Site İçi Arama

analiz-ve-raporlar

Jet Uçaklarından Paraşütle Atlama Olayları (1)

Eskişehir 1'nci Ana Jet Üssü 112'nci Filoya bağlı bir F-4E 2020 uçağının 5 Mart 2015 tarihinde Konya civarında düşmesi ve bu kazada iki pilotumuzun şehit olması hepimizi derinden üzmüştü. Kazanın meydana geliş sebebini tespit etmek üzere Hava Kuvvetleri Komutanlığı tarafından yapılan ön incelemede, pilotların alçak irtifada SAM füzelerinden kaçınma manevrası eğitimi yaptıkları sırada uçağın havada anormal duruma girdiği ve pilotların bu durumdan çıkamayıp yere çarptıkları açıklanmıştı. Bu kazayla ilgili olarak 9 Mart 2015 günü, Muharip Hava Kuvveti ve Hava Füze Savunma Komutanı Orgeneral Abidin Ünal tarafından Eskişehir'de yapılan basın toplantısında, kazanın oluş sebebi hakkında basın mensuplarına bilgi verilirken Orgeneral Ünal, bu olayda pilotların alçak irtifada paraşütle atlamakta geç kaldıklarını ifade ederek, "Eğer pilotlarımız paraşütle atlamakta sadece 2 saniye geç kalmasalardı, şimdi aramızda olacaklardı" demiştir.

Uçuculuk hayatım boyunca hatırladığım paraşütle atlama olaylarının yer aldığı pek çok kaza şimdi bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti. Uçağın havada anormal duruma girmesi, yangın ve motor durması gibi olaylarda hiç tereddüt etmeden paraşütle atlaması (ejection) gereken pilotların bunu yapamaması her zaman içimi acıtmıştır. Hafızamda yer alan ve uçuş birliklerinde görev yapan pilot arkadaşlarımın kendileri için ders çıkaracaklarını ümit ettiğim bazı olayları kaleme alarak pilot arkadaşlarımla paylaşmamın faydalı olacağını düşündüm.

EJECTION SİSTEMLERİNİN TARİHÇESİ

Muharip jet uçakları ve son yıllarda imal edilen tek pervaneli modern eğitim uçaklarının kokpitinde pilotların paraşütle atlamalarını sağlayan sisteme “Ejection System” tabir edilmektedir. Önce ejection sistemlerinin tarihçesinden başlamalıyım. Ejection (bu sistem Jettison sistemi olarak da tabir edilmektedir) sistemlerinin ilk defa düşünülüp tasarlanması fikri, İngiliz uçak imalatçısı James Martin ile başlıyor. James Martin, kurduğu uçak fabrikasında İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri için MB1, MB2, MB3 modeli savaş uçaklarının imalatı üzerinde çalışırken, bunların test uçuşlarını yapan Pilot Yüzbaşı Valentine Baker ile tanışıyor ve yakın arkadaş oluyorlar. Yüzbaşı Baker, James Martin'in fabrikasında İngiliz Hava Kuvvetleri için imal ettiği MB3 tipi bir uçağın 12 Eylül 1942 tarihinde test uçuşunu yapmak üzere kalkışta yerden kesilir kesilmez motoru duruyor. Durmuş motorla mecburi iniş yapmaya çalışırken uçağın kanadı bir ağaca çarpınca uçak ters duruma geçip yere vuruyor ve Pilot Yüzbaşı Baker bu kazada hayatını kaybediyor. Yakın arkadaşı Pilot Yüzbaşı Baker'in böyle talihsiz bir kazada hayatını kaybetmiş olmasına çok üzülen James Martin, bütün çalışmalarını pilotların hayatlarını kurtarmaya yönelik buluşlara adıyor. Birçok alternatif sistemler üzerinde çalıştıktan sonra pilotların hayatını kurtaracak en iyi sistemin, pilotun oturduğu sandalyenin bir patlayıcıyla uçaktan fırlatılması şeklinde olabileceğini tasarlıyor. İşte bugün bütün dünyadaki uçaklarda kullanılan ejection sistemleri bu fikirden doğuyor. Yzb Baker kazada hayatını kaybettikten sonra atlama sandalyesine, Yüzbaşı Baker’in ismini yaşatmak için Martin-Baker ismi veriliyor ve bu ejection sistemi onun ismiyle anılıyor. Pilotların hayatlarını kurtaran bu sistemleri düşünüp imal eden James Martin’e İngiltere Kralı tarafından “Sir” unvanı veriliyor.

Yerdeki bir kızak üzerinden ilk statik ejection testi 24 Ocak 1945 tarihinde yapılıyor. Uçuşta yapılan ilk ejection testi ise, 24 Temmuz 1946 tarihinde Pilot Bernard Lynch tarafından çift kişilik olarak tadil edilen çift turbojet motorlu, Meteor-3 uçağından atlayarak gerçekleştiriliyor. Bu denemede İngiliz Pilot Bernard Lynch, Meteor-3 tipi uçağın arka kokpitinden 8 bin feet irtifada, 280 knot süratte başarılı bir ejection gerçekleştiriyor. Pilot Lynch, bu atlayışı takip eden günlerde ayni şeklide 30 deneme atlayışı daha yapıyor.

Ejection sistemiyle ilgili pek çok gelişme birbirini takip etmiştir. 1961 yılında ilk sıfır sürat / sıfır irtifa atlayış sistemi imal edilmiştir. Dünyada 200 değişik model uçakta kullanılan Martin-Baker ejection sistemiyle bugüne kadar 7.400 adet başarılı atlayış gerçekleştirilmiştir. Amerikalılar kendi uçaklarında “United Technologies Aerospace Systems (UTAS) firması tarafından imal edilen ACES II ejection sistemlerini kullanıyorlar. Ancak Amerikalıların sekiz yabancı ortak ülkeyle müşterek imal ettikleri 5. nesil F-35 JSF uçaklarında Amerikan ejection sistemini değil, İngiliz Martin Baker Mk16 tipi ejection sistemi kullanılmıştır. 29 Kasım 2021 tarihinde Akdeniz’de görevde bulunan İngiliz Donanması’nın Queen Elizabeth uçak gemisinden kalkışta bir F-35B pilotu güverteden kesilme anında ejection yapmış ve kurtulmuştu. İngiltere Savunma Bakanlığı’nın resmi internet sitesinde ayni gün kazanın açıklaması yapılmıştı. Kazayla ilgili Savunma Bakanlığı’nın resmi internet sitesine gönderilen yorumlardan bazılarında, pilotun kurtulduğu ejection sisteminin İngiliz yapısı Martin-Baker olduğunu belirten ve bundan övündüğünü yazan İngiliz yorumcular olmuştur.

Ruslar savaş uçaklarında Moskova yakınlarında bulunan Zvezda fabrikasının ürettiği ejection sistemlerini kullanmaktadır. 1952 yılında kurulan fabrika muharip uçaklara takılan ejection sistemlerinden başka, uzay uçuşları için fırlatılan roketlerle uzaya giden kozmonotların yeryüzüne dönüşte içinde bulundukları kapsülün yere temas etmeden önce hızının yavaşlatılarak yere yumuşak bir iniş yapmasını sağlayan patlayıcı sistemleri de imal ediyor.

PARAŞÜTLERİN İMAL EDİLDİĞİ KUMAŞLAR

Jet uçaklarındaki ejection sistemlerini incelerken, pilot paraşütlerinin imal edildiği kumaş ve malzemelerden de bahsetmeliyim. İkinci Dünya Savaşı sırasında naylon kumaş keşfedilinceye kadar paraşütler ipek kumaşlardan yapılıyordu. Hem ince ve buruşmaz hem hafif hem de sağlam olduğu için ipekli kumaşlar tercih ediliyordu. Japonya geleneksel olarak ipekli kumaş imalatının dünyada merkezi idi. Bütün dünya ülkeleri, kendi pilotları ve hava indirme tümenlerindeki paraşütçüleri için ihtiyaç duydukları paraşütlerin imalatında kullanacağı ipekli kumaşlarını Japonya'dan ithal ediyordu. 2'nci Dünya Savaşı patlak verince Japonya ipekli kumaşların satışını durdurdu. Bundan en fazla etkilenen ülke ise Japonya ile savaşa tutuşan Amerika oldu.Kötü komşunun insanı ev sahibi yapması gibi, Japonların Amerikalılara paraşüt imalatı için ihtiyaç duydukları ipekli kumaş ihracatını durdurmalarıyla  çok büyük bir sıkıntıya düşen Amerikalılar, ülkelerindeki bilim insanlarının paraşüt imalatında kullanacakları naylon kumaşı keşfedip üretmeleriyle rahat bir nefes aldılar ve büyük bir sıkıntıdan kurtuldular. Naylon kelimesinin nereden geldiğine ait değişik açıklamalar vardır. Bir açıklamaya göre NYLON kelimesinin açılımı, İngilizce "Now You Lousy Old Nipponese" kelimelerinin baş harflerinden meydana gelmiş bir kısaltma olduğu şeklindedir. (Türkçesi mealen, "Haydi bakalım siz şimdi ne yapacaksınız pis Japonlar" anlamındadır).

EJECTION SİSTEMİNİN FIRLATMA MEKANİZMALARI

Ejection sistemlerini imal eden firmalar, pilot koltuğunun fırlatma mekanizmalarını harekete geçiren tetik ve düzeneklerini, pilot koltuklarının yerde yapılan fırlatma testlerinde edinilen tecrübeler ile pilotların görüşlerini de dikkate alarak sandalye üzerine farklı yer ve şekillerde yerleştirmişlerdir. Ejection kollarının yeri nerede olursa olsun, hepsi de pilotun dikkatini çekmek için sarı, siyah, turuncu renklerle belirtilmiştir.

Bizim zamanımızda uçtuğumuz T-33, F-84, F-86, F-100 ve F-102 tipindeki uçaklarda ejection kolu pilot sandalyesinin sağ alt kenarında bulunuyordu. Bu ejection kolunun biri büyük, diğeri ondan biraz küçük, alt alta iki tetik mekanizması vardı. Pilot üstteki tetiği çekince konopi atılır, onun altındaki tetiği çekince pilot sandalyesi fırlatılırdı. Bu tetiklerin yerde kazayla çekilmemesi için üzerlerine dikkati çeken kırmızı şeritli bir emniyet pimi takılırdı. Pilot kalkışa gitmeden önce bu emniyet pimini çıkarır ve yerdeki uçak makinistine gösterirdi. Ejection kolunun pilot sandalyesinin sağ alt kenarında ve çift tetikli olmasının bazı sakıncaları ortaya çıkınca, bazı uçaklarda bu kol oval halka şeklinde pilot sandalyesinin üst kısmına, kaskın üst hizasına yerleştirilmiştir. F-4'lerde biri pilotun iki dizi arasında, diğeri pilot kaskının arka tarafında iki adet, F-16 uçaklarında ise pilotun iki dizinin arasına sandalye üzerine tek halka şeklinde yerleştirilmiştir.

Ejection sistemlerinde teknolojinin gelişmesine paralel olarak değişik imalat usulleri uygulanmıştır. İlk ejection sistemlerinin fırlatma mekanizmalarında pyrotechnic (patlayıcı fişekler) kullanılmıştır. Bu ejection sistemiyle jetlerden paraşütle atlayan bazı pilotların bel bölgelerinde ağrı ve zedelenmeler meydana gelince, daha sonraki yıllarda pilot sandalyelerinin altına sağlı sollu yerleştirilen küçük roket motorları kullanılmış ve böylece sandalyenin kokpitten yumuşak bir şekilde fırlaması sayesinde hem pilotun bel bölgesine zarar vermeyen, hem de çok daha fazla emniyet sağlayan bir ejection sistemi geliştirilmiştir. Çift kişilik muharip uçakların kokpitlerinde ejection yapıldığında, iki pilotun aynı anda atlayıp roket alevlerinin diğerini etkilememesi ve havada çarpışmamaları için saniyelik bir zamanlama düzenlemesi yerleştirilmiştir. Bu düzenleme ile saniyenin küsuratı kadar aralıklarla, halen F-4 uçaklarında olduğu gibi 0.75 saniye aralıklarla, önce arka kanopi ve arka sandalye; sonra ön kanopi ve ön sandalye uçaktan ayrılmaktadır.

EJECTION SİSTEMLERİNİN YER DENEMELERİ

Yukarıdaki fotoğrafta ejection sisteminin sıfır sürat/sıfır irtifada yapılan yer testlerinde, pilot ağırlığındaki maketin kokpitteki pilot koltuğu üzerindeki ejection kolu çekilip fırlatma kumandası verildikten sonra, yukarı hareketi, maketin üzerine oturduğu pilot koltuğunun ayrılışı ve paraşütün açılışı saniyeler içinde görülmektedir.

ABD'DE ÖĞRENCİ PİLOTLARA YERDE UYGULANAN EJECTION EĞİTİMLERİ

Biz Hava Harp Okulu 1956 devresinden mezun olan dört öğrenci pilot. Gaziemir’de başlangıç eğitimimizi tamamladıktan sonra Amerika'ya pilotaj eğitimine gönderilmiştik. Lisan okulunu ve pervaneli T-34 ve T-28 pervaneli uçaklarında temel eğitimimizi tamamladıktan sonra tekâmül jet eğitimi için Mississippi eyaletindeki Greenville Üssü'ne gönderildik. Bu Üs’de T-33 modeli jet eğitim uçaklarıyla uçuşlara başlamadan önce bize verilen yer dersleri kapsamında, jet uçaklarından paraşütle atlama eğitimini canlı olarak uygulattıkları bir kursa tabi tuttular. O kursta teorik olarak jet uçaklarından paraşütle atlama tekniğine ait bilgileri verdikten sonra Üs’de bulunan Fizyolojik Eğitim Merkezi'nde paraşütle atlamanın uygulamalı eğitimini yaptırdılar.

Yukarıda sol taraftaki fotoğrafta sandalyede dik oturur pozisyonunda atlamaya hazır, sağda ray üzerinde yukarıya fırlatılmış durumda görülüyorum. Fizyolojik Eğitim Merkezi öğretmenlerimiz yer derslerinde bize ejection anında pilot  koltuğunda nasıl dik olarak oturacağımızı, ayaklarımızı sandalye altındaki yerlerine sıkıca basıp başımızı dik olarak arkaya yasladıktan sonra T-33 uçağının ejection sisteminin bire bir ayni olan pilot fırlatma koltuğunun önce sağ, sonra sol tarafındaki kolları yukarı çekmemizi, sağ kolu çektikten sonra altındaki tetiği çekince bir patlama ile kızak üzerinde yukarıya fırlayacağımızı, yukarıya fırlamanın ilk saniyesinde bir an için hiç bir şey göremeyeceğimizi, kızağın üst noktasına geldiğimizde görüşümüzün açılacağını tek tek anlatmışlardı. Gerçekten sandalye üzerine bağlanıp ejection için tetiği çekince yer derslerinde hocalarımızın bize anlatılanlarını bire bir yaşadık.

EJECTION SİSTEMİYLE İLK KURTULMA OLAYI - 30 MAYIS 1949

Ejection sistemini kullanarak atlayan ve kurtulan ilk pilot İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri'nden John Oliver "Jo" Lancaster olmuştur. Pilot Jo Lancaster experimental  (deneysel) amaçla imal edilen A.W.52 Flying Wing modeli uçakla 30 Mayıs 1949 tarihinde çıktığı tecrübe uçuşunda, 5.000 feet irtifadan alçalırken, uçakta pitch (kontrolsüz yukarı aşağı) hareketi başlamış, uçağa kumanda edemeyince sandalyenin fırlatma kolunu çekerek uçağı terk etmiştir. İlk imal edilen Martin-Baker Mk1 tipi jettison sistemini kullanarak atlayan ilk pilot olan Jo Lancaster, Kraliyet tarafından DFC (Distinguished Flying Cross) nişanı ile ödüllendirilmiştir.

SUPERSONİK UÇUŞTA YAPILAN İLK EJECTION OLAYI

Supersonik (ses üstü) uçuşta yapılan ilk ejection olayı, 26 Şubat 1955 tarihinde, ABD Hava Kuvvetlerinin F-100A filosunda pilot Yüzbaşı George F. Smith tarafından gerçekleştirilmiştir.

