İsrail’in Korkulu Rüyası Hizbullah'ın Gücü ve Etkisi Nedir?
Hizbullah’ın kapasitesinin yüksek olduğu (eğer fazlaca abartılmıyorsa) ve bu nedenle İsrail içinde daha derinlerdeki noktaları kolaylıkla hedef alabilecek yeni silahlara ve taktiklere sahip olduğu iddia ediliyor.
İsrail-Hizbullah Çatışma Olasılığı Devam Ediyor
İsrail kaynaklarına göre Hizbullah tarafından İsrail'in kuzey bölgelerine binlerce roket sivil mülklere ve askeri alanlara zarar vermeye devam ediyor. Hizbullah'ın bu ağır roket ve İHA yağmuru, yaklaşık 80.000 bölge sakinini evlerini terk etmeye ve İsrail içinde daha güvenli yerlere taşınmaya zorlamıştır. Hizbullah'tan gelen yoğun roket yağmuru nedeniyle Kuzey İsrail'deki mevcut durum bölge sakinleri açısından Hizbullah’ın kontrolü altındaki Lübnan’ın güneyine yakın İsrail topraklarında yaşam sürmeyi endişe verici ve yaşanmaz hale getiriyor. Kıyas götürmez ama Gazze’nin sakinlerine reva görülen İsrail’in ağır bombardımanının bir benzeri Kuzey İsrail sakinlerine karşı Hizbullah tarafından yapılmaya, en azından yapıldığına dair bir tehdit algısı paylaşılmaya devam ediliyor.
Hizbullah, İsrail'deki askeri operasyonlarının İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşına bir yanıt olduğunu ve esasında İsrail ile topyekûn bir çatışma arayışında olmadığını savunuyor. Bununla birlikte her iki taraf da son haftalarda birbirlerine yönelik saldırılarını yoğunlaştırdılar. İsrailli yetkililerden gelen yeni askeri tırmanış çağrıları nedeniyle topyekûn bir savaş havası İsrail ile Lübnan arasında, gerçekte Hizbullah güçleri ile İsrail Ordusu arasında esmeye devam ediyor. Hamas’tan farklı olarak Hizbullah'ın Demir Kubbe sistemini atlatma becerisi de Tel Aviv’i tedirgin ediyor. Kendilerini 7-8 aydır uğraştıran Hamas karşısında ‘yakıp-yıkmak’ ve 40 bine yakın sivilin ölümüne neden olmak haricinde kayda değer, elle tutulur bir başarı gösteremeyen İsrail Ordusunun Hizbullah karşısında zorlanabileceği ihtimali İsrail başkentinde alarm zillerinin çalmasına neden oluyor. Anlaşılan İsrailli politika yapıcıları Hizbullah karşısında daha hesaplı ve kararlı adımlar atmaya kendilerini zorunlu görüyorlar.
Hizbullah’ın kapasitesinin yüksek olduğu (eğer fazlaca abartılmıyorsa) ve bu nedenle İsrail içinde daha derinlerdeki noktaları kolaylıkla hedef alabilecek yeni silahlara ve taktiklere sahip olduğu iddia ediliyor. Açık kaynaklara göre Hizbullah, İsrail'e yönelik en güçlü tehdit olarak öne çıkıyor. Sahip olduğu yetenekler şu anda İsrail ile savaşan iki ana grup olan Hamas veya İslami Cihad’ın sahip olduklarının oldukça ilerisindedir. İsrail’in kuzey sınırı ve Güney Lübnan’ın Bekaa Vadisi boyunca stratejik olarak konumlanmış bir Hizbullah yapılanmasından bahsediyoruz. Örgüt, birçok ulusal ordununkini aşan gelişmiş bir askeri cephaneliğe sahiptir. Güney Lübnan’da yeraltı sığınakları, roket fırlatma alanları ve birbiriyle bağlantılı tünellerden oluşan bir Hizbullah kalesinin varlığından bahsediliyor. Hizbullah'ın kendine ait operasyonel bir hava gücü yok ancak orta büyüklükte bir düzenli ordunun sahip olduğu yetenekleriyle dikkat çekiyor.
Hizbullah nasıl ortaya çıktı?
Lübnan’da 1943 yılında imzalanan siyasi anlaşmaya göre ülkedeki siyasi güç, bu topraklarda yüzlerce yıldır bir arada yaşamakta olan önde gelen dini grupları arasında paylaştırıldı. Buna göre devam eden mevcut siyasi yapıda, Sünni bir Müslüman başbakan, Maruni bir Hıristiyan cumhurbaşkanı ve Şii bir Müslüman da meclis başkanı olarak ülke yönetiminde söz sahibidir. Çeşitli faktörlerin hassas dengeyi bozması nedeniyle geçmişte bu dini gruplar arasında zaman zaman patlak veren gerilim, bir anda Lübnan’da iç savaşların yaşanmasına neden olmuştur.
Bu arada İsrailliler ile Filistinliler arasında 1948 sonrasında patlak veren savaşların bir sonucu olarak Filistinlilerin bir kısmı Lübnan’a göç etmek zorunda kaldı. Filistinli mültecilerin gelmesiyle Sünni nüfus artarken, Şiiler aynı zamanda iktidardaki Hıristiyan azınlık tarafından giderek dışlandıklarını hissettiler. Ülkede patlak veren iç çatışmalar devam ederken İsrail de kendi çıkarlarını maksimize etmek için Lübnan topraklarına Ordusunu sokmaktan geri durmadı. İsrail güçleri 1978 ve 1982 yıllarında Lübnan’a girerek, bu ülkeyi üs olarak kullanan ve buradan İsrail topraklarını saldıran silahlı Filistinlileri kontrol altında tutabilmek için Lübnan’ın güneyi işgal etti.
1979 yılında iktidara gelen İran'daki teokratik rejimin desteğiyle Lübnan topraklarında yaşayan Şiilerin bir araya gelmesiyle silahlı bir direniş örgütü İsrail’e karşı kuruldu. Bu örgüt, o günden bugüne İsrail’i uğraştıran Hizbullah’tan başkası değildi. Arap ülkelerindeki nüfuzunu genişletmek için Hizbullah’ı destekleyen İran örgütte para kaynağı aktarmanın yanında milislerin askeri eğitimi için de yardımcı olmaya devam etti. Hizbullah, Suriye rejiminin destek verdiği Emel Hareketi gibi rakip Şii milislerle sık sık çatışmakla birlikte, 1983 yılında Beyrut'ta Amerikan ve Fransız askerlerinin bulunduğu kışlaya düzenlediği saldırı ile bir anda dünya gündemine oturan bir örgüt oldu. Üç yüzden fazla kişinin öldüğü intihar saldırısı Hizbullah’ın artık öyle basite alınamayacak bir örgüt olarak tanınmasını sağladı. Böylece Hizbullah, Ortadoğu denkleminde, bilhassa İsrail’in bölgedeki operasyonlarına engel olmak bağlamında öne çıkmaya başladı. Hizbullah, Ortadoğu’da Tahran politikaları açısından vekil bir örgüt işlevine soyunması yönüyle İran için bölgede hayati bir aparat, araç haline geldi. İsrail kaynaklarına göre Hizbullah'ın eğitim, silah ve finansmanının çoğunu İran sağlıyor ve örgüte her yıl yüz milyonlarca dolar gönderiyor. Hizbullah ayrıca Suriye'deki Beşar Esad rejiminden de bir miktar destek almakta ve yasal işletmelerden, uluslararası suç örgütlerinden ve Lübnan diasporasından da finansman sağlamaktan geri kalmamaktadır.
Kendisini bir Şii direniş hareketi olarak tanımlayan Hizbullah, ideolojisini Batılı güçleri Lübnan’dan kovmak üzerine oturtmayı yeğledi. Buradan yola çıkarak İsrail devletinin yok edilmesini kendisine amaç edinen Hizbullah, aynı zamanda İran’ın dini liderine bağlılığını ilan ederek, Tahran’la ismi özdeşleşen bir örgüt olarak kabul edilmeye başlandı. Hizbullah İran'dan esinlenen İslamcı bir rejimi savunmakla birlikte Lübnan halkının kendi kaderini tayin etme özgürlüğüne sahip olması gerektiğini vurgulaması yönüyle Tahran’a tam bağımlı görünmekten uzak durmasıyla da biliniyor.
