Karadağ’ın İç Siyasetinde Artan Sırp Etkisi Siyasi İstikrarı Bozuyor
Karadağ, 20 Ağustos 2022 tarihinde hükümetin düşmesi sonrasında yaşananların kaçınılmaz bir sonucu olarak kendisini siyasi krizin içerisinde buldu. Her ne kadar 2006 yılında tarafların yolları ayrılmış olsa da Sırbistan, Karadağ içerisindeki yerini ve hareket alanını koruma çabasını sürdürmektedir. “Büyük Sırbistan Projesi” halen Sırp milliyetçilerinin gizli ajandasının ilk maddesidir. Sırplar Karadağlıları ayrı bir millet olarak görmüyorlar, onları Sırp olarak kabul ediyorlar.
Avrupa'nın güneydoğusunda Balkanların Adriyatik kıyısında yer alan Karadağ, 1990 sonrasında Yugoslavya’nın dağılmasıyla birlikte Sırbistan’la aynı federasyon çatısı altında yer aldı. 2006 yılının Mayıs ayında yapılan referandum sonucunda Sırbistan ve Karadağ ayrılma kararı aldılar. Böylece Karadağ 3 Haziran 2006 tarihinde bağımsızlığını kazanmış oldu.
Türkiye, Karadağ’ı 12 Haziran 2006 tarihinde tanıyan yedinci ülke oldu. 3 Temmuz 2006 tarihinde iki ülke arasında diplomatik ilişkiler kuruldu. Balkanların barış ve istikrarına önem veren Türkiye, bu çerçevede bölgenin barış ve istikrarına katkıda bulunan Karadağ’ı dost bir ülke olarak görmektedir.
Bağımsızlık sonrası Karadağ yüzünü Batı’ya çevirdi. Komşularıyla iyi geçinmeyi ve mevcut sorunları sürtüşme yaşamadan aşmayı hedefleyen bir dış politika izlemesi yönüyle, Balkanların adeta barış adası oldu. Serbest piyasa ekonomisini benimsedi. Avrupa ve Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşmeyi hedefledi. Yönetim sistemi olarak parlamenter demokratik yapıya geçti.
2010 yılında Avrupa Birliği’ne aday ülke statüsüne hak kazandı. NATO Üyelik Eylem Planı’na dahil edildi. 5 Haziran 2017 tarihinde NATO üyesi oldu. AB üyelik müzakere süreci devam etmektedir. Dünya Bankası tarafından üst-orta gelir seviyesinde gösterilen Karadağ; BM, Dünya Ticaret Örgütü, Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı, Avrupa Konseyi ve Orta Avrupa Serbest Ticaret Anlaşması ile Akdeniz için Birlik üyesi oldu.
Türkiye, öncelikli dış politika hedefi Avrupa ve Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşme olan Karadağ’ın bu yöndeki çabalarını destek veren bir politika izledi. Bu yönüyle Karadağ-Türkiye ilişkisi karşılıklı dayanışma çerçevesinde gelişmiştir.
Ülke nüfusu 620 bin civarında olan Karadağ’da yaşayanların büyük çoğunluğu Karadağ kökenlidir. Ülkede az sayıda Türk de yaşamaktadır. Ülkenin etnik Yapısında, % 44,98 Karadağlı, % 28,73 Sırp, % 8,65 Boşnak, % 4,91 Arnavut, % 3,31 Müslüman, % 1 Roman, % 0,97 Hırvat, % 2.6 Diğerleri, %4.9 Etnik kökenini açıklamayan şeklinde bir dağılım vardır. Bu kadar farklılığa ve çeşitliliği rağmen, ülkede yurttaşlık esasına dayanan bir yaşam şekli hakimdir. Etnik ve dini olarak farklı olan topluluklar uyum içinde bir arada yaşayabilmekte, devlet tüm etnik, kültürel ve dini kimliklere saygı göstermekte ve bu anlamda Karadağ bölge ülkeleri için örnek sayılabilecek düzeyde toplumsal barış ortamına sahip olabilmiştir.
Bununla birlikte özünde Hıristiyan Ortodoks bir toplum yapısına sahip olan Karadağ’da halkın kendini dini faktörünü esas alarak tanımlama alışkanlıkları devam etmektedir. Bu tanımlama Karadağ için faydadan ziyade zarar vermeye başlamıştır. Bugünlerde ise Karadağ toplumunu böldüğü, siyasi bütünlüğün zayıflamasına neden olduğu görülmektedir.
Karadağ’da halihazırda iki farklı Ortodoks Kilisesi’nin bulunması etnik tartışmalara neden oluyor. Üstelik iç siyasetin dengelerini de altüst etti. Aslında bu durumun erken sinyalini 2020 yılında gergin bir seçim ortamında kurulan Krivokapiç Hükümeti vermişti. Sırp yanlısı bir yönetim sergileyen Krivokapiç hükümeti Karadağlı Sırplar ve Sırp Kilisesiyle birlikte hareket edince, Karadağ Ortodoks Kilisesine bağlı olan Hıristiyanlar ve Karadağlı Müslümanlar o dönemde bu durumdan rahatsızlık duydular.
Sonrasında 2022 senesinin Nisan ayından beri hükümette bulunan Başbakan Dritan Abazoviç de bu yoldan gitmeye kalktı. Sırp Kilisesi Patriğiyle apar topar 3 Ağustos 2022 tarihinde “Temel Sözleşme” (Temeljni ugovor) olarak bilinen sözleşmeyle, Sırp Kilisesinin daha önce kendisine ait olduğunu iddia ettiği birçok dini mülkü ve yapıyı devralabilme imkânı tanındı. Sırp Kilisesi Karadağ içerisinde “resmi bir statü” de kazandı.
