Kader planımızda deprem yok mu?
Arabamızdaki cam çatlağında olduğu gibi, bazen de çatlak yön değiştirebiliyor. Tahmin ettiğimiz yerde değil de daha emniyetli diye düşündüğümüz başka bir yerde de bir fay kırığı oluşabiliyor büyük bir deprem sonrasında. Peki ne yapacağız öyleyse? Orası riskli, burası riskli, biz nereye şehir kuracağız?
16 şubat 2023 saat 16:34:50 enlem/boylam, derinlik, yer Küçüklü-Doğanşehir (Malatya) - Büyüklük 1.9 (ML)
16 şubat 2023 saat 16:32:11 enlem/boylam, derinlik, yer Suriye - Büyüklük 3.0 (ML) 3.0(Mw)
16 şubat 2023 saat 16:27:50 enlem/boylam, derinlik, yer Yeşilköy-Göksun (Kahramanmaraş) - Büyüklük 2.7 (ML)
…
Böyle irili ufaklı bir sürü deprem oluyor ülkemizde ya da yakınlarımızda. Hem de o kadar çok meydana geliyor ki bu depremler, şaşmamak elde değil.
Ayın 16'sında saat 16:34'e kadar tam olarak 298 defa yer sarsılmış. Kandilli rasathanesinin online yayınladığı bilgiler bunlar.
Artçı diyoruz, ama sadece artçı depremler değil olan depremler, aralarında Konya da var, Kütahya da var, Çorum ya da Yalova da var.
Bugün olanların en büyüğü 4.6 büyüklükte, Hatay'da. Bir de 4.5 var, Kahramanmaraş'ta. Ama 3.5 de var, İran'da.
Diyeceğim o ki, farkında olmasak da pek hissetmesek de, sürekli sallanan bir ülkemiz var. Bunu hepimizin anlaması gerekiyor.
Dünya çapında kim bilir kaç dakikada bir bir yerlerde deprem oluyor. Ama ülkemiz en çok deprem olan coğrafyalardan biri.
Evet, çok güzel bir ülke, coğrafi olarak da çok özel bir yeri var dünyada. Asya ile Avrupa arasında köprü konumunda bir ülke.
Medeniyetin de belki de ilk defa yeşerdiği bir ülke.
Ama sallanıyor arkadaş, hem de sürekli sallanıyor.
O kadar güzel kıyılarımız da olsa, mevsimsel olarak ılıman bir iklimi de olsa ve muazzam bir doğamız da olsa, sürekli sallanıyoruz.
İşte bu sallantılar sürekli aşağılarda bir yerlerde kayaların kırılması yüzünden. Kaya tabakaları aralarında çatlaklar var ve aynı arabanızın camına bir taş geldiğinde o çatlak zamanla yavaş yavaş ilerler ya, aynı öyle. Yerkabuğu üzerindeki bu çatlaklar da sürekli ilerliyor.
Biz bu çatlaklar çok derin olduğunda ve yüzeye kadar çıktığında adına fay demişiz. Faylar artık tabakalar üzerindeki kırılmış olan yerlerdir. Yeryüzü tabakaları büyük bir depremde faylar üzerinde metrelerce yer değiştirir. Yana doğru kayar, ya da bir blok diğerinden daha yukarı kalkar, ya da bloklar arası açılır, derin yarıklar oluşur. Artık yerine göre nasıl bir hareket oluyorsa öyle yer değiştirir büyük tabakalar.
Eğer bir yerde fay kırığı varsa, artık üzerine bina yaparsan ne hesap yaparsan yap, bloklar birbiri arasında öyle metrelerce kayabildiği için, yaptığın hesap bir işe yaramaz. O bina her halükârda yıkılır. Fayların üzerine bina yapılmaz!
Onca deprem hesabı yapıyoruz, ancak yaptığımız hesaplar bugüne kadar farkına varılmış faylara göre çıkartılmış risk haritaları ve olan depremler üzerinden kaydedilen bilgiler değerlendirilerek geliştirilmiş yaklaşım metotlarına dayanan hesaplardır.
Dolayısıyla da, olan her depremde risk haritaları bir kez daha gözden geçirilmelidir ve belki de hesap yöntemleri de gözden geçirilmelidir.
Henüz yeryüzüne kadar çıkmamış fay kırıklarının nerelerde olduğunu biliyor muyuz? Hayır!
Birtakım tahminlerimiz oluyor tabii ki, bir yerin ötesinde ve berisinde fay kırıkları varsa, arasının da bir gün kırılacağı kesin. Bunu tahmin edebiliyoruz. Hatta bugünün imkanları ile bilgisayarlarda modelleyerek olası depremlerin büyüklüklerini bile hesaplayabiliyoruz.
Ancak arabamızdaki cam çatlağında olduğu gibi, bazen de çatlak yön değiştirebiliyor. Tahmin ettiğimiz yerde değil de daha emniyetli diye düşündüğümüz başka bir yerde de bir fay kırığı oluşabiliyor büyük bir deprem sonrasında.
Peki ne yapacağız öyleyse? Orası riskli, burası riskli, biz nereye şehir kuracağız?
Bu riskli yerlerde şehirler kurmuşsak ne yapacağız?
Her şeyi bilebilmek mümkün değil. Ama bildiğimiz şeyler de var.
Kaderimize küsemeyeceğimize göre bir şeyler düşüneceğiz tabii ki.
Mesela yakınlarda bir yerlerde deprem olduğunda, deprem dalgalarını artırıcı özellikte zemini olan yerlere şehir kurmayacağız!
Şehir kuruluysa ya şehri daha sağlam yerlere kaydıracağız ya da yapılmış binaları kontrol edip, sorunlu olanları yıkacağız. Yerlerine de daha sağlam binalar yapacağız.
Yapılan hesaplarda yeterince güçlendirme yaparak sağlamlaştırabiliyorsak, güçlendireceğiz.
Yapabiliyorsak deprem izolatörleri yerleştireceğiz binalarımıza.
Yani yapılacak bir sürü mühendislik çözümleri var. Zemine enjeksiyon yapılarak zemini güçlendirmek bile mümkün.
Ancak ne yapsak faydası olmayacak olan yerlerden mecburen ayrılacağız.
Alüvyon birikimi olan ovalar böyle deprem dalgalarının etkisinin çoğaldığı yerlerdir mesela. Bir de yeraltı su seviyesi yukarılarda ise, deprem titreşimleri ile zeminde sıvılaşma dediğimiz sorun oluşur. Sapasağlam bina yapsak da ya depremde bina toprağa gömülür ya da yan yatar ve yıkılır.
Böyle yerlerde kurulu şehirler varsa, mecburen şehrin yerleşimini zaman içinde değiştireceğiz.
Altında sağlam kaya tabakaları olan yerlere bina yapacağız. Ama çok yakınında da fay kırığı olmayacak. Çünkü yeryüzündeki büyük bloklar fay kırıkları üzerinde kayarak deprem oluşturuyorlar. Yakın olursa altı kaya olsa da deprem çok fazla kuvvet ile binamızı yıkabilir. O yüzden fay hatlarından mümkün olduğunca uzaklaşacağız.
Peki ben nereden bileceğim neresi uygundur, neresi değildir? Ben jeoloji mühendisi değilim ki?
Evet, haklısınız, bu sizin, hatta benim bile bileceğim iş değil. Buna uzmanları karar vermeli! Bu uzmanlar da devlet kontrolünde yaptıkları zemin incelemeleri ile belki de politika üstü kurulmuş bir bilim kurulu şeklinde nereye şehir kurulması gerektiğine karar vermeliler. Hepimiz de onların verdiği karara uymalıyız.
Ama şurası çok güzel, bak ne güzel manzarası var! Burası olsa olmaz mı?
Sen de haklısın, yaşayacağımız yerler üzerine tercihlerimizin çok farklı sebepleri oluyor. Ancak bu tercihleri yaparken depremleri de dikkate almamız gerekiyor. Çünkü biz bir deprem ülkesiyiz.
Coğrafya kaderdir. Evet doğru, eğer kadere inanıyorsanız, bu güzel ülkemizde maalesef kaderimiz böyle.
Ama kaderimizde deprem tehlikesi yüksek bir coğrafyada yaşamak olması, her olan büyük depremde onca can yitirmemiz gerektiği anlamına gelmiyor.
Demek ki bazı konularda tercihlerimizi bir kez daha gözden geçirmemiz lazım.
Mesela şehir planlaması ve mimarisi açısından blok binalar tercih edilmiyor.
Ama eğer depremlerde yaşamak istiyorsak, blok ya da değil, ama yaptığımız binaları sağlam yapmak zorundayız.
Daha önce de yazdım, eğer insanlar anlamıyorsa, hesabını da düzgün yapsan yine de kalitesiz binalar yapan müteahhitlerimiz varsa, yeterli denetleme de yapamıyorsak, öyleyse binalarımızdaki risk katsayılarını yükselteceğiz ve blok yapılar yapacağız.
Pahalı olur o zaman ama! Haklısınız, pahalı olur. Ama can bu, candan daha pahalı olmaz ya!
Sağlam olacak binalarımız, özellikle de konut binaları. Gerekiyorsa mimari estetikten taviz vereceğiz, ama olası en büyük depremde bile yıkılmayacak binalar yapacağız.
Çünkü coğrafyamız kaderimiz. Eğer bir kader planı varsa, o zaman o planda mimari estetik olarak kötü, ama sağlam bina yapmak yazılı bizim kaderimizde.
O yüzden tekrar ediyorum, binalarımız tünel kalıp binalar olacak. İç dış bütün duvarları beton olan, içinde kolon kiriş olmayan kutu gibi binalar olacak.
Mimarlarımız düşünsünler, tünel kalıp ama mimari olarak güzel binalar da yapmak mümkün bence. İstenirse yapılır.
Jeoloji mühendislerimiz çalışsınlar, öneri getirsinler, nereler deprem açısından daha az risk içeriyor?
İnşaat mühendislerimiz de otursunlar hesaplasınlar, sapasağlam binalar yapsınlar.
Politikacılarımız da ikna etsinler toplumu, buralara buralara şehir kuruyoruz desinler, buraları boşaltıyoruz desinler. Uygun yerlere şehir kurmak için gerekiyorsa teşvik etsinler insanları. Destek olsunlar, teşvikler versinler.
Yönlendirsinler yatırımcıları, bir şekilde emniyetli yerlere yeni şehirler kurulmasını sağlasınlar.
Ama zor değil mi? Hem rant daha çok kabartıyor heveslerinizi değil mi?
Siz politikacılar, toplumu siz yönlendireceğinize, toplum içerisinde rant paylaşımı öneren para babalarının yolundan gidip, dört kat bina yapılabilecek yere on kat bina yapılmasına izin veriyorsunuz. Belki de çok daha yükseklerine. Bunu yapanların yatacak yerleri yok.
Eğer balık baştan kokarsa, o zaman yapacak bir şey yok. Ölürsünüz o zaman olası her büyük depremde. Kendiniz ölmezseniz yakınlarınız ölür, çoluğunuz çocuğunuz ölür.
Kısacası kader planını kendimiz yapmalıyız. Bunun için de inancımızda kader var, ama bilim ile o planı kendimizin yapması da mümkün diyerek bitireyim yazıyı.
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla