Site İçi Arama

analiz-ve-raporlar

Türk Silahlı Kuvvetlerinin Üniformasız Kahramanları

TSK’da görev yapan sivil memurlar; Subay ve Astsubay mevcudunun yeterli seviyede olmadığı alanlarda, bilhassa da süreklilik isteyen, kurumsal hafızanın yıllar içinde oluşması gereken kadrolarda, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerine göre çalışmaktadırlar.

TSK Subay, Astsubay, Uzman Çavuş, Er/Erbaş ve SİVİL MEMURLARI ile Büyük Bir Ailedir. Yazımın başlığından da anlaşılacağı üzere TSK’nın Üniformasız Kahramanları, TSK Ailesinin vazgeçilmez bir parçası olarak Ordu içinde çeşitli görev ve fonksiyonları yerine getiren, getirmekte olan yaklaşık 30.000 kişilik mevcuduyla Sivil Memurlarımızdır. Bakmayın ‘sivil memur’ olduklarına, çoğunluğu ‘askerî üniforma’ giyen birçok askerden bile daha asker olan bir anlayışa, kurumsal kültüre sahiptir.
TSK’da görev yapan sivil memurlar nihayetinde bir devlet memuru sayılıyorlar. Devlet Memurlarına ilişkine bir düzenleme olan 657 Sayılı Kanun’daki tanıma baktığımızda; “mevcut kuruluş biçimine bakılmaksızın, devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerince genel idare esaslarına göre yürütülen, asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile görevlendirilenler, bu kanun uygulanmasında memur sayılırlar” şeklinde bir memur tanımı mevzuatımızda yer almaktadır.

657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre devlet memuru olmak isteyenler resmî gazetede yayımlanan esaslar çerçevesinde öncelikle Kamu Personeli Seçme Sınavına (KPSS) girmek ve bir kurumda çalışabilmek için geçilmesi gereken not barajını aşmak zorundadırlar. Ancak TSK’da görev yapacak devlet memurları için KPSS yanında TSK’nın belirlediği özel şartların da yerine getirilmesi, karşılanması ihtiyacı bulunmaktadır.

TSK’da görev yapan sivil memurlar; Subay ve Astsubay mevcudunun yeterli seviyede olmadığı alanlarda, bilhassa da süreklilik isteyen, kurumsal hafızanın yıllar içinde oluşması gereken kadrolarda, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerine göre çalışmaktadırlar.

Sivil Memurlar Subay ve Astsubay mevcudunun yeterli seviyede olmadığı veya sivil memur olmasında yarar görülen kadrolarda çalışmaktadırlar. TSK’nın hemen hemen tüm sınıf / branşlarında rütbeli personelle birlikte, omuz omuza görev yapmaktadırlar.

Şurası çok ilginçtir: TSK’da görev yapan memurlar, Devlet memurları kanununun 233’üncü maddesine göre, askerlerin uymak zorunda oldukları İç Hizmet Kanunu ile Askeri Ceza Kanunu’na da uymak zorundadırlar. Sivil memurlar kanun kapsamında adeta üniformasız askerler olarak görülmekte, kendilerinden bir bakıma asker gibi askeri kurum ve kuruluşlarda, karargahlarda ve birliklerde çalışmaları, görev yapmaları beklenmektedir.

Normal devlet memurlarının haftalık çalışma saatlerinin süresi, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 99’uncu maddesinde 40 saat olarak belirtilmesine rağmen aynı kanunun 232’nci maddesinde de bu maddenin TSK’da uygulanmayacağı açıkça yer almıştır. Bu muafiyet nedeniyle TSK’da görev yapan sivil memurlar; askerî personel gibi, mesai mefhumu gözetmeksizin, o gün bitmesi gereken işin bitimine kadar mesaide kalmak, gerektiğinde hafta sonu tatilinde de çalışmak zorundadırlar.

TSK’daki sivil memurlar kendi istekleri dışında görev yaptıkları birliklerden tayin olmazlar. Söz konusu bu durum sivil memurların görev yaptıkları birliklerin kurumsal hafızası olma misyonunu yüklenmelerini ve dolayısıyla birliklerin vazgeçilmez bir üyesi olmalarını sağlamaktadır.
Kurumsal hafıza bir kurumun geçmişten bugüne kadar sahip olduğu tüm veri ve bilgilerin saklanması ve gerektiğinde tekrar kullanılabilmesi demektir. Ne kadar teknoloji çağındayız, her şey dijital olarak saklanılmakta desek de en güçlü bilgi kaynağı yine insan olmaya devam etmektedir.

Onun için TSK’nın vazgeçilmezi sivil memurların her biri görev yaptıkları birliklerin, kurum ve kuruluşların, karargahların bir bakıma kurumsal hafızası, bilgi kaynağı, geçmişten günümüze tarihçesi olarak bilinirler. Askerler değişir, birinin yerine diğeri tayin olur, neredeyse her yıl birlik komutanları değişir, şube müdürleri başka yerlere gidebilir ama sivil memurlar hep aynı masada kalmaya devam ederler. Dolayısıyla o birliğe, karargâha yeni katılan askerler için orada işlerin nasıl yürütüldüğü, geçmiş yıllarda konuların nasıl ele alındığı, bir evrakın nerede bulunabileceği gibi hususlarda ilk başvuru kaynağı, orada geçmişin bekçisi gibi durmakta olan sivil memurlar olmaktadır.

Bu gerçekleri belirttikten sonra, TSK’nın can damarlarından biri olan sivil memurluk müessesesinin bazı sorunlarına dikkatinizi çekmek istiyorum. 

Sosyal Tesislerden Yararlanma Hakkının Tanınması: 

Asker olmayan, şüphesiz olmaları da gerekmeyen ancak TSK’da görev yapmaları bir ihtiyaç olan bu gizli askerler, normal askerlerin faydalandığı bazı sosyal hakların dışında bırakılmaktadır. Belki artık birçoğu bunu sorun etmese de, kışlalarda ve tüm askeri birliklerde TSK Ailesiyle birlikte görev yapmakta olan, bu ailenin vazgeçilmez bir parçası olan sivil memurlar sosyal tesislerde de (orduevi, kamp vb.) ailenin vazgeçilmez bir parçası olduklarını hissetmek istiyorlar. 

Silah Taşıma Ruhsatı Verilmesi: 

TSK’da görev yapan sivil memurlar; diğer kamu hizmetlerini yapan devlet memurları ile kıyaslandığında farklı kanunlara, çalışma saatlerine, askeri disiplin ve hiyerarşiye uymak zorunda oldukları gibi diğer devlet memurlarına göre bulundukları konum itibariyle güvenlik açısından da daha fazla risk altındadırlar.

Bu kapsamda; TSK’da görev yapan sivil memurların diğer devlet memurlarından farklı olarak hak, hukuk ve adalet içerisinde özlük haklarında ve sosyal yaşam alanlarında TSK’da bir bütünün parçası olmak istemeleri de gayet doğaldır.

TSK personeli sivil memurlar da TSK’nın tüm aile fertleri gibi terör örgütlerinin kaçınılmaz hedefidir. Hiç kimse ne TSK Aile fertlerinin ne de hiçbir canlının terör örgütlerinin hedefi olmasını istemez. Sevindirici olan şudur ki şehitlik ve gazilik makamının rütbe ve statü ayrımı yapmadığını bilmekteyiz. TSK’da çalışan sivil memurların da terör olaylarına karşı kendilerini daha iyi koruyabilmeleri amacıyla bölge/iş vb. konulara yönelik yapılacak bir değerlendirme sonucunda silah taşıma ruhsatına sahip olmalarının uygun olacağını değerlendirmekteyim.

Diğer Hususlar:

TSK Ailesinin bir üyesi olan Sivil Memurların TSK’daki mesleki yaşamını incelediğimizde;
•    Kariyer planlamalarının bulunmadığını, 
•    Kendi sorunlarının çözüm makamı olan sivil memur şube müdürü makamının kariyer planlamasında yer almadığını,
•    Aldıkları akademik eğitim ile askeri hiyerarşide bulundukları konumun uyuşmadığını,
•    Ne kadar başarılı olunursa olunsun bulundukları mevkide ilerleme imkanlarının çok sınırlı olduğunu ve yerinde saydıklarını,
•    Askeri kanun, disiplin ve hiyerarşiye bağlı olmalarına rağmen askeri personele verilen hiçbir tazminat, yıpranma vb. haklardan yararlanamadıklarını, 
•    Yaşadıkları sıkıntılardan dolayı aidiyet duygularının zayıfladığını ve aile de öz evlat olarak hissetmek istediklerini vb. biliyoruz. 

Değerlendirme

TSK Ailesinin içerisinde her sınıf arasında özlük haklarına yönelik benzer münferit hadiseler yaşanabilmekte, bazen tartışmalar bir statü veya sınıf çatışmasına dönüşebilmektedir. Ancak günün sonunda “kol kırılır yen içinde kalır” misali dışarıya yaşanılan sorunlar yansıtılmadan, TSK’nın şeref ve haysiyetine zarar vermeyecek şekilde durum idare edilme yoluna gidilmektedir.

TSK Ailesini meydana getiren tüm unsurların özlük hakları; hak, hukuk ve adalet gözetilerek tüm askeri (subay, astsubay, uzman çavuş, sivil memur) statülere dengeli bir şekilde verildiğinde, dahili ve harici meydana gelmesi muhtemel hiçbir sarsıntı bu kemikleşmiş, çelikleşmiş yüce Türk Milletinin temsili birlikteliğini, Ordu’nun birlik ve beraberliğini asla bozamaz.

Sivil memurlara yönelik yapılacak olan düzenlemelerin kuruma aidiyet duygusunu ve göreve motivasyonu artıracağı kıymetlendirilmektedir.

TSK’yı açık denizde ilerleyen bir gemiye, TSK Ailesini geminin mürettebatına benzettiğimizde gemideki herkese ihtiyaç vardır ve hepsine hiyerarşik bir yapı içerisinde gereken dengeli bir yaklaşımla yaptıkları göreve karşılık gelen ödemeler, sosyal haklar ve yardımlar, meslekî eğitimler vb. verilmek durumundadır. Bazı konularda TSK içinde personel arasında ayrım yapılması mümkün değildir. Doğru da değildir. 

Sonuç 

Kanunlar o günün şartlarına, yaşanılan olaylara, toplumun yargılarına ve ihtiyaçlarına göre hazırlanır ve toplumun yaşamsal sürecine dahil edilir. Devlet memurları kanunundaki TSK’da görev yapan sivil memurlar için yer alan maddelerin ruhu geçmişteki düşüncelere uygun olarak yazılmış olabilir. Ancak çağ değişiyor, insanların beklentileri farklılaşıyor. Kuramlar, askeri birlikler çağın gereklerine göre bir dönüşümden geçiyor. Dolayısıyla TSK’daki sivil memurları içeren kanun maddeleri ve bunun doğrultusunda kurumsal kültür de değişmek durumundadır. Toplumda veya kurumlarda geçmişte uygulamaya geçirilen birçok kanun ve yönetmelik zaman içerisinde işlevselliğini yitirmiş veya yaşanılan olaylar karşısında güncelleme ihtiyacı doğmuştur. Birçok kanun ve yönetmelik için kısa veya uzun zaman içerisinde toplumun ihtiyaçları doğrultusunda mutlaka revizyon ihtiyacı doğar çünkü kanun ve yönetmelikler de doğar, büyür ve belirli bir sürecin sonunda her canlı gibi ölürler.

Yaptığım araştırma ve değerlendirmelere göre TSK’daki sivil memurların ekseriyetinde durumlarını, sosyal haklarını iyileştirici adımların atılacağı yönünde bir beklenti mevcuttur. Ülkemizin bulunmuş olduğu coğrafyanın bekasının TSK’nın tüm unsurlarının tek vücut olarak algılanması, moral, motivasyonun artırılması ve aile kavramının güçlendirilmesi için hak, hukuk ve adalet arayışlarının Adalet Mülkün Temelidir düsturu ile sivil memurları da kapsayacak şekilde yapılmasının, sivil memurların dile getirmeye çalıştığı tüm sıkıntılara çözüm olacağını değerlendiriyorum.

Araştırmacı Yazar Serkan BÖLÜKLER
Araştırmacı Yazar Serkan BÖLÜKLER
Tüm Makaleler

  • 28.11.2024
  • Süre : 5 dk
  • 434 kez okundu

Google Ads