Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) Yerleştirme Sonuçları
YKS sorularının tertemiz olması yani hatasız olması ortaya tertemiz bir sonuç çıkarır mı? Ortaya çıkan sonuçlar geçerli, güvenilir ve Türkiye'nin eğitim planlamasına, sürecine, koşullarına, ihtiyacına uygun mu? Tercihlerde öğrencilerin maddi durumları ne oranda rol oynuyor? Öğrenciler ilgi ve yeteneklerine uygun programlara yerleştirildi mi yoksa bilinçsiz tercihler mi rol oynadı?
Ölçme ve değerlendirme, eğitimin önemli ilkelerinden ve öğretimin önemli parçalarındandır. Eğitim ile ilgili verilerin toplanmasına ve yorumlanmasına yönelik olarak çok yönlü bir süreçtir.
Ölçme ve değerlendirmenin amacı, öğrencilerin eğitimin kazanımlarına-hedeflerine (bilgi, beceri ve tutumlar) ne ölçüde ulaştığının belirlenmesi ve öğrencilerin ilgi, yetenek ve tercihlerine uygun bilim ve eğilim-yönelim alanlarına yerleştirilmesi ile ilgili sağlıklı kararlar almaktır.
ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Bayram Ali Ersoy, 2023-YKS'ye başvuran aday sayısı itibarıyla rekor kırıldığını, 3 milyon 500 binin üzerinde adayın sınava başvurduğunu bildirerek "Sınavda sorulan sorular itibarıyla herhangi bir soru iptali ve cevap seçeneği değişikliği bulunmamaktadır. Dolayısıyla tertemiz bir YKS süreci tamamlanmıştır." ifadelerini kullandı.
YKS sorularının tertemiz olması yani hatasız olması ortaya tertemiz bir sonuç çıkarır mı? Ortaya çıkan sonuçlar geçerli, güvenilir ve Türkiye'nin eğitim planlamasına, sürecine, koşullarına, ihtiyacına uygun mu? Tercihlerde öğrencilerin maddi durumları ne oranda rol oynuyor? Öğrenciler ilgi ve yeteneklerine uygun programlara yerleştirildi mi yoksa bilinçsiz tercihler mi rol oynadı? Bu soruların yanıtlarını ben veremem ama bu konudaki görüşlerimi paylaşabilirim.
Diğer taraftan, ülkemizde yaşanan ekonomik bunalım, geçim zorlukları artarak devam ediyor. Üstüne deprem felaketini de eklediğimizde ortaya çıkan geçinme ve barınma ihtiyacı, gençlerimizin üniversite ve bölüm tercihlerini önemli ölçüde etkilemektedir. Bu konunun da ayrıca araştırılması, incelenmesi bazı eğitim sorunlarının çözümüne ışık tutacaktır.
Bazı Kontenjanlar Boş Kaldı
2023 YKS yerleştirme sonuçları açıklandı. ÖSYM ayrıca tercih ve yerleştirme sonuçlarına ilişkin sayısal bilgileri de paylaştı. Sınavda başarı sırası şart olan bölümlerin birçoğunda kontenjanlar boş kaldı. Bu boşlukların önemli bir kısmı ise vakıf üniversitelerinin ücretli bölümlerinde gerçekleşti.
ÖSYM yükseköğretim programlarında genel kontenjanın %99,8 dolduğunu, adayların yüzde %24,88’inin ilk tercihine yerleştiğini açıkladı. Lisans programlarındaki 501.607 kişilik kontenjana 481.033 aday yerleştirildi. Ön lisans programlarındaki 421.804 kişilik kontenjana 416.991 aday girmeye hak kazandı. Böylece toplam 923.411 kişilik kontenjanın 889.024’ü doldu.
Açık öğretim programlarındaki doluluk oranı yüzde 100’e ulaştı. Üniversiteye yerleşen 288.696 kişi ise daha önce yerleşmiş, bir yükseköğretim programını bitirmiş veya kaydını sildirmiş kişilerden oluştu. Toplamda ise boş kalan kontenjan sayısı 25 bin 387 bin oldu. Bu kontenjanın 20.574’ünü 4 yıllık lisans programları, geri kalanını ise 2 yıllık ön lisans programları oluşturdu. Boş kontenjan sayısı geçen yıl 17 bin olmuştu. Vakıf üniversitelerinin ise yüzde 95,3’ü doldu. Bu oran geçen yıl yüzde 98’e yakındı.
Özellikle son yıllarda olduğu gibi mühendislik bölümlerinde boş kalan bölümler oldukça fazla olmuştur. Bununla beraber yine düşüşte olan mimarlık bölümü de az tercih edilen ya da tercih edilmeyen bölümler arasında yer aldı. Tıp fakültesinde bile boş kalan kontenjan sayısı geçen yılın da üstüne çıkarak 700’ü aştı. Mimarlık ve inşaat mühendisliğinde ise boş kalan kontenjanların sayısı son yıllarda hep olduğu gibi bini geçti.
Boş kontenjan sayılarının çokluğu, eğitim planlaması ve yatırımlarının Türkiye'nin ve piyasanın değişen ihtiyaçlarına yanıt veremeyen bir eğitim arzına işaret ettiği söylenebilir. Bunun yanında, boş kalan kontenjanlar ekonomik nedenler ve depremin yarattığı yaşam zorlukları ve belirsizliklerinin bir sonucu olabilir.
81 Programı Hiç Kimse Tercih Etmedi
Tam 81 program ise kimse tarafından tercih edilmedi ve bu programlara yerleşen kişi sayısı sıfır oldu. Bu konuda en çok dikkat çeken mühendislik bölümleri oldu. Örneğin inşaat mühendisliğinde 17 program kimse tarafından tercih edilmedi. Tıpta, diş hekimliğinde ve hukukta 4’er program kimse tarafından ilgi görmedi. Son yılların en popüler mesleklerinden yazılım mühendisliğinde ise tercih edilmeyen program sayısı 3 oldu.
Bu durumda, Türkiye piyasasında ve ekonomik koşullarında bazı mesleklerin önemini yitirdiğini, gençlerimizin iş kaygılarının giderek arttığını, gelecekle ilgili umut ve beklentilerinin azaldığını söylemek çok yanlış olmayacaktır.
Aynı Bölümde 381 Puan Fark
Yine aynı bölümler arasında puan farkları da geçen yıl olduğu gibi dikkat çekti. Bazı bölümlerde oldukça yüksek düzeyde puan farkları oluştu. Başarı sırası şartı olan tıpta bile yaklaşık 100 puanlık bir fark oluştu. En yüksek puan alan öğrenci Hacettepe Üniversitesi (İngilizce) Tıp Fakültesine 559 puanla girdi. Tıptaki en düşük puan ise 455,7 oldu. En çok tercih edilen bölümlerden olan psikolojide de benzer bir durum ortaya çıktı. Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümüne en üst sıradan giren kişi 547 puan aldı. İstanbul Rumeli Üniversitesi Psikoloji Bölümüne son sıradan giren aday ise 166 puan aldı. Aradaki puan farkı tam 381 oldu. Moleküler biyoloji ve genetikte ise son sıradakiyle ilk sıradaki arasında tam 375 puanlık fark oluştu. Bölüme ilk sıradan Koç Üniversitesi’ne giren aday 556 puan, son sıradan Uluslararası Kıbrıs Üniversitesine giren aday ise 181 puan aldı.
Aynı bölümler veya bölüm içindeki bu puan farklarının yüksek olmasının nedeni veya anlamı nedir?
Bu soruya kesin olmamakla birlikte tahmini yanıtlar verilebilir. Bu yanıtlar şunlar olabilir:
Plansız bir eğitim anlayışının ve öncelikli olarak para kazanmanın neden olduğu kontenjan sayıları yanlış belirlenmiştir.
Parası çok, puanı az olan ile parası az, puanı çok olanlar aynı bölümde ve aynı yetenekte değerlendirilmiştir.
Üniversiteler arasında tercih yapılırken oradaki eğitimin kalitesi ve tanınırlığı ön planda tutulmaktadır. Bu bağlamda üniversiteler arasında çok büyük farklar vardır.
268 Puan Farkla Sıra Arkadaşlığı
Bunun yanında aynı üniversiteyi kazanan kişiler arasındaki fark da dikkat çekti. Acıbadem Üniversitesi Psikoloji Bölümüne ilk sıradan giren aday 474 puan aldı. Son sırada giren aday ise 188 puan aldı. Aradaki fark tam 286 puan oldu. Kadir Has Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümünde de benzer bir durum oluştu. Bölüme ilk sıradan 474, son sıradan 206 puanla girildi. Aradaki fark tam 268 oldu. Sıralamada en büyük fark ise Necmettin Erbakan Üniversitesi Tekstil Teknolojisi Bölümünde oldu. Bölüme son sıradan giren aday 2 milyon 58 bininci, ilk sıradan giren ise 68 bin 732’nci oldu. İki aday arasındaki sıra farkı tam 1 milyon 990.551 oldu.
Başka bir deyişle, özellikle özel üniversiteler; öğrencilerin bilgi, beceri ve yeteneklerine bakmadan çoğunu bünyesine bir ekonomik kazanç olarak kabul etmektedir.
Sonuç
YKS'in genel verilerine göre nasıl bir sonuca varmak mümkündür? İsterseniz şu sonuçlar arasından siz seçebilir veya yenilerini ekleyebilirsiniz.
Üniversitelerin eğitim planlama ve yatırımları, Türkiye'nin siyasi, ekonomik, sosyal ve teknolojik koşullarını ve piyasa ihtiyaçlarını tam olarak yansıtmamaktadır.
Öğrenciler gelecekle ilgili belirsizlik yaşamakta ve bu durum onların tercihlerini etkilemektedir.
Piyasa tercihleri bazı meslekleri önemsiz hâle getirirken bazı meslekleri ön plana çıkarmıştır.
Vakıf üniversitelerinde bilgi, beceri, ilgi ve yetenekten çok parasal değerler tercihleri belirlemekte ve yönlendirmektedir.
Üniversiteler arasındaki kalite ve tanınırlık farkı oldukça yüksektir.
Ekonomik sıkıntılar ve depremin yol açtığı yıkım ve yaşamsal zorluklar gençlerimizin yerleşke, üniversite ve bölüm tercihlerini, okula gidebilme olasılıklarını etkilemektedir.
Öneriler
Türkiye'nin insan gücü ihtiyacı kalkınma planları kapsamında ayrıntılı olarak belirlenmelidir. Tüm eğitim sitemi bu planlara uygun olarak yeniden örgütlenmeli ve düzenlenmelidir. İhtiyaca uygun olan bölüm ve kontenjanlar yeniden belirlenmelidir.
2011 yılında Kalkınma Bakanlığı olarak örgütlenen Devlet Planlama Teşkilatının eski işlevine uygun olarak yeniden kurulması sağlanmalıdır. Böylece, eğitim planlamasının da 5 yıllık kalkınma planları içerisinde yer alması sağlanarak akılcı ve gerçekçi olarak oluşturulabilir.
Üniversiteler arasındaki kalite ve tanınırlık farklarını en aza indirecek bir eğitim sistemi geliştirme modeli oluşturulmalıdır. Bu öneri ayrı bir yazı konusu olarak ele alınacaktır.
İlkokuldan başlanarak her bireyin ilgi ve yetenekleri tespit edilmeli ve gerekirse mesleki eğitimlere yönlendirilmelidir. Bu nedenle meslek okullarının sayıları ülke ihtiyacına uygun olarak artırılmalıdır. Bazı meslekler üniversite eğitimini gerektirmediğinden üniversitelerin öğrenci yükü azalacak ve daha kaliteli, amaca uygun hale gelmelerine katkı sağlayacaktır.
Ekonomik durum ve deprem kaynaklı ortaya çıkan tercih ve barınma sorunları gençlerimizin önünde bir engel olmaktan çıkarılmalıdır. Bu konuda yeterli desteğin sağlanması eğitimde fırsat ve imkân eşitliği ilkesinin bir gereğidir.