Site İçi Arama

analiz-ve-raporlar

Putin'in Ukrayna ile Askerî ve Batı Dünyası ile Finans Savaşı Ne Zaman Bitecek?

Finans alanındaki faaliyetler de harp alanı kadar önemlidir. Gerektiğinde bir harp karargahındaymış gibi, finans bürokrasisi tarafından devletin mali çıkarları korunur. Devletler, ticaretin likit varlıklarla finanse edildiği dönemlerden bugüne ekonomi alanında çıkarlarını maksimize etmek için rekabet içerisinde olmuşlardır. Tıpkı orduların sahip olduğu silahlar ve bu silahların, harp araç ve gereçlerinin özellikleri, menzilleri, insanlı ve insansız versiyonları olduğu gibi, günümüzde de finansal araçların durmaksızın bir devinim içinde olduğunu söyleyebiliriz.

Uluslararası ilişkilerde askeri güç kadar ekonomik güç de öne çıkan milli güç unsuru haline gelmiştir. Hatta günümüz dünyasında, ekonomik güç diğer tüm milli güç unsurlarının tetikleyicisi, biraz da katalizörü olduğu için, devletler adeta bir şirket gibi devlet mekanizmalarını işletme telaşına düşmüştür. Bu yönüyle, devletin ekonomik çıkarlarını korumak için tıpkı ordular gibi finansal araçların da korunması, bunun için özel ekiplerin oluşturulması bir zorunluluk haline gelmiştir.

Finans alanındaki faaliyetler de harp alanı kadar önemlidir. Gerektiğinde bir harp karargahındaymış gibi, finans bürokrasisi tarafından devletin mali çıkarları korunur. Devletler, ticaretin likit varlıklarla finanse edildiği dönemlerden bugüne ekonomi alanında çıkarlarını maksimize etmek için rekabet içerisinde olmuşlardır. Tıpkı orduların sahip olduğu silahlar ve bu silahların, harp araç ve gereçlerinin özellikleri, menzilleri, insanlı ve insansız versiyonları olduğu gibi, günümüzde de finansal araçların durmaksızın bir devinim içinde olduğunu söyleyebiliriz. Günümüz çağdaş devletleri, gerektiğinde bir ülkenin limanını abluka almak gibi askeri yaptırımlar yanında finans alanında da topyekûn veya seçili enstrümanlara yönelik yaptırımları devreye sokabilmektedirler.

Tüm dünyanın takip ettiği üzere, özellikle 2014 yılının Mart ayında Kırım’ı uluslararası hukuka aykırı bir şekilde işgal eden ve referandum ile kendi toprağı olarak ilen eden Rusya Federasyonu’na karşı Batı dünyası derhal Ukrayna’nın yanında olmuş, askeri güç kullanmak yerine Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik politikasını değiştirmeye zorlamak için finansal araçlarla yaptırımlarını devreye sokmuşlardır. Halen de Ruslara karşı ABD liderliğinde devreye sokulan yaptırımlar, 2022 yılındaki işgal teşebbüsüyle birlikte daha da ağırlaştırılmış versiyonuyla devem ettirilmektedir. Böylece modern devlet düzeninde finans alanında nasıl rekabet edildiğine de hep birlikte şahit oluyoruz.

Tabii ki Rusya küçük bir lokma değildir. Doğal kaynak zengini olan Rusya’ya uygulanacak yaptırımların çapı, kapsamı ve derinliği, şüphesiz bir İran veya Kuzey Kore gibi zayıf devletlere karşı devreye sokulan yaptırımlardan çok daha farklı olmak durumundadır. Ayrıca gerekçeler çok daha güçlü ve küresel ölçekte diğer devletler tarafından da kabul görmeli, en azından ‘Rusya bunu hak etmişti’ denmeliydi. Kırım’ın ilhakından sonra bu maksada hizmet eden en önemli olay, Malezya Hava Yollarına ait Boeing yapımı geniş gövde 777 yolcu uçağının Ukrayna’nın doğusunda Rus savunma silah sistemleri tarafından 32.000 feette uçarken ateş açılarak düşürülmesi, Batı için bardağı taşıran son damla olmuştu. 298 sivilin ölümü uluslararası toplumun hemen dikkatini çekti ve Ruslara karşı bir anlamda Kırım’dan daha büyük bir nefret ve cezalandırma hissinin oluşmasına sebebiyet verdi. Bunu çok iyi kullanan ABD ve AB; birlikte hareket ederek Rusya'yı "uluslararası yükümlülüklerine uymaya ve askeri güçlerini geri çekmeye, Ukrayna'nın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı göstermeye zorlamak" için bir yaptırım kampanyası başlattılar.

