Kahramanmaraş Depremi
Soğuk hava ve kar yağışı sadece afetzedelerin yaşamını değil, afete müdahale ekiplerinin ulaşımını ve çalışmalarını da zorlaştırmaktadır. Afetlerde ilk 24 saatlik sürenin arama kurtarma çalışmaları açısından çok önemli olduğu bilinmektedir. Bu nedenle yönlendirilmiş ekiplerin bir an önce bölgeye ulaşması ve etkin çalışabilmesi hepimizin dileğidir.
Sevgili dostlar, sabaha karşı hepimizi üzüntüye boğan bir deprem haberi ile sarsıldık. Haberin ulusal boyutta bir afet olduğunu günün ilk ışıklarıyla birlikte görmeye başladık. Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) Başkanlığı tarafından yapılan açıklamada Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) kapsamında uluslararası yardımı da içeren 4. Seviye alarm ilan edildiği belirtildi. Yaklaşık 10 ilde farklı sayılarda yapıların yıkıldığı depremde toplam yıkılan bina sayısı, Cumhurbaşkanı tarafından 2818 olarak açıklanmıştır. Bu rakam akşam saatlerinde 3471’e revize edilmiştir.
Depremin halkın büyük bölümünün evlerinde olduğu bir saatte olması, can kayıplarında artış olması ihtimalini ortaya çıkarmaktadır. İlk ekiplerin bazı noktalarda arama kurtarma çalışmalarına başlaması kısa sürede gerçekleşse de, çalışmalarının depremden etkilenen bütün noktalarda aynı anda başlaması, bölgenin büyüklüğü dikkate alındığında doğal olarak pek mümkün olamamıştır. Aradan geçen uzun süreye karşın halen ulaşılamayan enkazın olduğu bölgeler, haber kanallarından bildirilmektedir. Diğer bir olumsuzluk, kış mevsiminin koşullarının kendini yoğun olarak hissettirdiği bir zamanda depremin gerçekleşmiş olmasıdır. Soğuk hava ve kar yağışı sadece afetzedelerin yaşamını değil, afete müdahale ekiplerinin ulaşımını ve çalışmalarını da zorlaştırmaktadır.
Afetlerde ilk 24 saatlik sürenin arama kurtarma çalışmaları açısından çok önemli olduğu bilinmektedir. Bu nedenle yönlendirilmiş ekiplerin bir an önce bölgeye ulaşması ve etkin çalışabilmesi hepimizin dileğidir. Bunun yanında hava koşullarının yarattığı olumsuzluğun, kayıpları artırabileceği beklenmektedir. Kabul edilmelidir ki, tarihsel olarak bu büyüklükteki afetlerin gerçekleştiği durumlarda toplumsal/kurumsal örgütlenmeler genellikle yetersiz kalabilmektedir. Bu anlamda toplumsal dayanışmanın üst düzeyde olması önem taşır. Ayrıca uluslararası yardımların varlığı, ulusal kapasitenin yetersiz kaldığı müdahale faaliyetlerini destekleyebilir. Ama uluslararası yardımların organize edilip gönderilmesi genellikle önemli olan 24 saatlik süreyi aşar. Bu nedenle afete ilk müdahalenin yapılabildiği 12 saat çok önemidir. Bu 12 saati belirleyen etken ise afete müdahale planlarının etkinliğidir.
Bu anlamda Afet ve Acil Durum Müdahale Hizmetleri Yönetmeliği çerçevesinde hazırlanan TAMP, tam da bu büyüklükteki bir afete müdahaleye ilişkin detayları tamamen olmasa da büyük ölçüde kapsamalıdır. Ancak haber kanallarını gün boyu takip ederek edindiğim izlenim, bu büyüklükte bir depremin öngörülememiş olduğudur. Depremin üzerinden 12 saatten fazla zaman geçmesine rağmen, yardım ekiplerinin Hatay’a ulaşmakta zorlandığı belirtilmektedir. Bu durum, TAMP çerçevesinde afet büyüklüğünün öngörülememiş olduğu görüşümüzü desteklemektedir. Yine de etkin bir afet yönetim performansıyla kayıpları azaltabilecek müdahale uygulamalarının hayata geçmesi mümkündür. Bunun için yapılması gereken, kurumlar arası etkin işbirliği, yüksek derecede koordinasyon ve kamu-özel bütün imkânların topyekûn kullanılmasıdır. Bunun yapılabilmesinin yolu ise herhangi bir siyasi kaygı gütmeksizin Anayasanın 123. Maddesinde belirtilen idarenin bütünlüğü ilkesi çerçevesinde yerel ve merkezi yönetimin etkin bir işbirliği içerisinde çalışmasıdır.
Böylesine büyük bir afete müdahalede en etkin olarak ve en süratli kullanılabilecek güç, örgütlenme ve müdahale imkân kabiliyeti açısından Türk Silahlı Kuvvetleri’dir. TSK envanterinde bulunan nakliye helikopterlerinin ulaşılamayan bölgeler için çok etkili bir çözüm sunacağı açıktır. Ancak muhtemelen hava koşullarının olumsuzluğu, ekiplerin ulaştırılmasında helikopter harekâtını engellemiş olabilir. Bunun yanında olumsuz hava koşullarında geceyi dışarıda geçirmek zorunda kalan vatandaşlar için TSK bünyesindeki soğuk iklim çadırlarının yerel yönetimler tarafından belirlenecek yerlerde kurulması mümkündür. Bu konuda bir bilgiye sahip olamasak da TSK’nın çalışma prensiplerinin bu konuda çaba gösterildiğini düşünmemize neden olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca kapatılan Atatürk Hava Limanı’nı kullanan askeri nakliye uçaklarıyla bölgeye ekip ve malzeme sevkiyatı yapıldığı da bilinmektedir. Ayrıca TSK birimlerinin kurtarama çalışmalarında yer aldığı görüntüler de medyaya yansımaktadır. Yaşananlar, TSK’nın neden siyasetten uzak tutulması gerektiğini bir kez daha gösteren ders niteliğinde olaylardır.
