Gazze işgaliyle, Filistinlilere Ölümü Gösterip, Sıtmaya (Batı Şeria Tarzı Abbas Yönetimine) Razı Edecekler
İsrail için Gazze İkilemi öne çıkıyor: Ya Gazze’yi tamamen işgal edip kendi topraklarına katacak. Ya da Gazze'de 2014 yılında yaptığı gibi, Hamas militanlarından ele geçirebildiklerini ele geçirecek, rehineleri kurtaracak ve sonra geri çıkacak. Gazze’yi tekrar Filistinlilere bırakacak.
İsrail Gazze'ye 6 Günde Libya'ya Atılan Kadar Bomba Attı
Hamas’ın 7 Ekim saldırısının ardından İsrail'in Gazze'ye hava bombardımanı devam ediyor. İsrail, Hamas'ın askeri hiyerarşisi ve altyapısına yönelik hava saldırıları düzenlemekte olduğunu iddia ediyor olsa da, ölenlere bakıldığında, İsrail’in hedef gözetmeksizin bir yıpratma, Gazzelileri güneye kaçırma maksatlı bombardımanlarına devam ettiğine inanıyorum. Son altı günde Gazze'ye 6 binden fazla bombanın atıldığı ifade ediliyor. Bir kıyas yapmak gerekirse, 2011 yılında Libya’da Kaddafi’ye karşı yapılan harekatta koalisyon güçleri tüm savaş boyunca 7 bin 700 adet bomba atmıştı. İsrail’in bu kadar kısa sürede bu kadar çok sayıda bombayı hazırlaması mümkün değil. Anlaşılan bu hava saldırısı için önceden yüklü bir hazırlık yapılmış, cephaneliklerde tutulan demonte hava yer bombaları, tapalarına kadar hazır hale getirilmiş diye değerlendiriyorum. Neticede, şimdiye kadar hava taarruzlarında binlerce Filistinlinin hayatını kaybettiği çok sayıda kaynak tarafından teyid ediliyor. Filistin kurumları Gazze'de ölenlerin sayısının 2 bine yaklaştığını aktarıyor.
Birleşmiş Milletler İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Martin Griffiths, "Gazze'de elektrik, su, yakıt yok ve gıda da tehlikeli bir şekilde kıtlaşıyor. İsrail'in tahliye uyarısından sonra tıkalı, hasar görmüş yollarda güneye gitmeye çalışırlarken aileler bombalanıyor… Korkarım daha kötüsü geride. İnsanlık sınıfta kalıyor." dedi.
Bu arada, Gazze’nin kuzeyinden girmek için Kara Harekâtına hazırlanan İsrail'in Gazze’de güvenli geçiş için verdiği süre doldu. Dün BM, 1 milyon kişinin Gazze’de evlerini terk etmek zorunda kaldığını açıkladı. Kanaatimce, yüz binlerce sivili tahliyeye zorlayan kara harekâtı tehdidi savaş suçu teşkil ediyor. Nitekim, BM adına İsrail’de görev yapan Norveçli diplomat Jan Egeland, zorla tahliyenin Cenevre Savaş Suçları Sözleşmesine aykırı olduğunu savunuyor. İsrail ordu sözcülüğü ise bu suçlamayı reddediyor ve uluslararası yasalara uygun hareket edildiğini savunuyor.
Öte yandan İsrail Ordusu, kapsamlı bir saldırıya hazırlandığını ilan etti. Hazırlıklar sürüyor. Dün Netanyahu Gazze sınırında konuşlu İsrail birliklerini yerinde ziyaret etti ve kara harekâtının bu akşam olabileceğini ima etti.
İsrail kara harekâtıyla Gazze’ye intikam operasyonu yapacağı iyice netleşmişken, Hizbullah’ın bu durumda ne yapacağı ise tam kestirilemiyor. Her ne kadar Hizbullah, Gazze’de direnişe hazırlanan Hamas'a katılmaya hazır olduğunu açıklasa da henüz bu konuda gözle görülür bir adım atmadı.
Gazze'de 300 civarında çifte uyruklu Türk vatandaşı bulunuyor. Gazze’deki kargaşa ve belirsizlik devam ederken, Kahire’de Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri ile görüşen Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Barış Arap ülkeleriyle değil esas itibariyle Filistinlilerle olmalı” diyerek, Türkiye’nin 1967 sınırlarını referans aldığı, iki devletli, adil, kapsamlı bir barışın taraftarı olduğunu yineledi. İsrail’e uluslararası hukuka ve insani değerlere bağlı kalmaya çağrısını tekrarladı.
Kara Harekâtı Sonrasında Gazze’nin Anahtarı 87 Yaşındaki Mahmut Abbas’a Teslim Edilebilir mi?
Gazze'ye kara harekâtı kesinleşirken, harekâtın nasıl sonlanacağı bilinmiyor. Harekâtın “end-state” denen nihai hedefi henüz tanımlı değil ya da uluslararası kamuoyuyla paylaşılmadı. Öncelikle İsrail Ordusunun intikam hissiyatı tatmin edileceğe benziyor. Ya sonrası?
İsrail'in Gazze'ye girdikten ve kontrolü sağladıktan sonra, İsrail Ordusunun ne zamana kadar Gazz’de kalacağı bilinmiyor. Hamas’a karşı zafer kazanılsa bile, Hamas'ın siyasi söylemi ve halkın direnişe desteğinin devam edeceği hesaplanıyor. Bu durumda İsrail için Gazze İkilemi öne çıkıyor:
- Ya Gazze’yi tamamen işgal edip kendi topraklarına katacak.
- Ya da Gazze'de 2014 yılında yaptığı gibi, Hamas militanlarından ele geçirebildiklerini ele geçirecek, rehineleri kurtaracak ve sonra geri çıkacak. Gazze’yi tekrar Filistinlilere bırakacak.
İkinci seçeneğin daha ağır basacağını değerlendiriyorum. Ancak bunun için mevcut Hamas yönetimiyle değil, halihazırda Batı Şeria’da yönetime hâkim olan Filistin Kurtuluş Örgütü lideri Mahmut Abbas’a Gazze’nin de anahtarının verilebileceği hesaplanıyor kanaatindeyim.
Filistin Yönetimi'nin kuruluşu
Filistin Yönetimi, 1993 yılında İsrail ile El Fetih arasındaki Oslo Barış Anlaşması'nın bir parçası olarak kuruldu. El Fetih, 1950'lerin sonlarında Yaser Arafat ve bir grup Filistinli tarafından kurulan ve Bağımsız Filistin için yıllarca mücadele veren siyasi ve askeri bir örgüttü. Sonradan örgüt bir anlamda İsrail karşısında pes etti. Günümüzde El Fetih’in başı Mahmut Abbas’ın ‘devlet başkanı’ olduğu Batı Şeria’da ve öncesinde Gazze Şeridi de dahil olmak üzere tüm Filistin topraklarında sözde bir Filistin idaresi var. Oslo Anlaşması Filistinlilere ilk olarak Gazze'de ve Eriha'da sınırlı kontrol verilmesini, beş yıl sonra da Filistin Devletinin kurulmasını öngörüyordu. Ancak bağımsız bir Filistin Devleti kurulması öngörüsü rafta kaldı. Bugün Batı Şeria’da bir Filistin Yönetimi var ama meşruiyeti Filistinliler ve İsrailliler tarafından sorgulanıyor. Mahmut Abbas, 2005 yılında yapılan seçimle dört yıllık bir dönem için iktidara geldi. Bugün 87 yaşında olan Abbas, 16 yıldır sözüm ona iktidarını koruyor. Filistinlilerin ekseriyeti tarafından İsrail'in kullanışlı bir aracı olmakla suçlanıyor.
Mevcut durumda Filistin coğrafyası, Batı Şeria ve Gazze Şeridi olmak üzere ikiye bölünmüşlüğünü devam ettiriyor. Abbas’ın Batı Şeria’sına karşılık Hamas’ın Gazze’si söz konusudur. Gazze’de 2006 yılında yapılan milletvekili seçimlerini El Fetih'in rakibi Hamas kazandı. Sonrasında El Fetih’i Gazze’den süren Hamas, şeridin tam hâkimi oldu. Bunu tanımayan İsrail ile Hamas’ın siyasi ve askeri mücadelesi devam ediyor. Biteceğe de benzemiyor.
Öte yandan Filistin topraklarında bu gelişmelerin yaşanması üzerine hem Batı Şeria’da hem Gazze’de taraflar kazandıkları pozisyonları kaybetmemek için, son 16 yıldır yeni bir seçim yapmaya yanaşmıyorlar. Bu arada El Fetih’in aksine Hamas, İsrail ile anlaşmaya yanaşmıyor. İsrail işgali altındaki Filistin topraklarından İsrail’i çıkarmayı hedefliyor. İsrail’in istediği gibi Oslo’da İsrail’le mücadeleyi bırakan El Fetih ile Hamas arasındaki en büyük ayrım noktası budur. Batı Şeria'daki Abbas'ın El Fetih partisi ile Gazze'de bulunan Hamas arasındaki siyasi ve bölgesel bölünme devam ediyor.
