Site İçi Arama

analiz-ve-raporlar

Ukrayna’ya F-16’lar Ne Zaman Teslim Ediliyor? F-16’lar Savaşın Kaderini Değiştirebilir mi?

Devam etmekte olan Rusya-Ukrayna Savaşında, gelinen noktada Ukrayna; hava savunma ihtiyaçları çerçevesinde F-16 uçaklarına ihtiyacı olduğunu belirtiyor. Başkan Zelensky’nin bu ihtiyacı birçok kez dile getirdi. Başlangıçta bu talebe sıcak bakmayan ABD, özellikle Danimarka, Hollanda gibi ülkelerin envanter dışına çıkaracağı F-16’ların Ukrayna’ya verilmesine geçenlerde yeşil ışık yaktı. Bugünlerde, bu uçakları kullanacak personelin eğitimi, uçakların desteklenmesi için bir çözüm geliştirilmeye çalışılıyor.

ABD’nin Ukrayna’ya Verilecek F-16’lar için Üçüncü Taraf Sözleşmesinde Esneklik Göstermesi

F-16 uçaklarının üreticisi Lockheed Martin bir ABD firması olduğu için, herhangi bir şekilde elindeki ‘eskiyen’ F-16’ları başka bir ülkeye satmak/hibe etmek isteyen bir ülke, bunun için öncelikle ABD ile el sıkışması gerekiyor. Zira, ABD’den uçakların satın alınması öncesinde yapılan ikili antlaşmalar gereği, taraflar arasında aynı zamanda üçüncü taraf sözleşmesi (Third Party Agreement) denen bir antlaşmaya da imza atılıyor. Esasında bu tür bir sözleşme, sadece ABD tarafından dikte ettirilen bir durum değildir. Bir malın orijinal üreticisi her ülke tarafından gerektiğinde öne sürülen bir durumdur. Özellikle savunma sanayisi üreticileri arasında yaygın bir uygulamadır. Bu kapsamda, üçüncü taraf sözleşmesi, iki taraf arasında geçerli sözleşmeye eklenen bir üçüncü tarafı göz önüne alan yeni bir sözleşme durumunu ifade eder. Dolayısıyla bu üçüncü tarafla, orijinal üretici/satıcının rızası olmadan bir antlaşmaya varmak, birinci tarafın ürettiği malı ikinci tarafın üçüncü tarafa satması hukuken mümkün değildir. Görünen, görünmeyen yaptırımları vardır.

Buna örnek olarak, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) üretimi T-129 Atak helikopterlerinin ABD izni alınarak başka bir ülke satılması gösterilebilir. Bu çerçevede, ABD üretimi motorlar (LHTEC) kullanan T-129 taarruz helikopterlerinin ABD tarafından uygulanmakta olan Uluslararası Silahlanma Trafiği Yönetmeliği (International Traffic in Arms Regulations-ITAR) mevzuatı gereği, örneğin motor teknik verilerinin korunması gerekçesi adına, Pakistan’a T-129 helikopterlerinin yıllardır satışı mümkün olamamıştır. Üçüncü taraf sözleşmeleri buna izin vermemekte, ihracat kısıtlaması, Türkiye’nin zararına olacak şekilde devam etmektedir. Öte yandan ABD, aynı helikopterlerin Filipinler’e satışına izin verdiğinden, TUSAŞ Filipinler’e T-129 Atak ihracatını gerçekleştirebildi.

Devam etmekte olan Rusya-Ukrayna Savaşında, gelinen noktada Ukrayna; hava savunma ihtiyaçları çerçevesinde F-16 uçaklarına ihtiyacı olduğunu belirtiyor. Başkan Zelensky’nin bu ihtiyacı birçok kez dile getirdi. Başlangıçta bu talebe sıcak bakmayan ABD, özellikle Danimarka, Hollanda gibi ülkelerin envanter dışına çıkaracağı F-16’ların Ukrayna’ya verilmesine geçenlerde yeşil ışık yaktı. Bu izni, savaşa yönelik genel destek politikasının bir parçası olarak gerekli gördüğünü düşünüyorum. 

