Site İçi Arama

analiz-ve-raporlar

Putin taktik nükleer silaha başvurabilir mi?

Gerçekten de, Rus nükleer silah kullanımına bize inandıracak, bunu bir tehdit olarak algılamamızı sağlayacak çok sayıda neden vardır. Öncelikle nükleer silah kullanımına yönelik Batı dünyasının bilmesi gereken husus şudur: Rusya, Batı’daki anlayışın aksine “nükleer silahı ilk biz kullanmayacağız” benzeri bir anlayışa veya doktrine sahip değildir.

Putin, Rus nükleer silah kullanım doktrinine göre, Rusya'nın ulusal güvenlik çıkarlarına bahane ederek, “istediği zaman” Ukrayna’da ve hatta örneğin NATO birliklerini kendi varlığına tehdit olarak görüp, Doğu Avrupa ülkelerine karşı bile nükleer silah kullanabilir. Rusya’nın Ukrayna topraklarının yarısını almadan ve Doğu Avrupa’da NATO askerî varlığının geri çekilmesini sağlamadan bu savaşı sonlandırmasını beklemek büyük bir hata olur. Moskova yönetimi, Rus çıkarları için dünyayı ateşe vermeye hazır görünüyor. 

24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Ukrayna’yı işgal harekâtı, savaşın durağan seyrine rağmen Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya bölgelerinin Rusların işgaline maruz kalmasına ve sözde referandumla Rusya'ya bağlanmasına neden oldu. Böylece Rusya, Kırım'dan sonra Ukrayna topraklarının yaklaşık yüzde 15'ini daha önce işgal etti sonra da ilhak etmiş oldu. Kiev'e müzakere masasına dönme çağrısında bulunan Putin, "Ne Ukrayna ne de Batı birliğimizi ve bütünlüğümüzü bozamaz. Milyonlarca kişi kararını vermiştir" dedi. Moskova, artık Kırım gibi bu dört bölgeyi de kendi toprağı gibi görüyor ve bu dört bölgeyi geri almak için uğraş vereceği beklenen Ukrayna ise artık Putin aklına göre, “saldırgan” ülke haline geliyor. Bu yönüyle Rusya savunmaya geçmiş, “kendi topraklarını” korumak için gerekirse taktik nükleer silaha başvurma hakkı olduğunu, şimdilik söylem bazında da olsa, dillendirmeye başlamıştır.

Gerçekten de, Rus nükleer silah kullanımına bize inandıracak, bunu bir tehdit olarak algılamamızı sağlayacak çok sayıda neden vardır. Öncelikle nükleer silah kullanımına yönelik Batı dünyasının bilmesi gereken husus şudur: Rusya, Batı’daki anlayışın aksine “nükleer silahı ilk biz kullanmayacağız” benzeri bir anlayışa veya doktrine sahip değildir. 

Rusya-Ukrayna Savaşı’nda Putin’in aslında kaybedeceği bir şey yok. Bu savaşta, kimse Rus topraklarına (Ukraynalıların helikopterlerle sınırlı hava taarruzları hariç) saldırmadı. Saldırgan taraf hep Rus ordusuydu. Ancak referandum sonrasında 2014 yılında ilhak ettiği Kırım’la birlikte Rusya’ya katılan dört yeni bölgeyle birlikte, Ruslar artık devam eden savaşta, teknik olarak sözde saldırıdan ziyade “savunma” pozisyonuna geçmiştir. Haddizatında, seferberlik ilanına rağmen elde mevcut kuvvetiyle kış ayları boyunca Rusların Ukrayna içlerine doğru yeni bir saldırı başlatabilmesi sınırlı görülüyor. Ancak bu dönemde Rusların Odesa limanına ve çevresine donanmayla sınırlı saldırıları olabilir. Dolayısıyla bundan sonra savunmada kalması beklenen Rus Ordusunun tekrar Ukrayna içlerine yeni bir saldırısının, büyük çaplı yeni bir harekât için elverişli hava şartlarında, en erken 2023 yılının bahar aylarında gerçekleştirilebileceğini söyleyebiliriz. O döneme kadar ağırlıklı olarak savunmada kalması, Rus Ordusunun lehinedir.