Batı Şeria’da Abbas’ın Başta Olduğu Filistin Yönetimi Gerçekte Neyi Yönetiyor?
Gazze’de Hamas tam otoriteye sahip, tek yetkili organ. Oysa Batı Şeria’da El Fetih için aynı durum söz konusu değil. Abbas gerçekte Batı Şeria’nın sadece %18’lik A bölgesinde tam yönetim yetkileriyle görev yapıyor. %22’lik B bölgesi topraklarında ise EL Fetih ve İsrail ortaklaşa bir yönetim uyguluyor. Burada özellikle İsrail Ordusu tüm güvenliği sağlarken, askeri yönden tüm kontrol İsrail’e bırakılmış durumdadır. Geriye kalan %60’lık C bölgesi olarak bilinen Batı Şeria topraklarının yönetimi ise tamamen Tel Aviv’e bağlı. Filistinliler bu bölgeden çıkarılmış durumdadır.
Batı Şeria tarzı bir yönetimi, İsrail işgalini Hamas kabul etmiyor. El Fetih’in İsrail’in uydusu bir yönetime razı olmasını eleştiriyor ve bu nedenle Gazze’yi hem El Fetih’e hem de İsrail’e vermeye yanaşmıyor. 2006 sonrasında yaşanan El Fetih-Hamas-İsrail kavgasının kök nedeni bu ayrılıktır.
Filistin topraklarının geleceğine ilişik bu derin ayrılıklara rağmen, BM, Filistin adına önemli bir gelişmeye imza atmıştı. BM, 2012 yılında Filistin'i “teşkilata üye olmayan gözlemci devlet” olarak tanıdı. O tarihte yapılan BM oylaması bir Filistin devleti yaratmasa da, 193 üyesi bulunan BM Genel Kurulu’nda 138 devlet Filistin devletini tanıma kararı almıştı. Yeni durum, Filistinlilerin Genel Kurul tartışmalarına katılmalarını ve BM kuruluşlarına ve diğer organlarına üyelik şanslarını artırmalarını sağladı. ABD, Almanya, İngiltere, Fransa, Japonya ve Kanada gibi “Batı Şeria’daki Filistin'i” devlet olarak tanımayan ülkelerin çoğu yine de iki devletli çözümü destekliyorlar. Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) ise Filisin'i üye devlet olarak tanıyor. Gazze'yi yöneten Hamas ise İsrail, ABD, İngiltere, Avrupa Birliği (AB), Kanada, Mısır ve Japonya gibi ülkeler tarafından terör örgütü olarak tanımlanıyor.
Sonuç
İsrail’in Gazze’ye hava saldırıları ve ablukası sürerken kara harekâtı sonrasında ortaya çıkacak yeni Filistin tablosunun nasıl olacağı tam bilinemiyor. Diyelim ki İsrail, mevcut Gazze Şeridi’ni de Batı Şeria benzeri şartlarda Filistinlilere bıraktı. Peki, bu toprakların yönetimini de Abbas’a bırakır mı?
Kanaatimce akla yatkın en yakın çözüm Mahmut Abbas’ın ilerleyen yaşına rağmen bir süre daha Filistin coğrafyasında ‘Devlet Başkanı’ olarak görev yapmasıdır. Bugün Gazze'deki Filistinlilerin zorla yerinden edilmesini reddettiğini söyleyen Abbas’ın 1 milyon Filistinlinin yaşamakta olduğu Batı Şeria’da İsrail’e karşı bir isyan çıkmasına izin vermemesi, Tel Aviv açısından en büyük artısıdır. “Her iki tarafta sivillerin öldürülmesini ve onlara kötü davranılması ahlaka, dine ve uluslararası hukuka aykırı olduğu için reddediyoruz.” diyen Abbas’ın ılıman politikası, İsrail’in arayıp da bulamayacağı, kendi beklentilerine en yakın politik duruştur.
Anlaşılan Gazze işgaliyle Filistinlilere ölümü gösterip, sıtmaya razı edecekler. 2,3 milyon Gazzeliyi en iyi ihtimalle, Batı Şeria tarzı bir yaşama mahkûm edecekler. Bunun için Abbas’tan (ölümü yaklaşan kişi anlamında) daha iyisini bulamazlar. Dün Abbas’la görüşen ABD Dışişleri Bakanı Blinken’in ajandasında ‘Abbas’la yolculuğa devam’ olduğuna inanıyorum.
Kaynakça
BBCNews Türkçe, “Mahmud Abbas, Filistinlilerin tek temsilcisi olarak öne çıkabilir mi?”, 13 Ekim 2023, https://www.bbc.com/turkce/articles/cv20q0z5drlo