Köylerimiz Ne Durumda, Bilen Var mı?
Sonuçta bu deprem oldukça şiddetli bir depremdi. Hem de birkaç saat arayla hemen hemen aynı şiddette iki deprem birden yaşadık. Hatta ilk depremin bile ardı sıra iki deprem olduğu düşünülüyor. Yani mutlaka köylerde de epey fazla hasar vardır. Keşke artık tüm köylere ulaşılabilmiş olsa. Keşke eğer bir enkazın altında canlı kalabilmiş olan varsa, bir can da olsa köylerde de kurtarılabilse.
Orda, bir köy var uzakta,
Gitmesek de, görmesek de,
O köy bizim köyümüzdür.
Evet, bilmiyorum ne kadar köye ulaşılabildi. Köylerde durum nasıl, inanın bilemiyorum. Ama eğer bir köy evi yerle bir olmuşsa, bu soğukta, karda kışta enkazın altında kendi başınasınız demektir. Üstelik yolu da kardan kıştan kapalıyken, uzak bir köye ulaşmak çok zor.
Devlet şehirlerdeki faciaya dahi yetişemezken, birçok köye muhtemelen hiç kimse uğrayamamıştır.
Köy evlerimiz genellikle tek katlı oluyor. Kimi köylerde iki katlı ev yapanlar da olmuştur belki de, yani belki de ayakta kalmış binalar olabilir. Sonuçta fazla yüksek değil hiçbiri.
Yine de bu çoğu tek katlı evlerden ne kadarı yıkılmıştır acaba?
Sonuçta bu deprem oldukça şiddetli bir depremdi. Hem de birkaç saat arayla hemen hemen aynı şiddette iki deprem birden yaşadık. Hatta ilk depremin bile ardı sıra iki deprem olduğu düşünülüyor.
Yani mutlaka köylerde de epey fazla hasar vardır. Keşke artık tüm köylere ulaşılabilmiş olsa. Keşke eğer bir enkazın altında canlı kalabilmiş olan varsa, bir can da olsa köylerde de kurtarılabilse.
Biliyorum ne zaman bu depremin hasar tespiti tam olarak yapılabilecek. Şimdiden can kaybı 1999 depreminin oldukça üstüne çıktı. Şu anda ekranlarda yazan resmi can kaybı 18 bin 991 diye yazılı. Her saat de artmaya devam ediyor. Yaralıları saymıyorum bile. 75 bin küsür de yaralı olduğu söyleniyor.
Üstelik can kaybı derken termal kameralarla altında canlı kaldığının tespiti yapılmayan enkazlarda daha doğru dürüst bir çalışmaya bile başlanmadığını hatırlatmak ihtiyacı duyuyorum.
Yani can kaybımız çok daha fazla aslında. Bu artık bir gerçek. Ne kadar istemesek de, durum bu. Daha ne kadar canımızın kayıp olduğunu düşünmek bile istemiyorum. Felaket!
Artık gerçekten aradan geçen bunca süre sonrasında, yapılacak pek bir şey de yok.
Dört yaşında bir çocuğun enkaz altından canlı çıkarılabilmiş olması ne güzel, yaşıyor yaşıyor diye sevinç çığlıkları ile çocuğumuzun kurtarılması halen daha umutların tükenmediğinin bir göstergesi belki.
Yine 105'inci saatte Adıyaman'da sağ çıkartılan dört yaşındaki Yağız da bir sevinç kaynağı. Annesi de ardından sağ salim çıkarıldı. Bunca ayazda sağ kalabilmişler, ne güzel.
109'uncu saatte bile enkaz altından çıkarılan iki kişi var. 112'inci saatte 3 kişi de Kahramanmaraş'ta çıkarıldı. Mucize gerçekten!
Yine de artık saatler ilerledikçe o kadar çok can yitti ki, bu arada gelen böyle güzel haberler bile yüreklerimizdeki acıyı dindirmeye yetmiyor. Yüreğimizin bir yanı buruk kalıyor. Ama bir yanı da ne olursa olsun heyecanla bir canın daha enkaz altından kurtarılmasını bekliyor.
Artık dediğim gibi yapılması gereken bambaşka şeyler var.
Yapılması gerekenlerin en başında da hasar tespiti geliyor.
Bir de özellikle de uzak köylere ulaşabilmek, devletin geç de olsa köylerimize devlet yanınızda diye bir el uzatması, bence yapılması gerekenlerin en başında geliyor bu dediğim.
Bu arada çağrı merkezini de unutmayalım, orada da hummalı bir çalışma sürüyor, orada da gönüllüler uykusuz vaziyette saatlerce ambulansları doğru adrese yönlendirmek için uğraşıyorlar. 112 çalışıyor, hem telefondan, hem sosyal medyadan.