Bugün Hizbullah, Beyrut'un bazı bölgeleri, Güney Lübnan ve Doğu Bekaa Vadisi bölgesi de dahil olmak üzere Lübnan’da Şiilerin yaşamakta olduğu bölgelerin çoğunu kontrol ediyor. Hizbullah, sekiz üyesinin Parlamento’ya seçildiği 1992 yılından bu yana Lübnan hükümetinin demirbaşlarından biri olmuştur ve parti üyeleri 2005 yılından bu yana Lübnan hükümetlerinde görev almaya devam etti. Hizbullah ülke genelinde altyapı, sağlık tesisleri, okullar ve gençlik programlarını içeren geniş bir sosyal hizmet ağını yönetiyor ve bunların hepsi hem Şii hem de Şii olmayan Lübnanlıların Hizbullah'a destek vermesinde etkili oldu.
En son 2022 yılında yapılan seçimlerde Hizbullah, 128 üyeli Lübnan Parlamentosu’nda 13 sandalye kazanmayı başardı.
Hizbullah Tel Aviv İçin Neden Zorlu Bir Düşmandır?
Hizbullah aynı zamanda askeri gücünü de korumaktadır. Suudi Arabistan ve Suriye’nin aracılık ettiği ve Lübnan’daki iç savaşı sona erdiren 1989 Taif Anlaşması uyarınca, ülkede silah bulundurmasına izin verilen tek milis örgüt Hizbullah’tır. Siyasetteki varlığına rağmen Hizbullah paramiliter bir güç olmaktan vaz geçmeye yanaşmamıştır.
Hizbullah’ın Modern Roket/Füzelerine Sahip Olması
İsrail istihbaratı Hizbullah’ın, Burkan gibi orta ve ağır roketlerden oluşan geniş bir cephaneliğe sahip olmanın yanı sıra, şu anda yaklaşık 150.000 füze ve roketten oluşan bir cephaneliğe sahip olduğunu tahmin ediyor. Grubun elinde Scud füzeleri, Fateh-110 (İran versiyonu) ve M-600 (Suriye versiyonu) füzeleri de dahil olmak üzere taktik balistik füzeler bulunuyor. İsrail topraklarının tamamı bu füzelerin etkili menzili içine giriyor.
Hizbullah 2006 yılında İsrail’le giriştiği savaşı sırasında, İsrail'e karşı büyük ölçüde güdümsüz roketlere saldırabilecek bir kapasiteden başka bir şey sergileyememişti. O günden bugüne örgütün silah kapasitesinin büyük ölçüde geliştirildiği iddia ediliyor. Grup artık İsrail'in tamamına güdümlü mühimmat atma kabiliyetine sahip ve komuta merkezleri, havaalanları ve büyük ekonomik hedefler de dahil olmak üzere İsrail'in orta ve güney bölgeleri de dahil olmak üzere İsrail içindeki hedefleri daha yüksek isabetle vurabilecek bir yetenek seviyesine erişmiş olması kuvvetle muhtemeldir. İsrailli askeri planlamacıların korkusu, Hizbullah’la girişilecek bir çatışmanın doğal sonucu olarak örgütün İsrail topraklarına her gün binlerce roket/füze fırlatabileceğini tahmin ederek hesap yapıyorlar. Bu yoğunlukta ve sayıdaki roket atış göz önüne alındığında, İsrail'in Arrow, Davut’un Sapanı ve Demir Kubbe gibi füze savunma sistemlerinin tam bir koruma sağlamak için yeterli olamayabileceği öngörüsüyle harekât planları yapılıyor olduğunu değerlendiriyorum. İran’ın Nisan ayında 300 civarında füze ve dron ile gerçekleştirdiği saldırısına cevap vermekte zorlanan İsrail’in imdadına bölgedeki ABD ve İngiliz unsurları, hatta Ürdün Ordusu yetişmişti. Hizbullah karşısında bilhassa Doğu Akdeniz’de konuşlu Amerikan savaş gemilerinin devreye gireceklerini, İsrail’i korumak için kalkan olacaklarını şimdiden söyleyebiliriz.