Bu arada Ukrayna Ordusu’nun özellikle Herson bölgesinde kaybedilen toprakların bir kısmını geri almaya başladığına şahit oluyoruz. Kış aylarında da benzer bölgesel başarılara Ukrayna Ordusu’nun imza atacağını, bunun da halihazırda morali yüksek olan Ukrayna halkının Ruslara karşı direncini artıracağını söylemek mümkündür. Ancak topyekûn bir başarıya imza atılması, Ruslardan tüm toprakların geri alınması şimdilik pek olası görülmüyor. Ukrayna’nın elindeki silahlar, saldırıdan ziyade savunma harbine uygundur. Rusları tamamen söküp atacak silah desteğini Batı ülkelerinin vermesi beklenmemektedir.

Öte yandan NATO’nun Rus nükleer silah kullanma tehdidini ciddiye alması, alınacak istihbarat çerçevesinde Putin’i bu fikrinden caydırmak için önleyici hava taarruzları ile Rus nükleer silahlarına ev sahipliği yapan Moskova’nın batısındaki bazı seçilmiş hava üslerini (özellikle Fin sınırı yakındaki Olenya Rus Hava Üssü) vurmayı göz önünde bulundurması, bir olasılık olarak söz konusu olabilir.

Kara muharebelerinde tanksavar silahları, HIMARS benzeri topçu sistemleri, taktik ve/veya mini İHA’lar ile kuvvetli bir keşif gözetleme ve istihbarat desteği veren NATO ülkeleri, NATO şapkası altında Rusya’nın “düşmanı” olmaya yol açabilecek adımları atmaktan kaçınmaktadırlar. 

Rusya; Ukrayna Ordusuna yenilmesi halinde veya savaşa girmesi olasılığına bağlı olarak NATO kuvvetleriyle konvansiyonel bir çatışmayı kaybetmesi durumunda, nükleer silah kullanma doktrinine başvurmayı önceden hesaplarına dahil etmiş bir ülkedir. Rusya, bir anlamda bölgesel ölçekte olan bu çatışmanın kendi hayati çıkarlarını tehlikeye düşürmesi halinde savaşı sonlandırmak maksadıyla, nükleer silah seçeneğini devreye sokabilir. 

Rusya, Soğuk Savaş sonrasında özellikle Putin yönetiminde nükleer silahların modernizasyonu için önemli yatırımlar yapmaktan geri kalmamıştır. Bir başka deyişle, Rusya; gerektiğinde nükleer silah kullanmak için nükleer harbe hazırlık seviyesini en üst seviyede tutmaya devam etmiştir. Rusya’nın yaklaşık iki bin adet taktik nükleer silaha sahip olduğuna dair bilgiler uluslararası basında paylaşılıyor. 

Son zamanlarda Putin tarafından gündeme getirilen “Ukrayna'nın nükleer bomba geliştirdiği” iddiası, Rusya’nın “sudan bir sebeple” bile nükleer silahlara başvurabileceğinin işareti olarak okunmalıdır. Rus yönetimi, taktik nükleer silah kullanmak için kendine gerekçe bulmakta zorlanmayacaktır. Öte yandan, nükleer restleşme bir kez başladığında bunun kimin lehine olacağını kestirmek oldukça zordur. Ancak şu kesindir ki, Türkiye dahil pek çok ülke, olası bir nükleer silah kullanımından az ya da çok zarar görecektir. 

