Çakma ve Gerçek
Demokrasilerde gayet doğal olan bu süreçte doğal olmayan durum, her adayın vatanseverliği, milliyetçiliği, dini, muhafazakarlığı, Atatürkçülüğü ve demokratlığı kendi lehine ve rakipleri aleyhine yoğun bir şekilde kullanıyor olması. Toplum tarafından çoğunlukla kabul gören hangi akım, düşünce ve değer varsa, orada politikacıların vaatlerini ve diğer tarafa karşı suçlamalarını görüyoruz.
Seçim yaklaşırken her aday vaatlerde bulunuyor, her aday kendi yaptıklarını ve yapacaklarını öne çıkarmaya çalışıyor ve böylece halktan alacağı desteğini artırmaya çalışıyor.
Demokrasilerde gayet doğal olan bu süreçte doğal olmayan durum, her adayın vatanseverliği, milliyetçiliği, dini, muhafazakarlığı, Atatürkçülüğü ve demokratlığı kendi lehine ve rakipleri aleyhine yoğun bir şekilde kullanıyor olması. Toplum tarafından çoğunlukla kabul gören hangi akım, düşünce ve değer varsa, orada politikacıların vaatlerini ve diğer tarafa karşı suçlamalarını görüyoruz. Politikanın acı gerçekliği bu.
Bu kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı söylemlerin neticesinde, bilim insanının aklına takılan ve cevaplandırılması gereken soru, bu söylemlerin hangisinin gerçek, hangisinin ise çakma olduğunun ortaya çıkarılması. Vatanseverlik, dindarlık, milliyetçilik gibi subjektif hususları ölçmek çok zor. Kim daha çok dindar, kim daha çok vatansever, kim daha çok milliyetçi bunu bilemeyiz ama, ampirik değerler kullanarak kim gerçek ve kim çakma ortaya çıkabilir. Sayısal değerlerle ortaya çıkarılabilecek en başta gelen kriter, ülkenin ekonomik durumudur.
O zaman ekonominin gerçeğine bir göz atalım.
Bugünkü iktidar “ekonomimiz iyi, şahlandık.” derken, muhalefet ise “ne şahlanması ekonomi berbat, battık, battık.” diye serzenişte bulunuyor.
Peki, hangisi doğru?
Neye bakarak, hangi doneye göre karar vereceğiz?
Bugünkü muhalefetin sıklıkla dile getirdiği şekilde soğanın, peynirin, gayrimenkullerin ve kiraların almış başını gitmiş fiyatlarına mı, yani enflasyona mı; yoksa yerli ve milli savunma sanayi projelerine, çıkarıldığı iddia edilen doğal gaza ve ihracat rakamlarındaki artışa mı bakacağız?
Ekonomi sayısal değerler içerir ve hem iktidar hem de muhalefet kendi işine gelen değerlere göre durumun iyi veya kötü olduğunu topluma empoze eder. Mesela, iktidar ihracatın artması sebebiyle ekonominin iyiye gittiğini vurgular, ama nedense ithalatın çok daha fazla yükseldiğini ve cari açığın git gide büyüdüğünü söylemez.
Aslında ekonomide bakılacak iki tane ana kriter vardır. İlki, dünyadaki tüm ülkelerin ekonomik büyüklüklerine göre sıralandıkları Gayri Safi Milli (veya Yurtiçi) Hasıla (GSMH), ikincisi ise işsizlik oranı ile enflasyon oranının toplamına göre belirlenen sefalet endeksi. Bu iki veri, ülkenin şahlandığını mı, battığını mı, ileri mi geri mi gittiğini net olarak gösterir.
O zaman ne diyor bu iki veri bir bakalım.
İlk veriye göre, Türkiye dünyanın 20. büyük ekonomisi, geçen yılki sıralamadan bir seviye yukarı çıkmışız. IMF verilerine göre Türkiye, 2003’ten bu yana ilk kez 2021’de en büyük 20 ekonominin dışında kalmıştı.
IMF'nin paylaşmış olduğu, ülkelerin yıllara göre GSMH istatistiklerinde Türkiye, 2002 yılında 238 milyar $'lık GSMH’si ile dünyada 21. sıradaydı. 2006 ve 2010 yıllarında 550 ve 772 milyar $ ile 17. sırada bulunan Türkiye, 2014 yılında ise 934 milyar $ ile 16. sırada yerini almıştı.
Birinci görselde görüldüğü üzere, Türkiye sıralamada en iyi yıllarını Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) iktidarında 2013-2015 yılları arasında üst üste üç yıl 16. sırayı görerek yaşadı. AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 ve 2003 yıllarında 21. sırada yer alan Türkiye, 2004-2010 arası dünyanın en büyük 17. ekonomisi olmuş, 2018 ve 2019’da ise 19. sıraya gerilemişti. 2020’de 20. sıraya düşen Türkiye ekonomisi 2021’de 21. sıraya gerileyerek AK Parti’nin iktidarı devraldığı seviyeye indi.
