Site İçi Arama

analiz-ve-raporlar

Deprem Sonrasında Hatay'a Neden Daha Fazla Dikkat Etmeliyiz?

İhtilaf devletlerinin Ankara Antlaşması’na uymayarak İskenderun’u Suriye’ye devretmesi üzerine Atatürk bu yöreye en az 10 bin yıllık Türk vatanı olduğundan “HATAY” adını vermiş ve Hatay konusunu Milletler Cemiyeti’ne götürmüştür. “Hatay meselesi benim şahsi davamdır.” “Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esir kalamaz.” diyen Atatürk’ün çabaları sonunda bu yörede seçimler yapılmış ve Hatay Devleti kurulmuştur.

Hatay’ın Tarihçesi

Hatay; ilk yerleşim yeri olarak Orta Asya’dan gelen son derece medeni Turani kavim Hatti’lerle başlamıştır. Gene orta Asya’dan gelen Turani bir kavim olan Hitit (Etiler- Atalar) ile devam etmiştir. Son Hitit Kralı Şuppiluliuma heykelinin yapılan kazılarda Hatay’da bulunması buna en büyük delildir. 

Büyük İskender’in bu coğrafyayı fethetmesinden sonra, Antakya Asi nehrinin kenarında MÖ 300 yılında İskender’in Komutanlarından biri ve Annesi Türk olan Seleukos(1) Kralı I. Seleucus tarafından Asi Nehrinin kenarında eski yerleşim yerleri yıkılarak yeniden  kuruldu. Defne’nin (Harbiye) Antakya’dan daha önce kurulduğu ve bir kültür şehri olduğunu herkes bilir. Bu iki tarihi kent de bugün Hatay ilinin iki merkez ilçesidir.

Meyve bahçeleri, muhteşem yapıları ve anıtlarının yanı sıra herkesi cezbeden şehir, tiyatro, han, halk hamamları, mermer caddeler, tapınaklar, çeşitli heykellerle süslenmişti. Roma döneminde Roma İmparatorluğuna katılan şehir Suriye Eyaletinin başkenti oldu.(MÖ 64)

Hıristiyanlık Kudüs dışında ilk defa Antakya’da yayıldı. Hz.isa’ya inananlara da “Hıristiyan” adı da ilk defa bu şehirde verilmiştir. Hristiyanlığın ilk Kilisesi (St.Pierre (Aziz Petreus) Kilisesi) Hatay’dadır. İslam’ın yayılmasında da Hatay büyük rol oynamıştır. Müslümanların Anadolu’daki ilk camisi (Habibi Neccar Camisi 638) de Hatay’da inşa edilmiştir.

Daha sonra bölge Pers, Sasani, Bizans, Abbasi Tolun oğulları, Akşitler, Hamdan oğulları, Selçuklu, Haçlı egemenliğine girmiş. Memluklerin 1261 yılındaki gelişleri ile çok önemli bir kent haline gelmiş ve Türk Nüfusu bölgenin her tarafına hâkim olmuştur. 1516 yılında Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi sırasında bölge Osmanlı egemenliğine geçmiştir. Bir kısmı eskiden yaşayan Araplar olmakla birlikte Osmanlı İmparatorluğu zamanında Özellikle Suriye ve daha güneyden gelen Araplar da bu çok verimli tarım alanlarına sahip olan ve önemli bir liman kenti durumundaki Hatay ve civarına yerleşmişlerdir. Buna rağmen Hatay’daki Türk nüfusu dışındakilerin hepsi azınlık olmaktan ileri gidememişlerdir.

Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’ne karşı isyan eden Arapların çoğunluğu, İngilizlerin yanında Osmanlı Devleti aleyhine bir tutum takındıkları bilinmektedir.

30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmasına rağmen, İhtilaf Devletleri antlaşma hükümlerine aykırı olarak Antakya ve havalisini işgal etmiştir. Bu işgale karşılık veren silahlı halkla, ilk silahlı çatışma Hatay Dörtyol’da gerçekleşmiştir. Milli mücadelenin ilk kurşunu da 19 Aralık 1918’de Dörtyol’da atılmıştır. Bu sırada İhtilaf devletleri işgali altında olan bölgede Antakya, Altınözü ve Yayladağı çevresinde kurulan çeteler, işgalcilerle çatışırken; Türk Ordusu da batıda Yunanlılarla savaşmaktaydı. İhtilaf devletleri ile yapılan antlaşma ile Hatay’a özel statü verilmiş ve Türkler özel bir idare altında kültürel haklara sahip bırakılmıştır. İhtilaf devletlerinin Ankara Antlaşması’na uymayarak İskenderun’u Suriye’ye devretmesi üzerine Atatürk bu yöreye en az 10 bin yıllık Türk vatanı olduğundan “HATAY” adını vermiş ve Hatay konusunu Milletler Cemiyeti’ne götürmüştür.