Devam etmekte olan savaş göstermiştir ki Rus Ordusunun konvansiyonel silah yetenekleri, araç ve gereçleri çağın gerisinde kalmıştır. Rusya için hasımlarıyla boy ölçüşebileceği, caydırıcılık sağlayabileceği yegâne kuvvetinin nükleer gücü olduğunu tüm dünya yakından görmüştür. Bu tür silahları modernize etmeye devam etmesi, geri kalmış konvansiyonel silahlarına alternatif olarak gördüğünün işaretidir. Nükleer silah Putin için bu savaşta çıkış kapısıdır. Çünkü Putin yönetimi bu savaşı kaybetmeye hazır değildir. Bu nedenle, kendi yol haritasında nükleer silahlar için bir rol tanımladığı anlaşılıyor. Batılı politikacıların ve stratejistlerin nükleer silahların çağdaş çatışmalarda kullanılma olasılığını göz ardı ettiği günümüzde, Putin “dehşet dengesini” Batı dünyasına geri getirmiştir. Dünyayı şaşkına çeviren durum, Putin’in bu sahici tehdide başvurma olasılığıdır. Çünkü Batı dünyası yıllarca bu olasılığı göz ardı etmeyi tercih etmişti.

Madem kullanılacak deniyor, öyleyse nükleer silah konusuna biraz eğilelim. Nükleer silahlar "taktik" ve "stratejik" gibi tanımlamalara tabi tutulmakla birlikte, herhangi bir nükleer silahın patlamasının, verimi ne olursa olsun, stratejik etkisi olacağı da unutulmamalıdır. Sonuçta herhangi bir nükleer silah kullanımının uluslararası topluma dalga dalga yayılan stratejik ve siyasi etkileri olacaktır. Ancak stratejik etkiler sadece stratejik silahlardan kaynaklanmamaktadır. Stratejik askeri kuvvetler (kıtalararası füzeler, stratejik bombardıman uçakları ve nükleer denizaltılar) tarafından bir ülkenin kritik altyapısına karşı kullanılan nükleer silahlar ile küçük çaplı askeri birlikler tarafından muharebe sahasındaki düşman birliklerine karşı kullanılan nükleer silahlar arasında mutlaka bir fark vardır. Bununla birlikte küçük bir nükleer silahın da stratejik etkileri olabilir.

Geçmişte Amerikan ve Rus hükümetleri nükleer silahların sınırlandırılmasına dair ikili görüşmelerinde, bir dizi silah ve kuvveti “stratejik nükleer kuvvet” kategorisinde tanımlamıştı. Örneğin menzili 5,500 kilometrenin üzerinde olan karada konuşlu füzeler, denizaltından fırlatılan modern balistik füzeler ve ağır bombardıman uçakları bu kapsamda stratejik nükleer silahların atılma vasıtaları olarak kayda geçmiştir. Bu sınıflandırmanın dışında kalan nükleer yetenekler ise “taktik” olarak isimlendirilmişti. 

Rusya Federasyonu’nun bu konuya yönelik kendi tanımı da ayrıca önemini koruyor. Rusya, taktik nükleer silahları "taktik bir görevi yerine getirmek için düşman konuşlanmasının taktik derinliğindeki (300 kilometreye kadar) nesneleri vurmak üzere tasarlanmış yetenekler" olarak tanımlamaktadır. Buna göre, Ukrayna’ya karşı kullanılacak nükleer silahlar haliyle taktik sınıfa dahil edilmektedir.

Amerikan bakış açısı ise daha farklıdır. ABD, taktik nükleer silah konusuna tam açıklık getirmemektedir. Bununla birlikte 2018 yılında yayınlanan ABD Nükleer Caydırıcılık raporunda, Rusya'nın olası bir taktik nükleer silah kullanımına karşı Amerikan tarafının caydırıcı bir unsur olarak Ruslara karşı düşük verimli bir nükleer silahı kullanabileceğine dikkat çekilmişti. ABD Hava Kuvvetleri, nükleer kapasiteye sahip bir düşmana karşı konvansiyonel harekât esnasında kullanılmak üzere "konvansiyonel-nükleer silahların birbirine entegreli kullanımı" konsepti üzerinde çalışmaktadır. Amerikan Ordusu, "konvansiyonel bir saldırı senaryosunda sınırlı nükleer silah kullanımı" bağlamındaki senaryoları jenerik plan çalışmalarında dikkate almaktadır.

