Süper Zekâ, Süper Zeki, Süper Bilgisayar, Hayallerimiz
Zekâ, “Zihnin öğrenme, öğrenilenden yararlanabilme, yeni durumlara uyabilme ve yeni çözüm yolları bulabilme yeteneği “ olarak tanımlanmaktadır. Bu tanıma göre, zeki insan öğrendiğini değerlendiren, yeni durumlara yeni çözümler getirebilen kişidir.
Sözlük anlamı olarak da Zekâ; insanın düşünme, akıl yürütme, nesnel gerçekleri algılama, kavrama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tümüdür.
Alternatif zekâ kavramlarına göz atarsak Nöropsikolog Howard GARDNER’in çoklu zekâ kuramına göre 7 ayrı zeka saptanmıştır.
Dilsel zekâ (yazarlar, politikacılar)
Mantıksal-matematiksel zekâ (bilim adamları felsefeciler, araştırmacılar)
Görsel-mekânsal zekâ (mimar, denizciler)
Bedensel-kinestetik zekâ (sporcular, sanatçılar, dansçılar)
Müzikal zekâ (müzisyenler)
Kişilerarası zekâ (öğretmen, satıcı, politikacı)
Benlik zekâsı (felsefeciler, bilim adamları)dır.
Bu kavrama göre zekâ, sadece bilişsel değil aynı zamanda güdüsel ve duygusal faktörlerden de etkilenir. Örneğin, bir öğrencinin matematik dersinden başarısız olması, bazı durumlarda öğretmeni sevmemesi veya utangaçlık duygularından kaynaklanabilir.
Tüm bu kavramlara ilave olarak zekânın farklı kişilerce farklı tanımları da mevcuttur.
Einstein, “Zeki olmanın ölçütü bilgi değil hayal gücüdür.” diyerek yaratıcılık ile zekâyı bağdaştırıyordu.
Antik Yunan filozofu Sokrates ise olaya daha felsefi yaklaşmıştı, “Zeki olduğumu biliyorum, çünkü hiçbir şey bilmediğimi biliyorum.’’
Bu konuya 52 akademisyenin imzasından geçmiş ve 1994 yılında ilk olarak yayımlanmış zekâ tanımını vererek devam edelim: “Zekâ, birçok başka yetenekle de beraber, akıl yürütmeyi, planlama yapmayı, problem çözmeyi, soyut düşünmeyi, karmaşık fikirleri idrak etmeyi, çabuk öğrenmeyi ve tecrübelerden kazanım sağlamayı içeren oldukça genel zihinsel yeteneklerdir.”
Zekâ, salt olarak kitaptan öğrenme, dar akademik yetenekler kazanma, test çözme başarısı değildir. Zekâ, çevreyi kavramadaki daha geniş kapsamlı ve derin kabiliyetleri yansıtır.’’
Zekâ hakkında bu kadar bilgi verdikten sonra süper zeki ne demek, ona bakalım.
Zeki insan dediğimiz zaman da bu insanların ortak genel özelliklerini sıralayarak işe başlayabiliriz.
Zeki insanların dikkatleri kolayca dağılmaz.
Gece kuşu olurlar.
Oldukça uyumlu olurlar.
Ne kadar bilmediklerini bilirler.
Dinmek bilmeyen bir meraka sahip olurlar.
Açık görüşlü olurlar.
Kendi kendilerine vakit geçirmeyi severler.
Güçlü bir iradeleri vardır.
Eğlenceli olurlar.
Başkalarının deneyimlerine karşı saygı duyarlar.
Alakasız gibi görünen kavramları bağdaştırırlar.
İşleri ertelerler
Büyük sorunlara kafa yorarlar...
Neden zeki insanların özelliklerini yazdım derseniz, bunun sebebine süper zeki insanların genel bir tarifinin hâlâ olmamasıdır, diyebilirim.
Yukarıda yazılı özelliklerin çoğunu gösteren veya zekâsını karşılaştığı olaylarda kullanıp kısa sürede olaylara çözüm sağlayan insanlara “süper zeki” diyoruz.
Süper zeki insanların olaylara ilk andaki tepkileri ve bakış açıları normal zekâlı insanlardan da farklıdır.
Ama süper zeki insanlar da olsalar aynı olayların sürekli olarak tekrarı onları da yorar.
Bu durumu şöyle bir örnekle açıklayabiliriz. 10 basamaklı sayıları toplama işlemini varsayalım, normal zekâlı bir insan 15-20 defaya kadar hatasız yapabilir. Süper zeki bir insan ise bunu 40-50 defaya kadar hatasız yapabilir.
Zekâ testlerinin amacı da süper zeki insanların bu yeteneklerini ve dayanaklıklarını ölçmektir aslında. Zorlandıklarında ne zamana kadar işlemleri hatasız yapabildikleridir.
Ama sonuçta her insanın bir dayanma sınırı vardır.
Ya bilgisayarlar?
Süper bilgisayarlar ne işe yarar?
