dış dünyanın beklentilerini karşılamaktan uzak bir duruş sergileyen Truss, hükümetteki kendi atadığı bakanlarıyla da tam bir uyum yakalayamadı. Maliye Bakanı ve yakın arkadaşı eski Başbakan Kwasi Kwarteng'i, kendisinden farklı mali politikaları benimsemesi nedeniyle hükümetten kovmak zorunda kaldı. Piyasa çalkalandı. Her şeye rağmen bu hafta başında piyasaların beklentilerine göre hareket edeceğinin sinyallerini veren Truss, bir anlamda ekonomide U dönüşünü denedi. Bunun üzerine finans piyasalarını biraz rahatlattı. Bu değişken ve tutarsız finans ve mali politikaları, muhafazakâr partide ve hükümet üyeleri arasında Truss’la bu işin yürümeyeceği kanaatinin iyice kabul görmesine neden oldu. 

Resesyona giden, durgunlukla boğuşan İngiliz ekonomisinde büyümeden ziyade istikrara ihtiyaç vardı. Truss’ın halka dokunacak bir başbakan olması bekleniyordu. Ama bu beklenti yerine gelmedi. Halk nazarında ve partisinde kendisine güvenin kaybolduğunu gören Truss, altındaki zeminin kaydığını fark edince, mecburen istifasını verdi. 

Truss İstifa Etti, Şimdi Ne Olacak?

İstifasını vermek için Downing Street dışında yaptığı kısa açıklamasında Truss, "Brexit'in getirdiği özgürlüklerden yararlanacak düşük vergili, yüksek büyümeli bir ekonomi için bir vizyon ortaya koyduk. Ancak içinde bulunduğumuz durum itibariyle Muhafazakâr Parti tarafından seçildiğim görevi yerine getiremeyeceğimi anlamış oldum. Bu nedenle Majesteleri Kral ile konuşarak Muhafazakâr Parti liderliğinden istifa ettiğimi kendisine bildirdim" dedi.

Zaten Başbakan sıfatıyla kendi partisinin güvenini kaybetmişti. Hükümetin meşruiyetini sürdürmesi artık neredeyse imkânsız hale gelmişti. Truss’ın muhafazakâr partiyi seçimlere götürmesi, bir seçim zaferine imza atması da mümkün gözükmüyordu. Üstelik son kamuoyu yoklamaları Truss'ın popülaritesinin muhafazakâr seçmenler arasında %12'ye düştüğünü gösteriyordu. Yeni bir lider lazımdı.

İngiliz siyasetinde geleneksel bir uygulama olarak Truss'ın yerine, partinin başına geçecek kişiyi belirlemek için normalde bir liderlik yarışması başlatılması bekleniyordu. Yeni seçilecek liderin ülkenin geri kalanından ‘daha yaşlı, daha varlıklı ve daha beyaz olma’ eğiliminde olan Muhafazakâr Parti'nin yaklaşık 200.000 kişilik üyesi tarafından belirlenmesi gerekiyordu. Bu uzunca bir zaman isteyen bir süreçti. Truss’ın kendisinin de seçilme süreci sekiz hafta sürmüştü. Truss, genel seçimler sonucunda değil, Muhafazakâr Partiden oy kullanan 81 bin kişinin oyuyla 10 Numara'nın yeni misafiri olmuştu.

Bu kez bazı Muhafazakâr milletvekilleri, üye tabanının geniş halk kitleleri tarafından hoş karşılanmayan başka bir lideri seçebileceği endişesiyle, parti üyelerinin oylamasından vazgeçilmesini ve nihai kararın milletvekillerine bırakılmasını önerdi. Bu öneri sessizce kabul gördü.

Şimdi Muhafazakâr Parti’nin bir an önce bir araya gelmesi, milletvekilleri arasından belirlenecek adaylardan birinin partinin başına getirilmesi ve bu kişinin yeni başbakan olarak 10 numaranın yeni sakini olması bekleniyor. Eğer parti bunu beceremezse, ya da yeni seçilecek aday partiyi birleştiremez ise, İngiltere’nin seneye genel seçime gitmesi olasılığı da gündeme gelebilir. Normalde parlamento seçimlerinin 2025 yılının Ocak ayında yapılması gerekiyor.