Sırp Ortodoks Kilisesi ile hükümetin yakınlaşması, ülkede egemenlik ve kimlik tartışmalarını alevlendirdi. Bunun üzerine sözleşmeye doğal olarak Karadağ Ortodoks Kilisesi tepki gösterdi, birçok Karadağlı ve muhalefet partileri de kendi kiliselerine destek verdi. Abazoviç’in kendi kabinesinden de tepkiler yükseldi. Sonuçta ülke karıştı ve gösteriler durmak bilmedi.
Sonuçta 19 Ağustos 2022 tarihinde hükümete karşı yapılan güven oylaması neticesinde Abazoviç ve hükümeti yeterli oyu alamayarak iktidardan düşmüş oldu. Başbakan Dritan Abazoviç'in güven oyu alamaması beraberinde Karadağ’da siyasi kriz yaşanmasına neden oldu.
İlerleyen süreçte, yeni başbakan adayının belirlenmesi ve açıklanması için ülke içindeki partilere 30 günlük bir süre tanındı. Ortak aday olarak öne çıkan Lekiç için toplanılan imzaların tümü Cumhurbaşkanı'na zamanında ulaştırılamadı. Bu nedenle Lekiç’in adaylık için gerekli koşulları yerine getirmediğine karar verildi. Aslında Cumhurbaşkanı Djukanoviç’in hükümeti kurma görevini Lekiç'e vermesi yönündeki beklenti yüksekti. Bir bakıma sudan bir sebeple Lekiç Cumhurbaşkanı tarafından engellenmiş oldu.
Siyasi krizi aşmak için Cumhurbaşkanı Djukanoviç 2023 yılında erken seçime gitmeyi Meclis’ten talep etti. Bunun üzerine meclisteki partilerden Demokratik Cephe partisi, kanunda bu yönde değişiklik yapılması talebinde bulundu. Değişiklik teklifi, cumhurbaşkanının hükümetin kurulması aşamasındaki yetkilerinin kısıtlanması yönündeydi. 81 üyeden oluşan Karadağ Parlamentosu, Cumhurbaşkanı Djukanoviç’in bu değişiklik teklifine itirazına ve ''anayasal darbe'' olarak tanımlamasına rağmen, yeni düzenlemeyi oy çokluğuyla kabul etti. Cumhurbaşkanı kararı onaylamadı ve tekrar görüşülmek üzere Meclise geri yolladı. Böylece, Meclis tekrar bir oylama yaparak, Cumhurbaşkanı tarafından istenen değişiklikleri yapmadan yeni düzenlemeyi aynı şekliyle kabul etti. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı, 16 Aralık 2022 tarihinde anayasa gereği yeni düzenlemeyi onaylamak zorunda kaldı. İmza atarken de “Aslında ben bu düzenlemeyi onaylamak istemedim ancak ikinci kez önüme gelince mecburen onayladım. Bundan sonra sorumluluk Meclisindir.” açıklamasını yaptı.
Cumhurbaşkanı'nın yasayı kabul etmesi ülkede protesto gösterilerinin başlamasına neden oldu. Söz konusu olan protestolar yer yer devam ediyor. Karadağ meclisi önünde “Karadağ ve AB için biz de varız” yazılı pankartları açıldı. Parlamento binası önünde toplanan göstericiler binaya taş ve şişe fırlatarak yeni düzenlemeyi protesto ettiler. Başbakan Abazoviç ile İçişleri Bakanı Filip Adziç, protestocuları sükûnete çağırdılar ve uyarılara rağmen ülkedeki huzuru bozan gösteri eylemlerine katılmaya devam edenleri hainlikle suçladılar.
Karadağ, 20 Ağustos 2022 tarihinde hükümetin düşmesi sonrasında yaşananların kaçınılmaz bir sonucu olarak kendisini siyasi krizin içerisinde buldu. Her ne kadar 2006 yılında tarafların yolları ayrılmış olsa da Sırbistan, Karadağ içerisindeki yerini ve hareket alanını koruma çabasını sürdürmektedir. “Büyük Sırbistan Projesi” halen Sırp milliyetçilerinin gizli ajandasının ilk maddesidir. Sırplar Karadağlıları ayrı bir millet olarak görmüyorlar, onları Sırp olarak kabul ediyorlar.
Kanaatimce, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri, ülkede Karadağ Sırp Kilisesi yoluyla iktidarın Sırbistan ve dolayısıyla Rusya Federasyonu yanlısı bir oluşuma geçmesine sıcak bakmayacaktır. Aslında yaşananlar bir açıdan Ukrayna’da yaşananlarla benzerlik göstermektedir. Rusya, Ukrayna’yı kendi topraklarının bir parçası olarak gördüğünü iddia etmiş ve Ukraynalı diye ayrı bir millet olmadığını savunmuştur. Aynı durum Sırbistan-Karadağ ilişkisi için de son yıllarda artan bir şekilde geçerli olmaya başlamıştır. Yalnız Karadağ’ın şansı, Ukrayna’dan farklı olarak NATO üyesi olmasıdır. Bu yönüyle Sırbistan’ın bu ülkeye karşı askeri müdahalede bulunması oldukça zor gözükmekte, caydırıcılık teşkil etmektedir. Her hâlükârda Karadağ’a karşı olası bir güç kullanımı ise Balkanlardaki tüm dengeleri bozması, NATO’nun 5. Maddeyi mecburen işletmesi, 1999 yılında Kosova için Sırbistan’ı bombalaması benzeri bir durumu tetikleyebilir ve artık bir NATO toprağı olan Karadağ için Sırplıları cezalandırması kaçınılmaz olabilir.