Site İçi Arama

analiz-ve-raporlar

Kahramanmaraş Depremi ve Silahlı Kuvvetlerin Kullanımı Üzerine Düşünceler

2003-2005 yılları arasında, karargâhı ve bazı birlikleri Kahramanmaraş’ta bulunan 172’nci Zırhlı Tugay Komutanlığında Lojistik Şube Müdürü olarak görev yaptım. Askerler bilir, lojistik şube doğal afetlere yardım konularında planlama ve mülki makamlarla koordinasyonda bulunma faaliyetlerini yürütür. Daha doğrusu o zaman bu böyleydi. Uzun süre önce emekli olduğumdan şimdi durum nedir bilmiyorum.

2003-2005 yılları arasında, karargâhı ve bazı birlikleri Kahramanmaraş’ta bulunan 172’nci Zırhlı Tugay Komutanlığında Lojistik Şube Müdürü olarak görev yaptım. Askerler bilir, lojistik şube doğal afetlere yardım konularında planlama ve mülki makamlarla koordinasyonda bulunma faaliyetlerini yürütür. Daha doğrusu o zaman bu böyleydi. Uzun süre önce emekli olduğumdan şimdi durum nedir bilmiyorum.

 

O zamanlar tugayda, belirli zamanlarda değişik deprem ve yangın senaryolarına göre tatbikat yapar ve muhtemel bir afete karşı hazırlıklı olmaya çalışırdık. Yılda bir defa da valilik, Doğal Afetlere Yardım (DAFYAR) koordinasyon toplantısı yapardı. Biz de bu toplantılara katılırdık. Bu toplantılara ben de katıldım. Valinin ismini şimdi hatırlamıyorum ama bir toplantıda sergilediği davranışlardan anladığım kadarıyla bu konuda oldukça hassas davranan ve konuya önem veren biriydi. Fakat aynı şeyi resmî kurumlarda görev yapan herkes için söyleyemem.

Tugay komutanı garnizon dışında olduğu için yalnız başıma katıldığım ve onu temsilen Vali’nin hemen yanında oturduğum bu toplantıyı bugün gibi hatırlıyorum. Önce bir jeoloji mühendisi kürsüye çıkıp Maraş’ın durumunu, fay hattı üzerindeki konumunu ve tarihi depremlerde neler yaşandığını anlattı. Anlatılanlar beni ve toplantıya katılan herkesi çok etkiledi. Özellikle de Vali Bey’in, anlatılanları dinledikçe gözleri fal taşı gibi açıldı.

Çünkü jeoloji mühendisi; Maraş’ın bir fay hattı üzerinde olduğunu, tarih boyunca bu fay üzerinde büyük depremler olduğunu, bu sürecin aşağı yukarı 500 yılda bir olduğunu, bir önceki depremden bu yana 500 yıla yakın bir zaman geçtiğini, muhtemel bir büyük depremin Maraş ve Antakya’yı yerle bir edeceğini, hele de 8 şiddetinde bir depren olursa toprağın metal erimesi denilen bir olay yüzünden toprağın su gibi geçirgen olacağını ve toprak üzerindeki her şeyin birden bire toprağın içine gömüleceğini, bunun tarihte olduğunu, Antakya’da depremlerde toprak altına gömülmüş evlerden oluşan birçok katman bulunduğunu söyledi.

Ayrıca, depremin etkisinin ovada daha yüksek olduğunu, bu yüzden şehrin dağın eteğinde kurulduğunu, ovaya doğru değil, yamaçta yanlamasına geliştiğini, ancak son zamanlarda bu tehlike dikkate alınmadan aşağıya doğru çok katlı binaların yapıldığını ve sanayi tesislerinin tamamına yakınının ovaya yapıldığını, bunun çok tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini ilave etti.

Vali Bey, bunları dinleyince çok endişelendi. Gerekli yazışmaların yapılmasını ve bu durumun ilgililere bildirilerek tedbir alınmasını ilgililere hemen söyledi. Jeoloji mühendisinden sonra kürsüye çıkanlar depremde yapılacakları anlattıkça bir sürü soru sormaya başladı. Sorduğu sorulara aldığı her cevaptan tatmin olmadığından olsa gerek toplantı boyunca bir sürü emirler verdi. Vali Bey’in bu ilgi ve endişesini görünce ben de anlatılanları daha iyi dinlemeye başladım. İlk dikkatimi çeken şey, birçok şeyin sorumluluğunun Tugay’a verildiği oldu.