“Hatay meselesi benim şahsi davamdır.” “Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esir kalamaz.” diyen Atatürk’ün çabaları sonunda bu yörede seçimler yapılmış ve Hatay Devleti kurulmuştur. Hızla teşkilatlanan Hatay Devleti, Türkiye ile bağlarını hemen güçlendirmiştir. 29 Haziran 1939 tarihinde Hatay Millet Meclisi Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen başkanlığında son toplantısını yaparak kendini feshetmiş ve Hatay’ın Türkiye Cumhuriyeti’ne katılmasına karar vermiştir. 23 Temmuz 1939 tarihinde Antakya’daki Kışlaya Türk Bayrağı çekilmiş, devir teslim töreni yapılmış ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 67. vilayeti olarak Hatay Türkiye’ye katılmıştır (Expo’21 Hatay Tarihi).

Hatay’ın Demografik Yapısı;

Hatay’ın güncel nüfusu 1.628.894’dür.

538174 insanımız Hatay merkezde yaşarken 109.0720 insanımız, çoğunluğu İskenderun olmak üzere, ilçelerde ikamet eder.

Hatay'ın çoğunluk nüfusunu Türkler oluşturmaktadır. İskenderun, Antakya, Dörtyol, Yayladağ, Reyhanlı, Erzin, Belen, Kırıkhan, Hassa ilçelerinde Türkler çoğunluktadır. Türk nüfusunu Yörükler, Türkmenler ve Yerli Türkler (Memluk Türkleri) oluşturmaktadır. Yörük Türkmenlerin çoğunluğu Kahramanmaraş ve Elbistan’dan gelmiştir. En kalabalık aşiret ise Abacılı Aşiretidir. Hatay’ın her bölgesine dağılmıştır. Erzin Bölgesine ise Girit ve Balkanlardan gelen Türkler yerleşmiştir.

Türkiye'de en kalabalık Arap nüfusu Hatay'da yaşamaktadır. Defne ve Samandağ ilçelerinin nüfusunun neredeyse tamamı Nusayri’dir (2). İskenderun ve Antakya Merkez'de de Araplar vardır. Ancak nüfus olarak fazla değillerdir. Hiçbir ilçe nüfusunun çoğunluğu Sünni Arap değildir. Suriye'de yaşanan olaylardan sonra gelen Arap nüfusu ile Arap nüfus oranının arttığı da aşikardır.

Hatay'da az sayıda Hristiyan nüfusu da yaşamaktadır. Bir tane Ermeni yerleşimi vardır. Türkiye'deki tek Ermeni köyü Hatay sınırları içerisindedir. Ayrıca Hristiyan Arap nüfusu da vardır(iki köy). Hatay'da yaşayan Kürtlerin çoğu dışarıdan çalışmaya gelmiş nüfustur. Toplam nüfus içindeki oranları %4 civarındadır. Dörtyol ve Erzin ilçelerinde oran olarak diğer ilçelere göre daha kalabalıklardır.

Bunları etnik ayrımcılık olsun diye yazmıyorum. Bilakis bu kadar farklı kök ve kültürden gelen insanların binlerce yıldır barış ve huzur içinde birlikte yaşadıklarını, bundan sonra da yaşayabileceklerini gözler önüne sermek için yazıyorum.

Hepsi Vatanına, Bayrağına ve Ülkesine bağlı sade vatandaştırlar. Her ne kadar sığınmacılardan kaynaklanan bir takım olaylar yaşanmış olsa da bu yapısı ile Hatay Ülkemizin en güvenli şehirlerinden birisidir.

Hatay’ın önemi

İpek yolunun bir parçası olan Hatay önemli bir ticaret ve lojistik merkezidir. 186 km. kıyı şeridi uzunluğu olan Hatay’ın kara sınırı 296 km olup, en uzun sınır komşusu Suriye’dir. Kuzeyinde ise Gaziantep, Osmaniye ve Adana illeri ile komşudur. Ayrıca denize açılan İskenderun limanı ve 2 adet kara sınır kapısı mevcuttur.

Hatay’ın konumu itibariyle doğu-batı ve kuzey güney doğrultusunda uzanan yollar üzerinde pozisyonuyla jeopolitik açıdan büyük önem taşımaktadır. Ayrıca 4000 km2’lik bir alana yayılan, yer yer 1500-2000 metre yüksekliğe kadar çıkan Amanos Dağları üzerinde bulunan sadece Belen geçidi, doğuda Amik Ovası ile batıda Akdeniz’e açılan İskenderun Limanına uzanan konumuyla, İran ve Irak’ı Akdeniz’e bağlayan stratejik bir değerdir. Her dönemde ABD ve Rusya ile pazarlık halinde olan PKK/PYD terör örgütünün hayalini kurduğu sözde Kürt devletinin de Akdeniz’le olası bağlantısını engelleyen yegâne kara parçasıdır. 

İskenderun Limanı ülkemizden geçen tüm petrol boru hatlarının birleşim noktasıdır. Ülkemizde faaliyet gösteren tüm yerli ve yabancı şirketlerin depolama alanları da bu bölgededir. Liman aynı zamanda dünya ülkelerinin Ortadoğu’ya deniz yolu ile yaptığı ticaretin merkezidir. Bu bakımdan da stratejik bir öneme sahiptir.