2014’te 16, 2016’da 17. büyük ekonomiyken, 2022’de 20. olmak, son yıllarda uygulanan ekonomi politikalarının doğru olmadığını, Türkiye ekonomisinin iyiye gitmediğini bariz bir şekilde göstermektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’yi ilk 10 ekonominin içine sokma vaadi, maalesef gerçekleşmemiştir. Sunulan iç ve dış bütün bahaneler, birçok devletin yaşadığı problemlerdir. Hiçbir mazeret, başarının yerini tutamaz. Dolayısıyla sıralamadaki düşüş, iktidarın ekonomik olarak başarısızlığının bariz bir göstergesidir. Birçok devlet, benzer sorunlarla uğraşırken, ekonomik olarak bizden daha iyi performans sergilemişse, bunun sebebi bizi yönetenlerin yanlış politikalarıdır.
Veriler maalesef kötüye gidişi teyit etmektedir.
Gelelim ikinci verimize, yani Sefalet endeksine. Amerikalı iktisatçı Arthur Okun tarafından işsizlik oranıyla enflasyon oranının toplanmasından oluşan bir gösterge olarak ortaya çıkan Sefalet Endeksi, zamanla değişikliğe uğradı ve aşağıdaki şekilde formüle edildi.
Sefalet Endeksi = (Enflasyon Oranı + İşsizlik Oranı + Faiz Oranı) – Büyüme Oranı
Dünya Sefalet Endeksi’nde Türkiye’nin yıllar içindeki performansına bakıldığında, 2014 yılından bu yana, maalesef negatif bir seyir var.
Raporlara göre 2013 yılında 32,7 puan ile 108 ülke içerisinde 13. sırada olan Türkiye’nin, 2014 yılında endeks puanı 29,4 oldu ve listede 22. sıraya geriledi. (Endeks kötüden iyiye sıralandığından, bir ülkenin sıralamada gerilemesi, sefaletin o kadar azaldığını göstermesi bakımından iyi bir şey.)
2018 yılında 53,3 puan ile 95 ülke içinde 5. sırada yer alan Türkiye’nin, 2019 yılında endeks puanı düşüş gösterse de sıralamasında bir gerileme olmadı.
2021 değerlerine göre, işsizliğin yüzde 11,2, enflasyon oranının da yıllık yüzde 36,08 olduğu Türkiye'de sefalet endeksi 47,28'e yükseldi. Bu oran, AKP'nin iktidara geldiği ve 2001 krizinin etkilerinin hissedildiği 2002 yılında bile yüzde 40 seviyesindeydi. Yani, 2002’den daha kötü bir duruma gelmişiz maalesef. Artan enflasyon ve işsizlik oranları sebebiyle, durumumuzun daha kötüye gideceğini öngörmek zor olmasa gerek.
Türkiye'de sefalet 2016 yılından bu yana 2,5 katına çıkarken, yükselişin ana nedeninin enflasyon olduğu görülüyor.
Ülkelerin sıralamalarına gelince;
2014 yılında 29,4 puanla Dünya Sefalet Endeksi listesinde 22. sırada olan Türkiye, 2019 yılında 50,6 puan ile 95 ülke arasında 5. sırada yerini aldı.
2020 yılı için yayınlanan rapora göre Türkiye, 156 ülke içinde 21’inci sırada yerini almışken, son değerlere göre ise, 186 ülke arasında ilk 10'a hızlı bir giriş yaptı. Böylece, Venezuela, Sudan, Lübnan, Zimbabve, Surinam ve Etiyopya gibi sıkıntılı ülkelerle aynı kategoriye düştü.
İkinci görselde görüldüğü üzere gelişmekte olan (emerging) ve sınır (frontier) piyasalar kategorisine giren 40 ülkede Türkiye 59.89 endeks puanıyla Arjantin'i (59.1) geçerek yine ilk sırada.
Türkiye, G20 ülkeleri ile Avrupa ülkeleri arasında en yüksek dünya genelinde ise en yüksek enflasyona sahip 6. ülke konumunda. Türkiye'den yüksek enflasyona sahip ülkeler ise; Suriye, Sudan, Venezuela, Lübnan ve Zimbabve.
Tüm dünyada 186 ülkenin sadece 29'unda enflasyonun %10'dan ve sadece 13'ünde %20'den fazla olduğu bilgisini de ekleyelim.
Veriler böyle, durumumuz bu.
Bu bilgilere göre, kim gerçek, kim çakma, artık karar sizin. Oyunuzu verirken, bu bilgilere bir kez daha bakın, öyle karar verin.
Çakma bilgilerden kendinizi arındırın, kandıranlara kanmayın; doğrulara destek olun, gerçeklere sahip çıkın.
Sefaletin dayanılmaz hafifliğinden, refahın keyifli ağırlığına bir an önce geçmemiz dileğiyle…