Truss Kısa Başbakanlık Döneminde Önemli Çıkışlar da Yaptı

Dış politikada şahin olarak adlandırılan ve Birleşik Krallık'ın dünya sahnesinde daha görünür olmasını savunan, bunu da "Küresel Britanya" sloganıyla yürüten Truss'ın, Başbakanlık döneminde de bu yönde adımlarını atması bekleniyordu.

Truss, Yahudi cemaatlerini rahatlatan bir karar aldı. İsrail’in başkenti konusunda Amerikan hükümetinin ayak izini takip etmek istedi. İsrail'deki İngiliz büyükelçiliğinin Tel Aviv'den Kudüs'e taşınmasını "incelemeye" alacağına söz verdi.

Birleşik Krallık ile Türkiye arasındaki ilişkilerin önemine vurgu yaptı. İki ülkenin Avrupa ve NATO müttefikleri olduğunu belirtti. Birleşik Krallık-Türkiye iş birliğinin "enerji, savunma ve güvenlik" konusunda derinleştirilmesi çağrısında bulundu. Nitekim Truss döneminde İngiltere’ye bir ziyaret gerçekleştiren Savunma Bakanı Hulusi Akar, İngiliz liderliğinde üretilen Typhoon uçaklarına Türkiye’nin ilgisini gösterdi, Truss Hükümeti tarafından bu ziyaret memnuniyet verici bulundu.

Truss, Kıbrıs Rumları ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki sorunlara yönelik net bir resim vermese de "uluslararası hukuk çerçevesinde yeniden birleşme çabalarında, adada barışçıl ve kalıcı bir çözüm için yardımcı olmak” konusunda İngiltere’nin gereken desteği vermeye devam edeceğini söyledi. 

Çin Halk Cumhuriyeti'nin Uygur halkına yönelik muamelesine İngiltere’nin sessiz kalmayacağına ve Çin'e karşı yaptırımları desteklediğini açıkladı. Bu konuda Amerikan politikalarıyla uyumlu hareket edeceğini işaret etti. 

Johnson hükümetinde yaklaşık bir yıllık dışişleri bakanlığı döneminde Rusya Ukrayna'yı işgal etti. Asya-Pasifik'te Birleşik Krallık, ABD'nin öncülüğünde AUKUS oluşumuna imza attı. ABD’yle birlikte İngiltere Çin'e yönelik bir çevreleme politikasını izlemeye başladı.

Sonuç

6 Eylül 2022 tarihinde başbakanlık koltuğuna oturan Truss, ancak 44 gün görev yapabildi. Bu dönemde 70 yıldır İngiltere’nin başında bulunan Kraliçe II. Elizabeth’in vefatına bir başbakan olarak tanıklık etti. Başbakanlık görevini Birleşik Krallığı en uzun süre yöneten monark olarak tarihe geçen Kraliçe Elizabeth’in elinden alan Truss, istifasını Kral III. Charles'a sundu. Böylece 10 numarada en kısa süre oturan kişi olarak tarih oldu.

Yerine Liz Truss'ın rakiplerinden eski Maliye Bakanı Rishi Sunak'ın seçilmesi bekleniyor. Daha önce partinin parlamento grubunda yapılan beş tur oylamayı Liz'den sürekli önde götürdü. Fakat, bu turlarda en çok oyu alan ilk iki aday Rishi Sunak ve en yakın rakibi Liz Truss arasında parti üyelerinin Liz Truss yönünde yaptığı tercih belirlemişti. Şimdi parti üyelerine gidilmeyeceği anlaşılıyor. Böyle olursa partinin parlamento kanadının Sunak'ı seçmesine kesin gözüyle bakılıyor.

Dr. Hüseyin Fazla
Dr. Hüseyin Fazla
Tüm Makaleler

  • 21.10.2022
  • Süre : 5 dk
  • 1525 kez okundu

Google Ads