Sevabına Bir Şey Yapmak
Hatta kimileri dengede olsun diye günah işlemekten de çekinmezler bazı konularda. Sevap kazanacak bir şeyler yaparlar ardından, olur biter böyleleri için. Ne kadar yanlış bir bakış açısı aslında değil mi?
Genellikle karşılık beklemeden bir şey yapmak anlamında kullanılır bu söz.
Ama bu sözün özünde bile söz özü ile uyuşmaz. Sonuçta amacı bellidir yapılan şeyin, sevap kazanmaktan bahsederiz bu söz ile.
Tamam, neticede kimin sevabı, kimin günahı daha fazla bugünden belli olmaz. Bu işler yarın ahirette amellerimizin tartılması ile karara bağlanacak. İnançlarımız gereği olarak böyle düşünüyoruz.
Hatta kimileri dengede olsun diye günah işlemekten de çekinmezler bazı konularda. Sevap kazanacak bir şeyler yaparlar ardından, olur biter böyleleri için. Ne kadar yanlış bir bakış açısı aslında değil mi?
Bunlar tabii ki inanç konuları, ben yorum yapmayı pek sevmiyorum bu konularda.
Peki hiç karşılığında bir şey elde etmeyi beklemeden herhangi bir şey yaptığınız oldu mu? Yani karşılığında sevap bile beklemeden?
Mutlaka olmuştur. İnsan doğası gereği bazı şeyleri bir karşılık beklemeden yapar bazen. İçinden öyle gelir. Ne bileyim, mesela eğer yola bir taş düşmüşse kaldırıp kenara koyduğunuz olmuştur belki de. Ya da kuşlar için kimisi kenara bir tas su koyar mesela sıcak yaz aylarında.
Ama çoğu şeyi de karşılığında bir beklenti ile yaparız.
Belki çok aykırı bir örnek olacak ama, çocuklarını bile ileride yalnızlık çekmemek için yapanlar vardır aramızda.
Kutsal dediğimiz aile kavramı da öyle değil midir? Tamam başlangıcı hâkim olamadığımız duygulara dayanır, aşk, sevgi, arzu, belki şehvet. Devamında aile artık karşılıklı sevgi ve saygı ile kurulur. Ama merkezinde yine de yalnızlıktan kurtulmak vardır, birlikte bir yaşam, birbirine destek olmak, yani aile kavramından bile beklentilerimiz vardır.
Sonra işimiz, sanırım hiç kimse bir karşılık almadan bir işte çalışmayı kabul etmez. Sonuçta yaşamı idame ettirmek için bir kazanç elde etmek zorundayız hepimiz, ekmek parası derler, alın terinin karşılığıdır aldığımız ücret, ya da kazançlarımız.
Peki arkadaşlık? Bu da sözcüğün etimolojisinden belli değil mi? Arkadaş, arkanı yaslayabileceğin kişi, sırtını verdiğin zaman seni sırtından bıçaklamayacağına emin olduğun kişi. Yani yine karşılıklı bir beklenti vardır arkadaşlıkta.
Ya toplum? İçinde yaşadığımız toplumdan beklediğimiz bir sürü şey sayabilirim burada. Ama öncelik sanırım bir arada olmanın bize verdiği güven duygusudur toplum olarak yaşamayı tercih etmemizdeki ana amaç.
Devlet? Devlet yaptığı şeyler karşılığında bizlerden bir şey beklemek durumunda mı sizce? Sadece devlet olduğu için yapması gerekenleri yapamaz mı? Gerçi devlet soyut bir kavram, kurumları ve ilkeleri ile bir mekanizma aslında. Sonuçta bu mekanizmanın işlemesini sağlayan biz insanlarız. Dolayısıyla da, insan doğası neyi gerektiriyorsa devletin de aynı doğada olması beklenebilecek bir durum. Yani devlet de doğal olarak vatandaşları için yaptıklarını bir şeyler beklentisi ile yapıyor.
Biraz daha masum bir kişiliğe bakalım o zaman. Mesela bir çocuğa!
Bir çocuğun annesine veya babasına bağlılığı da aslında bir beklenti içerir bence. Küçük yaşlarda bu beklenti ihtiyaç boyutundadır.
İleriki yaşlarda ise artık bir destektir ebeveynlerimiz hepimiz için. Sadece bencilce bir bakış açısı değil bu dediğim, yani büyüklerimize sevgimizi göz ardı etmiyorum.
Sadece işin özüne indiğimizde aslında annemizle veya babamızla ilişkimiz bile derinlerde bir yerlerde karşılıklı beklentilere dayanıyor diyorum. Sizce yanılıyor muyum?
Peki bu durumda bizlerin iyi bir insan olmamızın motivasyonu aslında ilişkilerimizdeki karşılıklı beklenti midir?
Budizmin öğretilerinden biri olan karma mıdır sebebi iyi insan olmaya çalışmamızın mesela?
İyiliğin sinerjisi midir yapmaya çalıştığımız?
Eğer öyleyse bu anlayış bile saf bir iyilik içermiyor, karma sayesinde ortaya çıkan iyiliğin bize de bir faydası olacağını düşünüyoruz ve o yüzden iyi olmaya çalışıyoruz demektir.
Bu bakış açısıyla başta verdiğim örnekler bile karşılıksız olarak yaptığımız şeyler değil demek ki, yani kuşlara bir tas su koymakta bile aklımızın bir köşesinde bir fayda amacı güdüyoruz anlaşılan. İyi bir dünya ve bu iyilikten bize de düşecek pay!
Gerçekten düşünüyorum da, saf iyilik diye bir kavram olabilir mi acaba? Hiçbir karşılık beklemeden iyilik yapabilmek mümkün müdür?
Nirvanaya ulaşabilen birileri varsa aramızda belki onlar için geçerli olabilir bu dediğim.
Mevlana'nın bile Allah'a olan aşkı karşılıksız değildi muhtemelen. Cennet! Vaat edilen değil midir karşılık olarak inancımızda? Sevap için derken amaç cennete ulaşmak değil midir?
Diyeceğim aslında saf iyilik diye bir şey olamaz.
Çünkü iyilik bile kavram olarak o kadar masum değildir. Bir karşıt kavramın doğuşuna sebep olmuştur sonuçta, yani kötülük kavramı. Belki iyilik diye bir kavram olmasaydı kötülük de olmayacaktı.
Peki ne yapalım? Bunca yıl iyi bir insan olmak için uğraşıp durduk, boşa mı uğraştık?
Bakın bu soruda bile bir karşılık beklentisi var! Boşa mı? Ne yani, iyi insan olmanın bir karşılığı olmalı mı illaki?
Sonuçta bugün bir yerde duyduğumda bu sözü, yani "sevabına bir şey yapmak", aklıma bunlar takıldı işte.
Bir şeyler uğruna yapıyoruz her ne yapıyorsak, keşke öyle olmasa, ama yaşamın doğası böyle galiba.
Herkese iyi bir yaşam dileklerimle. İyiliğin sinerjisiyle yaşayalım, iyi olmak kötü olmaktan yine de daha iyidir.
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla