Artık Tankların Bir Önemi Kalmadı mı?
Ukrayna’da devam eden muharebelerde de açıkça görülen zırhlı birliklerin bu hali; “Acaba zırhlı birliklerin sonu mu geliyor?” sorusunu akla getirmektedir.
Zırhlı Birliklerin Sonu mu Geliyor?
Son zamanlarda meydana gelen savaşlarda zırhlı birliklerin düştüğü acınacak durum, sanırım askerlik mesleği ile uzaktan veya yakından alakası olan herkesin dikkatini çekmiştir. Ukrayna’da devam eden muharebelerde de açıkça görülen zırhlı birliklerin bu hali; “Acaba zırhlı birliklerin sonu mu geliyor?” sorusunu akla getirmektedir. Bu soruya bazılarının “Bunu da nereden çıkarıyorsun? Tankların ve zırhlı araçların ortadan kalkması mümkün değil!” dediklerini duyar gibiyim. Ama böyle köklü bir değişim daha önce de oldu.
Zırhlı muharebe araçlarının atası sayılan atlı savaş arabaları bin yıldan fazla bir süre (bazı araştırmalara göre 2000 yıl ve hatta daha uzun bir süre) muharebe sahalarına hâkim olduktan sonra ortadan kalktılar. Çünkü orduların teşkilat yapısı ile silah, araç ve teçhizatında meydana gelen gelişmeler sonucunda savaş arabaları işe yaramaz hale geldi. Hem temini hem de idamesi oldukça masraflı olan bu arabalar, işlevselliğini kaybettikçe yavaş yavaş orduların envanterlerinden çıktı. Aynı şey, tanklar ve zırhlı muharebe araçları için neden olmasın?
Kesin Sonuçlu Muharebeler ve Kuşatma Manevralarının Üstünlüğü:
Üstelik tanklar o kadar uzun süre de kullanılmadı. Tankların savaş meydanlarında görülmeye başlanması, 100 yıl önceye, Birinci Dünya Savaşı’na kadar uzanmaktadır. Birinci Dünya Savaşı’na katılan tüm ülkeler, ordularını kısa süreli kesin sonuçlu muharebelerle ve kuşatma manevralarıyla sonuca ulaşacak şekilde hazırlamışlardı. Çünkü 19. yüzyılda Avrupa’da meydana gelen savaşlar, bu şekilde yapılmıştı. Bu savaşlar, Prusya’nın Alman birliğini sağladığı savaşlardı.
Genelkurmay Başkanı Moltke’nin liderliğindeki Prusya ordusu sırasıyla Danimarka, Avusturya-Macaristan ve Fransa’yı kısa süreli ve kesin sonuçlu muharebelerle yenmiş ve savaşa büyük bir hareket kazandırmıştı. Fakat aynı dönemde, Avrupa devletlerinin gözden kaçırdığı veya küçük görerek önemsemediği bazı gelişmeler de yaşanmıştı. Harp silah ve araçlarında meydana gelen gelişmeler, savaşlarda önemli kırılmalar yaratacak seviyeye ulaşmış ve bazı savaşlarda bunun etkisi açıkça görülmüştü.
Savunmanın Üstünlüğü: Plevne Savunması
Örneğin Plevne Savunması’nda Osman Paşa; toprak tabyalar, yere kazdırdığı zikzaklı toprak mevziler, mevzilerin önüne yerleştirdiği engeller ve planladığı baraj ateşleriyle Rus ordusunu uzun süre şehrin önüne bağlamış ve ağır zayiatlar verdirmişti. 1861-1865 yılları arasında yaşanan Amerikan İç Savaşı da manevra ile değil yıpratma muharebeleri ile sonuçlanmıştı. Avrupa orduları, muhtemelen Osmanlı ve Amerikan ordularını küçük gördüklerinden bunları görmemeyi tercih ettiler.
Ama savaş başlar başlamaz, büyük bir hata yaptıkları ortaya çıktı. Savunmada tel engellerinin kullanımının artması, yere kolayca kazılan toprak mevzi ve tahkimatların yaygın olarak kullanılması gibi hususlar; savunan tarafın araziye kolayca yerleşmesini sağlarken taarruz eden tarafın hücum mevziinden düşman mevzilerine ulaşma süresini uzatıyordu. Bir süredir yivli tüfeklerin ve kapsüllü mermilerin icadı, seri atışlı topların kullanılması ve makineli tüfeklerin geliştirilmesi gibi hususlar, ateş gücünde ve atış süratinde olağanüstü bir artışa sebep olmuştu. Bu durum, tel engelleri aşarak savunma mevzilerine ulaşmak için eskiye göre daha uzun süre ayakta ilerlemek zorunda kalan taarruz kuvvetlerinin çok büyük zayiatlar vermesini beraberinde getirmişti.
Cephe Savaşları:
Bu durum; kuşatma, yarma, başarıdan faydalanma-takip şeklindeki muharebe harekatlarını imkânsız hale getirdi. Bunun sonucunda muharebeler, cephe taarruzları ve mevzi muharebeleri/yıpratma muharebeleri şeklinde icra edilmeye başlandı. Böylece savaş, ağır zayiatlara rağmen ancak küçücük toprak parçalarının ele geçirilebildiği durağan bir kör düğüşü haline geldi.
Tank İcat Oldu, Cephe Savaşları Bitti:
Taraflar, bu duruma çare bulabilmek için yeni doktrinler, taktikler ve stratejiler geliştirdiler. Ayrıca, yeni bazı silahlar da ilk defa savaş meydanlarında kullanılmaya başlandı. Bu kapsamda zehirli gazlar, yangın bombaları ve alev makineleri gibi silah ve araçlar ortaya çıktı. Bunun yanında, yoğun ateş gücü karşısında birlikleri tel engelleri çiğneyerek hızla ve zayiat vermeden askerleri savunma mevzilerine götürecek teknolojiler üzerinde de çalışıldı. Bu konudaki en önemli gelişme, tankların icadı oldu.
Tanklar ilk olarak İngilizler tarafından icat edildi ve kullanıldı. Doğal olarak ilk tanksavar silahlarını da Almanlar geliştirdiler. Tanklar, Birinci Dünya Savaşı’nda kullanılmalarına rağmen henüz yeni doktrinler ve konseptler geliştirilmediğinden savaşın sonucu üzerinde büyük bir etkileri olmadı. Ancak yine de savaş sonrasında bu yeni silahların potansiyelini kavrayan ve bu konuda çalışılması gerektiğini söyleyen bazı kişiler ortaya çıktı. Bu fikirler ilk olarak İngiliz subayları tarafından ortaya atıldı ancak İngiliz hükümeti bu fikirleri yeterince ciddiye almadı.
Yıldırım Harbi Konsepti:
Almanlar ise bu silahın potansiyelini iyi kavradılar ve bir yandan tank ve zırhlı araç yapımına, diğer yandan bunların kullanımı için yeni doktrinler ve konseptler geliştirmeye önem verdiler. Bu sayede Almanlar, İkinci Dünya Savaşı’nda Panzer Birlikleri ile uyguladıkları “Yıldırım Harbi” konsepti sayesinde düşmanlarını çok ağır yenilgilere uğrattılar. Bunun üzerine İngilizler, Amerikalılar ve Ruslar da tank ve zırhlı araç imaline ve bunlardan oluşan birlikler teşkil edilmesine ağırlık vermek zorunda kaldılar.
Savaş sona erdiğinde artık tüm ordular, tank ve zırhlı muharebe aracı birliklerinden oluşur hale geldi. Piyade birliklerinin bu araçların hızına ayak uydurabilmesi ve zırh korumasından faydalanarak hücum mevziine kadar ulaşabilmesi için de zırhlı personel taşıyıcılar üretilmeye başlandı. Soğuk Savaş’ın sonuna kadar neredeyse tüm ordular, zırhlı ve mekanize birlikler şeklinde teşkilatlandırıldılar ve doktrin, taktik ve stratejileri buna göre geliştirildi.
Soğuk Savaş Sonrası Ordular Küçüldü:
Soğuk Savaş sona erince, dünya bir barış atmosferine girdi. Bunun etkisiyle, özellikle Avrupa ülkelerinde büyük zırhlı birliklerin gereksiz olduğu düşünülerek ordular küçüldü, tank ve mekanize araç sayıları azaltıldı. Barışı koruma ve terörler mücadele gibi savaş dışı harekatlar yaygınlaştığından; ordular daha çok hafif silahlara, yaygın olarak kullanılan klasik roketatar silahları ve mayın/EYP’lere karşı koruma sağlayan taktik tekerlekli zırhlı araçlarla donatılmaya başlandı.
Dünyanın girdiği bu hayal alemi, Rusya’nın 2008’de büyük zırhlı birliklerle Gürcistan’da gerçekleştirdiği taarruz ile ilk darbeyi aldı ancak NATO ve Avrupa ülkelerinin çoğu kendilerine oldukça uzak olan Kafkasya’daki bu olayı yeterince ciddiye almadılar. Ancak, 2014 yılında Rusya’nın bu sefer de Kırım’ı işgali ve Donbas bölgesinde uydu devletçikler kurması Avrupa’yı şok ederek bir türlü uyanmak istemediği uykudan uyandırdı.