Tüm bu süreç biraz sakinleşince sanırım ardından da öyle direk suçlu peşine düşmeden, ama suçluları da atlamadan, bu sefer gerçekten bu depremin bize bir şeyler öğretmiş olmasını ümit ederek, bu güzel ama dünyanın birçok ülkesinden daha tehlikeli ülkemizde gelecekte bu gibi facialar olmasın diye neler yapabileceğimizi düşünmeye başlamamız gerekiyor. Düşünmenin ötesinde, artık ciddi birtakım önlemler almamız şart!
Ben konut binalarının inşaatlarının gerçekten çok sıkı koşullara bağlanmasında ısrar ediyorum.
Bir iki yazı öncesinde yazdığım gibi, artık ülke çapında konut binalarının standartlarını bir kez daha gözden geçirmeliyiz sanırım. Ben konutların sadece beton duvarlı, kutu gibi binalar olması gerektiğinde ısrar ediyorum.
Maksimum beş katlı binalar olmalı, bu kesin kural! İstisnası yok! Ne çatı arası, ne de kaçak yapılmış ilave kat!
Hepsi beton duvarlı, betonarme dediğimiz kolon kirişli binalar değil bahsettiğim, direk beton perde duvarlı binalar. Şu anda yapılan yapılardan yüz kat daha dayanıklı, belki de daha fazla.
Mevcut standartlara uygun demiyorum dikkat ederseniz, çok daha emniyetli.
Bizde yapı hesaplarında emniyet katsayıları vardır, bu katsayıları mesela belki de yüz kat yükseltelim diyorum konut binaları için, ve sadece tünel kalıp binalar yapalım, beton duvarlı, gerçekten emniyetli binalar.
Pahalıysa da pahalı artık. Kaybedilen canlardan daha pahalı olacak değil ya!
Ekranlarda depreme dayanıklı diye pazarlanan binalar gösteriliyor. Henüz inşaat aşamasındaymış Allah'tan. Yerle bir olmuş depremde. Yeni standartlara göre yapılıyordu muhtemelen.
Yani standartlar da bazen yeterli olmuyor anlaşılan. Ya da standartlarda da gözden kaçmış bir şeyler olabilir diyeyim.
Standartlar bugüne kadar yaşanan tecrübelere göre düzenleniyor ve çoğunlukla bir takım ön kabullere göre düzenlenmiş oluyor. Bu deprem ise bir başka tecrübe oldu hepimize.
Şimdi inşaat standartları anlamında her şey bir kez daha gözden geçirilmek zorunda bence.
Gerçi öyle ya da böyle, her şey illaki yeniden incelenecek ve belki de sorunun standartlarda değil de, denetimlerde olduğu ortaya çıkacak. Kim bilir?
Ama ne olursa olsun, insanların akıllarında o sitenin reklamında yazılı sözler ve netice kalacak.
Depreme dayanıklı! Ama yerle bir olmuş!
Kırılmış kolondaki beton kum gibi dağılıyor belki, ama artık bunu insanlara anlatamazsın!
Belki de sadece reklam sloganı olarak düşünülmüş bu söylem. Depreme dayanıklı!
Halbuki belki de maksat çoğu müteahhidin yaptığı gibi daha fazla para kazanmak!
Yani depreme dayanıklı sadece söylemde de kalmış olabilir. İnsanları kandırmak için kullanılmış olabilir.
Belki de binaların yeri uygun değildi. Yeterince zemin analizi yapılmamıştı. Nereden bileceksin, her şeyin incelenmesi lazım, ancak ondan sonra doğru sonuca ulaşabilirsin.
İşte bu yüzden standartlar da bazen yeterli olmuyor diyorum.
Siz bu yapıları standardına uygun da yapsanız, en kaliteli betonu da kullansanız, binaları zeminde sıvılaşma probleminin olduğu ovada yapmaya kalkarsanız, hiçbir standart bir işe yaramaz.
Zemin raporunu hazırlayan mühendisin burada bina yapılmaz demesi gerekiyor. Ama dememiş ki, buraya bina yapmaya başlamışlar. Sorsan o da diyecek ben standartta ne yazıyorsa ona göre rapor hazırladım.
Ben bunu anlıyorum, ama insanlar nasıl anlayacak?
İnsanların akıllarında o söz kalacak! Depreme dayanıklı, ama depremde yıkıldı!
Neyse ki Allah'tan henüz içinde kimse yaşamaya başlamamış bu binaların, inşaat halindeyken deprem olmuş.
Diyeceğim o ki, ülke çapında artık kendimize gelmemiz gerekiyor. Nereye şehir kuracağımıza, nasıl kuracağımıza özenle karar vermemiz gerekiyor. Yani hepimiz suçluyuz bir anlamda.
En iyisi ovalarda tarım yapalım, şehir değil!
Zemini sağlam yerlere şehirler kurmalıyız, büyük resme bakarak karar verilen, sağlam yerlere inşa etmeliyiz yeni şehirleri.
Evet, maalesef bu depremde kimi şehirlerimiz haritadan silindi resmen. Yenilerini yapmalıyız!
Ve mutlaka konut binaları beton perde duvarlı yapılar olmalı! Bu konuda ısrar ediyorum!
Başka çare yok! Bunu artık anlamamız gerekli.
Kimileri Japonya'yı örnek gösteriyor. Evet, haklılar da! Orada zamanında o kadar deprem olmuş ki, Japonlar bu bilince varmışlar. Halen daha en çok deprem olan coğrafya Japonya.
Masraftan kaçınmadan gerçekten depreme dayanıklı bina yapmasını öğrenmişler.
Biz ise halen daha emekleme aşamasındayız. Yüksek mühendislik gerektiren yapılar yapmasını maalesef beceremiyoruz. O kadar mühendisimiz var, kimileri çok kaliteli mühendisler.
Ama adına mühendis dediğimiz, gerçekte ise mantalite olarak mühendislikten çok uzak olan sürüyle mühendisimiz var.
Çünkü mantar gibi bir sürü köprü altı üniversite açıldı bu ülkede. Her şeyimiz sorunlu!
O yüzden beş katlı tünel kalıp olacak bizim konut binalarımız şimdilik!
Hiç olmazsa can kaybımız olmasın gelecekte olası depremlerde. Depremler ise, evet, eğer kader denen bir şey varsa, depremler bizim kaderimiz.
Biz bir deprem ülkesiyiz! İşte bu bizim kaderimiz!
Ama depremlerde can kaybı? işte bu kader değil!
Bunu bir inşaat mühendisi olarak söylüyorum.
Normalde bir inşaat mühendisinden teknik hesaplara, bilimsel yapı hesaplarına dikkat çekmek beklenmeli belki de.
Tamam, o bilimsel hesaplar da çok önemli. Ama sadece uzmanları için.
Bizim ülkemizde insanlar bilime o kadar uzaklar ki, bırakın uzağı yakını, saygı dahi duymuyorlar.
Demek ki bilimin ötesinde çareler düşünmemiz gerekiyor.
O yüzden yasak hemşerim! Konut yapıyorsan kolon kiriş yasak! Sadece beton perdeli binalar yapacaksın.
Ha, bir gün eğer Japonlar gibi toplumca bilinç sahibi olursak, o zaman bakarız o karışık kuruşuk hesaplara. Şimdilik sadece beton duvarlı konutlar!
Başka türlüsü yassak hemşerim!
Bir de şu altında mağaza, üstünde konut olan yapılar var ya, onlar da yasak!
Konut binalarının altında, sonradan kolonlar engel oluyor diye ortadaki kolonların kırılarak kaldırıldığı ve ticarethane yapıldığı binalar da yasak hemşerim.!
Konutsa konut olmalı bütün binada!
Ticarethane lazımsa onun hesabı başka türlü yapılıyor.
Daha geniş açıklıklı, kendine has karkası olan yapılar olmalı ticarethaneler, işlevine uygun hesaplanmış.
Mağaza ise mağazaya göre, atölye ise atölyeye uygun hesabı yapılacak. Kendi başına pratik basit yapılar olacak, belki de çelik karkaslı. Ama ayrı bina olmalı ticarethaneler.
Konut binalarının altını çok istiyorsanız berber dükkânı yapın. Çok istiyorsanız kreş yapın mesela.
Yani küçük mekâna sığabilecek işyerleri olur. Küçük bir kafe olur mesela, salonda birkaç masa koyarsın, mutfağında da ne istiyorsan pişirirsin.
Ama, markettir, atölyedir, imalathanedir, büyük mekân ihtiyacı olan hiçbir ticarethane konut binaları altında olmaz!
Yassak hemşerim! Bunu sok artık o kafana!
Bu bilince toplum olarak ulaşana kadar, standart falan da yok!
Olan sadece yassak hemşerim olacak! Başka şeyden anlamıyoruz çünkü!
Evet, köyler önemli! Bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzse, bir an önce köylerimize de ulaşmamız ve zor durumda olan varsa, ki var mutlaka, oralara da yardım elini uzatmamız gerekiyor.
Tekrar tüm Türkiye'ye başımız sağolsun diyorum. Umarım kısa sürede tüm bu acıları geride bırakabiliriz.
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla