Kastamonu, İstamonu, Batı Karadeniz ve Hüseyin Karadeniz Ne Anlam İfade Ediyor?
Biz kara lastik giyen bir nesiliz. Elektrikle değil idare ile aydınlandık. Lüküs, bize lüks gelirdi. Konuklara ayrılırdı. Çay ve kesme şeker misafirle birlikte misafir olurdu. BAKFED onursal başkanı Sn. Yaşar TOPÇU bakanımızın ifadesiyle, “fakirlik, babaların atalarından devraldığı ve çocuklarına bıraktığı bir miras” gibiydi.
Biz kara lastik giyen bir nesiliz.
Elektrikle değil idare ile aydınlandık. Lüküs, bize lüks gelirdi. Konuklara ayrılırdı.
Çay ve kesme şeker misafirle birlikte misafir olurdu.
BAKFED onursal başkanı Sn. Yaşar TOPÇU bakanımızın ifadesiyle, “fakirlik, babaların atalarından devraldığı ve çocuklarına bıraktığı bir miras” gibiydi.
Coğrafya kader miydi?
20. yüzyılın başı felaketler ve yıkımlarla geldi.
Kadim Türk Yurdu Kastamonu Paşa Sancağı asrın ilk çeyreğinde 93.000 evladını şehit verdi.
İşgal bile görmemişti.
Varlığını yeni kurulacak Türkiye varlığına feda etmişti.
37.000 nüfuslu Cide kazasından yüzyıl önce TBMM kayıtlarına girdiği gibi, yarısı Türk varlığına feda olan 11.000 evladını askere vermişti.
Şirinlik ve güzellik karın doyurmadı ve gurbet ellere düştü vatanım insanı.
Ülkenin sessiz kahramanları derin bir sessizliğe büründü.
Bu şanlı gerçekleri hayat meşgalesiyle kendi göremedi.
Ülkesi görmedi.
GURBET YOLU
Yaşadığı coğrafyada bölge insanı tutunamadı, tutulamadı.
Batı Karadeniz nüfusunun büyük çoğunluğuna gurbet yolu göründü.
Şehrin en zor ve marjinal faydası en küçük işlerinde hayata tutunmaya çalıştı.
Hayata sıfır noktasından başladı.
Önce gelenler daha şanslıydı.
İlk defa okuyanlar, ilk defa iş kuranlar oldu.
Dağınık bir yaşam sürdüler.
Ve İstanbul başta olmak üzere bir araya gelip daha güçlü olmanın yollarını araştırdılar.
Güçlü işadamları, önemli bürokratlar, dikkate değer entelektüeller çıkmadı da değil.
Ama dağların özgür havası ve kimseye midare etmem anlayışının şehirlerde yeri yoktu.
GURBETTE ARAYIŞ
1980’li yıllarla köyler ve ilçeler düğün ve cenaze gibi toplumsal görevler için bir araya geldikleri sivil toplumlar oluşturdular.
15-20 yıllık deneyim ölçeğin il düzeyine çıkması gerektiğini gösterdi.
Milenyum civarında il dernekleri çoğaldı, vakıflar kuruldu.
Batı Karadeniz ölçeğinde yapılanma fikri çeyrek asra yaklaşsa da 2019 yılında BAKFED’in kurulmasına kadar ete-kemiğe bürünmedi.
İstamonu bu iklimde 23 Nisan 2012 tarihinde yayın hayatına başladı.
İSTAMONU KURULUYOR
Gelin bu süreci Hüseyin Karadeniz’in 6 Haziran tarihli “KAMUOYUNA SAYGIYLA” diye duyurduğu yazısından izleyelim:
“BEN BU İŞE PARASIZ BAŞLADIM.”
“Ben bu işe parasız başladım.
Parasız devam ettim.
Bu süreç zarfında kabul etmem gerekir ki, işimi eksik ve az yaptım. Farkındayım. İnanın, elim de hiçbir zaman oluşmamış ve olmayan imkanlara rağmen yapabildiğim sadece bu kadarıydı.”
YAŞAR KAYACAN
İnsan hayatında inişler ve çıkışlar olur.
En dibe vurduğunuz zaman belki de en yükseğe sıçrayacağınız anın başlangıcıdır.
“Özveriyle çalıştığım Kastamonu televizyonun kapanmasıyla, 15 gün işsiz kaldım.”
O zaman dilimlerinde karşınıza muhakkak doğru birileri çıkar.
“Onursal başkanımız olan Sayın Yaşar Kayacan tarafından, “Gazete burada basılır, mizanpajı şu kişi yapar” demesiyle ve bir bilgisayar almasıyla başladım işe. Yerim yoktu. Ofis için imkanım da.”
DERYA OVALIOĞLU
İnsan ya çözümün ya da sorunun bir parçasıdır.
Hareketiyle, inisiyatifle, aksiyonuyla ya da susmasıyla.
Ama muhakkak ya sorunun ya da çözümün bir parçası olur:
“Dönemin Kas-Der Genel Başkanı Sayın Derya Ovalıoğlu’nun talebi üzerine Kas-Der’in bir odasını kullan diyerek işe başladım. 6 ay sonra yerine gelen yönetim tarafından Kas-Der’den çıkarıldım. Aslında burası dert, keder ve işlerin çok zor olacağının başlangıcıydı ama yılmamam da gerekti.”
BORÇ-HARÇ TUTULAN OFİS
Sanırım bundan 9-10 yıl önceydi.
Yine böyle bir yaz tatili günü Ege’de yazlıktaydım.
Telefonda Hüseyin Karadeniz vardı. Beni Kastamonu ile ilgili bir programa davet ediyordu.
İlk defa bir hemşerim, benimde haberdar olduğum önemli bir organizasyon yapıyordu.
Tüm iş ve tatil planlarımı değiştirdim ve davete icabet ettim.
İstamonu ile ilk tanışmam değilse bile gazetenin işlevini ve misyonunu ilk defa gördüğüm ve takdir ettiğim bu programdı.
Oysa bu verimlilik, şu şartların ve gönül yapısının ürünüydü:
“Borç harç, ofis tuttum. Çok zorlu günlere, zorluklara rağmen, o günden bugüne, kapımı, gönlümü, soframı, bilgimi, birikimimi her hemşerime açtım. Helali hoş olsun.”
12 YILLIK ÇINAR
Ben ilk defa Kastamonu ve hatta Batı Karadeniz toplumunu kapsayan böyle bir yapı gördüm.
Toplumun nabzını tutan ve hiç ayrım yapmadan herkesi kucaklayan bir şemsiye.
Dalları ülkemizi kapsıyordu.
Koca bir çınar gibi.
İlk defa yüzyıllık suskunluğu bozuyordu.
Antikanın ve cevherin değerini bulduğu bir platform olmuştu.
Hatta bir röportajda belirttiğim gibi “Siz çok yoğun bu işin içerisindesiniz. Farklı alanlarda farlı görüşleri bir araya getiriyorsunuz. Fevkalade güzel sonuçlar çıkacağına inanıyorum… Ama bu misyonu sivil toplum örgütleri de üstlenmeli. STK’larımız örgütlü çalışmalı. Tabii bu işleri yapan kişilerin sizin gibi kişisel beklentiye girmeden sadece hemşerilerini düşünerek yapmaları oluşacak güven açısından çok önemli zira bölgesel ve kitlesel bir başarıya ancak böyle ulaşılabilir.” demiştim.
Nitekim şimdilik söylemeyeceğim çok alicenaplıklarını gördüm Hüseyin Karadeniz’in…
Cesur…
Hümanist…
İnsanına sonuna kadar güvenen…
“Bütün imkânsızlıklara ve olumsuzluklara rağmen, 12 yıl boyunca Türkiye’nin 81 vilayetinde, 922 ilçesinde hiçbir memleket evladını yalnız bırakmadım. Memleketten çıkmış cevherlerin nasıl mücevhere dönüştüğünü cümle âleme gösterdim. Gururla anlattım.”
KENDİMİ ANLATAMADIM.
En zor şey insanın kendisini anlatmasıdır.
Bu nedenle başkasının O’nu anlatması gerekir.
Bu bir gerçek.
“İstamonu ismiyle İstanbul’un sınırları Kastamonu’nun en doğusuna uzanıyor, Kastamonu’nun sınırı da Trakya’ya kadar…”
BAKAF ve TRADEF ile Batı Karadeniz düzeyinde derin etkiler oluşturdu Hüseyin Karadeniz.
Belki de farkına varmadan bölge ölçeğimizin değerini gösterdi.
BAKFED’de de genel başkan yardımcısı.
O’da kendini anlatamayanlardan…
“Bugün gelinen noktada vicdanen rahatım. İşimi anlattım, memleketimi anlattım, insan değerini anlattım. Gurbeti anlattım. Ama kendimi anlatamadım. Her şeye göğüs gerdim. Emeklerimin yok sayılmasına, ekmeğimle oynanmasına göğüs geremedim. Doldum, taşıyorum. Bende insanım, benimde bir taşıma gücüm var.”