F-100A uçağı ile tecrübe uçuşuna çıkan pilot Yüzbaşı G.F.Smith, afterburner ile 35.000 feet irtifaya tırmanıyor. Normal uçuşa devam ederken bir ara uçuş kumandalarının sertleştiğini fark ediyor ve takiben hidrolik sistemi arızası meydana geliyor. Kumanda kabul etmeyen uçak dalış durumuna geçiyor. Uçağın dalışta sürati çok çabuk artıyor. Pilot uçağı dalıştan çıkaramayacağını anlayınca 6.500 feet civarında paraşütle atlamaya karar verdiğinde sürat saatinde 1.05 Mach (saatte 1.286 km.) sürati görüyor. Bu süpersonik süratte atlama esnasında pilotun vücuduna tahminen 40 G gibi çok büyük bir yükün binmiş olduğu hesaplanıyor. Kendisi havada baygın halde iken paraşütü otomatik olarak açılıyor. İndiği noktada tesadüfen bulunan ve eskiden Deniz Kuvvetlerinin arama kurtarma ekibinde görev yapan bir emekli denizci tarafından paraşütünden kurtarılıyor. Hastanede altı gün koma durumunda kaldıktan sonra kendine geldiğinde gözlerinin görmediğini fark ediyor. Yedi ay kadar yattığı hastanede dört ayrı ameliyat geçirdikten sonra sağlığına kavuşuyor ve uçuş birliğine dönüp kaldığı yerden uçuşlarına devam ediyor.

YABANCI ÜLKELERDEKİ İLGİNÇ EJECTION OLAYLARINDAN BAZILARI

Uçuculuk hayatımda aklımda yer eden ve bir pilotun yaşamla ölüm çizgisini birbirinden ayıran bazı paraşütle atlama olaylarının hikâyesini pilot arkadaşlarımla paylaşmak istiyorum. Anlatacağım bu hikayelerin genç pilot arkadaşlarımın bilinçlerinde, zihinlerinde, beyinlerinde yer etmesini ve onların bu paraşütle atlama olaylarından kendilerine dersler çıkarmalarını arzu ediyorum. Burada vereceğim örneklerde orta ve yüksek irtifalarda yapılan ejection’lar yerine çok daha kritik olan alçak irtifada yapılan ejection olaylarına ver verilmiştir.

YABANCI HAVA KUVVETLERİ UÇAKLARINDA KRİTİK İRTİFADA ATLAMALAR

ABD Hava Kuvvetleri'nin F-16C uçaklarından kurulu Thunderbirds akrotiminin 14 Eylül 2003 tarihinde Idoha eyaletinde yaptığı gösteri uçuşu sırasında çok alçak irtifada uçağının motoru duran akrotim kolu pilotlarından Yüzbaşı Christopher Stricklin, 100 binden fazla bir seyirci kitlesinin gözü önünde, alçak irtifada paraşütle atlamıştır. Aşağıdaki fotoğrafta, Yüzbaşı Stricklin'in uçağı terk ettiği an görülmektedir. Yüzbaşı Stricklin bu kazadan en küçük bir sıyrık bile almadan kurtulmuştur. Kullandığı uçak seyircilerin uzağında, bir yere düştüğünden seyircilerden ölen ve yaralanan olmamıştır

İNGİLİZ KRALİYET HAVA KUVVETLERİ HARRİER UÇAĞINDAN ATLAYIŞ

Yukarıda İngiliz Harrier tipi uçaktan fırladığı an sandalyesinin altından roket motorunun alevleri görülen bu olaya ait bir video sosyal medyada dolaşmıştı. 

Videoda uçağın iniş için normal bir süzülüş açısıyla pist başına yaklaştığı, ana iniş takımları üzerine oldukça sert bir şekilde piste vurduktan sonra burun iniş takımının da sert bir şekilde piste vurduğu, burun iniş takımı kırılan uçağın pist içinde sürüklendiği, uçak pistin ortalarına yaklaşırken uçağın aniden alev aldığı ve pilotun uçağın alev almasından iki üç saniye sonra ejection yaptığı ve paraşütünün açıldığı videoda görülüyordu. Bu kazanın saniye saniye oluşunu gösteren video Internette bulunup izlenebilir.

 

"YAZININ DEVAMI BİR GÜN SONRA YAYINLANACAK"

 

Serbest Araştırmacı Yazar İrfan SARP
Serbest Araştırmacı Yazar İrfan SARP
Tüm Makaleler

  • 09.01.2022
  • Süre : 11 dk
  • 2421 kez okundu

Google Ads