Rus Tehdidi Tank ve Zırhlı Araçlara Geri Dönüşe Neden Oldu:
Bunun üzerine, tank ve zırhlı araç üretimine ağırlık verilmeye başlandı. Öte yandan, tanksavar silahlarının teknolojilerinde ve üretim miktarında artışlar yaşandı. Bununla birlikte, devlet sistemi ordusunu geliştirememesi için özel olarak düzenlenmiş olan Almanya gibi ülkeler bu yöndeki kararlarına rağmen savunma bütçelerinde kayda değer bir artışa gidemediler. Ancak Rusların Ukrayna’ya saldırması, bu devletleri de harekete geçirdi ve Avrupa devletleri yeni bir silahlanma yarışına işaret eden bazı tedbirler almaya başladılar.
Yeniden silahlanmaya başlayan bu ülkelerin ordularını teşkil ve teçhiz ederken çok iyi düşünmeleri gerektiği ortadadır. Yeniden klasik zırhlı araçlar ve tanklar temin etmek muhtemelen boşa giden bir emek olacaktır. Çünkü son zamanlardaki muharebelerde, tanklar ve zırhlı muharebe araçları pek fazla işe yaramamış gibi görünmektedir. Bu savaşlarda yaşananlar, muharebe sahasının köklü bir değişimin eşiğine geldiğinin işaretlerini vermektedir.
SİHA ve Tanklar:
Bu değişime işaret eden savaşlardan biri, Libya’da gerçekleşmiştir. O sırada neredeyse düştü düşecek denilen resmi Libya hükümetine destek olmaya karar veren Türkiye, ilk etapta Libya’ya birkaç zırhlı araç, birkaç kundağı motorlu top ve birkaç SİHA göndermiştir. Gönderilen silahların sayısı oldukça az olmasına rağmen bu silahlar savaşın seyri üzerinde asimetrik bir etki yaratmış ve merkezi hükümet düşme tehlikesini atlattığı gibi birçok bölgeyi General Hafter güçlerinden geri almayı da başarmıştır. Bu muharebelerde SİHA’lar, toplu olarak ve hava kuvveti gibi yoğun bir şekilde kullanılmıştır. Bunun sonuçları, tankların SİHA’lar karşısında çok savunmasız olduklarını ortaya çıkarmıştır.
Diğer bir önemli tecrübe, Suriye’de yaşanmıştır. Rus uçaklarının veya onların emriyle hareket eden Suriye uçaklarının Türk mevzilerini vurması sonucunda çok sayıda asker şehit olunca, Türk ordusu harekete geçmiştir. Hava kuvvetleri uçaklarını Suriye’ye sokmanın çeşitli sakıncaları sebebiyle Türkiye, SİHA’larla Suriye mevzilerine ve araçlarına yönelik yoğun ve aralıksız bir saldırı başlatmıştır. Bu saldırı göstermiştir ki SİHA’lar bu şekilde kullanıldığında tank ve zırhlı araçların hiçbir şansı kalmamaktadır. Ayrıca Rusların Pansir hava savunma sistemleri de SİHA’lar üzerinde etkili olamamıştır.
Son tecrübe Karabağ savaşında yaşanmıştır. Bu savaş, SİHA’ların etkisinin büyüklüğünün en bariz şekilde ortaya çıktığı savaş olmuştur. Savaş öncesinde Azerbaycan ordusundan çok daha fazla tank ve zırhlı araca sahip olmalarına güvenerek “savaş çıkarsa Bakü’ye kadar gideceklerini” söyleyen Ermeniler, savaş başlar başlamaz o işin öyle olmadığını anlamışlardır. Çünkü SİHA’lar, neredeyse tüm Ermeni tank ve zırhlı araçlarını vurmuştur. Ermeni askerleri bu araçlara binmeye cesaret edemediğinden, vurulmayanlar da kullanılamamıştır.
Ukrayna savaşına baktığımızda, SİHA’ların bu savaşta da etkili olduğu anlaşılmaktadır. Libya, Suriye ve Ermenistan ile kıyaslanamayacak kadar güçlü bir hava kuvveti ve hava savunma sistemine sahip olan Rusya, bu saldırıları kısmen de olsa önleyebildiğini iddia etmektedir. Ancak bu savaşta, Rus ordusunun kara birlikleri SİHA’lardan başka bir tehditle de yüzleşmek zorunda kalmıştır. Bu tehdit, omuzdan atılan yeni nesil tanksavar silahlarıdır. Bu silahlarla o kadar çok tank ve zırhlı araç imha edilmiştir ki Ruslar zayiatlarını gizlemeyi başaramamışlardır.
SİHA Saldırıları Tankları Etkisiz Kalıyor:
Bu örnekler, tankların ve zırhlı araçların muharebe meydanlarında 100 yıldır devam eden hakimiyetinin büyük bir sarsıntı geçirdiğini göstermektedir. Şimdi muhtemelen birçok ülkenin teknoloji kuruluşları ve askeri kurumları bu konu üzerinde kafa yormaya başlamışlardır. Ama işleri oldukça zor görünmektedir. Çünkü tank ve zırhlı araçların hiçbir yerinin güçlü olmadığı, açıkça ortaya çıkmıştır.
Bunun sebebi, saldırıların tank ve zırhlı araçlara her yönden yapılmasıdır. SİHA’lar tankı en zayıf yeri olan üst kısmından vurmaktadır. Yeni nesil tanksavar silahlarının bazıları da tank ve zırhlı araçlara üstten saldırmaktadır. Klasik tanksavar silahları ise yanlardan, önden ve arkadan yapılan atışlarla etkili olabilmektedir. Ukrayna savaşı ile ilgili yayınlanan bazı videolarda, zırhlı araçların bazılarının da uzaktan komutalı mayın veya EYP’lerle imha edildiği görülmektedir. Yani tankın alt kısmı da güvende değildir.
Tank ve Zırhlı Araçların Korunması:
Buna çare olarak yeni bazı teknik, taktik ve teknolojiler geliştirilebilir. Reaktif zırhların daha da geliştirilmesi bir yöntem olabilir. Uzaktan komutalı saldırı sistemlerini karıştırmak için tanklara jammerler takılabilir. İHA’ları düşürmek veya iletişimini kesmek için elektromanyetik savunma sistemleri geliştirilebilir. Tanklar küçültülerek personel miktarı azaltılabilir. Böylece, vurulması daha zor olan daha çok tank kullanılabilir. Tank ve zırhlı araçların hızları artırılabilir. Bu ve benzeri başka birçok tedbir alınabilir ancak bunların hiçbirinin soruna kesin bir çözüm getirmeyeceği açıktır.
Özel Kuvvetler Öne Çıkıyor:
Bu soruna çözüm bulmak için muhtemelen orduların teşkilat yapılarında da önemli değişiklikler yapılması gerekecektir. Zırhlı araç ve tankların sayısı azaltılarak profesyonel askerlerden oluşan özel birliklerin sayılarının artırılması bu yönde atılabilecek bir adım gibi görünmektedir. Nitekim Azerbaycan ordusu Karabağ’da zırhlı birlik ağırlıklı Ermeni ordusuna karşı Hususi Tayinatlı Koşunlar (Özel Kuvvetler ve Komando birlikleri) ve piyade ağırlıklı bir teşkilatlanma ile taarruz etmiştir. Bu teşkilatlanma arazi yapısının engebeli ve ağaçlık olmasının da etkisiyle başarılı olmuştur.
Günümüz muharebelerinin daha çok meskûn mahal muharebeleri şeklinde gerçekleşiyor olması da bu tür bir teşkilatlanmayı zorunlu kılmaktadır. Çünkü meskûn mahalde tank ve zırhlı araçların imha edilmesi çok kolaydır. Örneğin, Ukrayna’da bu araçların yarım şişe benzin ve yarım şişe yağdan yapılan molotof kokteyli ile imha edildiği internette yayınlanan videolara yansımıştır. Bu sebeple meskûn mahal harekâtı, piyadelerle ve profesyonel askerlerden oluşan özel birliklerle yapılması gereken bir harekattır. Bu durum, Suriye’de ve hendek operasyonlarında da açıkça görülmüştür.
Sonuç:
Sonuç olarak, tanklar ve zırhlı birlikler günümüzde muharebe meydanlarında büyük bir meydan okuma ile karşı karşıya kalmışlardır. Bu durum, zırhlı birliklere dayalı ordu teşkilatlanmalarında, doktrinlerde ve konseptlerde bir çıkmaza girilmesine sebep olmuştur. Bu çıkmazı aşmak için gerek bu araçların teknolojik olarak geliştirilmesi, gerekse teşkilat yapıları ile doktrin ve konseptlerde yeniliğe gidilmesi kaçınılmaz bir zorunluluk olarak ortaya çıkmış durumdadır.