Avrupalı F-16 kullanıcısı ülkelerin sahibi oldukları F-16’ların Ukrayna’ya teslimatının önündeki engellerden biri olan ABD'nin orijinal üretici (OEM-Original Equipment Manufacturer) ülke olarak gereken izni verdiğini açıklaması önemliydi. ABD yönetimi şimdilik sadece Hollanda ve Danimarka'nın elindeki uçakların Ukrayna’ya satışına onay verdi ama tüm EPAF (Europian Participant Air Forces) üyesi 11 ülkede de başka ülkelere F-16’larını satma yönünde bir beklentinin olduğu biliniyor. Zira EPAF ülkeleri, envanterlerinde tuttukları F-16'ları değerlendirmek istiyorlar. Aksi takdirde, bu uçakları ‘F-16 mezarlığına’ göndermek zorunda kalacaklar ki bu onların en son istediği şey. Romanya, 2016-2021 arasında ise Portekiz'den 17 adet ikinci el F-16 A/B savaş uçağı tedarik etmişti. Norveç’le Romanya arasında da benzer bir antlaşma imzalanmıştı. Bu antlaşma nedeniyle, Norveç elindeki uçakları Romanya’ya vereceğini, Ukrayna’ya veremeyeceğini açıklamıştı. Bu arada Amerikan Draken firmasına Norveç’a ait 12 adet F-16’nın satışı geçtiğimiz Mayıs ayı içerisinde taraflar arasında karara bağlanmıştı. Son gelişmeler ışığında Danimarka’nın Arjantin’e F-16 A/B satışı yapmasına ABD’nin büyük olasılıkla çok yakında izin vereceği konuşuluyor.

Geçtiğimiz pazar günü Danimarka ve Hollanda’ya resmi ziyaretler gerçekleştiren Ukrayna Başkanı Zelensky, iki ülke ile F-16’ların transferi konusunda anlaştıklarını Twitter (X) üzerinden açıkladı. Buna göre Ukrayna, Hollanda’dan 42 adet ve Danimarka’dan 19 adet olmak üzere, toplamda 61 adet F-16A/B teslim almayı planlıyor. Danimarka ilk 6 uçaklık F-16 paketini önümüzdeki yılın ilk aylarında Ukrayna’ya teslim etmeyi planlıyor. Bu kapsamda konunun uzmanları, anılan uçakların teslimatının 18-24 ayı bulacağına söylüyorlar. Bu görüşe ben de katılıyorum. Tamamı için daha uzun bir süreye bile ihtiyaç duyulabilir.

ABD’nin F-16 kararı ve arkasından gelen toplam 61 uçaklık Hollanda-Danimarka paketinin neredeyse kesinlik kazanması, Ukrayna yönetimini rahatlatan bir karar oldu. Bununla birlikte halen aşağıdaki paragraflarda anlattığım bazı olası sorunlar ve bunlara yönelik çözüm arayışları devam ediyor. Ukrayna’ya F-16’ların transferi bağlamında, birbiriyle bağlantılı sayısız sorun sahası ortaya çıktı, çıkıyor.

Ukrayna’ya Verilecek F-16’ların Bakım İdamesini Kim ve Nasıl Yapacak?

Bu sorunlardan ilki, F-16 savaş uçakları Ukrayna’ya teslim edildikten, Ukrayna Hava Kuvvetlerinin envanterine girdikten sonra bakım, idame ve onarımlarını kim yapacağının kesinlik kazanamamasıdır. Bilindiği üzere, her ne kadar F-16 dördüncü nesil olsa da esasında karmaşık yapısı olan modern bir savaş uçağıdır. Ukrayna’ya gönderilmesi planlanan Avrupa ülkelerinin elindeki F-16’ların gövde saatleri muhtemel neredeyse dolmak üzeredir. Dolayısıyla uçakların gövdelerinin oldukça eski olacağı, yapısal iyileştirmeye tabi tutulan F-16’lara veya yeni üretim F-16V’lere göre gövde yönüyle arıza çıkarma olasılığının oldukça yüksek olacağı beklenmelidir. F-16’ları uçar halde tutabilmek için yetişmiş uçak bakım personeline, teknisyenlere ihtiyaç olacaktır. Yüksek ehliyet seviyesine sahip uçak bakım teknisyenlerinin yetiştirilmeleri ve sonrasında sahada tecrübe kazanabilmeleri için normalde 5-10 yıla ihtiyaç duyulur. Dolayısıyla F-16 bakım personelinin kısa süre zarfında, adeta boyacı küpüne batırıp çıkarırcasına yetiştirilebilmesi olasılığı bulunmamaktadır. Bu tür eğitimler zamana yayılması gereken, aceleye getirilmemesi gereken eğitimler arasında yer alır. Ukraynalı personelin savaşta kullanılacak F-16’ların operasyonlarına bakım yönüyle destek vermeleri, birkaç aylık kısa süreli bir kullanıcı eğitimiyle mümkün olabilir mi? Şüphesiz hayır!

Gerçekte, normal şartlarda F-16 veya benzeri bir savaş uçağını satın alan ülkelerin pilotlarına ve uçak bakım personeline kullanıcı eğitimlerini veren ABD'nin, şimdi Ukrayna için de bu eğitimleri vermesi beklenir. Yabancı askeri satış (Foreign Military Sales-FMS) antlaşmaları bunu gerektirir. Ancak bu eğitimler önceden planlanan, aylar-yıllar içinde planlı bir süreç doğrultusunda gerçekleştirilen tipte harbe hazırlık eğitimleridir. Bu tür bir eğitim takvimi, kısa vadede Ukraynalı pilotlar için geçerli olsa da bakım personeli için pek olası gözükmemektedir. En azından Ukraynalı uçak bakım personeli eğitimlerini tamamlayıp, kıtada yeterince tecrübe kazanıncaya kadar, Ukrayna Hava Kuvvetlerinin savaşta kullanacağı F-16’ların bakım idamelerinin sivil taşeron veya yüklenici firmalar üzerinden karşılanması, akla yatkın en olası çözüm olarak karşımıza çıkmaktadır. 

F-16 Üslerinin Ruslar Tarafından Vurulması Halinde Yabancı Personelin Zarar Görme Olasılığı

Bu arada, F-16’ların konuşlandırılacağı hava üssü, açık bir Rus hedefi haline gelecektir. Rus seyir ve balistik füze saldırıları için öncelikli hedef olacaktır. Bu nedenle, mümkün olduğunca harekât görevlerinin bekası ve geri destek bölgesinin emniyeti değerlendirmeleri gereği, muhtemelen Ukrayna F-16’ları ülkenin batı kesimindeki birkaç meydana dağıtılacaktır. Bunun anlamı, dağıtık üs konseptiyle harekât görevlerinin icra edilmesi demektir. Tek veya merkezi bir hava üssü uygulamasına göre, dağıtık üs uygulamasını yönetmek insan, malzeme, ekipman, finans vb. kaynakların kullanımı yönüyle oldukça sorunludur. Dağıtık üs uygulamasında, her şeyden önce daha fazla yedek parça stoklanmasına, daha fazla yer destek ekipmanına ve daha fazla sayıda uçak bakım teknisyenine, ikmal personeline ve bakım yöneticisine ihtiyaç duyulacaktır. 

Harekât emniyeti ve beka değerlendirmeleri, dağıt üs uygulamasını dikte ettirmekle birlikte, öngörülen Ukrayna’nın batı bölgesindeki meydanlarda görev alacak yabancı sivil personelin olası Rus saldırıları sonucu zarar görmesi, yaralanması veya ölmesi söz konusu olabilecektir. Bu durum Batılı yüklenici firmaların Ukrayna’yı desteklemek için bu ülkede bulunmalarını siyasi ve askerî açıdan riskli hale getirmektedir. Dünya basınında yer alan haberlere göre, Batılı ülkelere ait özel kuvvet mensubu personelin, Ukrayna adına savaşta bilfiil görev almakta olduğunu söyleyebiliriz ancak bunu teyit eden bir istihbarat bilgisi veya açıklama mevcut değildir. Burada ifade ettiğim bir bakıma sadece tahmin bilgisidir. Öte yandan savaşın başından itibaren NATO ve ABD’nin savaşa doğrudan taraf olmama, Rusya-Ukrayna cephesinde asker bulundurmama prensibi halen de geçerlidir. 