Örneğin, şehrin girişinde Aksu Nehri üzerindeki köprü depremde çökerse Tugay Komutanlığınca köprü kurulacağı söylendi. Ben elimi kaldırıp, köprünün kaç metre uzunlukta olduğunu sordum. Şimdi ne kadar olduğunu hatırlamıyorum ama söylediği rakam bizde zırhlı araçların kısa açıklıkları geçmek için kullanılan köprülerden çok daha uzundu. Üstelik bu köprüden ağır iş makineleri ve yüklü kamyonların da geçmesi gerekiyordu. Bunun üzerine “Bizim köprüler bu iş için yeterli değil. Kolordu istihkam taburu ile görüşmek gerekir. Onlarda bu ihtiyacı karşılayabilecek köprü olabilir ama tabur Adana’da olduğundan muhtemel büyük bir depremde kısa süre içinde Maraş’a gelemez.” dedim. Bunun üzerine Vali Bey, “Bunu not alın, mutlaka çözüm bulalım. Yüzbaşım doğru söylüyor. Burası yıkılırsa Adana da etkilenir ve oradan bize kısa süre içinde hiçbir şey gelemez.” dedi.

Daha sonra başka görevliler de kürsüye çıkıp kendi konularıyla ilgili planlarını anlatmaya devam ettiler. Hastahane ile ilgili konu anlatılırken yeniden müdahale etmek zorunda kaldım. Çünkü ilgili kişi, hastahane yıkılırsa Tugay’daki 30 kişilik seyyar hastahanenin kurulacağı yeri söyledi. Ben elimi kaldırıp, tugay TMK’sının değiştiğini, seyyar hastahanelerin TMK’dan çıkarıldığını, malzemelerinin de iade edildiğini, bunun yerine sadece ayırma istasyonumuz bulunduğunu söyledim.

Vali Bey, bu konuyu neden tugayla koordine etmeden eski planlar üzerinden anlattın diye konuşmacıyı sert bir şekilde uyardı. Bu durum bütün dikkatlerin üzerimde toplanmasına sebep oldu. Arza çıkacak olan İl Jandarma Alay Komutanı dahil arzı olan herkes homurdanmaya başladı. Alay Komutanı Albay, ben yüzbaşı idim. Bana işaret edip parmağını dudaklarına götürerek “sus” işareti yaptı. Vali Bey bunu gördü. Homurdanmalar da dikkatini çekti.

Geriye dönüp sert bir şekilde; “Eski planları alıp gelmişsiniz, her şey değişmiş ama siz hiçbir şeyi düzeltmemişsiniz. Üstelik bu konu çok hayati bir konu olduğu halde!” diye salondakileri uyardıktan sonra bana döndü.: “Yüzbaşım, kimseden çekinmeden başka ne aksaklık görürsen söyle. Herkes masal dinler gibi dinliyor. Bir ben, bir de sen işi ciddiye alıyoruz anlaşılan. Gördüğün bütün aksaklıkları söyle. Sadece tugayla ilgili olan konulardan değil herhangi bir konuda bir önerin varsa çekinmeden söyle ki bir an önce tedbir alalım. Bu akşam deprem olmayacağının garantisi yok. Onun için aksaklıkları en kısa sürede tamamlayalım. Deprem olunca acı bir tecrübe yaşamayalım.” dedi.

Bunun üzerine, o gün bayağı bir düşman kazandım. Çünkü dikkatimi çeken her konuda fikrimi söyledim. Her fikrimi söylediğimde ilgili kişi neden bunu kendisi düşünmedi diye Vali’den fırça yedi. Kimseyle tartışmamak için toplantı biter bitmez hemen oradan ayrılıp tugaya gittim. Tugay Komutanı gelince durumu kendisine anlattım. “İyi yapmışsın. Valiliğin planını alalım, bize düşen görevler hakkında eğitim ve tatbikat yapalım. Varsa başka neler yapabiliriz, düşünelim.” dedi.

Ondan sonra planları dikkatle gözden geçirip mevcut malzemelerin bakımını yaptırdık. Deprem ve yangın tatbikatları yaptık. Böylece kendimizi olası bir deprem veya yangın durumuna göre daha hazırlıklı hale getirdik. Bu yaşadıklarımın olumlu ilk sonucunu, bizim sadece gözlemci olarak katıldığımız yangın tatbikatında gördük. Tatbikat laf olsun torba dolsun babında değil, gayet iyi hazırlanmış ve olası yangın senaryoları dikkate alınarak planlanmıştı.

Bu gün her yerde falanca profesör uyarmıştı, filanca jeolog şunu demişti diyor ya, aslında Maraş’ta bir deprem olacağını konuyla ilgili neredeyse hemen herkes biliyordu. Yani, birilerinin depremden önce böyle bir tehlikenin varlığından bahsetmesi çok da şaşılacak bir şey değil. Olacağını herkes söylüyordu ama kimse tedbir almak için bir şeyler yapmadı. Sorun bundan kaynaklanıyor.

Hala DAFYAR tatbikatları yapılıyor mu, valilikler ve kaymakamlıklarda bu konuda toplantılar yapılıyor mu, bu toplantılarda askeri birliklere görev veriliyor mu bilmiyorum. Ama (yanlış hatırlamıyorsam) yine Kahramanmaraş’ta 1980 öncesinde meydana gelen acı olaylardan sonra hükümet kararıyla uygulamaya konulan EMASYA planları değiştirilerek kumpaslar kurulduğu dönemde birçok subay ve astsubayın yargılandığını ve hapislerde çürütüldüğünü biliyorum. Muhtemelen EMASYA planları da o dönemde ortadan kaldırıldı. Bunun acı faturasını maalesef şimdi halk ödüyor.

Kim ne derse desin, herhangi bir olayda en hızlı organize olabilen ve harekete geçebilen kurum Türk Silahlı Kuvvetleridir. Çünkü profesyonel kadroları ve genç insanlardan oluşan üyeleri vardır. Bu kadrolar olası her durum için gayet ciddi bir şekilde düşünülmüş planlar yapabilir ve en üst hazırlık seviyesine göre eğitimlerini tamamlayabilirler. Ben çalıştığım dönemde karargâh görevlerinde de bulundum. Bizim sadece savaş koşulları için hazırladığımız savunma ve taarruz planlarımız yoktu. Bize görev olarak tevdi edilen veya durum değerlendirmesi sonucunda ihtiyaç olduğu tespit edilen her konuda planlarımız vardı.

DAFYAR (Doğal Afetlere Yardım), EMASYA (Emniyet ve Asayiş), Yangın vb. birçok plan hazırlıyor ve bunları her yıl güncelliyorduk. Bunun da ötesinde, kışlayı nasıl ağaçlandıracağımıza dair ağaçlandırma planları bile vardı ve bu planları uyguluyorduk. Muharebe için lojistik (ikmal, bakım, ulaştırma) planları yapıyorduk ki aynı plan ve teşkilat doğal afetlerde de hızla uygulanabilir. Doktordan inşaata, haberleşmeden güvenliğe kadar her türlü ihtiyacı karşılayacak personel, araç ve malzememiz vardı.

Tugay seviyesinde ve daha üst seviyedeki her birlikte ağır iş makineleri, çadır, seyyar mutfak, personele bir yıl yetecek un ve bir haftalık gıda malzemesi, ikmal için araç, beton kırma makineleri, seyyar hasta ve yaralı toplama çadırı ve malzemeleri, sedye ve daha birçok malzeme var. Araçlar açık alanlardaki üstü saçla örtülü kenarları açık barakalarda durduğundan depremden zarar görmeleri mümkün değil. Bu araçların şoförleri ve ihtiyaç duyacakları akaryakıt da depolarda bulunmaktadır. Bunların hepsi deprem durumunda çok işe yarayacak hususlar.

Üstelik DAFYAR tatbikatlarında enkazdan yaralı çıkarma, iş makinelerini kullanma, şehirde güvenliği ve trafik düzenini sağlama, ihtiyaç durumuna göre telli ve telsiz haberleşme sistemini kurma gibi konularda eğitimler de yapılıyordu. Yani, silahlı kuvvetler, savaş durumunda olduğu gibi barış durumunda da ülkenin ihtiyaç duyduğu hayati konularda en üst seviyede hazırlık durumundaydı. Şimdi durumun nasıl olduğunu bilmediğimi daha önce söylemiştim. Ama sosyal medyadaki iddialar doğruysa bunlar artık yapılmıyor demektir.

Eğer yapılmıyorsa bugünden itibaren bu hatadan dönülmesi gerekir. Bize Harp Akademisi’nde askeri planlama yapılırken sürekli vurgulanan bir husus vardı. “Bütün tehditlere tedbir getir ve elindeki tüm birlikleri/yetenekleri/kaynakları uygun şekilde kullan.” Askeri birlikler çok önemli bir güç kaynağıdır. Çok önemli potansiyeli var. Çok önemli yetenekleri var. İyi bir yönetim, başarılı olmak için bunları mutlaka kullanmalıdır.

Dr. Mehmet ÇANLI
Dr. Mehmet ÇANLI
Tüm Makaleler

  • 08.02.2023
  • Süre : 7 dk
  • 2979 kez okundu

Google Ads