Üçüncü Dünya Savaşı Kapıda, Almanya ve Japonya Silahlanıyor, Türkiye Ne Yapıyor?
Japonya dahil Batı dünyası, özellikle ABD ve Almanya, eş zamanlı olarak İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana görülmedik bir şekilde silahlanmaya, askeri bütçelerini artırmaya odaklandılar. İngiltere ve Fransa da aynı yolda, arkadan geliyorlar. Rusya ise Ukrayna bahanesiyle 1,5 milyonluk dev bir orduyu silah altına almak için mega seferberlik başlatacağını duyurdu. Çin Halk Cumhuriyeti, tek Çin politikasını gerçekleştirme takıntısı doğrultusunda, milliyetçi Çin’e rağmen savaş hazırlıklarına devam ediyor. Görünen o ki dünyanın önde gelen ülkeleri büyük bir savaşa hazırlanıyor. Özellikle Almanya ve Japonya’nın jeoekonomi söylemlerini bir kenara bırakmaları dikkatleri çekiyor. Bu iki ülke, jeopolitik çıkarları uğruna ABD’nin trenine binmeye istekli bir tutum değişikliğine gidiyorlar.
Japonya dahil Batı dünyası, özellikle ABD ve Almanya, eş zamanlı olarak İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana görülmedik bir şekilde silahlanmaya, askeri bütçelerini artırmaya odaklandılar. İngiltere ve Fransa da aynı yolda, arkadan geliyorlar. Rusya ise Ukrayna bahanesiyle 1,5 milyonluk dev bir orduyu silah altına almak için mega seferberlik başlatacağını duyurdu. Çin Halk Cumhuriyeti, tek Çin politikasını gerçekleştirme takıntısı doğrultusunda, milliyetçi Çin’e rağmen savaş hazırlıklarına devam ediyor. Görünen o ki dünyanın önde gelen ülkeleri büyük bir savaşa hazırlanıyor. Özellikle Almanya ve Japonya’nın jeoekonomi söylemlerini bir kenara bırakmaları dikkatleri çekiyor. Bu iki ülke, jeopolitik çıkarları uğruna ABD’nin trenine binmeye istekli bir tutum değişikliğine gidiyorlar.
Pentagon Bütçesi %30 Arttı
ABD Senatosu, Beyaz Saray'ın ve Pentagon’un talep ettiğinden 45 milyar dolar daha fazla olan bir savunma bütçesini, 858 milyar dolarlık Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasasını (NDAA) ezici bir çoğunlukla onayladı. Geçen yıla kıyasla Amerikan savunma bütçesinde artış oranı %8’i geçiyor. Belki bu yılki Amerikan enflasyonu dikkate alınırsa, bu artış normal görülebilir. Ancak, 858 milyar dolarlık 2023 bütçesi, 2016 Pentagon bütçesine kıyasla askeri harcamalarda %30’luk artışa karşılık geliyor ki bu devasa artış, Amerikan silah fabrikalarının Amerikan ordusunun silahlanmasına hizmet edeceği anlamına geliyor.
Pentagon savunma yatırımlarına ağırlık veriyor. Yeni bütçe Pentagon’un planlarını eksiksiz destekliyor. Örneğin ABD Donanmasının, üç Arleigh Burke sınıfı destroyer ve iki Virginia sınıfı denizaltı da dahil olmak üzere yeni savaş gemileri için 32 milyar dolar bütçeden yatırım payı alması onaylandı. Pentagon'a 2023 için her biri yaklaşık 89 milyon dolar olan 36 adet F-35 uçağı daha satın alma yetkisi verildi.
Rusya’yı Zayıflatmak İçin Ukrayna Silaha Boğuluyor
Amerikan siyasi çevrelerinde, savunma bütçesinin temel amacı, Çin ile gelecekte yaşanacak bir çatışmaya hazır olunması ve Rusya'ya karşı ABD desteğinde Ukrayna’nın vermekte olduğu savaşın desteklenmesi, ilave yeteneklerle takviye edilmesi olarak ifade ediliyor.
Nitekim geçtiğimiz günlerde Ukrayna’ya gönderilme kararı alınan Patriot Hava Savunma Silah Sistemleri de bu kapsamda görülüyor. Her bir bataryası 1 milyar doların üzerinde olan Patriot bataryalarında 90 kişilik askeri mürettebat görev yapıyor. Patriot bataryalarının, Ukrayna'ya transfer edilen en pahalı ve karmaşık silah sistemi olduğu biliniyor. ABD; sadece birkaç ay içinde Ukrayna'ya M777 çekili obüs, HIMARS uzun menzilli füze sistemi, M109 Paladin kundağı motorlu zırhlı top, HARM anti-radar füzesi ve NASAMS hava savunma sistemi de dahil olmak üzere en gelişmiş silah sistemlerini birbiri ardına sevk etti. Ukrayna ordu personeline bunların kullanıcı eğitimlerini verdi. Önümüzdeki kış boyunca, Ukrayna ordusunun bölük ve tabur seviyesindeki birlik komutanlarına, Rus ordusuna karşı koordineli taarruzları nasıl yapacakları konusunda Almanya’da eğitim verilmesi planlandı.
Biden, 2021 yılının Aralık ayında "Kimsenin kırmızı çizgisini kabul etmiyorum" demişti. Washington Başkanın sözünün dışına çıkmadı. Beyaz Saray, Kremlin'in daha önce NATO'ya karşı askeri misillemeye neden olacağını ima ettiği eylemleri sistematik olarak kabul etmediğini her yeni attığı adımla göstermekten çekinmiyor.
Anlaşılan, uluslararası ilişkiler oyun teorisi metaforlarından biri olan tavuk oyunu, Biden ve Putin arasında devam ediyor, tüm dünya da onları bir talk-show gibi seyrediyor. Patriot kararının, nükleer silahlara sahip Rusya’nın ölümcül tavuk oyununda Ukrayna üzerinden farklı mesajlar vermeye sevk edeceğini, Rus tarafının olayı tırmandırabileceğini bu savaşı takip eden herkes öngörebiliyor.
Bu yılki Pentagon bütçesi, Hint-Pasifik'teki Amerikan çıkarlarını ve askeri konuşlanmasını destekleyecek şekilde düşünüldü. Çin ile gelecekteki olası bir çatışmaya Amerikan ordusu tam manasıyla hazır olmak istiyor. Bölgedeki müttefiklerinin yerel çıkarlarını Amerikan hegemon çıkarlarıyla entegre ederek ilerlemek isteyen Washington, askeri harcamaları artırmayı bir zorunluluk olarak görüyor.
ABD, savunma bütçesi kapsamında, Tayvan'a ilk kez 10 milyar dolarlık doğrudan askeri fon sağlıyor. Bugüne kadar Pekin’in tek Çin söylemine sadık kalan Washington, muhtemelen önümüzdeki yıldan itibaren çifte Çin politikasını hayata geçirecek adımlar atabilir. Tayvan’ı bağımsız bir ülke olarak tanıdığını ilan edebilir. Bu yöndeki olası tırmandırıcı hamlelerini Pekin’e karşı pazarlık kozu olarak kullanmayı yeğleyebilir. Bu çerçevede, Rusya’ya karşı Ukrayna’nın sahaya sürülmesine benzer şekilde, Çin’e karşı Tayvan yönetimini cesaretlendirilecek Amerikan söylemlerini duyabiliriz. Bölgedeki diğer Amerikan müttefikleri de bu yönde sergilenecek bir Tayvan açılımını destekleyecektir diye düşünüyorum.
Japonya Saldırgan Bir Ordu Yapılanmasına Geçiş Yapıyor
Japonya bu manada ABD’nin Hint-Pasifik bölgesindeki en büyük müttefiki olmak için adeta can atıyor. Böylelikle de İkinci Dünya Savaşından hemen sonra ayağına geçiren ‘savunma prangasından’ kurtulmayı ve eski itibarlı askeri gücüne tekrar kavuşmayı, hatta revizyonist politikalarını bir fırsat bulursa hayata geçirmeyi planlıyor.
Nitekim bir hafta kadar önce, Japon hükümeti, ülkenin askeri bütçesini iki katına çıkarma kararı aldı. Japon ordusunun savunma yanında gerektiğinde Japonya’nın hasımlarına karşı önleyici müdahalede bulunmasına imkân tanıyacak askeri yeteneklere sahip olması amaçlanıyor. Bu, ikinci dünya savaşından sonra savunma ağırlıklı teşkilatlanan Japon ordusundaki en büyük değişim demektir. Japonya, ordusunu büyük bir savaş makinasına dönüştürecek yeni ulusal savunma stratejisini kabul etti. İlk adım olarak uzun menzilli seyir füzelerinin tedariki öngörülüyor.
Yükselen Japon askeri gücü, 2027 yılına kadar yıllık 320 milyar dolarlık bir savunma bütçesine ulaşmayı hedefliyor. Bu bütçe büyüklüğü, ABD’den sonraki en büyük savunma bütçesine Japonya’nın sahip olacağı anlamına geliyor. Bununla birlikte Çin’in de silahlanmaya büyük paralar harcamaya niyetli olduğu anlaşılıyor. Halihazırda ABD’den sonraki en büyük askeri harcamayı yapan ülke olan Çin’in 2030’lu yıllara doğru savunma bütçesini 500 milyar dolara çıkarması bekleniyor.
Almanya’nın Durumu
Silahlanma yarışında Almanya da boş durmuyor. Japonya gibi Alman savunma stratejisinde de büyük bir dönüşüm yaşanıyor. Çarşamba günü Alman Parlamentosu Bütçe Komisyonu, ABD'den nükleer kapasiteli F-35 savaş uçaklarının satın alınmasını onayladı. Almanya'nın kendine ait nükleer silahları bulunmuyor. Bununla birlikte, ABD’nin nükleer şemsiyesinden yararlanılıyor. ABD'nin nükleer silahlarını Alman topraklarında konuşlandırmasına sıcak bakılıyor. Bu kapsamda ABD’den satın alınacak F-35’lerin nükleer silah taşıma yeteneğine de sahip olması Alman-Amerikan ortak bakışının uzantısı bir karar oldu. 2022 yılının başlarında, Rusların Ukrayna’yı işgal adımını atmasıyla birlikte Avrupa ülkelerinin ulusal savunma harcamalarını artırmaya, Amerikan silahlarını tedarik etmeye başladığına şahit olduk. Alman parlamentosu da Alman askeri harcamalarını iki katından fazla artıran hükümetin talebini bu kapsamda onaylamıştı. 100 milyar avroluk silahlanma yatırımına izin veren bu karar çerçevesinde F-35 savaş uçaklarının satın alınması süreci devreye sokuldu.
Avrupa'daki orduların büyüklüğü sıralamasında Almanya dördüncü sıradaki ülkedir. İngiltere, Fransa ve İtalya başı çekiyor. Almanya, Rusya'nın Ukrayna'ya saldıracağına ihtimal vermemişti. 24 Şubat Almanya’da sarsıntıya neden oldu, her şeyi değiştirdi. Ukrayna Savaşını ciddiye alan Alman hükümeti, Alman ordusunun teknolojik yenilenmeye ihtiyacı olduğunu kabul etti. Federal Hükümet, Berlin Duvarı'nın yıkılışından bu yana savunma alanında keskin bir politika değişikliğine gitmeyi gerekli gördü. Her yıl savunmaya ayrılacak miktarı, gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 2'sinin üzerine çıkaracak bir adım attı. Savaşla birlikte Almanya'da silahlanmadan enerji politikalarına kadar tüm tabular yıkıldı. Siyasetin gündemi savaş ve ordu stratejileri oldu. Kapsamlı reformlar, milyarlarca euroluk yeni silah alımlarını öngörüyor. Almanya'nın yarım asrı aşan savaş karşıtı politikası, 24 Şubat 2022 itibariyle son buldu. Scholz, 100 milyar euroluk özel fonun savunma yatırımları ve silahlanma projeleri için kullanılacağını, bu yönde bir politika değişikliğine gittiklerini defalarca ifade etti.
Savunma alanındaki gelişmelere bakıldığında, Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Japonya ve diğer önde gelen Batı ülkelerinin olası bir Üçüncü Dünya Savaşına mı hazırlandıkları sorusu insanın ister istemez aklına geliyor. Bir savaş olacaksa, cepheler şimdiden netleşmeye başladı. Bir tarafta ABD, Kanada, İngiltere, Avustralya, Almanya, Fransa, İtalya, Japonya, Yeni Zelenda, Güney Kore ve diğer irili ufaklı ‘Demokrasi’ Bloku var. Diğer tarafta ise Rusya ve Çin’le beraber hareket etmeye hazır Kuzey Kore, İran gibi ülkelerin yer aldığı, ‘Otokrasi’ Bloku var. Hindistan, Pakistan, Türkiye gibi ülkelerin durumu ise henüz netlik kazanmamış gibi gözüküyor. Ama Türkiye'nin son dönemde otokrasi blokuna doğru 'itilmekte olduğunu' söylememiz mümkün. Biz de bu yönde biraz fırına odun taşıyor olabiliriz.
Türkiye’nin Silahlanma Politikası
Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı’na benzer şekilde denge esaslı, pragmatist tarafsızlık politikalarına bağlı kalıp kalmayacağını bugünden elbette kestirebilmemiz olası gözükmüyor. Ancak Ankara’nın son yıllarda koro halinde savunma sanayisinde üretilen her şeyi abartılı bir övünmeyle öne çıkarmasını, revizyonist politikalara ve bunları temcit pilavı gibi televizyon ekranlarında seslendiren ana akım silahşorlarına adeta prim veriyor olmasını, hatta bir gece ansızın gelebiliriz tarzı söylemleri dillendirmesini doğru bulmuyorum.
Şüphesiz, “Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salâh (Eğer barış ve huzur istiyorsan her daim savaşa hazır olmalısın)” ilkesi doğrultusunda yüksek hazırlık durumunda, yeteri kadar büyüklükte bir Türk Ordusunun varlığı elzemdir. Elbette “yurtta sulh, cihanda sulh” için bir zorunluluktur.
Bu durum saklı kalmak üzere, diğer ülkelerin gözünün içine sokarcasına, güvenlik ikilemine neden olabilecek bir silahlanma anlayışı içinde olan bir Türkiye görüntüsü verilmemesi gerektiğini değerlendiriyorum. Yanlış anlaşılmasın, hepimiz için övünç kaynağı olan sayısız savunma projesinin rafa kaldırılmasından bahsetmiyorum. Biraz daha düşük profilli bir duruş sergilemekten ve daha sakin kalabilmekten bahsediyorum. “Tehdit” olarak algılanmayalım, etrafımızdaki her ülkeyi içine alan füze kaplamalarını gösteren daireler çizerek şimşekleri boş yere üzerimize çekmeyelim diyorum. Savunma alanında, tavuk gibi her yumurta yaptığımızda tellalları devreye sokmayalım. Sadece, sessiz ve derinden gidelim.
Benim sağduyum bunu söylüyor. Ya sizinki?