Site İçi Arama

analiz-ve-raporlar

Tayvan’da 13 Ocak’taki Seçimi DPP Kazandı. DPP’nin Seçimlerini Kazanması İhtimalini ‘Savaş’ Nedeni Olarak Gören Çin, 2024’te Tayvan’ı İşgal Eder mi?

13 Ocak'ta, Çin'in baskılarına rağmen, Washington'la yakın bağların korunması ve Başkan Tsai Ing-wen'in politikalarının devamlılığı üzerine kampanya yürüten mevcut başkan yardımcısı Lai, iki rakip partinin adayları karşısında ipi göğüsleyen aday oldu.

Türkiye Tayvan’ı Tanıyor mu?

Tayvan, Türkiye’den bakılınca uzak coğrafyadaki bir ülke. Birçoğumuz için Tayvan’daki seçim, seçim sonuçları pek önemli görünmeyebilir ancak artık küresel bir köy haline gelen dünyamızdaki her olay, bir şekilde Türkiye’yi de yakından ilgilendirir inancındayım.

Tayvanlı seçmenler 13 Ocak Cumartesi günü, iktidardaki Demokratik İlerleme Partisi'nin (DPP) adayı Lai Ching-te’yi ülkenin yeni başkanı seçerek üst üste üçüncü kez DPP’nin de kazanmasını sağladılar. Washington'la yakın bağların korunması ve Başkan Tsai Ing-wen'in politikalarının devamlılığı üzerine kampanya yürüten mevcut başkan yardımcısı Lai, iki rakip partinin adayları karşısında ipi göğüsleyen aday oldu. Pekin'in DPP'nin zaferinin Tayvan Boğazı'nda barışı tehdit edeceği yönündeki çağrılarına rağmen, Tayvanlılar DPP’yi ve son sekiz yıldır Tayvan'ın başkan yardımcılığını yürüten Lai Ching-te'yi desteklemekten çekinmediler. 

1949 yılında Çin’deki komünistler ve milliyetçiler arasında çıkan iç savaş sonucunda milliyetçi blok Çin anakarasını terk ederek Tayvan’da Çin Cumhuriyeti’ni ilan etmiş, Pekin yönetimi ise Tayvan’ı kendi hakimiyetindeki bir ada olarak görmeye devam etmiştir. 1971 yılına kadar Birleşmiş Milletler’de Çin’i anakaradaki Çin Halk Cumhuriyeti değil, Tayvan’daki Çin Cumhuriyeti temsil etmiştir. 1971 yılında ise BM, Çin temsilcisi olarak Çin Halk Cumhuriyeti’ni tanımaya başlamıştır. 

Pekin ve Taipei esnek bir “tek Çin” politikasına sahiptirler. Birbirlerini hiç resmen tanımamalarına rağmen ikili ilişkilerine, özellikle ticari alanda devam etmektedirler. Bu çerçevede, her iki tarafın da karşı tarafla ilişkileri yürütmek için özel kurumları vardır.

Bu kapsamda Türkiye, Tayvan’ı resmi olarak tanımayan ülkeler arasındadır. Öte yandan dünyadaki pek çok ülke gibi Türkiye de Tayvan’la ticari ve kültürel diyaloğunu sürdürmektedir. Tayvan’daki ticari işlemler, Taipei’deki Türk Ticaret Ofisi aracılığıyla yapılmakta; elçilik işlemleri ise, Singapur Büyükelçiliği ve Hong Kong Başkonsolosluğu kanalıyla yürütülmektedir. 

Taipei’deki Türk temsilciliği olan Dışişleri Bakanlığımıza bağlı Taipei Türk Ticaret Ofisi, ekonomik, ticari, kültürel ve turizm ilişkilerini geliştirmek amacıyla 1993 yılında faaliyete geçmiştir. Tayvan ise Türkiye’de Tayvan Dış Ticareti Geliştirme Konseyi (TAITRA) bünyesindeki Tayvan Ticaret Merkezi (İstanbul) ve Taipei Ekonomik ve Kültürel Misyonu (Ankara) ile temsil edilmektedir.

Tayvan Seçim Sonucu, Çin-Tayvan İlişkisini Nasıl Etkiler?

Pekin'in öfkesini üzerine çeken DPP liderliğindeki Tayvan’ı zorlu bir dönemin beklediğine dair değerlendirmeler, Lai’nin başkan seçilmesinin belli olduğu dün akşam saatlerinden itibaren bolca yapılıyor. Çin, Tayvan’ın DPP ile devam edeceğini öngörmüş olmalı ki, geçtiğimiz yıl biterken, 21 Aralık’ta iki ‘ülke’ arasında 2010 yılında imzalanan Boğazlar Arası Ekonomik İşbirliği Çerçeve Anlaşması ile Tayvan'ın Çin'e yaptığı bazı ihracatlara tanınan tercihli tarife koşullarını yakında sona erdireceğini tek taraflı olarak ilan etmişti. Bundan özellikle Tayvan’ın kimya sanayisinin etkilenmesi bekleniyor. Seçim öncesinde Taipei; Pekin'in bu hesaplı çıkışını, "tipik bir ekonomik zorlama" olarak nitelendirmekte gecikmemişti. 

Tayvan'a yönelik siyasi motivasyonlu ekonomik baskılar elbette yeni değil. Pekin; Tayvan'daki siyasi iklimi şekillendirmek ve hoşnutsuzluğunu açıkça göstermek amacıyla belirli Tayvanlı işletmelere ve sektörlere karşı ekonomik cezalar uygulamaktan çekinmeyen bir siyaset izliyor. Örneğin 2004 yılında Tayvan’ın büyük holdinglerinden biri olan Chi Mei (ince film transistörlü ekranlar üretmesiyle tanınan bir şirket), DPP’ye destek verdiği gerekçesiyle bazı yaptırımlara tabi tutulmuştu. Yine 2016 sonlarında Tayvanlı restoran zinciri Hai Bawang da DPP yönetimi ile iş ilişkilerine sahip olması nedeniyle, Çin'de yayılmasını engelleyici bir dizi mali yaptırımları tabi tutulmuştu. Ancak şimdi 13 Ocak seçimleri öncesinde açıklanan gümrük vergisi imtiyazlarının sona erdirilmesi adımı, açıkça Tayvan seçmenlerini etkileme amacını güttüğü iddia ediliyordu. Çin; Asya-Pasifik bölgesinde ABD'yi izlediği Tayvan politikasıyla tüm bölgeyi istikrarsızlaştırmakla suçluyor. Bunun bir uzantısı olarak seçim öncesinde, iktidardaki Amerikan yanlısı bir görüntü veren DPP’ye verilecek oyların kaçınılmaz olarak iki ülkeyi savaşa götüreceği yönünde propaganda yapmaktan çekinmemişti. Çin, dönemin ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'nin 2022 ziyaretinin ardından Halk Kurtuluş Ordusu Donanması'nın Tayvan Boğazı'nda gerçekleştirdiği askeri tatbikatları, ABD ve DPP'nin Tayvan'daki statükoya meydan okumasının kaçınılmaz bir sonucu olduğunu vurgulamıştı. 

Bu propagandanın etkisiyle olsa gerek, Milliyetçi Kuomintang'ın (KMT) adayı Hou Yu-ih, oylamayı "savaş ve barış" arasında bir seçim olarak tasvir etmişti. DPP'nin ABD ile bağlarını derinleştirmesinin, ABD’ye güvenerek bağımsızlık yolunda ilerlemek istemesinin Tayvan’ı Çin ile çatışma noktasına getireceğini iddia etmiş ve Tayvanlılardan ‘barış’ için oy kullanmalarını istemişti. Yine ülke genelinde yüksek konut maliyeti, düşük ücretler ve yüksek enflasyon oranlarına rağmen Tayvanlılar, Pekin’in beklediği bir sonucun sandıktan çıkmasına izin vermediler. 

Çin'in önemli müdahalelerine rağmen iktidardaki DPP; Lai ile üçüncü başkanlık dönemini kazanmış oldu. Yeni Başkan Lai’nin oyların yüzde 40'ını alarak seçimi kazanması bir başarı olsa da meclis çoğunluğu için bu oran yetmiyor. Muhalefet partileri KMT ve TPP'nin toplam oyları neredeyse yüzde 60'a ulaştı. Bu durum, Tayvan'daki seçmenlerin çoğunun fiili bağımsızlık ve özgürlüklerine değer verdiğini ancak Çin ile gerginliğin azalmasını istediklerini gösteriyor. 

Seçim sonuçları Tayvan Boğazı'ndaki krizin devam edeceğine, taraflar arasındaki çözüme ilişkin görüşmelerin yapılmayacağı dört yıl daha yaşanacağına, bu nedenle de Çin'in daha tehditkâr askeri manevralarla Tayvan Adası etrafında güç gösterilerini sürdüreceğine işaret ediyor. Bu doğrultuda Pekin'in Tayvan hükümetini olmasa da Tayvanlı işletmeleri zorlamak için ekonomik araçları kullanmaya devam edeceğine ilişkin değerlendirmeler yapılıyor.

Hem Lai'yi hem de yeni başkan yardımcısı seçilen Hsiao'yu "ayrılıkçı ikili" olarak etiketleyen Çin, Pekin'in Tayvan üzerinde yeni yaptırımlar uygulamak suretiyle, adayı kıskaç altına alması bekleniyor. Ancak, Çin lideri Xi Jinping'in en büyük sorunu Tayvan değil. Çin bugünlerde ekonomik durgunlukla boğuşmaya başladı. Çin keskin bir ekonomik yavaşlama yaşarken, Tayvan, özellikle yarı iletken üretiminde elde ettiği başarıyla artık küresel bir ekonomik güç haline geldi. Tayvan, dünya çapında yarı iletken çiplerin yüzde 63'ünü ve teknolojisi daha yüksek gelişmiş çiplerin yüzde 73'ünü üretiyor. Artık Tayvan bu yönüyle küresel ticaretin hayati bir parçası oldu. Resmen tanımasalar da, Türkiye dahil pek çok ülke, artan bir şekilde Tayvan’ı bir ticaret ortağı olarak görüyor. 

Şi, bu yılki yeni yıl konuşmasının merkezine ‘ulusal canlanma’ temasını yerleştirmişti. Bu şartlar altında Pekin’in Taipei ile ekonomik ilişkilerinin canlı tutulmasının önemli olduğunu değerlendiriyorum. Bu nedenle Çin’in Tayvan’a deniz ablukası uygulama seçeneğini devreye sokmasını beklemiyorum. Ancak yine de Çin buna yeltenirse, Tayvan'ın dış ticareti kısmen sekteye uğrayabilir, Tayvan çıkışlı malların fiyatları üzerinde gözle görülür bir artış yaşanabilir. Bu durumun da haliyle küresel ekonomiye, pandemi döneminde olduğu kadar olmasa da yarı iletkenler ve bağlısı ürünler yönüyle olumsuz etkileri olabilir.

Sonuç

Pandemiyle birlikte yavaşlayan küresel ekonomi; 2022 yılında başlayan Rusya-Ukrayna Savaşının etkisiyle tamamen toparlanma fırsatı bulamamıştı. Yine aynı yıl Uzakdoğu’da Çin-Tayvan gerginliğinin yaşanması ve bunun Pasifik’te Çin-ABD çekişmesinin ön deneme tahtası olarak görülmesi neticesinde, dünyanın en büyük iki ekonomisi arasında ticari alanda da suların ısınması sonucunu doğurmuştu. Sonrasında Çin’in öncülüğünde Tahran-Riyad ekseninde 10 Mart 2023 tarihinde gerçekleşen yakınlaşma ve Ortadoğu’da Suudi Arabistan dahil petrol üreticisi ülkelerin Rusya’nın beklentilerini karşılayan bir petrol ve doğalgaz fiyat politikasını benimsemeleri, ABD liderliğindeki Batı ülkelerinin Hindistan çıkışlı IMEC’i Çin çıkışlı Kuşak Yol Projesinin alternatifi olarak devreye sokmalarıyla cevabını bulmuştu. Bu durumun Çin’in ekonomisini ve küresel etkisini zayıflatacağı yönünde değerlendirmeler yapılırken, 7 Ekim 2023 Hamas saldırısıyla birlikte başlayan İsrail’in Gazze’ye yönelik ‘cezalandırma operasyonu’ tüm dünyanın gözü önünde devam ediyor.

2024 yılının bu ilk günlerinde artan küresel jeopolitik riskler ve devam eden savaşlar bir arada ele alındığında, Dünya Bankası'nın daha önce açıkladığı 2024 yılında küresel ekonominin yüzde 2,4 oranında büyüyeceği yönündeki son tahmini için aşağı yönlü risklere davetiye çıkarmıştır. Bu çerçevede, Tayvan’da seçimleri Çin’in istemediği bir şekilde tekrar Lai liderliğindeki DPP’nin kazanması, iki ülke arasındaki gerilimi artırması yanında küresel ekonomiye de olumsuz yansımaları olması bekleniyor. 

Kaynakça

Lev Nachman, Wen-Ti Sung, “Why Beijing’s latest pre-election attempt to coerce Taiwanese voters could backfire”, New Atlanticist, 3 Ocak 2024, https://www.atlanticcouncil.org/blogs/new-atlanticist/why-beijings-latest-pre-election-attempt-to-coerce-taiwanese-voters-could-backfire/

Ankara Ticaret Odası (ATO) Tayvan Bilgi Notu, https://www.atonet.org.tr/Uploads/Birimler/Internet/Alt%20Tanıtım/2020-08-20-Ülke%20Raporları/Tayvan.pdf

Dr. Hüseyin Fazla
Dr. Hüseyin Fazla
Tüm Makaleler

  • 14.01.2024
  • Süre : 4 dk
  • 2233 kez okundu

Google Ads