Asırlık Hayat
Stratejik Araştırma açısından düşünüldüğünde bir ömrün henüz yüz yaşına ermeden “asırlık” olması nesiller arasındaki bağları, bağlantıları, sorumluluk ve yükümlülükleri yansıtmaktadır. Asır sadece iç politikadan, diplomasiden, ekonomiden, kültürden mürekkep değildir.
İster ömür, ister yaşam söz konu edilsin zaman süreci bireye toplumsal bir nitelik kazandırdığında oldukça anlamlı hale gelmekte, nesiller sonrasında dahi dikkate değer bulunmaktadır. Sürecin uzunluğu, engebeliği, virajları, kasisleri, kopuklukları, zorlukları gerçekte ona paha biçilemez bir hüviyet kazandırmaktadır.
Acılarla doluluk ise yolu her an ikiye ayırmaktadır. İnsan ya tamamen pişmekte rol model haline gelmekte, ya da kendisini kaybederek sersemleyip boşluğa düşmekte, başkalarına yük ve problem olmaktadır. Tercih noktalarındaki kararlar ekseriyetle yaşanmışlıklarla dolu geçmişe dayalı verilmektedir. Bu sebeple hazırlık, başka kulvarları vesile kılınarak yapıldığında yaşam tarzını oluşturmaktadır. Bireysel tutum ve davranışlar söz konusu edilen toplumsal niteliğe dönüşümü hızlandırmaktadır.
İlmî şahsiyetlerden bir kısmı kalemlerini mensubu bulunduğu disiplinlere nispetle farklı alanlarda hareket ettirirler. Bu, gerçekte basit bir keşif veyahut hakimiyet alanını genişletme çabasından ibarettir. Şiir, bunlardan sadece bir tanesidir. Bilim insanı, kalem ve şiir ile buluştuğunda yüzyıllar birkaç mısraya sığdırılabilmektedir. Psikiyatr Prof. Dr. Ali Çayköylü aynı zamanda şiir kitabına ad olan “Asırlık Hayat”ta şunları hedef kitleye aktarmaktadır:
“Bir hayat yaşanıyor ülkemde
Biz son asra şahidiz
Kimi sevgi gibi yumuşak
Bazen bıçak gibi keskin
Kimi damı akan bir gecekonduda
Bazen sokakta aç biilaç
Kusmuk, kusmuk sokaklar
Gazeteler cinnet getirir
Kimisi doymaz, kimisi yoku yedirir
Biz asırlık hayatta biz
Dertleri birden içtik
Fazlasını biriktirdik
Mutluluğu zamana yayıp
Yakalamayı bekledik bekledik
Eski bir mavzer
Soğuktan elimize yapıştı
Kıyamadık hiçbir cana
Tarihe zaman ekledik
Uğursuza eyvallah etmedik
Tehdidi yemedik
Pekâlâ dedik geçtik”
Stratejik Araştırma açısından düşünüldüğünde bir ömrün henüz yüz yaşına ermeden “asırlık” olması nesiller arasındaki bağları, bağlantıları, sorumluluk ve yükümlülükleri yansıtmaktadır. Asır sadece iç politikadan, diplomasiden, ekonomiden, kültürden mürekkep değildir. Bunların hepsinden daha ziyade birbirleriyle çakışan noktalarda bireyin takındığı tutum ve davranışlarla şekillenir ancak bundan millet muzafferiyet halinde beşeriyet şekillenir aksi durum zaten başkalarının kumar kazancıdır.
“Sevgi, bıçak” gibi oldukça farklı kavramların yoğrulması yine ayakta kalınabilmesi, “gecekondu, aç biilaç” çaresizlik, toplum mühendisliğinin başaktörü medyanın öğütücü ve aktarıcı tutumu, dünyanın ve onun peşinden sürüklenenlerin ikramlarının kazandırdığı bağışıklık, taşı çatlatırcasına süren sabır ve “gülümseyiş” ile hala ayakta durmaya devam eden cümle alemin bütün çözümsüzlüklerinin tek çözüm adresi.
Mutlu olabilme adına beklemenin kayıp olabileceği gibi sabrı körüklemesi, yanlış veyahut eski güç merkezlerinin bedene ve zihne kayıplar verebileceği bütün bunlara rağmen dimdik kalınacağının işaretleri verilmektedir.
Böylelikle tarih birbirine eklenerek sürüp gitmekte, bazılarının olduğu gibi antik mezarlıklara dönüşmemektedir. Stratejik araştırmalar için hem enerji kaynağı, hem araştırma merakı, hem de mukayese verileri sunulmaktadır.