Bununla birlikte, olası bir nükleer silah kullanımının illaki Rus-Amerikan nükleer savaşına yol açacağını beklemek doğru değildir. Bu türden bir beklenti, ağırlıklı olarak Soğuk Savaş döneminden kalma bir varsayıma dayanmaktadır. Henüz Amerikan-Rus savaşı gündemde değildir. Ukrayna’ya atılacak bir Rus nükleer silahı, ABD’nin zorunlu olarak tepki vermesini gerektirir mi? Bunu şimdiden bilmek imkânsız ama şahsi kanaatim, gerektirmez. Ama ABD tarafının Ruslara karşı savaşa girmesini ciddi ciddi gündeme getirebilir.

Bu bağlamda, örneğin bir Rus-Amerikan savaşını konuşuyor olsaydık, öncelikle konvansiyonel harbin “tırmanma” boyutunu ele almamız gerekecekti. Nükleer silaha sahip bir devlet, nükleer silaha sahip başka bir devletle yaşadığı krizin tırmanma hızını belirleme potansiyeline sahiptir. Dolayısıyla, taraflardan birisi topyekûn bir stratejik savaştan kaçınırken diğer tarafın tepkilerini önceden tahmin etmek, aslında sadece bir senaryo veya askerî varsayımdan öteye geçemez. Nükleer savaş şartlarında ülkelerin nasıl bir davranış sergileyeceği henüz test edilmemiştir, sadece teorik bir kurgudan öteye geçememiştir. Ne zaman nükleer silahlar devreye sokulur? Bunu bilemiyoruz. 

Ancak, Rusya'nın stratejik caydırıcılık konsepti "tırmanma " üzerine odaklandığını biliyoruz. Düşmanın kararlarını şekillendirmek için Rusya; hem askeri hem de askeri olmayan tedbirleri koordineli ve açık bir şeklide kullanacaktır. Dolayısıyla, günümüzde Putin’in yaptığı gibi, Rusya önceden ne yapacağını söyleyerek askeri ve siyasi adımlarını atıyor, o şekilde ilerliyor. Silah kullanmanın derecesini artırmayı, tırmanma stratejisine uygun olarak belirlemeyi yeğliyor. Amerikan tarafı ise Ruslar kadar açık ve şeffaf hareket etmiyor. ABD, eylemlerini hasmını şüpheye sevk etmek için "hesaplanmış bir belirsizlik" üzerine kurgulayarak yapıyor. Nükleer sis perdesinin arkasında kalmaya özen gösteriyor, Ruslar gibi elini göstermiyor.

Bu arada, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik bir nükleer saldırısı doğrudan ABD veya NATO güçlerini hedef almayacaktır. Ancak Ukrayna'daki çatışmayı destekleyen ülkelere doğrudan bir sinyal olacağı kesindir. Rusya'nın düşük tesirli (örneğin beş kilotondan az) bir nükleer silahı Kiev dışında konuşlanmış bir mekanize tugayının üzerinde patlatmasına dayalı bir senaryo akla gelebilir. Bu türden bir nükleer silah kullanım tekniği, silah dar bir alana tesir etmesi ve nükleer serpintinin o bölgede yaşayan canlılara uzun vadeli etki bırakmaması yönüyle önemlidir. Ayrıca Rusların yapabileceği nükleer saldırı, Ukrayna henüz bir NATO üyesi olmadığı için NATO'nun misilleme taarruzlarını devreye sokmasını gerektirecek ve/veya 5. Madde’yi işletecek acil bir durumun devreye sokulmasını gerektirmeyeceği düşünüyorum.