Amerikan Firmaları Kullanıcı (Pilot ve Bakım Personeli) Eğitimleri Konusunda Rol Alabilir mi?

Bununla birlikte sözleşmelerle harekât görevlerine destek veren (Irak ve Afganistan örneklerinde daha önce görüldüğü üzere) Amerikan yüklenici firmalarının, Ukrayna geri bölgesinde de rol alma ihtimalinin bugün olmasa bile ilerde gerektiğinde gündeme gelebileceğini değerlendiriyorum. Öte yandan Washington, Ukrayna içinde Amerikan savunma firmalarının görev yapmasına sıcak bakmayabilir. Ancak askeri eğitim konusuna Washington’un bir itirazının olmayacağı söylenebilir. Bu kapsamda, F-16 operasyonlarına aşina olan, hatta kendi F-16’larını uçuran ve Amerikan Hava Kuvvetlerine eğitim yardımcısı hizmeti veren ABD merkezli Draken firması, Ukrayna’ya kullanıcı (pilot ve bakım personeli) eğitimlerini vermek için öncü rol oynayabilir kanaatindeyim. 

Basında çıkan bazı haberlere göre, Ukrayna’da görevlendirilecek F-16 uçak bakım personelini bulma ve istihdam etme görevini Hollanda konuşlu bir firma olan Daedalus üstlendi. Halihazırda bu firma, F-16 kullanıcısı bazı ülkelerde daha önce kendi Hava Kuvvetlerinde uçak bakım teknisyeni olarak görev yapmış, yetkinlikleri (İngilizce seviyeleri dahil) bilinen personelle doğrudan temas kuruyor. Bu kapsamda, Türk Hava Kuvvetlerinden emekli F-16’cı uçak bakım personeliyle de temas kurdukları, davetli Türk personele bilgi aktarımı yaptıkları, işin mahiyetini anlattıkları, olası görevlendirme seçeneklerinden bahsettikleri biliniyor. Bununla birlikte, ABD’nin Ukrayna’ya uçakların transfer edilebileceğine dair onay verdiğini açıklamasını takiben, muhtemelen ABD yönetiminin doğrudan yönlendirmesi sonucu, LM Aero tarafından nedeni anlaşılmadık bir şekilde, Türk personelin ‘eğitici’ rolünde Ukraynalı personel eğitimleri için görevlendirilmeyeceği dolaylı olarak beyan edilmiştir.

LM Aero neden böyle bir karar almış olabilir? Bir değerlendirmeye göre, Türkiye, ABD’den sonra en fazla F-16 uçağına (235-240 civarı) sahip ülkedir. 1986 yılından itibaren F-16 kullanıcısı olan Türk Hava Kuvvetleri ciddi bir uçak bakım personeli birikimine ve tecrübesine sahiptir. LM Aero, Türkiye’yi bu yönüyle kendisine rakip olarak görüyor olabilir. LM Aero, Avrupa'daki bu kullanıcı eğitimlerini vermek için, bir bakıma Teksaslı Amerikan vatandaşlarına yeni iş imkânı sağlamayı gerekli görüyor olabilir. Öte yandan tecrübeli Türk uçak bakım personeli havuzundan yararlanmak isteyen Hollanda, bu yöntemin daha düşük maliyetle kullanıcı eğitimlerini verebilmek için gerekli olduğunu değerlendiriyor ve LM Aero’yu ikna etmek için uğraş veriyor. 

Kullanıcı Eğitimleri Nerede Verilecek? Ne Kadar Sürecek?

Nihayetinde Amerikan Draken ile Hollandalı Daedalus’un Ukraynalı personele verilecek kullanıcı eğitimleri için işbirliği yaptığını değerlendiriyorum. Pilot eğitimlerinin Polonya’da veya Danimarka’da bir hava üssünde, uçak bakım personeli eğitimlerinin ise Romanya’nın Borcea Hava Üssü’nde verilmesi planlanıyor. Ancak henüz eğitim merkezlerinin nerede kurulacağı bilgisi resmi olarak açıklanmamıştır. 

B-Kursu olarak da bilinen F-16 pilot temel eğitim kursu, pilotaj eğitimini tamamlayan yeni pilotlar için tipik olarak dokuz aylık bir eğitim süresini gerektiriyor. Su-27, MiG-29 benzeri savaş uçaklarında tecrübeli pilotlar için tip değişikliği çerçevesindeki tipte harbe hazırlık eğitimleri ise 6 ay kadar sürebiliyor. Bir dipnot olarak, Su-27 pilotlarının, özellikle hava hava rolünde F-16 tipte harbe hazırlık eğitimlerine daha kolay adapte olabileceklerini öngörüyorum. 

Genel olarak kullanıcı eğitimleri, akademik derslerle birlikte uçağa ve takiben görevlere intibak eğitimleri şeklinde simülatörde ve gerçek uçaklarda veriliyor. Uçak bakım personeli eğitimleri de benzer yöntemle simülatörde ve uçuş hattında görev başı eğitim şeklinde veriliyor. 

Kâğıt üzerinde verilecek eğitimlerin süresi ve içeriği bu şekilde geçiyor. Ancak, yazılı olmayan esas konu ise Doğu ve Batı ülkeleri arasındaki ‘savaş kültürü’ farkıdır. Arada benzerlikler olmasına rağmen, genel manada savaş pilotları yönüyle savaş uçağı kullanma kültürü, nosyonu, silahları, taktik ve teknikleri iki tarafın birbirinden oldukça farklıdır. Ukrayna, her ne kadar NATO’yla temasları kapsamında NATO ülkeleri hava kuvvetleriyle temasları olan bir ülke olsa da, personel yönüyle kısa süreli temaslarla, tatbikatlarda birlikte görev yapmakla kazanılabilecek bir savaş uçağı kullanma becerisini ve birikimini kimse kazanamıyor. Sadece ‘sense’ ediliyor. Bu durum iki taraf için de geçerlidir. Dolayısıyla, alınacak pilot ve uçak bakım teknisyeni eğitimlerinden sonra kazanılması beklenen Batı tarzı savaş uçağı kullanma kültürü yılları bulabilecektir.

Bu konu saklı kalmak üzere, dışardan eğitici rolünde görev yapacak uçak bakım personeli/öğretmen pilot bulunması ve taşeron bir firma üzerinden geçici istihdamla bu eğitimlerin verilmesi haricinde, uçakları verecek ülkelerin doğrudan kullanıcı eğitimlerini vermesi de farklı bir seçenek olarak gündeme alınabilir. 

Bir başka ancak gönderici ülkelerin personeli açısından riskli bir seçenek de Ukrayna’nın geri bölgesinde, F-16’larda tecrübeli uçak bakım personelinin (Ukrayna vatandaşı olmayan) görev yapmasıdır. Halihazırda Ukrayna’ya F-16 göndermesi neredeyse kesinlik kazanan iki ülke, Hollanda ve Danimarka’dır. Akla ilk gelen çözüm, bu ülkelerin Ukrayna’ya verecekleri uçakların bakım idamesini de yapmaları, uçaklarla birlikte teknisyenlerini bir süreliğine Ukrayna’ya göndermesi olabilir. Bu kapsamda, iki ülkeden herhangi biri veya ikisi birden böyle bir karar alırsa, Ukrayna’nın alacağı F-16’ların bakım ve idamesinde, yabancı personelin Rus saldırılarından zarar görme olasılığı haricinde, ortada bir sorun kalmayacağını değerlendiriyorum. Bu riski çok tabiidir ki hiçbir ülke resmen almaz, alamaz. 

Yabancı personelin bir şekilde gönderilmesi halinde, F-16 kullanıcı eğitimlerini tamamlayan Ukraynalı uçak bakım teknisyenleri yabancı personelle birlikte görev yapabilirler. F-16 uçuş hatlarında ve bakım atölyelerinde kısa sürede tecrübe kazanabilirler. 

Öte yandan dikkate alınması gereken bir konu da, bu iki ülkenin hava kuvvetleri, eski F-16’larını envanter dışına çıkarırken, eş zamanlı olarak F-35 tedarikini de gerçekleştiriyorlar. Bunun anlamı, Ukrayna’ya verilecek F-16’ları desteklemekte olan uçak bakım personelinin boşa çıkmayacakları, ABD’de Lockheed Martin tesislerinde F-35 kullanıcı eğitimlerine planlanacakları ve sonrasında kendi ülkelerindeki F-35 operasyonlarını destekleyecekleri varsayılmak durumundadır. 

F-16’ların Ukrayna’ya Transferinde Mali Külfete Kim Katlanıyor?

Bir başka konu da, Ukrayna’ya verilecek uçakların operasyonları için gerekli kaynağın, finansal desteğin kim tarafından karşılanacağıdır. Uçakları vereceği öngörülen üç ülkenin bunun karşılığında ABD’den destek alıp almayacakları veya bu yönde bir taleplerinin olup olmadığı henüz belli değildir. ABD, Ukrayna’ya sağladığı genel askerî yardımları, ABD Başkanlık yetkisi dahilinde yapmaya devam etmektedir. Ancak bildiğimiz kadarıyla, bu yardımın kapsamına henüz Ukrayna’ya verilmesi öngörülen F-16’lar dahil edilmemiştir. Bununla birlikte, bu üç ülkeden sağlanacak F-16’ların finansmanının Ukrayna tarafından karşılanmasını da haliyle kimse beklemiyor. Finansman işi büyük ihtimalli ya F-16’ları gönderen ülkeler tarafından ‘gönüllülük’ esasına göre karşılanacak ya da ABD, tek taraflı olarak bütün mali külfete katlanacaktır.

Uçak bakım personeli, malzeme, ekipman, parça ve yer destek teçhizatı vb. bakım/ikmal kapsamındaki sorunlar çözülse bile Ukraynalı F-16 pilotlarının eğitilmesi, uçakta yeteri kadar tecrübe kazanmaları, savaşta uygulanacak taktik ve teknikler konusunda mesafe katetmeleri oldukça yoğun bir mesaiyi gerektiriyor. Arka planda ‘danışman’ statüsünde Ukrayna uçuş filolarında görevlendirilecek muhtemel Hollandalı veya Danimarkalı pilotlara ve askerî istihbaratçılara ihtiyaç olacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yok sanıyorum. 

F-16’larının Kullanacağı Silahlara Ait Teknik ve Taktiklerin Rus İstihbaratının Eline Geçme Olasılığı 

Bir başka konuda, Ukrayna’nın envanterinde olmayan AIM-120D AMRAAM uzun menzilli hava hava füzesinin varyantlarına ve hava yer görevleri için JADM, JASSM vb. stand off hava yer mühimmatına ihtiyaç duyulacaktır. Bu füzeler bu savaşta ilk defa kullanılacağından, füzelere ait bilgilerin, kullanılan taktik ve tekniklerin Rus ve/veya Çin istihbaratının eline geçme olasılığı artacaktır. Acaba ABD, bu füzelere ait hassas bilginin ele geçme olasılığına ne kadar hazırdır? Bu riski göze alabilir mi?

Daha önce Ukrayna Hava Kuvvetlerinin elindeki MiG-29 uçaklarına HARM savunma baskısı (SEAD) füzelerinin entegre edildiğine ve hatta savaşta kullanıldığına dair bilgiler servis edilmişti. AGM-88 kod isimli HARM füzesi, minimum hava mürettebatı girdisi ile bir hedefi tespit edebilir, hedefe yönlenebilir, bazı modelleri hedef üzerinde belirli bir süre gerektiğinde bekleme yapabilir ve zamanı geldiğinde aktif bir RF kaynağını devre dışı bırakabilir/imha edebilir. Düşman radar emisyonlarına odaklanan füzenin güdüm sistemi, füzenin burnuna yerleştirilmiş antene ve bir arayıcı (seeker) başlığa sahiptir. 