Afet bölgesinden gelen haberlerden en rahatsız edici olanı, şüphesiz yağmalama olaylarının vuku bulmasıdır. Afet bölgelerinde kamu güvenliğinin sağlanması, devletin herhangi bir otorite boşluğuna müsaade etmeyeceğini göstermesi açısından önemlidir. Bu nedenle takviye emniyet genel müdürlüğü personeli ve yetmediği noktada takviye TSK birimleri kamu güvenliğinin sağlanmasında acilen ve etkin olarak kullanılmalıdır. Zaten TAMP kapsamında buna yönelik takviye planlarının yer aldığı bilinmektedir. Ancak bu büyüklükte bir afetin öngörülememiş olabileceğinden hareketle süratle ilave planlama yapılarak afet bölgesinde kamu güvenliğinin sağlanması mümkündür.
Özellikle bu büyüklükte bir deprem sonrası afet bölgesine gelen ekiplerin ve yardımların koordinasyonu için bir tek koordinasyon merkezinin yeterli olmasını beklemek yanıltıcı olabilir. Bu nedenle AFAD tarafından teşkil edilen koordinasyon merkezine bağlı olarak hareket edebilecek yerel koordinasyon birimleri harekete geçirilmelidir. Böylece iletişim ve enformasyon eksikliklerinin önüne geçmek mümkün olabilecektir. Genellikle her afet sonrası teknik uzmanların televizyonlara çıkarak olayın teknik detaylarından bahsetmesi, afet bölgesinde yaşanan sorunlara çözüm olmamaktadır. Bu konuda medya aracılığıyla, afet yönetimi konusundaki uzmanların halkı yönlendirebileceği ve müdahalenin etkinliğini artırabileceği bilgiler verilmelidir. Hangi yolların açık olduğu, hangi bölgelerde sorun yaşandığı, hangi ihtiyaç maddelerinin eksik olduğu, halkın ne yapması gerektiği konusunda teknik bilgiden çok yönetsel bilgiye ve buna bağlı olarak duruma ilişkin enformasyona ihtiyaç vardır. Neredeyse bütün kanallar, jeoloji mühendislerini yayına alarak halkı teknik bilgi bombardımanına tabi tutmaktadır. Oysa ihtiyaç duyulan bu değildir.
Afetlerin kent mekânları üzerindeki etkileri üzerine yazdığım daha önceki bir yazımda (1), afet yönetiminin kent planlamasıyla başladığını ifade etmiştim. Diğer bir ifadeyle afete karşı risk seviyeleri belirlenip bu riskleri karşılayabilecek bir kentleşme kültüründen söz ediyoruz. Afet yönetimi alanında dünyada ortaya çıkan yaklaşımlar, yaşanan afetlerden edinilen tecrübelerle geliştirilmiştir. Her afetten çıkarılacak dersler, toplumların gelecekte yaşanabilecek afetlere karşı daha hazırlıklı olması için çok değerli verilerdir. Bu bağlamda afetlere karşı toplumsal direncin ve örgütlenme kapasitesinin artırılması, gelecekte karşılaşılacak afetlerde yaşanacak kayıpların asgariye indirilmesi adına bir zorunluluktur. Bunun yolu ise bilimin rehberliğinden geçmektedir.
Kentlerdeki yapı stokunun afet yönetiminde geliştirilen yaklaşımlara ve bilimsel araştırmalara uygun olarak geliştirilmesi ise bunun bir kamusal sorun olarak ele alınıp kamu politikasının oluşturulmasını gerektirmektedir. Bu sürecin uzun soluklu olması gerektiği de unutulmamalıdır. Bunun yanında afetin etkilerinin artmasına neden olan kişisel sorumlulukların toplum nezdinde bir karşılığının bulunması gerekir. Bunu hem yönetsel sorumluluk hem de hukuki sorumluluk olarak ele almak gerekir. Hukuki sorumluluğun karşılığı daha nettir. Ancak yönetsel sorumluluk genellikle ortada kalır ve kimse üstlenmez. Başarıları herkes sahiplenirken, başarısızlık, sahipsiz kalır. Oysa kamu hizmeti sunumunu belirleyici irade olan siyasi iktidarların başarısızlık durumundaki yönetsel sorumluluğu da tartışılmalıdır. Ancak acil olan, afet bölgesinde yaşanan felaketin etkilerinin azaltılması ve vatandaşların hayatlarının güvence altına alınmasıdır. Bu gerçeklik her türlü siyasetin ve tartışmanın üzerindedir. Diğerleri zamanı geldiğinde gündeme gelecektir.
(1) https://strasam.org/analiz-ve-raporlar/analiz/afetler-ve-kentler-uzerine-dusunceler-1275