İlk başta sadece ABD tarafından uygulamaya konulan yaptırım paketi, Kırım'daki "Rus askeri müdahalesinden sorumlu olan kişi ve kuruluşların" seyahatlerinin yasaklanması ve mal varlıklarının dondurulması şeklinde dar kapsamlı tutuldu. Daha sonra seyahat yasakları, silah ambargoları, ihracat kontrolleri ve büyük Rus bankaları ve enerji şirketleri üzerindeki kısıtlamaları içerecek şekilde genişletildi. Avrupa Birliği, Avustralya ve Japonya da Amerikan yaptırımlarına destek verdi.

Bu yaptırımlarla birlikte düşen petrol fiyatları Rus ekonomisini sarstı ve Rusya'nın resesyona girmesine neden oldu. Ruble zayıfladı. Sonrasında ABD ve İngiltere; Rus bankalarının SWIFT (Society for Worldwide Interbank Financial Telecommunications) sistemine erişimine engel getirebileceklerini duyurdular. Bu tehdit o kadar ciddiydi ki Moskova bunu "savaş ilanına eşdeğer" gördü ve kendi ödeme sistemini geliştirme arayışına Kremlin’in yönelmesi sonucunu doğurdu. Bunun üzerine SWIFT sistemi kapsamındaki yaptırımlar devreye sokulması ertelendi.

2021 yılına gelindiğinde, Biden yönetimi, Putin rejimini kötü niyetli siber faaliyetler, Suriye'deki savaş suçları ve dünyanın dört bir yanındaki haydut devletlere destek verildiği gibi suçlamalarla, Rusya’ya karşı yaptırımları daha da genişletti. 2014 yılında, askeri terimlerle söylersek, düşük yoğunluklu savaş olarak başlatılan yaptırımlar zamanla tam saha finansal savaşa dönüştü.

Bu modern manadaki finansal savaşın Rusya ekonomisinin büyümesine ket vurulması ve hareket özgürlüğünün kısıtlanması gibi etkileri oldu. Bununla birlikte Moskova, Batı'nın en ciddi zarar verme çabalarını savuşturacak kadar güçlü araçlara, özellikle doğal gaz ve petrol gibi doğal zenginliklere ve dünyanın büyük bir kısmının ise bu fosil enerji kaynaklarına ihtiyacı (Avrupa ülkeleri dahil) devam ediyordu. Rusya’ya doğal kaynaklar üzerinden yapılan her türlü yaptırım ise dünya ekonomisine de zarar verecek boyutta olabiliyordu. Bu nedenle ABD ister istemez finansal savaşı yüksek yoğunluklu bir harbe dönüştüremedi.

Putin’in 24 Şubat 2022 tarihinde Ukrayna’yı işgal etmek için dört koldan saldırması, ABD ve AB ülkelerine beklenen fırsatı verdi. Finansal savaş artık yüksek yoğunluklu bir savaşa dönüştürülebilirdi. Nitekim öyle de oldu.

Rusya da büyük bir finans savaşına kendini hazırlayarak Ukrayna’ya askerlerini sokmuştu. Savaştan önce Rus merkez bankası 600 milyar dolar civarında bir rezerv seviyesine ulaşmıştı. Bu paranın yarısı ABD, AB, Birleşik Krallık ve Japonya'da tutuluyordu. Moskova bu rezervleri, Batı dünyasının olası yaptırımlarına karşı Rusya döviz piyasalarına müdahale etmek, rublenin değerini korumak ya da yabancı üreticilerden ihtiyaç duyduğu her şeyi, yaptırımlara rağmen kolaylıkla satın almak için kullanabilirdi. Ayrıca borç stokunu birçok ülkeye göre düşük tutan Moskova, gerektiğinde zorlanmadan dış borç bulabilirdi. 

Rusya, SWIFT sisteminden çıkarılması olasılığına karşı da bir tedbir geliştirmiş ve alternatif bir uluslararası ödeme sistemi olan SPFS (System for the Transfer of Financial Messages) yapılanmasını kurmuştu.

Kanaatimce Rusya, Ukrayna’da kısa süreli bir savaş öngörmüştü. Ukrayna yönetimini değiştirecek kadar baskıyı artırması, bu ülkenin doğudaki topraklarından bir kısmını Rus toprağı haline getirmesi Moskova için yeterli olabilirdi. Bu dönemde Batı dünyasının yaptırımların kapsamını genişletmesini de hesaplayan Kremlin, savaş nedeniyle fiyatı yükselecek fosil enerji kaynaklarının satışından elde edeceği yüksek gelir seviyesi ile finansal savaş nedeniyle uğrayacağı zararları ikame edebilirdi. Bu yaklaşıma uygun olarak hareket eden Kremlin, işgal teşebbüsüyle birlikte, Rusya’dan olası sermaye çıkışlarını kontrolü altına aldı. Yüksek faiz politikasıyla dövizi ülke sınırları dahilinde tutmayı başardı. Yüksek faiz, ruble sahiplerini milli para biriminde tutmaya teşvik etti. Zaten dövizi elden çıkarmak da zorlaştırıldığından, ruble büyük bir değer kaybına uğramadan ve ülkede döviz sıkıntısı yaşanmadan, Rus Ordusunun ihtiyaç duyduğu savaş ekonomisinin çarklarını Moskova döndürmeyi başardı. Ayrıca, Rus ihracatçıların döviz kazançlarının %80'ini rubleye çevirmelerini zorunlu kıldı, böylece rubleye olan talebi destekledi ve devletin dövize devamlı erişimini garanti altına aldı. (Halihazırda benzer tedbirlerin Türk ekonomi yönetimi tarafından da uygulanıyor olması, bir tesadüf mü acaba?)

Moskova bununla da yetinmedi. AB’nin doğal gaza ihtiyacının %40’ını Rusya’dan karşılıyor olmasını gündemine taşıdı. Avrupalıların ödemelerini ruble ile yapmalarını neredeyse zorunlu kıldı. Bu uygulamanın, yabancı müşterileri ruble almaya zorlayarak Rus para biriminin değerinin korunmasına katkı sağlanacağı hesaplandı. 

Bu arada işgal teşebbüsünün hemen ardından ABD, AB, İngiliz ve Japon yaptırımlarıyla, Rusya'nın yurtdışında tuttuğu 300 milyar dolarlık döviz rezervi donduruldu. Batılı ülkeler ayrıca Putin rejimiyle bağlantılı Rusların mal varlıklarına el koydular.

Savaşın başında birçok büyük Rus bankasının SWIFT ödeme sistemiyle bağlantısı kesildi. Bu durum söz konusu bankaların uluslararası ölçekte ödeme işlemlerine devam etmelerini zorlaştırdı. En büyük banka olan Sberbank başlangıçta bu kesintinin dışında tutuldu. Ancak Buça'daki vahşet sonrasında listeye dahil edildi. Uluslararası enerji piyasalarındaki önemi nedeniyle Gazprombank'a şimdilik yaptırım uygulanmıyor.

En son yaptırım ise, Rus petrolünün satışında tavan uygulaması getirildi. 4 Aralık 2022 tarihinde uluslararası petrol ticaret fiyatlarının çok altında bir etiket fiyatı, yani 60 dolarlık bir fiyat sınırı getirildi. İronik bir şekilde OPEC ve OPEC+ ülkelerinin bir araya gelerek 5 Ekim’de günlük petrol üretimini 2 milyon varil azaltma kararı almalarına Batı dünyası engel olamadı. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, ABD’nin itirazlarına ve tehditlerine rağmen, bir bakıma Rusya ile ortak bir petrol politikası izlemeye onay verdiler. Şimdilerde Suudi Arabistan’ın Rusya’dan petrol ithal ettiği ve piyasalara satışını gerçekleştirdiği konuşuluyor. Finansal savaş, küresel bir savaşa dönüşürken, Rusya, çok değişik araçlarla finansal direnişini sürdürmekte kararlı görünüyor.

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ne zaman biteceği belli değil. Çoğu değerlendirmede, 2023 baharından önce ateşkes sağlanması olası görülmüyor. Aynı şekilde finans savaşının da ne zaman sona ereceğini kimse bilmiyor. Askeri savaş ile finansal savaş artık kol kola gidiyor. Çoğu durumda küresel ekonomi zarar görmesine rağmen, yaptırımların devam ettirileceği anlaşılıyor. Kim önce pes edecek? Bunu ancak tarih söyleyebilir…

Dr. Hüseyin Fazla
Dr. Hüseyin Fazla
Tüm Makaleler

  • 13.12.2022
  • Süre : 6 dk
  • 1201 kez okundu

Google Ads