Şimdi F-16’ların atacağı HARM füzelerinin bu tecrübeye binaen hiç sorun çıkmadan Ukrayna personeli tarafından etkinlikle kullanılabileceği varsayımı yapılabilir. Gerçekte HARM konusu AMRAAM ve JASSM mühimmatına yönelik değerlendirmelerden daha da öne çıkan bir duruma işaret ediyor. Çünkü, HARM füzelerini RF yayan radar gibi hedeflere karşı Ukraynalı pilotların etkin bir şekilde kullanabilmeleri için Hedefleme Podlarına (HARM Targeting System-HTS) ihtiyaçları olacaktır. 1996 yılında HARM füzelerini satın alan, Amerikan pilotlarından eğitim alarak kullanmaya başlayan Türk Hava Kuvvetlerine bile ABD’nin HTS podlarını çeşitli nedenlerle ‘satmadığını’ farz ve kabul ettiğimizde, HTS podlarının Ukrayna’ya transferinin ve müteakip aşamadaki HTS kullanıcı eğitimlerinin muallak bir konu olduğunu değerlendiriyorum. HARM sadece füze ucundaki sensörler vasıtasıyla HAS (HARM as a sensor) modda kullanılırsa, bu çok pahalı füzeden beklenen verim ve etkinlik elde edilemez. HTS ile pozisyon bilgisi alıp, RF sinyal kaynağının aktive olup-olmadığına göre füze tam doğrulukla hedefe yönlendirildiğinde, hedef kaynağın devre dışı bırakılma ihtimali oldukça artacaktır. Bu kapsamda, Ukrayna’ya HTS verilmesi, F-16’lara entegre edilmesi, HARM füze başarısı için bir zorunluluk olarak görülmektedir. Bununla birlikte istihbarat açısından HTS konusu ABD’yi tedirgin edebilir kanaatindeyim. Zira, Rus ve/veya Çin istihbarat birimlerinin ELINT (elektronik istihbarat) verilerine dayanarak RF kodlama mantığını, HTS’nin kodlamaları kullanma yöntemini, HTS-HARM iletişim algoritmasını vb. çözme olasılığı bulunmaktadır. Yine aynı soru gündeme geliyor: ABD bu riski yüklenmeye ne ölçüde razı olabilir?

Rusya’nın derinliklerine kadar olmasa da Rusya’nın batısında yer alan meydanlara, sabit radarlara, SAM radarlarına olası Ukrayna Hava Kuvvetleri uçaklarının (Su-24 ve Su-25) taarruzları esnasında yolun açılmasında, Rus savunma silah ve sistemlerinin önceden susturulmasında HTS’li F-16’lar büyük fayda sağlayabilir, uçakların bekasını artıran bir rol üstlenebilir. Bununla birlikte, bahse konu iki ülke tarafından verilecek F-16’ların HTS kablojlamasına, hatta HARM atabilmek için gerekil ilave modifikasyona ihtiyaç olabilir. Kaldı ki, verilmesi düşünülen F-16’ların hepsi erken versiyon F-16’lar, A ve B varyantlarıdır. Bu F-16’ların çoğunluğu, muhtemelen hepsi MLU (Mid-Life Upgrade) modernizasyon sürecine tabi tutulmuşlardı. Bu nedenle AMRAAM ve JDAM atabilecek şekilde bu uçaklara gerekli modifikasyonların yapıldığını varsayıyorum. Ancak JAASM, HTS ve HARM için bu uçaklara ilave modifikasyon ihtiyacı olacağı, bunun da maliyet kısmı saklı kalmak üzere, ilave zaman alacağı söylenebilir. Ben yine de bahsettiğim bu modifikasyonun en azından Ukrayna’ya verilecek birkaç F-16’da yapılmış olduğunu varsayarak bu değerlendirmeleri yapıyorum.

F-16’ları hava hava rolünde de kullanılabilir ama envanterinde 50 civarında Su-27 ve bir o kadar da MiG-29 uçağı bulunan Ukrayna için verilecek F-16’ların ağ tabanlı harekât desteği sağlanamayacağından, devam eden bir savaşta anlamlı bir katkısı olmayacaktır. 

Sonuç

Zelensky, ‘iflah olmaz’ bir çocuk gibi bir yılı aşkın bir süredir Batı dünyasından F-16 verilmesini istiyordu. EPAF başkentleri bu isteğe olumlu bakarken, Washington çeşitli bahaneler ileri sürüyordu. Kaldı ki, Ukrayna’nın sahip olacağı 50-60 adet F-16 ile savaşın kaderinin değişmesini de kimse beklemiyordu. ‘Game changer (oyun değiştirici)’ bir katkı olması da söz konusu değildi ancak yine de Zelensky ‘istiyorum!’ diyordu. 

Sonuçta ABD, halihazırda Hollanda ve Danimarka’nın envanter dışına çıkarmayı planladığı, bu kapsamda Ukrayna’ya vermeyi düşündükleri toplam 61 adet F-16A/B MLU versiyonları için üçüncü taraf sözleşmesinde esneklik gösterdi, gereken izni verdi. Esasında, bu beklenen bir gelişmeydi. Ancak, bu izinle Ukrayna’ya verilecek F-16 sorunu çözülmüş olmuyor. 

Şimdi, bu F-16’ların bakım idamesinin kim tarafından ve nasıl yapılacağına karar verilmesi gerekiyor. Bazılarına göre, yüklenici bir firma marifetiyle geçici istihdamla tecrübeli F-16 uçak bakım personelinin ilerde Ukrayna geri bölgesindeki hava üslerinde görevlendirmesine ihtiyaç bulunuyor. Ukraynalı personelin kullanıcı eğitimleri sonrasında, Ukraynalı bakımcıların tecrübe kazanabilmeleri için, yabancı personelin Ukrayna sınırları dahilinde görev yapması halinde, bu personelin görev yapacağı F-16 hava üslerinin Ruslar tarafından vurulma/yabancı personelin bu saldırılar esnasında zarar görme olasılığı, savaşa doğrudan dahil olmayan ülkelerin siyasi otoritelerini de ilgilendiren ortak kararların alınmasını gerektirebilir. Bu arada, Romanya, Hollanda veya Polonya’da verilecek kullanıcı eğitimleri için, Amerikan Draken ve Hollandalı Daedalus firmalarının, uçak bakımcı tecrübeli yabancı personel arayışların devam ettiği biliniyor. 

Kullanıcı eğitimleri haricinde öne çıkan bir başka konu da F-16’ların Ukrayna’ya verilmesi için gerekli mali külfete kimin katlanacağına henüz karar verilememesidir. ABD’nin henüz doğrudan bu konuda bir isteklilik sergilememesini, F-16’ların Ukrayna’da konuşlandırma sürecini geciktirici bir etken olarak görüyorum. 

Ayrıca, F-16’lar Ukrayna semalarında uçmaya başladıktan sonra, bu uçakların kullanacağı silahlara ait teknik ve taktiklerin Rus istihbaratının eline geçme olasılığına karşı ABD, tedbir geliştirmek isteyecektir. Belki de sadece bu nedenle ABD, sadece sınırlı kabiliyetlerle (JDAM, LGB, AMRAAM vb.) donatılmış F-16’ların Ukrayna’ya verilmesine rıza gösterebilir. Daha karmaşık yeteneklere, silahlara (HARM, JASSM, HTS vb.) sahip modifiye F-16’ların gönderilmesine ABD’nin kısa vadede olurunun olmayacağını değerlendiriyorum. 

Nihayetinde, 2024 baharından önce Ukrayna F-16’larının Rus mevzilerine ve/veya havadaki Rus uçaklarına karşı kullanılmasını beklemiyorum. Zaten ilk parti 6 adet F-16’nın bile 2024 baharına kadar teslimi zor görünüyor. Belki o döneme kadar savaş da bitebilir, bitmelidir inancımı koruyorum. Türkiye’nin bölgesel çıkarları başta olmak üzere, bölgemizdeki barış ortamının bir an önce tesis edilebilmesi ve Karadeniz’in tekrar bir barış denizi olabilmesi için, bunu bir ihtiyaç ve zorunluluk olarak görüyorum.

Dr. Hüseyin Fazla
Dr. Hüseyin Fazla
Tüm Makaleler

  • 22.08.2023
  • Süre : 11 dk
  • 2111 kez okundu

Google Ads