Site İçi Arama

analiz-ve-raporlar

Karadeniz'de Moskova'nın Egemenliği: Türk Jeopolitiği Bağlamında Rusya ve İsrail İlişkisi

Rusya'nın Golan Tepelerinin güvenliği konularındaki duyarsızlığı, bir anlamda Karadeniz'deki en önemli savaş gemisini kaybetmesine neden olmuş ve Ortadoğu Jeopolitiği için İsrail Devleti ile güvenlik ve istihbarat alanlarında iş birliğine giden Türkiye'nin başat güç olabilmesinin önü açılmıştır.

Türkiye, Rus Uçaklarına Hava Sahasını Kapattı:

Türkiye, Suriye'ye uçan Rus sivil ve askeri uçaklarına hava sahasını kapattı. Bu hareket, NATO ittifakına üye olmasına rağmen Moskova ile yakın ilişkiler geliştiren Türkiye'nin en güçlü tepkilerinden biri olmuştur. Türkiye’nin hava sahasını kapatması, Suriye'de askeri kuvvet bulunduran Rusya’nın bu ülkeye malzeme ve personel naklini sekteye uğratacak kadar önemli bir sıkıntıyla Rusya’yı karşı karşıya bırakmıştır. Türk Dışişleri Bakanlığı, "Hava sahasını Rusya'nın askeri uçaklarına hatta Suriye'ye uçan sivil uçaklara da kapattık. Üçer aylık aralarla Ruslara izinler veriyorduk. Sonuncusu 2022 Nisan ayına kadardı, bundan böyle uçuşlar durduruldu ve yeni izin süreci hem Montrö Sözleşmesi hem de diğer konulara yönelik olarak diyalog yoluyla bir çözüme kavuşturulacak.” Türk yetkililer, bu kararın, Rus mevkidaşları tarafından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e iletildiğini ve kendilerine Rus diplomatların "Putin emir verdi, artık uçmayacağız" yanıtını ilettiklerini söylemişlerdir.

Türkiye'nin açıklamasına, İran'la birlikte savaşın parçaladığı Suriye’de rejimin önemli bir destekçisi olan Rusya'dan hemen yanıt gelmedi. Türkiye'nin Jeopolitik önemi ve Montrö Sözleşmelerinin hem NATO hem de siyasi coğrafya ile doğrudan ilgili olan Rusya'nın gündeminin ilk sıralarında yer alması nedeniyle, Türkiye'nin hava sahasını Rus uçaklarına kapatma kararı tamamen “Rimland (Kenar Kuşak) Jeopolitik Teorisi”ne göre formüle edilmiştir. “Rimland Teorisi” İsrail'in güvenliği ile birlikte enerji politikaları açısından küresel jeopolitiğin önemli kaldıraçlarından birisi olmuştur. Başkan Putin, Ukrayna ordusunu hızlı bir şekilde ezme hedefine ulaşamamıştır. Ruslar, Ukrayna direnişine karşı hazırlıksız yakalanmışlardır. Bu durum, esasen Rusların kara harekâtında yetersizliklerini ortaya çıkarmıştır. Hava destekli kara operasyonlarını etkili bir şekilde yürütülememiştir. Ukrayna'nın kendi topraklarını savunma yeteneği tüm dünya tarafından takdirle karşılanmıştır. Bu arada İsrailli Karar Alıcılar ve İsrailli Devlet Yetkilileri, “Kiev'i bile alamayan Rusya, Şam'ı nasıl dengede tutabilecek? ve İran ve Hizbullah'ı Golan Tepelerinden nasıl uzak tutuyor? Benzeri soruları gündeme taşımışlardır. Rusların Suriye’deki varlığının anlamını yitirdiğini düşünen İsrail, bölgede jeopolitik kaygılarını nasıl gidereceğini düşünmeye başlamıştır. Bu noktada Rusya-İsrail ilişkileri iyi analiz edilip jeopolitik boyutlarıyla tekrar değerlendirmesi beklenmektedir.

İsrail, Rusya'dan Golan Tepelerinin Güvenliğine Yönelik Beklentileri:

İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid'in İsrail'in Rusya'yı Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi'ndeki üyeliğinin askıya alınma kararını savunması, Rusya Dışişleri Bakanlığı tarafından eleştirilmiş ve karşıt açıklama yapılmıştır. İsrail, Rusya'nın Suriye'ye hava saldırısında İsrail Savunma Kuvvetleri IDF ile birlikteliğini koruması karşılığında Ukrayna'ya yardım etmekten kaçınsa da, Rusya Dışişleri Bakanlığı, Lapid'in açıklamalarını "üzücü" olarak değerlendirmiştir. Rusya, Ukrayna'da savaşmak üzere Çeçenlerden asker toplamasına benzer şekilde Hizbullah'tan da asker toplamaya başlamıştır. Ortadoğu'da İsrail Hava Kuvvetlerinin uçuşları Rus havacılığının kontrolü altındaki sahalarda karşılıklı koordinasyonla gerçekleştirilmektedir. Bu noktada Türkiye'nin hava sahasını Suriye'ye uçan Rus sivil ve askeri uçaklarına kapatma kararı bu açıdan dikkat çekici bulunmuştur.

İsrail-Rus askeri koordinasyonu, Tartus Deniz Üssü üzerinden gerçekleşmekle olup, Rusya; İsrail sınırının güvenliğini güvence altına almaktadır. Bununla birlikte Rusya, İsrail Savunma Kuvvetleri-IDF tarafından Şam’da gerçekleştirilen hava saldırısına karşı sessiz kalmamıştır. Bu noktada Kudüs'ün İsrailli Karar Alıcıları, Rusya'nın Kiev'i ele geçiremeyecek durumda olduğuna dair bir kanaat edindikten sonra, Ortadoğu'da kendilerine güvenlik kuşağı sağlayan Rus askeri desteğinin güvenilirliğini düşünmeye başlamışlardır. 24 Şubat 2022 tarihinde Rus birliklerinin saldırısıyla başlayan Ukrayna savaşının en başından itibaren İsrail Hükümeti üç ana hedefi göz önünde bulundurma zorunluluğunu hissetmiştir:

İsrail'in Rusya-Ukrayna Savaşından Beklentileri:

Birincisi, İsrail sivil toplumunun, yani İsrail halkının, yüzde 15'i Rusça konuşan insanlardan oluşmuştur. Bu kesimin İsrail’in dış politikası üzerinde bir baskı oluşturması söz konusudur. Bu nedenle İsrail iç politikadaki bütünlüğün bozulmaması için Rusça konuşanları göz ardı edemiyor. İkinci hedef ise, Rusya'nın başlattığı harekât sırasında İsrail, Ukrayna ile dayanışmasını ifade etmiştir. Bununla birlikte Rusya'ya karşı doğrudan eleştiri yöneltmekten kaçınmış ve İsrail-Moskova ve İsrail-Kiev ilişkilerinin bozulmaması için uğraş vermiştir. Üçüncü olarak Tel Aviv'deki karar alıcılar, İsrail'in prensipte İran'la savaş halinde olduğundan hareketle uluslararası ortamda yalnız kalmak istemiyorlar. Bu noktada, İran’la 11 aylık müzakerelerin ardından müzakereciler, İran nükleer programındaki kısıtlamalar karşılığında Tahran'a yönelik yaptırımları kaldırmayı amaçlayan İran nükleer anlaşmasını yeniden canlandırmaya yönelik bir anlaşmaya varmaya yakın görünüyorlar. Ancak müzakereler, Rusya'nın son dakika talebiyle ABD'in Moskova'yı hedef alan Batı yaptırımlarına yönelik olarak Moskova, İran ile ekonomik ve askeri iş birliğinin etkilemeyeceğine dair geniş kapsamlı "yazılı garantiler" talep edince, müzakereler karma karışık bir hal almıştır.

ABD, Rusya'nın talebini derhal reddetmiştir. Bu konuda Dışişleri Bakanı Antony Blinken, “bu tür taleplerin alakasız olduğunu ve Rusya'ya Ukrayna işgali nedeniyle yaptırımların İran nükleer anlaşmasıyla hiçbir ilgisi olmadığını” söylemiştir. Rusya'nın İran'la iş birliği talebi, İsrailli Karar Alıcıların Türkiye ile yakınlaşmanın iyi bir fikir olduğunu teyit etmiştir. Türk Jeopolitik Uyanışı Halford Mackinder'in “Dünya Adasi Teorisi” tanımıyla örtüşüyor. Bu kapsamda Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, Rus sivil ve askeri varlıklarına Türk hava sahasının kapatıldığını ilan etmesine bu perspektiften de bakmak gerekecektir.