Hizbullah’ın Etkili Hava Savunma Sistemlerini Tedarik Etmesi
İsrail Hava Kuvvetleri, 1973 Yom Kippur savaşının ilk aşaması dışında, katıldığı tüm çatışmalarda her zaman üstünlük sağlayabilen bir güç seviyesinde olduğunu kanıtlamıştır. İsrail savaş uçakları, 2006 Lübnan savaşının başlangıcında Hizbullah’ın elindeki tüm uzun menzilli füze kapasitesini birkaç saat içinde yok ederek İsrail Ordusunun asimetrik bir güç üstünlüğüne erişerek Hizbullah’la karadan savaşının başarısında çok önemli bir rol oynamışlardı. Bugünlerde yaşanabilecek benzer bir çatışma senaryosunda, Hizbullah’ın geçmişten farklı olarak bugün sahip olduğu Rus menşeli SA-17 BUK uçaksavarlarıyla İsrail savaş uçaklarına karşı etkili bir hava savunma yapabileceği, Lübnan hava sahasında İsrail uçaklarının hava üstünlüğünü kazanmalarının eskiye nazaran oldukça zor olacağı biliniyor.
Hizbullah’ın Suriye’de Kazandığı Savaş Deneyimi
Hizbullah, 2011 yılından itibaren Suriye’deki istikrarsız ortama rejimin yanında yer aldı ve kendisini çatışmalarla birlikte geliştirme fırsatı buldu. Taktik savaş alanı deneyimi kazandı. Gruba yakın çevreler, Hizbullah'ın ilk kez İsrail’le savaşı İsrail topraklarının derinliklerine taşıma kabiliyetine sahip olduğunu savunuyorlar. Savunmanın yanı sıra saldırı yapmayı da öğrenen Hizbullah, yapabileceği baskın saldırılarla İsrail Ordusuna zor anlar yaşatacak sürpriz başarılara imza atabileceği iddia ediliyor. Lojistik altyapısını geliştiren örgütün Suriye’deki çatışmalarda daha sofistike ekipmanlar, toplar, keşif ve gözetleme dronlarını kullandığı, bunların bakım ve idamesini gerçekleştirebildiği, küçük bir ordu gibi hareket edebildiği biliniyor. Bu birikimin mutlaka olası bir savaşta İsrail aleyhine zorlukları beraberinde getireceği, Hizbullah’ın artık kolay bir lokma olmayacağı anlaşılıyor.
Hizbullah’ın İkinci Cephe Açma Yeteneğinin Olması
Hizbullah herhangi bir büyük çatışma durumunda halihazırda bir kısmı Suriye’nin kontrolündeki Golan Tepeleri’nden İsrail’e karşı ikinci bir cephe açma yeteneğine sahiptir. Hizbullah’ın sahip olduğu mühimmat ve füzelerin bir kısmını önceden Suriye kontrolündeki Golan topraklarında bulunan askeri lojistik sığınaklara yerleştirebileceği, böyle İsrail kara birliklerine karşı bu lojistik altyapıyı kullanarak kuvvetli bir mühimmat akışını garanti edebileceği değerlendiriliyor. Bir bakıma ikinci bir cephe olarak kullanılacak Golan Tepeleri ile İsrail Ordusu birliklerini ikiye bölmeye zorlayabileceği iddia ediliyor. Golan’daki korunaklı sığınaklardaki mühimmatı bulmak ve yok etmekle meşgul edilecek İsrail jetlerinin Güney Lübnan’da Hizbullah unsurlarına karşı hava bombardımanı için gayret ayırmakta zorlanabileceği hesaplanıyor.
Bu durum, herhangi bir çatışma öncesinde İsrail’i hem savunma hem de taarruz için konuşlanmaya zorlayacaktır. Roket ve füze fırlatma alanlarını ele geçirmek, Litani nehrinin güneyini Hizbullah unsurlarından temizlemek, Kuzey Lübnan’ı daha yaşanabilir alan olarak tekrar tesis edebilmek için İsrail Ordusunun mutlaka Lübnan topraklarında Hizbullah’la karadan karşı karşıya gelmesi zorunluluğu bulunuyor. Bu nedenle, Hizbullah’ın silahlarını kullanmaktan mahrum bırakmak için özellikle Lübnan’da toprak kazanmayı amaçlayan bir saldırı stratejisini İsrail Ordusu devreye sokacaktır kanaatindeyim.
Sonuç
Hizbullah, hem Şii Müslüman bir siyasi parti hem de militan bir grup olarak faaliyet gösterdiği Lübnan'da önemli bir güce sahiptir. İsrail'e ve Orta Doğu'da faaliyet gösteren Batılı güçlere karşı çıkmakta ve en büyük destekçisi olan İran'ın vekili olarak sahada işlev görmekte olduğu çeşitli kaynaklarca iddia edilmektedir.
Batı kaynaklarına göre Hizbullah dünyanın en ağır silahlara sahip devlet dışı aktörüdür. Hizbullah’ın elinde, 2024 itibariyle, çeşitli etkili menzil aralıklarına sahip 150.000-200.000 roket ve füzesi bulunduğu iddia ediliyor. İsrail, BM Güvenlik Konseyi’nin 2004 yılında aldığı 1559 sayılı kararı uyarınca Lübnan’daki tüm milislerin dağılması ve silahsızlandırılması çağrısına Hizbullah’ın da uyması gerektiğini savunuyor. İlk kez 1978 yılında Lüban’daki merkezi hükümetin otoritesini yeniden tesis etmek için görevlendirilen BM Gücü (UNFIL) halen Lübnan’da kalmaya devam ediyor. UNFIL’in bir görevi de Hizbullah'ı silahsızlanmaya teşvik etmek olmakla birlikte bu manada bir başarıya bugüne kadar imza atamadı.
İsrail’in 1978 yılında Güney Lübnan’ı işgal etmesinden bu yana Hizbullah’ın baş düşmanı İsrail olarak görülüyor. Hizbullah, İsrail’le sadece Lübnan-İsrail sınır hattında değil neredeyse tüm dünyada İsrail diplomatik temsilciliklerine saldırılar düzenlemeyi bu mücadelenin bir parçası olarak gördüğünü saklamıyor. Nitekim, 1994 yılında Arjantin’de bir Yahudi toplum merkezine düzenlenen ve seksen beş kişinin ölümüne yol açan bombalı araç saldırısı ve Londra’daki İsrail Büyükelçiliği’ne düzenlenen bombalı saldırılar da dahil olmak üzere, yurtdışındaki Yahudi ve İsrail hedeflerine yönelik saldırılardan sorumlu tutulmuştur. İsrail 2000 yılında güney Lübnan'dan resmen çekildikten sonra bile, özellikle tartışmalı Şebaa Çiftlikleri sınır bölgesinde Hizbullah ile çatışmalar yaşandı. Hizbullah ve İsrail güçleri arasındaki periyodik çatışmalar Hamas-İsrail çatışmasının başladığı 7 Ekim 2023 tarihine kadar aralıklarla devam etti.
Sonrasında Hizbullah, kendisinden daha güçsüz müttefikiyle “dayanışma” içinde olduğunu göstermek amacıyla Güney Lübnan’dan İsrail topraklarına roket, havan topu ve dronlarla sınırlı saldırılar icra etmekle yetindi. Bununla birlikte Hizbullah’ın önemli İsrail hedeflerine saldırı tehditleri ve Netanyahu'nun Hizbullah'ı sınırdan geri püskürtmek için bir operasyon başlatacağını duyurmasının ardından iki rakip Temmuz ayı başında savaşın eşiğine geldiler. Bu hamleler, İsrail ve Hizbullah arasında topyekûn bir savaşı önlemek ve İran'ın daha fazla müdahil olmasını engellemek için ABD ve Fransa'nın arabuluculuk rolünü üstlendiği bir diplomasi trafiğini tetiklemekle birlikte, çatışma olasılığını ortadan kaldıramadı. Zira Netanyahu’nun kısa vadede Hizbullah’ın eylemlerinden bağımsız olarak Litani nehrinin güneyindeki bölgeyi işgal etmek suretiyle buradan gelebilecek saldırılara bir son vermeyi, sonrasında Kuzey İsrail’i terk eden vatandaşlarının emniyetle evlerine geri dönmesini garanti etmeyi amaçladığını değerlendiriyorum. Uzun vadede tüm Golan’ı işgal ederek bölgedeki su kaynaklarının tek sahibi olmayı hedeflediğine inanıyorum.