Hatay konumu itibariyle tarihte olduğu gibi bugün de Türkiye’nin ulusal güvenliği ve çevre coğrafyasının jeopolitiği açısından büyük önem taşımaktadır. ABD’nin Arap Baharı süreci ile hayata geçirmeye çalıştığı Büyük Ortadoğu Projesinin (BOP) Kuzey Afrika ile birleştirilmesi durumunda, İran, Irak, Suriye, Doğu Akdeniz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye’nin kontrolü açısından ABD için de Hatay’ın konumunun ne kadar önemli olduğu da açık olarak görünmektedir. 

Amik Ovası Çukurova’nın ikiz kardeşi gibidir. Hatay toprakları çok verimlidir. Tütünden pamuğa, narenciyeden zeytine aklımıza gelebilecek her türlü tarımsal ürünün yetiştirildiği muhteşem tarım arazilerine sahip olması da ayrı bir konudur.

Bu özelliğiyle Hatay, Anadolu’daki hâkimiyetimizin devamı için sıkı sıkıya sarılmamız gereken canımızdan bir parçadır.

Deprem Felaketinden Sonra Hatay ve Çevresinde Beklenenler

Özellikle Türklerin yaşadığı Antakya, İskenderun, Reyhanlı ve Kırıkhan’da çok ciddi yıkım olmuştur. Antakya merkezde yaşayanların tamamı evlerini boşaltmış durumdadır. İlçeler de dahil olmak üzere tüm Hatay genelinden insanlar şehri terk etmektedirler. Bu insanların bir kısmı geçici olarak yakınlarının yanına taşınmış olsa da Büyük bir kısmı dönmemek üzere Hatay’ı terk etmiştir. Hatay’da yaşayan ve felakete maruz kalmış tanıdıklarımdan aldığım bilgi bu yöndedir. Bu göçlerin depremin en çok etkilediği, etnik olarak Türk nüfusunun çoğunlukta olduğu bölgelerden daha fazla olması da bende dengeleri bozacağı endişesini yaratmaktadır. Deprem sonrası sınırlarımızdan daha fazla sığınmacı gelir ve bu bölgelere yerleşirse durum daha da vahim olur. En büyük korkum boşaltılmış sağlam yapılara sığınmacıların yerleşerek vatandaşın malını mülkünü işgal etmesidir. İnsanımıza sahip çıkmak, kültürümüzü, tarihimizi, Hatay’ımızın Demografik Yapısını, buna bağlı olarak Anadolu’daki Türk varlığını korumak için, Ülkemiz üzerinde kötü emelleri olan devlet ve terör örgütlerini de cesaretlendirmemek adına bir dizi önlemlerin süratle alınmasının zorunlu olduğu kanaatindeyim.

Öncelikle Hatay’daki Askeri birlik sayısı artırılarak ülkemize gayr-i meşru yollardan girişler önlenmeli.

Hatay ilimizdeki sığınmacılar gönderilmeli, gönderilemiyorsa başka illere taşınmalı ve bir noktada yoğunluk oluşturmaları engellenmeli.

Kalıcı konutların yapımı Hatay’dan başlamalı, öncelikle buralar imar edilerek Hatay’ı terk etmiş olanların en kısa sürede Hatay’a dönmeleri sağlanmalı.

İnsanların Hatay’a dönüşlerini hızlandırmak ve tekrar bölgeyi cazip hale getirmek için teşvikler verilmeli.

Hatay’daki iş alanları genişletilmeli ve özel sektörün bu bölgeye yatırım yapması sağlanmalı. 

Hatay yeniden Ortadoğu ile yapılan ticaretin merkezi haline getirilmeli.

Hatay’ın tarımsal potansiyeli canlandırılmalı, tarım desteklenmeli, teşvikler artırılmalı ve bu yolla da insanların memleketlerine dönüşleri sağlanmalı.

Hatay sahipsiz bırakılmamalı. Devlet tüm imkânları ile Hatay’da seferber olmalı.

Unutmayalım ki, Hatay bize Atatürk’ün emanetidir. Atatürk’ün şahsi davası bizim de şahsi davamızdır.

Kaynakça:

- Hatay Valiliği İnternet Sitesi

- Expo’21 Hatay Tarihi

- Dag.Gen.Tr.

- Hatay Kültür Portalı

- Etnikce.com

1. Selekous Devleti: İskender'in ölümünden sonra Makedonya İmparatorluğu'nun parçalanmasıyla İskender'in generallerinden I. Seleukos tarafından kurulan Helenistik imparatorluk.

2.Nusayri: Alevi Araplara verilen isimdir.

Araştırmacı Yazar Mustafa BALCI
Araştırmacı Yazar Mustafa BALCI
Tüm Makaleler

  • 17.02.2023
  • Süre : 8 dk
  • 2926 kez okundu

Google Ads