Yine aynı röportajdan alıntı yaparak fikrimi ikinci kez tekrarlayayım: “Thomas Hobbes’in bir sözü var; HOMO HOMINI LUPUS – İnsan insanın kurdudur. İnsan insanın kurdu olmamalı, dostu olmalı. Eğer hemşerilerimiz birbirine dost olabilirse, sizin de bu çabalarınız artarak devam ederse, Kastamonu önemli güç merkezlerinden biri haline gelecektir”.
EKMEĞİMLE OYNANDI
Bu memlekette çok şeyler, kötülükler yapılırdı ama kimsenin ekmeğiyle kolayca oynanmazdı. Ayıptı. Zira birine zarar vermek başka, ekmeğiyle oynayarak onun çocuklarına, ailesine zarar vermek başkaydı.
Hatta 50 yıl önceki Yeşilçam filmlerinde bir motto vardı: “Ekmeğimle oynama”…
Ve kimsenin ekmeğiyle oynanmazdı. Bunu yapana bir ağır abi çıkar ve kimsenin ekmeğiyle oynayamazsın raconu keser ve bu kötülüğün önü alınırdı.
Erkek adam başkasının ekmeğiyle oynamazdı. Bu genel kabul görürdü.
Son yıllarda insanların ekmeğiyle oynandı, oynanıyor.
Maalesef…
“Sayısı ikiyle sabit, kendi çıkar oyunları uğruna son bir yıldır üzerime uygulanan emek hırsızlığı, emeği hafife alma ve mobing karşısında…
Aklı başında bir hemşerimin çıkıp ta ulan uğraşacağınız bir bu adam mı kaldı diyemediği bir toplumda mücadele etmenin, memleket naraları atmanın bir anlamı kalmamıştır.”
VEDA MESAJI
Kırgın gönüller bıraktık şu fani gök kubbede.
Söyleyen var, söyleyemeyen var, söylemek için zamanın gelmesini bekleyen var.
Temmuz sıcakları gibi bunaldığınızı hissedersiniz.
Ama en çok da konuşması gerektiği zaman susan dostlar sizi yaralar.
Bilge Kral Alija Izetbegovic’in ifadesiyle 'Ve her şey bittiğinde hatırlayacağımız, düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.':
“Tüm bu duygu ve düşünceler ışığında, Dolu dolu diyebilirim ki, 12 yıldır, sizden aldım, sizin için harcadım. Duyduğunuz güveni har vurup harman savurmadım. Söz verdim, sözümde durdum. Yanıltmadım. Kandırmadım. Aldatmadım. Net oldum. 12 yıldır bir kez bile tezkip yayınlamadım, yayınlatmadım. Kastamonulu nerdeyse ben orada oldum. En azından olmaya çalıştım.”
“23 Nisan 2012 tarihinden günümüze hem yerel, hem de ulusal anlamda ürettiğimiz haber, içerik ve organizasyonlarla İlimizin tanıtımına, en önemlisi “İnsanının değerli olduğu” anlatımını esas alan yayım anlayışıyla devam eden İstamonu Gazetemizin, 12 yıllık yayın hayatını sonlandırma kararını almış bulunuyorum. 1 Eylül 2023 tarihi itibariyle basılı yayımı…Yıl sonu itibariyle de sosyal medya hesaplarımızı sonlandırma kararı aldım.”
“Bu süre zarfında sevgimize karşılık veren, emeği geçen herkese kesinlikle teşekkür ediyorum. Dördüncü evladım İstamonu’ya aboneliğiniz en başta olmak üzere, yapılan habere koyulan bir “beğen” bile benim için küçümsenmeyecek kadar çok değerliydi.”
“Yazacak çok şeyim var. Dedim ya doluyum, taşıyorum. Tüm bu işlerden sıyrıldığımda, bu sayfadan çok şey okuyacak ve duyacaksınız. Şimdi den; 12 yıllık hizmete (en azından) kuru bir teşekkür edeceği yere, ama, fakat, lakin diye başlayan ve halen yapılanları görmeyip, yapılmayanlar üzerinden beni eleştireceklere de teessüf ediyorum. Habersiz kalmamanız dileğiyle, en başta şahsıma duyduğunuz güvene ve anlayışınıza sonsuz teşekkür ediyorum. Benden bu kadar! Hakkınızı helal ediniz.”
Bölge insanımız genetik olarak daha çok Türklerin Avrupa kolundandır. Ama kültürel olarak Ortadoğu genleri bulunduğu yadsınamaz.
Lübnanlı yazar Amin Maalouf Orta Doğu'yu tek bir cümlede anlatmak gerekse bu cümle tartışmasız şu olurdu diyor:
“Her şeye üzülen ama hiçbir şeyle ilgilenmeyen insanlar...”
DOĞA BOŞLUĞU KALDIRMAZ
“Doğa boşluğu kabul etmez, elbette bizden daha iyisini yapanlar, yapacak olanlar vardır ve bu boşluğu dolduracaklardır.” Diyor Sn. Karadeniz. Bizde İstiklal Marşı yazarımız Mehmet Akif Ersoy ile cevap verelim:
“Hadi gel yıkalım şu Süleymaniye’yi desen, İki kazma, kürek, iki de ırgat gerek.
Ancak, hadi gel yapalım şunu geri desen, Bir Sinan, bir de Süleyman gerek.”
ŞERİFE BACILAR SESSİZ KALMAZ: EMİNE ÇELİK
Bu duruma sessiz kalmak mümkün değil. Dostların suskunluğu ve ilgilenmemesi en acı olandır.
Bu yazım da konuşması gerektiği yerde susmamak için.
Bunlardan biri de Kastamonu Kadın Derneği Başkanı Emine Çelik Hanımefendi.
Basın açıklamasında şöyle dedi; “İstanbul’da Kastamonu sevdası için …hizmetini başarıyla yürüten meslektaşımız Hüseyin Karadeniz’in bugün sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımında İstamonu Gazetesi’nin 12 yıllık yayın hayatını sonlandırma kararı Kastamonu’da büyük üzüntü yaşattı.”
Kadim bencilliğimizi vurguladı: “Kendinden başka hiç kimseyi düşünmeyenler attıkları her adımda kendi menfaat ve çıkarlarını düşünenler memleket sevdalısı gibi mış mış gibi görünenler...”
Değerlerimize sahip çıkmadığımız gibi taşın altına elini koyan meyveli ağaçların taşlandığına işaret etti: “Gerçek memleket sevdalılarının önüne taş koyanların eseri 12 yıllık emek, çıkarsız, menfaatsiz sadece memleket mücadelesi veren bir kurumun kapılarını kapatması İstamonu Gazetesi maalesef cemiyet olarak sahip çıkamadık. Bundan herkes sorumlu. İstanbul’daki Kastamonuluların sesi kamuoyu duyurusu ile bugün kapanışını açıkladı. Çok üzgünüm. Ne kadar mücadele ettiğine yüzlerce kez şahit oldum. Kastexpo İstanbul Kastamonu iş dünyasının en büyük fuarı ve Tradef Kastamonu uluslararası bir fuar olarak Kastamonu tanıtımına büyük katkı sunmuş bir fuar. Ama maalesef bu mücadele Kastamonu’da ve İstanbul’daki Kastamonu iş dünyasının isimleri arasında hak ettiği değeri göremedi...”
Birileri için Vefa hala İstanbul’da bir semt. O kadar.
“Başarıyı destekleyen değil köstekleyen bir camia içerisinde var olmaya çalışmak kadar zor bir şey yok. Bunu en iyi bilen ve yaşayan olarak çok iyi bilenlerdenim. Bir hatamız eksiğimiz oldu ise Hüseyin Karadeniz ve İstamonu ailesinden özür dilerim, hakkimiz var ise helal olsun.”
Ve sitem… Kime gidiyorsa: “Başarınızla gurur duyun ağalar beyler ... Nerde olursanız olun hangi makam hangi mevki cüzdanınız ne kadar kalın banka hesabınız ne kadar yüksek olursa olsun günün sonunda 2 metre kefen ve boy ölçünüz kadar mezar yeri Allah gönlünüze göre versin..”
İBRAHİM ŞABANO: HAKKINI HELAL ET
İstanbul Kastamonu dernekçilerinin Şehit Şerife Bacı Parkı ve Ballıdağ Hareketinden tanıdığı bir isim İbrahim Şabano.
Batı Karadeniz hareketine gönül verenlerden.
‘HAKKINI HELAL ET’ Sayın Hüseyin Karadeniz Sahip Çıkamadık Size başlığını taşıyan yazısı ile ilk tepki verenlerden. Bakın olduğu gibi yazısını alıyorum. Virgülüne bile dokunmadan…
“Kastamonu TV Evimizdi Istamonu Gazetesi EVLADIMIZDI Her ikisine de SAHİP ÇIKAMADIK YAZIKLAR OLSUN Her ikisi de Egoya Kaprise Bende Para Var Ben Konuşuruma Ben Yaparıma Sen Kim Oluyorsun Nalet Düşünceye Emeğe Saygı Duymayıp Teşekkür Etmeyip Benim Dediğim Olur Diyerek Her Alanda Olduğu Gibi Medya Basında da Bu Aciziyet Yaşanmaktadır
Elinden Tutamadığımız Tutamadığımız Gibi Bir Tekme Daha VURDUĞUMUZ Kendi Öz EVLATLARIMIZIN Vebali AĞIR OLACAKTIR Orada Ne Makamlarınız Ne de Cebinizdeki Tomar Paralarınız Geçecektir Özveri Gayret Azim Fedakarlık Kısır Bencilliğe Kaprise Egoya KURBAN GİTMEKTEDİR !
Kastamonu Tv Açılmadan Önce Yola Çıkan Kastamonu Logosu Yeter ki TV'de Olsun Görelim Destekleriz Diyenlerin Sonrasında Kastamonu TV'yi Yetim Garip Bıraktığı Gibi
Istamonu için Imkansizlığa Rağmen Hep Kendinden Veren Fedakarca Kastamonuluları Her Platformda Gündeme Getiren Değerlerine Değer Katmak için Saf Temiz Duygularla İstamonu Gazetesini Yaşatmaya Çalışan Sayın Hüseyin Karadeniz Başkanı Öz Evlâdımıza da Sahip Çıkamayarak Sadece Eleştirerek Engel olarak Tömsek Olarak Bu Sürece Sokanları Rabbime Havale Ediyoruz”
ÜSTESİNDEN GELECEĞİMİZ YIKICI REKABET
Çeyrek asırdan fazladır sivil topluma yakınım. Son on yıldır içindeyim.
İlginç deneyimlerim var.
İki elin parmaklarından az olmayan sayıda sivil toplumda yer alan ve sevdiğim insanlar var.
Kendi alanlarında kaliteli ve başarılı insanlar ve hepsi de yakın dostum.
Ama birbirlerini sevmiyorlar.
Yıkıcı bir rekabet içindeler.
Ve birbirlerine zarar veriyorlar.
Üç tespitim var:
Birincisi ben dilinin biz diline terfi etmemesi.
İkincisi istişare eksikliği ve bunun üçüncü kişiler tarafından körüklenmesi.
Üçüncüsü harici tehditler zamanı dahili münakaşaların terk edilmesi gerçeğinim görülmemesi.
Kaldı ki, 6 rakamına alttan bakan 6 görür, üstten bakan 9 görür. Tam tersine de 9 rakamına alttan bakan 9, üstten bakan 6 görür.
Bir başka ifadeyle madalyonun iki yüzü var.
Birinin haklı olması diğerinin haksız olmasını gerektirmez.
Öğrenciyken okuduğumuz ANDIMIZ bugün yazılsa, “küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak” ifadesinden sonra “insanlarla eşit, sevgi ve saygıya dayalı iletişim kurmaktır” cümlesini muhakkak eklerdim.
Batılı ülkelerde, saygı ve koruma güdüsünden çok eşit insanlar olarak kendini doğru ifade etmek ve karşıdakini anlamak önemlidir. İnsana saygı, eşitlik bağlamında daha güzeldir.
Ast-üst ilişkisine gerek yok. Yaradanın herkesi eşit ve hür yarattığını unutmamak gerekir.
KASTAMONU, İSTAMONU, BATI KARADENİZ VE HÜSEYİN KARADENİZ
Başlık şiir gibi, uyumlu.
Yapılacak daha çok iş var.
Alınacak çok uzun mesafeler.
İstamonu çok işlevseldi.
Toplumun en üstü ile en altını bir araya getirebiliyordu.
Dağınık bir yapıyı toplum haline getirme gücü vardı.
Velhasıl-ı kelam…
İstamonu kapanmamalıdır.
Kastamonu kalesi gibi sağlam, Küre Dağları gibi zengindir.
Dahası kapanmayacaktır da…
Bir Kastamonu evladı çıkacak ve bu mirasa sahip çıkacaktır.
Ama bir Hüseyin Karadeniz daha bulabilirler mi?
Şüpheliyim.
Kaynakça
https://istamonu.com/haber-detay/2242/surmanset-in-konugu:-selahattin-ates
https://tosyahaber37.com/haber/15279940/celik-istamonu-gazetesinin-kapatilmasi-bizleri-uzer