Süper bilgisayarlar, herhangi bir zamanda mevcut olan en hızlı yüksek performanslı bilgisayarları ifade eder. Bu bilgisayarlar, daha büyük depolama kapasitesine ve herhangi bir bilgisayardan en az on kat yüksek bilgi işlem hızına sahiptir. Süper bilgisayarlar bu özelliklerinden dolayı büyük miktarda hesaplama kaynağı gerektiren bilimsel ve mühendislik uygulamalarında kullanılır. Süper bilgisayarlarda aynı anda 100 kişi birlikte çalışabilir. Ancak diğer bilgisayarlardan daha pahalı bilgisayar sistemleridir.
Süper bilgisayarlar yoğun hesaplama gerektiren çeşitli alanlarda; İklim ve hava durumu, jeofizik, nükleer silahlar ve reaktörler, tıbbi görüntüleme, yeni kimyasal araştırma (ör.Farmakoloji) ve kriptoloji gibi karmaşık fiziksel olayları çözümlemek ve yeni tasarımlar üretmek için matematiksel modellerin test edilmesinde kullanılır.
Şu anda ise Dünya’ da 500’den fazla süper bilgisayar türü bulunmaktadır. Dünyanın en güçlü süper bilgisayarı fugaku Japan Country tarafından geliştirilmiştir. Pratyush ise Hindistan’daki en hızlı süper bilgisayardır. NASA tarafından kullanılan süper bilgisayar Pleiades’tir. En fazla süper bilgisayara sahip ülke ise Çin’dir.
Süper bilgisayarlar da 10 veya daha çok haneli sayıları tasarımlarının gereği, elektrik olduğu sürece, doğru olarak toplayan, çarpan, bölen sistemlerdir. Ama sadece bu toplama işlemi gibi milyonlarca standart işlemi günümüzde insandan çok daha hızlı ve milyonlarca kez hatasız yaparlar.
Bu durumu insanların bazıları da limitli olarak ve daha uzun sürede yapabilseler de bu yeteneklerini hayata veya yaşantılarına aktaramıyorlarsa onlara da süper zeki denemez.
Süper bilgisayarlar da karşılaştıkları bir sorunda ne yapacakları kendilerine tanımlanmadığı sürece bu sorunun cevabını veremezler.
Süper bilgisayarlar tanımlı, yazılı ve önceden açıklanmış şartlar altında işlemlerini yaparlar.
Ya yazılı olmayan tanımlanmayan veya bilinmeyen durumlarda?
Bunun cevabını ancak normal veya süper zekâ sahibi insanlar verebilir.
Karşılaşılan sorun ve olaylara, Zekâ sahibi insan eğitim ve tecrübelerinin ışığında çözüm bulmaya çalışır.
Bu birçok insan tarafından da yapılabilir. Buna “müşterek zekâ” denir.
Üstün zekâya sahip insan ise dinler, öğrenir, analiz eder ve öğrendiklerini karşılaştığı sorunları çözmede ustaca kullanır. Bunun için eksik kalan dayanıklılık yanını da milyonlarca bilgi ile matematiksel işlem yapabilen bir süper bilgisayar tasarlayıp, programlayarak kendisine her daim doğru ve faydalı sonuçlar üretmesi için kullanır. Birçok bilgi analiz edilmedikçe bir işe yaramaz. Kazanılan tecrübeler bu nedenle de önemlidir.
Bir başka açıdan düşünürsek de; Einstein’ın deyimiyle süper bilgisayar milyonlarca işi çok kısa sürede yapabilir ama hayal edemez.
Zekâ; büyük bir bilgi birikimi veya milyonlarca bilgiyi bilmek değildir. Öyle olsaydı geçmiş yıllarda evlerimizde olan ansiklopediler en zeki nesneler olurdu.
Üstün zekâ; hiç bilinmeyen bir konuda gerekli bilgileri araştırıp öğrenip hayal kurabilme becerisidir.
Zekâ; sorunları basit ve yollardan çözebilmektir dediğimizde ise karşımıza şöyle bir teorem çıkar.
Bir konuda çözemediğiniz bir sorun varsa; bu sorununu çözemeyen insanların olduğunu gösterir. Birçok zekânın müştereken bir araya gelip bu durumu çözememesi de bu sorunun büyüklüğüne işaret eder.
Veya zekâlarını farklı amaç ve işlemleri için kullanan insanların çoğunlukta olduğunun ispatıdır bu durum.
Zekânın ahlaki özelliği de olmalıdır. Bir müzeden çalınan çok değerli bir sanat eserinin çalınmasını hatasız olarak planlayan kişinin ahlaki özelliğinin olmaması onu zeki olarak kabul etmez.
Zekâ içinde yaşanan topluma ve insanlığa onlarca ve yüzlerce yıl hem ahlaklı hem de faydalı olmalıdır.
Toplumumuz da bir atasözüyle bu duruma adını koymuştur.
“Çok bilen çok yanılır.” Daha açık anlatımıyla da insan ne kadar çok şey bilirse bilsin, bilmediği şey daha çoktur, çok bildiği için kendine çok güvenen kimse de sık sık yanılır” anlamında söylenir.
Hayal edebilen insanlar zekidir.
Çok büyük hayalleri olanlar ve bu hayallerini gerçekleştirmek için çalışanlarsa süper zekidir.
Hayal etmekle başlar her şey.