Türk Yapımı Bayraktar TB2'lerin Etkileri:

Türkiye İsrail'in ilk Başbakanı David Ben Gurion tarafından formüle edilen “Çevreleme Doktrini”nin jeopolitik planlamalarına vakıftır. Bugünlerde Türkiye, İran'ın Ayetullah rejiminin tehditlerine karşı kendi güney bölgesini emniyete almak istemektedir. Aynı zamanda Rusya-Ukrayna savaşını takip eden ve Rusya’ya karşı dengeleyici bir aktör olduğunu kanıtlayan Türkiye, kuzeyden de kendisine bir tehlike gelmemesi için gayret göstermektedir. NATO üyesi olan Türkiye'den bazı Avrupa ülkelerinin Bayraktar TB2 İHA satın aldıklarını ilan etmeleri ilginç bir durumu ortaya çıkarıyor. İlk defa, bir NATO üyesi olan Polonya, Türkiye’den İHA satın almak istemiştir. Polonya Türk Baykar şirketinden 24 Bayraktar TB2 İHA alımı için kolları sıvamıştır. "Bayraktar İHA'ları" o kadar popüler hale geldi ki Batılılar, Türkiye'nin Bayraktar TB2 İHA'larını "Avrasya Bölgesi'nin Kalpgâhında" Rus saldırganlığına karşı koymak için önemli bir yetenek olarak görmeye başlamışlardır. İsrail açısından Rusya'nın komşu olduğu Golan Tepelerinde Rusya-İsrail arasında güvenlik yönüyle diplomatik münakaşaya yol açabilecek herhangi bir sorun henüz gelişmemiştir. Bu arada, Ukrayna’nın Rusya'ya ait Moskova fırkateynini Karadeniz’de vurması ses getirmiştir. Ukrayna, Moskova'yı Neptün gemisavar füzeleri ile vurmuştur. Rusya ise mürettebatın hatasından kaynaklı olarak geminin battığını duyurmuştur. Amerikan Washington Post’un yorumu, “Ruslara ait bu kadar çok tank, zırhlı araç ve uçak, stinger füzeleriyle yerden ve Türk Bayraktar TB2 ile havadan vurulmuştur. Basit silahlarla çok sayıda pahalı Rus platformu devre dışı bırakılmıştır. Sadece Türk Bayraktar TB2 şu ana kadar 1.800'den fazla Rus aracını ve 96 Rus uçağını imha etmiştir. Ukrayna, Karadeniz Filosununa ait sancak gemisi Moskva’yı iki İHA desteğinde Neptün füzeleriyle devre dışı bırakmıştır” şeklinde olmuştur.

Rusya'ya Amerikan Yaptırımları:

Rusya'nın mali sistemini hedef alan batı yaptırımlarını durdurmak için Moskova’nın son dakika öne sürdüğü yazılı garanti talebi dikkat çekici olmuştur. Rusların bu talepleri İran nükleer anlaşmasının önüne koyması, İsrail'in Ortadoğu'daki güvenliğini büyük ölçüde tehlikeye atan bir gelişme olarak yorumlanmıştır. Bu noktada Rusya'nın Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi'ndeki üyeliğini askıya alma kararına destek veren İsrail’in tutumunu savunan İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid'in açıklamalarını Rusya Dışişleri Bakanlığı eleştirmiştir. Bu arada, İsrail’in politikalarını eleştiren Rusya'nın Golan Tepelerinin güvenliğine karşı duyarsızlığı da iyice belirgin bir hal almıştır. Bu noktada, Türkiye'nin jeopolitik bir güç olarak ortaya çıkmasına paralel olarak Kudüs Hükümeti ile güvenlik bağlarını geliştirmesi, Rusya'nın Karadeniz'deki jeopolitik etki alanının çökmesini hızlandırıcı bir açılım olmuştur. Karadeniz’deki Rus varlığının sacayaklarından olan sancak gemisinin batırılması, Kremlin'in yüzüne sembolik olarak atılmış bir tokat tesiri yapmıştır. Moskova'nın Batması, Rusya'nın savaş yeteneklerine ve Ukrayna’ya karşı yürüttüğü harekatın başarı için bir darbe anlamına geliyor. Raporlara göre, Rusya'nın Kırım ve Ukrayna'nın Herson eyaleti üzerindeki hava gücü için çok önemli olan S-300 uçaksavar füzelerini de taşıyordu. Bu nedenle Rusya yakın zamanda Moskova'nın yeteneklerini doldurabilecek bir gemiye sahip değil. Rusya'nın Kuzey ve Pasifik Filolarında hizmet veren aynı sınıftan sadece iki gemisi daha var: Mareşal Ustinov ve Varyag. Ukrayna harekât sahasına ulaşmak için her ikisinin de Boğazlar'dan Karadeniz'e geçmesi gerekecek. Ancak boğazlar Türkiye'nin kontrolünde ve Türkiye hiçbir devletin savaş gemilerinin geçmesine izin vermiyor. Rus Savaş Gemisinin Aralık 2015'te Akdeniz'e giderken İstanbul Boğazı'ndan geçtiği, Türk Karar vericileri için hala taze bir konudur. Rusya'nın "Sezar Kunikov" savaş gemisinin geçişi sırasında füzeyi atış pozisyonunda omzunda tutan askerlerin yaptığı hareket, o dönemde tam bir provokasyon olarak Türkiye tarafından görülmüştür. Bu olaydan 7 yıl sonra Rusya'nın Karadeniz’deki sancak gemisi Moskova'nın batırılması bu açıdan önemli bir zayıflık işareti olarak okunmuştur.

Rusya, Aynı Anda Her Yerde Olamamasının Cezasını Çekiyor:

Rusya'nın Golan Tepelerinin güvenliği konularındaki duyarsızlığı, bir anlamda Karadeniz'deki en önemli savaş gemisini kaybetmesine neden olmuş ve Ortadoğu Jeopolitiği için İsrail Devleti ile güvenlik ve istihbarat alanlarında iş birliğine giden Türkiye'nin başat güç olabilmesinin önü açılmıştır. Şimdi soru şudur? Avrasya’nın kalpgahında ve Ortadoğu’da Rimland’leri kim kontrol edecek?

Ortadoğu ve Doğu Avrupa'daki Jeopolitik gelişmeleri anlamak için, Suriye'de Hizbullah varlığına ilişkin Golan Tepelerinin güvenliği konusunda İsrail ve Rusya arasında patlak veren diplomatik krizi derinlemesine analiz etmek gerekir. Bu noktada, Tel Aviv'in İsrailli Karar Alıcıları, Rusya'nın Kiev'i ele geçirmekteki aciz pozisyonunun bir sonucu olarak Avrasya'daki Rus askeri güvenilirliğinin savunmasız ve zayıf hale geldiğini düşünmeye başladılar. Bu nedenle İsrailli Karar Alıcılar ve İsrailli hükümet yetkilileri birdenbire “Kiev'i alamayan Rusya o zaman Şam'ı nasıl dengede tutacak? ve Rusya, İran ve Hizbullah'ı Golan Tepelerinden nasıl uzak tutacak? İsrail'in güvenliği nasıl sağlanacak?” soruları cevaplarını bulması gerekir. Bu manada, Rusya ile İsrail arasında ortaya çıkan diplomatik açmazla birlikte Türkiye'nin Suriye'ye geçen Rus askeri ve sicil uçaklarına hava sahasını kapatma kararına denk gelen bir dönemde Rus Moskva gemisinin Karadeniz'de batması iyice dikkat çeken bir hadise olmuştur. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Adolf Hitler'in soykırım sırasında yaptığı vahşete atıfta bulunarak, asılsız ve çirkin iddialarla birlikte Yahudi aleyhtarlığı yapması affedilemez bir hata olmuştur. Bir gün sonra İsrail'i, Ukrayna Ulusal Direnişini desteklemekle suçlamıştır. Bu durum bundan böyle İsrail’in Rusya-Ukrayna arasında arabuluculuk yapma girişimini sekteye uğratmıştır.

Rusya İzole Ediliyor:

Devlet Başkanı Vladimir Putin'in rejimi tüm dünyada giderek daha fazla izole edilmektedir. Oysaki Kremlin, İsrail ile iyi ilişkilere sahiptir. Ancak bu ilişkiler, Sergey Lavrov'un sözleriyle kritik bir zamanda iki ülkenin ilişkilerin bozulmasına neden olmuştur. İsrail Başbakanı Naftali Bennett şimdiye kadar Rusya'yı eleştirmekten çekinen bir siyaset izlemişti. İsrail'in bakış açısına göre bu, İsrail'e ve İsrail tarihine yönelik mezalimlere doğrudan dokunmak bir kırmızı çizgidir. Sergey Lavrov'un önceden planlanmış bir saldırı olmasa da Nazi soykırımına yönelik Yahudi onuruna saldırı niteliğindeki sözleri, İsrail'deki tüm siyasi partilerin destekçileri tarafından hoş karşılanmamıştır. Jeopolitik açıdan; İsrail'in Ukrayna Savaşı için diplomatik pozisyonuna gelince, İsrail için çok hassas bir manevra alanıydı ama Sergey Lavrov'un sözlerinin ardından, dünyanın geri kalanı gibi, İsrailliler de Ukraynalıların savaş alanında başarılı olmasını dört gözle bekler hale gelmiştir. Bu olay tek başına İsrail'e Ukrayna'nın tarafını tutması için teşvik edici bir faktör olmuştur. Ancak altını çizmek gerekir ki, bu olaylar Ukrayna savaşının başladığı ilk hafta içinde olsaydı, İsrail'in tepkisi elbette farklı olurdu ancak bu savaşın başlamasından iki ay sonra savaşın seyrinin farklı olmasını isteyen bir İsrail beklentisi ortaya çıkmıştır. Bundan böyle İsrail hükümeti dışarı çıkıp NATO lehinde açıklamalar yapmak için biraz daha özgür hissediyor.

Biraz da Rus ordusunun muharebe sahasında aciz olması nedeniyle Rus-İsrail diplomatik soğukluğu ortaya çıkmıştır. Bu noktada güçsüz ve zayıf Rusya, Ayetullah'ın İran rejimini bile dizginleyemez. Tüm bu konular Türkiye'nin stratejik önemini bir kez daha kanıtlamıştır. Rus İsrail diplomatik soğukluğu Rusya'yı şaşırtıcı bir şekilde ABD'ye bir miktar taviz vermeye itmiştir. Bu arada, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ofisi, Amerikalı Denizci Trevor Reed ile Rus pilot Konstantin Yaroshenko’nun takasında rol oynamıştır. Amerikan ve Rus tarafları arasındaki tutuklu takasının Türkiye'de "Milli İstihbarat Teşkilatı'nın koordinasyonu ve denetimi altında" gerçekleşmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, istihbarat birimleri arasında koordinasyon ve yakın diyaloğun sürdürülmesi gerektiğini söyledi."

Esir Takası ve Türk-İsrail İstihbarat Birimlerinin Oynadığı Rol:

Eski denizci Trevor Reed'in eski Rus pilot Konstantin Yaroshenko ile takası, Türkiye'nin İsrail güvenlik ve istihbarat teşkilatıyla güçlü bağlarının olmasıyla derinden ilişkili olduğu anlaşılmıştır. Türkiye ile İsrail arasındaki ikili ilişkilerde yeni fasıl, askeri iş birliğinden istihbarat konularına kadar pek çok alanda iş birliğine kapı aralıyor. İsrail perspektifine göre, iki ülke arasında ticari ortaklık kurulmadan önce güvenlik sorunlarının çözülmesi gerekiyor. Bu noktada iki ülke arasındaki istihbarat paylaşımı gündeme geldi ve Türk İstihbarat Teşkilatı MİT ve İsrail İstihbarat Teşkilatı Mossad birlikte çalışmaya başladı. Örneğin Türkiye'nin Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT), İran'ın İsrailli bir iş adamına suikast düzenlemeye yönelik planını ortaya çıkardı. Türk MİT'in karşı istihbarat şubesi, İran istihbarat teşkilatının İsrailli bir iş adamını hedef almak için Türkiye'de bir ağ oluşturduğunu keşfetti. MİT, şebekenin misyonunun keşif aşamasını tamamladığı sonucuna vardı ve bu bilgiyi Mossad'a ulaştırdı. İsrailli iş adamına suikast planlarında bir sonraki adıma geçmeyi planlıyorlardı. İki istihbarat teşkilatından yetkililer başkent Ankara'da gizli bir toplantı yaparak iş adamını Mossad ajanlarının kendisine koruma sağlayacağı güvenli bir eve taşımaya karar verdi. İkinci olay, İbranice yayın yapan medyada çıkan bir habere göre Mossad'la MİT iş birliği, İstanbul'daki konsoloslukta çalışan bir İsrailli diplomata Mayıs 2022'de suikast düzenlemeye yönelik İran girişimini engellenmiştir.

Pençe Kilit Operasyonunun Önü Açılıyor:

Bu koşullar altında, Türk-İsrail güçlü istihbarat iş birliği, Türkiye'nin eski denizci Trevor Reed'in eski Rus pilot Konstantin Yaroshenko ile takasını yönetmesinin yolunu açtı. Bu olayla Rusya, ABD'ye imtiyaz tanıdı ve nihayet Türkiye, ABD ile NATO temelinde ilişkiler geliştirme fırsatı buldu. Ayrıca, Kuzey Irak'a Pençe Kilidi Operasyonu olarak bilinen operasyonun başlatılması için Türkiye'ye tutuklu takası etkinliği de verildi. Türkiye'nin Pençe Kilidi Harekâtı, Orta Doğu coğrafyasında İran tehditlerini frenlemek açısından önemliydi.

Rusya'nın Ukrayna harekâtı başladığında, ancak ilginç bir şekilde savaşın ilk günlerinde İran Devrim Muhafızları, Irak'taki “İsrail Stratejik Merkezini hedef aldıklarını” söyledikleri bir füze saldırısı düzenlemişler ve bu saldırıyı üstlenmişlerdi. İran Devrim Muhafızları Kolordusu (IRGC), Irak'ın kuzey bölgesel başkenti Erbil'deki balistik füze saldırılarının sorumluluğunu üstlendi. Kuzey Irak Hükümeti, Irak dışından yaklaşık 12 füze fırlatıldığını belirtirken, ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü bunu "çirkin bir saldırı" olarak nitelendirdi, ancak hiçbir Amerikalının yaralanmadığını ve Erbil'deki ABD Hükümet Tesislerinde herhangi bir hasar olmadığını söyledi. İran'ın Kuzey Irak'a saldırısı, Rusya'nın Ukrayna'ya askerî harekâtı ile aynı zamana denk geldi ve ABD ve NATO tarafından da “Jeopolitik Saldırganlık” olarak değerlendirildi. İsrail ile Rusya arasındaki diplomatik soğuklukla birlikte, Rusya'nın Ayetullah Rejimi'nin Golan Tepelerini hedef alan girişiminin cezası, Moskova gemisinin batması ve Rusya'ya Türk hava sahasının kapatılması olmuştur. Böylece Türkiye bölgede dengeleyici bir role soyunmuştur. Jeopolitik oyunu temsil edenlerin tümü “Dünya Ada Teorisi”ne göre Avrasya’nın kalpgahına hâkim olabilmek için, esir değişiminde sağladığı destek doğrultusunda, Türkiye'nin Kuzey Irak Pençe Kilidi Harekatı'nda önünü açmıştır. Bu noktada Türkiye'nin Pençe Kilidi Harekâtı, Ortadoğu'nun Rimland Coğrafyasında İran tehditlerini frenlemek için önemli bir faktör olarak karşımıza çıkıyor.

Karışık Ancak Stratejik İlişkilerin Yansımaları:

Türkiye'nin Pençe Kilidi Harekâtı, 18 Nisan 2022'de Duhok ili ceplerinde PKK terör örgütünü hedef alan bir hava ve kara harekâtı olarak başlatılmıştır. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Pençe Kilidi Harekatı'nın başlatılması emrini vermesinden sadece birkaç gün önce, Kuzey Irak Hükümeti Başbakanı Mesrur Barzani ile yaptığı görüşme, İran'ın Irak'ın kuzeyindeki bölgesel başkenti Erbil'e İsrail Stratejik Merkezini hedef aldığını iddia ettiği balistik füze saldırılarını KBY'yi desteklediğini açık etmiştir. Bu noktada Türk Askeri Pençe Kilidi Harekâtı, PKK terör örgütüne karşı operasyon yapmaktan ziyade jeopolitik bir amaca hizmet etmiştir. Rusya'nın Hizbullah'ın Golan Tepesi'ndeki rolüne karşı kayıtsız kalması, Irak'ın Kuzey Bölgesel Başkenti Erbil'e balistik füze saldırısı yapabilmesi için İran'ın Jeopolitik Saldırganlığının önünü açmıştır. Jeopolitik açıdan bakıldığında, Türkiye'nin İsrail Devleti ile güçlenen bağları Avrasya'da Türk jeopolitik uyanışına yol açmış, Rusya'nın Türk MİT himayesinde esir takası olayıyla ABD'ye taviz vermesi, Kuzey'de İran etkisine karşı Pençe Kilit harekatının başlatılmasına olanak sağlamıştır. Türkiye'nin Pençe Kilidi operasyonu, İran'ın Ortadoğu'daki tehditlerini frenleyen önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmıştır. Bu nedenle Türkiye, Rus doğalgazına karşı büyük bir alternatife ihtiyaç duyulan Avrupa Pazarı'na giden Kuzey Irak doğalgaz yolunun güvenliğini sağlamak için Erbil Hükümeti ile iş birliğini geliştirmeye başlamıştır.

Rusya'nın İsrail'in diplomatik soğukluğu ile İran'ın Orta Doğu Jeopolitiğindeki etkisi, Türkiye'nin kendi alt bölgesindeki güvenliği sağlamak için NATO'ya yaklaşması için daha fazla kaldıraç sağlamıştır. Bu noktada Türkiye, Ukrayna ihtilafı boyunca bir NATO müttefikine yönelik herhangi bir saldırıya yanıt verecek bir pozisyona itilmiştir. Ayrıca Türkiye'nin üst düzey diplomatları, "Herhangi bir müttefike en ufak bir saldırı olması durumunda, gereken cevabı vereceğiz" deme gereğini hissetmiştir. NATO'nun Ukrayna ihtilafında doğrudan bir katılımcı olmadığı, ancak üye devletlerinin Volodymyr Zelensky'nin Hükümetine silah ve mühimmat gönderdiğine dikkat edilmelidir. Rusya'nın İsrail karşıtlığı ortaya çıktıktan sonra Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, NATO'yu bir vekil (Ukrayna) aracılığıyla Rusya ile savaşa girmek ve bu vekil güçleri silahlandırmakla suçlamıştır. Aslında Rus Karar Vericiler, “Rusya'nın Karadeniz'in sancak gemisi füze kruvazörü Moskova’nın batırılmasını Kremlin'in yüzüne sembolik bir tokat” olarak görmüşlerdir. Bu noktada Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, savaşa dahil olmak isteyen harici oyuncuları çatışmaya müdahale etmemeleri konusunda uyarmıştır ve Rusya'nın güvenliği riske atılırsa "ışık hızında bir yanıt" vermekle tehdit etmiştir.

Rusya'nın Ukrayna'daki Etkisizliği:

Başkan Putin, Rus Ordusunun karadaki askeri çatışmalarda yetersiz olduğunu kanıtlayan Ukrayna ordusunun direnişini hızla ezme hedefine henüz ulaşamamıştır. Ukrayna'nın kendi topraklarını savunma yeteneğini yanlış değerlendirmiştir. Hava ve kara operasyonlarını etkili bir şekilde birleştirememiş, Ukrayna’da bu nedenle başarıya ulaşamamıştır. Bu noktada İsrailli karar alıcılar ve İsrailli Hükümet Yetkilileri, “Kiev'i bile alamayan Rusya, Şam'ı nasıl dengede tutabilecek? Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik batı yaptırımlarıyla bağlantılı olarak İran yaptırımlarının serbest bırakılmasını talep etmesi ve Golan Tepelerinde Hizbullah'a karşı duyarsızlığı, İsrail'i Rusya'nın Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi'ndeki konumunu askıya almak için oylamada Rusya aleyhine pozisyon almaya itmiştir.

Türkiye, NATO üyesi olmasına rağmen bazı Rus silah sistemlerini kullanmaktadır. 2019 yılında ABD'nin F-35 savaş uçağı programından çıkarılmasına neden olan Rus yapımı S-400 hava savunma sistemini satın almakta ısrarcı olmuştur. Öte yandan Türkiye kendi üretimi silahları Ukrayna’ya satmaktan çekinmemiştir. Bu arada Moskova'ya yaptırım uygulamayı reddetmiş ancak Ukrayna'ya TB2 insansız hava araçları üretmekten de geri kalmamıştır. Ayrıca İstanbul, Ukraynalı ve Rus müzakereciler arasındaki barış görüşmelerine ev sahipliği yapmıştır. Türkiye, Putin ile Zelensky arasındaki görüşmelere de ev sahipliği yapmayı teklif etmiştir. Ankara, farklı çatışma bölgelerinde Moskova'nın ayağına basmamaya dikkat etmiştir. Türkiye ve Rusya ayrıca, Libya, Suriye ve Güney Kafkasya'daki çatışmalarda karşıt tarafları birbirlerinin genişleyen etki alanlarını tanıyacak şekilde desteklemişler, genellikle rekabetçi iş birliği olarak bilinen benzersiz bir ilişki biçimine sahip olmuşlardır.

Ancak Türkiye şaşırtıcı bir şekilde hava sahasını Suriye'ye uçan Rus sivil ve askeri uçaklarına kapatmıştır. Bu deklarasyon, Rusya'nın Hmeymim Hava Üssü'nü kullanarak Ukrayna'da savaşmak için milisleri toplamasının önüne geçmiştir. Buna göre, Rusya'nın Suriye'de varlığının devam etmesi halinde büyük bir meydan okumayla karşı karşıya kalacağı anlamına geliyor. Türkiye'nin Suriye'ye uçan askeri uçaklarla birlikte hava sahasını Rus sivillere kapatma kararı, Rusya'yı ABD'ye karşı bazı tavizler vermeye itmiştir. Bu nedenle eski Deniz Kuvvetleri subayı Trevor Reed'in eski Rus pilot Konstantin Yaroshenko ile Türkiye'de takası gerçekleşebilmiştir. Ayrıca, Türkiye'ye mahkûm değişimi olayında oynadığı kilit rol, Pençe Kilit Harekatını başlatabilmesi için gerekli oluru almasını sağlamıştır.

Sonuç:

Ukraynalı yetkililere göre, son olarak, Rusya'nın Amiral Makarov savaş gemisi Ukrayna füzeleri tarafından vuruldu ve alevler içinde kaldı. Fırkateyn, ABD istihbaratının Ukrayna'nın Rus savaş gemisi Moskva'yı haftalar önce bulup batırmasına yardım ettiğine dair raporlardan sonra, Rusya'nın sorunlu bir harekâttaki en son yüksek profilli deniz kaybı olmuştur. Makarov'un Odesa'nın güneyinde Karadeniz'deki Yılan Adası'na yakın bir yerde seyrettiği söyleniyordu. Ukrayna cumhurbaşkanlığı danışmanı Anton Gerashchenko, Amiral Makarov'un Ukraynalı Neptün gemisavar füzesi tarafından vurulduğunu bildirdi. Amiral Makarov, güdümlü füzelerle dolu modern bir fırkateyn olarak biliyordu. Bu noktada, Rusya'nın Karadeniz'de Türkiye ve NATO ile uzun süredir devam eden jeopolitik rekabeti gerçeği göz önüne alındığında, Türkiye'nin hava sahasını Suriye'ye uçan Rus trafiklerine kapatması önemli bir jeopolitik açılım olmuştur. Rusya, Karadeniz'deki ittifak üyeleri arasında çatlakları körüklemeye ve Ukrayna ile Gürcistan'ın ittifaka katılmasını engellemeye çalışarak NATO'nun bütünlüğünü baltalamak istiyor. Daha geniş anlamda, Moskova, Karadeniz bölgesini jeoekonomik stratejisi için hayati olarak görüyor: Akdeniz'de Rus gücünü ve etkisini yansıtmak, önemli Avrupa pazarlarıyla ekonomik ve ticari bağlarını korumak ve güney Avrupa'yı Rus petrol ve gazına daha bağımlı kılmak. Bu noktada, Rusya'nın İsrail ile arasındaki diplomatik soğukluğu, hem yakın çevresi dışındaki askeri operasyonlar hem de Rusya'nın ana hidrokarbon emtia ihracatı için Akdeniz'e ve ötesine erişim için Karadeniz'de Moskova’nın varlığının devamı üzerinde etkili olacaktır.

* Bu analiz INSS'de 9 Mayıs 2022 tarihinde İngilizce olarak yayınlanmıştır. Türkçesi, orijinal yazıdan uyarlanmıştır.

Araştırmacı Yazar Mehmet BİLDİK
Araştırmacı Yazar Mehmet BİLDİK
Tüm Makaleler

  • 10.05.2022
  • Süre : 10 dk
  • 956 kez okundu

Google Ads