ABD hükümetinin Ukrayna’ya sağladığı büyük askeri yardıma rağmen, nükleer bir saldırı olması halinde Ukrayna’yı mutlaka savunma yönünde bir taahhüdü bulunmamaktadır. Dolayısıyla, eğer Ukrayna Ordusuna karşı Rusya nükleer silaha başvurursa, karşısında Amerikan nükleer silahlarını bulmasını gerektirecek bir durum söz konusu olmayacaktır. Bir başka deyişle, ABD şüphesiz New York'u Kiev'le takas etmek istemeyecektir. En azından Rus beklentisi, şahsi kanaatim de, bu yöndedir.

Bununla birlikte, Biden yönetiminin Avrupa'daki Amerikan askeri varlığını daha da artırması, Amerikan stratejik bombardıman uçaklarının Avrupa'ya daha fazla sayıda konuşlanması, nükleer tatbikat uçuşlarını gerçekleştirmesi söz konusu olabilir. Ancak Ukrayna'ya yapılacak sınırlı bir Rus nükleer saldırısının topyekûn bir nükleer savaş senaryosunun içine Batı dünyasını çekip çekmeyeceğini kestirmek bugünden mümkün değildir.

Soru şudur: Tahminlerin aksine 24 Şubat’ta Ukrayna’yı işgale yeltenebilen Putin, her şeye rağmen taktik nükleer silahları gerçekten kullanabilir mi? İhtimal dahilinde gözüküyor. Zira, Ukrayna’nın tarihi Rus toprağı olduğu iddiasıyla Rus Ordusunu Ukrayna topraklarına sokan bir Putin aklının, nükleer silah kullanmak için de kendisine bir gerekçe bulması zor olmayacaktır. Örneğin, “Ukrayna'nın kitle imha silahı geliştirmeye yönelik bir program yürüttüğünü” öne sürebilir. 

Ukrayna direnişinin bir an önce üstesinden gelme, NATO'yu bu ülkeye destek vermekten alıkoyma ve nihayetinde Rusya'nın geçmişteki ihtişamını geri kazanma hedeflerine ulaşabilmek arzusuyla, Putin, konvansiyonel silahlarla yapamadığı yıkımı nükleer silahlarla yaparak, Ukrayna Ordusunu dize getirmeyi aklına koyabilir. Eğer konvansiyonel seçenekleri tamamen başarısız olursa, siyasi hedefine ulaşmanın bir yolu olarak taktik nükleer silahlara başvurmayı son seçenek olarak devreye sokabilir. 

Bu olasılığın hayat bulması durumunda, NATO'ya karşı doğrudan bir saldırı olmadığı sürece, ABD Ordusunun Rus güçlerine karşı orantılı bir karşılık vermesi pek olası görünmüyor. Bunun yerine, ABD bir sonraki adımın ne olacağını belirlemek için müttefiklerine danışırken, diplomatik eylemleri ön plana çıkarmayı tercih edecektir diye düşünüyorum. 

Sonuç olarak, Rusların Ukrayna’da taktik nükleer silah kullanım olasılığını dünya liderlerinin göz ardı etmemesi gerekiyor. Rusya, askeri doktrini gereği konvansiyonel silahların yanında gerektiğinde nükleer silahlara da başvurabilecek bir savaş stratejisine sahiptir. Bu yönüyle Rusya’nın Ukrayna coğrafyasıyla sınırlı kalacak şekilde, taktik nükleer silahları kullanması, sadece bu ülke için değil, ABD ve Türkiye dahil tüm Batı dünyası için büyük bir tehdittir. Eğer Ruslara orantılı bir karşılık verilemezse, Rusya’nın nükleer caydırıcılığı bölge barışı için en büyük tehdit olarak ortaya çıkacak, tüm dengeleri bozacaktır. Böyle bir şeyin olması halinde, Türkiye’nin; bu senaryoyu göz önünde bulundurarak, nükleer caydırıcılığını tesis edecek askeri yeteneğini geliştirmek için adım atması elzem bir konu haline gelebilecektir. 

Dr. Hüseyin Fazla
Dr. Hüseyin Fazla
Tüm Makaleler

  • 07.10.2022
  • Süre : 5 dk
  • 1302 kez okundu

Google Ads