Site İçi Arama

kultur-sanat

Arkadaşım Eşşek, Eşek Cennetine Gitmiş midir?

Bu uzun kulaklı ve güzel gözlü arkadaşlarımız için zamanında rahmetli Barış Manço şarkı bile yazmıştı. Arkadaşım eşşek! Bakın şarkıda o eşeğe eşek demiyordu, eşşek diyordu! Arkadaşım eş, arkadaşım şek, arkadaşım eşşek!

Eşek cenneti diye bir tabir vardır. Bilir misiniz?

TDK’de “ölüm sonrasındaki dünya” diye tanımlanmış. Argo bir sözcük deniyor.

Bir de yine argoda “zindan” demekmiş.

Aslında bu tanım bence biraz yetersiz olmuş, çünkü “eşek cennetine gitti”, ya da “eşek cennetine gidersin” gibi kullandığımız bu tabir biraz da bunu söylediğimiz kişiye kimi zaman şaka yollu da söylesek, biraz da hakaret demeyeyim ama, eleştiri içeriyor. Bir anlamda bahsettiğimiz kişiye eşek diyoruz.

Evet birine kızdığımız zaman ona eşek diye hitap ettiğimiz oluyor.

Hatta artık pek kullanılmıyor, ancak “eşek oğlu eşek” de düne kadar çok kullanılan ve hakaret içeren bir hitap şekli.

Babamı ne karıştırıyorsun diye sinirlenir bu hakareti işiten! Adeta böyle diyerek bana eşek diyebilirsin demek ister.

Rahmetli Kemal Sunal ne güzel derdi değil mi filmlerinde “eşoğlu eşek” diye.

Kimi filmleri çok üstünkörü olsa da en azından benim neslim için zamanında çok komik filmleri vardı.

Birçok filmi de toplumsal hassasiyet konularına parmak basması açısından benim için çok değerlidir.

***

Nedense eşek gerçekte sevimli bir hayvan da olsa, biz Türkler eşek kelimesini hakaret amaçlı kullanmayı tercih etmişiz.

Başka birçok hayvanın ismi tam tersine övgü amacıyla kullanılıyor olsa da, eşek sözcüğü hakaret amacıyla kullanılır olmuş.

Koçum benim, aslansın sen!

Bakın böyle deyince hiç kimsenin bir itirazı olmaz.

Ama eşeksin sen denirse hemen kavga başlar.

***

Eşeğin diğer dillerde bizdeki kullanımı var mıdır bilmiyorum gerçekten.

Rusçada benzer şekilde daha çok “teke” tabiri kullanılıyor.

Birine “kazöl (teke)” dediğinizde resmen hakaret ediyorsunuz demektir.

Azerbaycan Türkleri yüzünden eşek de kullananlara rastladım bazı zamanlar, ama Rus dilinde eşek bizdeki gibi hakaret için normalde kullanılmıyor.

İngilizcede ise eşeğin hakaret amaçlı kullanıldığına ben rastlamadım doğrusu.

***

Eşekler ne zaman insanlara yardım etmeye başlamışlar bilmiyorum, atları daha çok binek hayvanı olarak kullanan insanoğlu, eşeklere ise yük yüklemeyi daha çok tercih etmiş.

Ama kimi zaman o zavallı hayvanı boyuna posuna bakmadan binek hayvanı olarak da kullanmış.

Bu anlamda en ünlü karakterimiz Nasreddin Hoca biliyorsunuz.

Gerçi hoca eşeğe ters binmesi ile ünlü.

Bu konudaki fıkrası da oldukça düşündürücü.

Önden gelecek tehlikeyi eşek de görür!

***

Ama daha çok da eşeklerin sırtına dünyanın yükünü yükleyip dağ taş bayır demeden yük taşıtmışız demiştim.

Yükünü alıp bayıra vurulan eşeğin doğru eğimde gittiğine dair bir klişe de vardır.

Güya eskiden yolları yüklü eşeklerin gittikleri güzergahta yaparlarmış.

Belki de doğrudur.

Yüklü eşek gerçekten bayırı sabit eğimde tırmanır.

***

Eşek inadı diye de bir tabir vardır ya.

İnadı tuttu mu eşek gerçekten yerinden kıpırdamaz.

Israr ederseniz de, yani çekiştirir, ya da sopalayarak yürü be hayvan demeye kalktığınızda, bir de o garip sesi ile kulağınızı tırmalarcasına bağırır.

A, i, a, i!

***

Evet eşekler inatçı olurlar.

Hendekten atlatmak kolay mıdır eşeğe bilmiyorum, ancak develer kadar olmasa da, evet eşekler de yeterince inatçıdırlar.

Eşek inadı diye de bir şey var gerçekten.

***

Ona eşek inadı denmez, katır inadı denir!

Haklısınız, bir de katırlar var değil mi!

Sahi nasıl oluyor da o koskoca kısrak ve o küçücük eşek?

Ya da tersi de geçerli sanırım.

Ancak aygırdan olana artık katır denmiyor.

Babası aygır olana “bardo” ya da “ester” deniyor.

Bardolar eşek büyüklüğünde, ama at görünümlü oluyormuş ve katırlardan daha az dayanıklı olduğu için genellikle bardo yetiştirilmiyormuş.

Katırlar ise analarının kuvvetlerini, babalarının da inadını almışlar.

Eşekten çok daha fazla yük taşır bir katır.

***

Nedense katırlar kısır oluyorlar.

Biliyorsunuzdur, normalde katırlar türlerini sürdüremiyorlar.

Gerçi geçenlerde artık katırların da üreyebildiklerine dair bir yerde bir haber okumuştum.

Doğruysa hayırlı olsun, demek ki doğa yeni bir üreyebilen tür oluşturmuş demektir.

***

Neyse, konumuz bugün eşekler, o yüzden katırları bir kenara bırakalım isterseniz ve eşeklere devam edelim.

Bugün eşek günü!

Bu uzun kulaklı ve güzel gözlü arkadaşlarımız için zamanında rahmetli Barış Manço şarkı bile yazmıştı.

Arkadaşım eşşek!

Bakın şarkıda o eşeğe eşek demiyordu, eşşek diyordu!

Arkadaşım eş, arkadaşım şek, arkadaşım eşşek!

***

Eşekle ilgili bir başka terim daha var.

Eşek davası!

Hiç duydunuz mu bu terimi?

Büyük ihtimalle duymamış olmanız daha muhtemeldir.

*

Eşek davası eskimiş bir terim.

TDK’ye bakarsanız eskimiş bir matematik terimi diyor!

Şaşırmayın, evet, bu bir matematik terimi!

Bir dik üçgende hipotenüsün karesinin dik kenarların karesine eşit olduğunu ispatlayan teorem demekmiş!

Yani bildiğimiz Pisagor teoremine eskiden “eşek davası” diyorlarmış.

a2+b2=c2

İlginç değil mi?

Ben gördüğümde şaşırmıştım.

***

Eşekle ilgili tabirler bu kadar değil tabii ki.

Bir de “eşek sudan gelinceye kadar döverim seni” var.

Çok fena döverim anlamında, ya da belki de uzun süre döverim anlamında.

Eşek suya gittiğinde çok uzun süre suda kalıyor anlaşılan!

Bu arada ben şiddete karşıyım, bunu yazarken yanlış anlaşılmak istemem.

***

“Eşek gibi yapacaksın” da deriz, bazen de “eşek gibi” yerine “eşşek gibi” demeyi tercih ederiz, “ş” harfi üzerine bastıra bastıra söyleriz, yani zorla da olsa ben o işi sana yaptırmasını bilirim anlamında.

Bence yine bu da şiddet içeren bir tabir olduğu için sadece bahsi geçtiği için değinmek durumunda kaldığımı belirtmeliyim.

***

Bir de eşeğin derisi çok kalın sanırım, o yüzden “eşek derisi gibi” diye de bir tabir vardır.

Mecaz anlamda duygusu az, duygusuz insanlar için “sende eşek derisi gibi surat var! Utanmazsın!” denir.

Biraz da yüzsüz insanlar için kullanılan bir tabirdir bu!

Kimseye böyle hitap edilmesini istemem doğrusu. Ne kadar kötü bir benzetme.

***

Konu eşekten giderken yavrusunu da atlamayalım.

Biraz da küçüklere kızarken kullandığımız, hatta kimilerinin tersine küçükleri severken de kullandıkları “seni eşek sıpası seni!” diye de bir tabirimiz var.

Gerçekten aslında çok şirin olur sıpalar.

Her canlının yavrusu güzel olur, ama sıpalar ayrıca bir şirin olur.

***

Bazen de çocukların büyüdüğünü belirtmek için “eşek gibi oldun” diye bir tabir kullanırız.

“Şuna bak, eşek kadar olmuş!”, yani bir şeyin büyüklüğünü dahi belirtmek için de eşek benzetmesi yaparız.

Ne kadar çok eşeklerle haşir neşir olmuşuz değil mi?

Daha yakından haşir neşir olanlar da oluyor diye konuyu saptırmayayım.

Ama gerçekten eşekler zamanında insanlara çok yardımcı olmuşlar.

***

Bugün artık belki köy yerlerinde halen daha eşek besleyenler kalmış olabilir.

Kimi yerlerde ise beslemek zor geldiği için doğaya salınan eşekler de olduğunu biliyorum.

Eşeği ile meşhur yöremiz bildiğiniz gibi Merzifon yöresi.

***

Bir tek Merzifon değil tabii ki, sanırım Osmaniye yöresindeydi, doğadaki serbest eşekleri beslemek için hayvan severler pazar yerlerinden arta kalan sebze meyveyi ahşaptan hazırladıkları özel beslenme oluklarına koyarak doğada serbest gezen eşekleri besleme programı başlatmışlar.

Takdir ettim gerçekten yaptıkları özveriyi.

Demek ki Osmaniye yöresinde de çok eşek varmış.

***

Zaten eşeğe ne versen yer bildiğim kadarıyla.

Küçükken eski bir Anadol kasasını yediğini bile gözlerimle görmüştüm.

Yine de beslemek kolay olmuyordur herhalde.

***

Eşekle ilgili çok atasözümüz ve deyimimiz var.

Dikeninden arısına, zeytinine eşekle özdeşleşmiş başka şeyler de var.

Ancak bu kadar yeterli sanırım.

***

Ana sütüne en yakın sütün eşek sütü olduğu söyleniyor.

Eğer sucuk yapılmaktan kurtulan eşekler kaldıysa, bence doğada serbestçe yaşamaları benim tercihimdir.

Sevimli hayvanlar eşekler, çok cefamızı çekmişler, bırakın biraz da özgürlüğün sefasını sürsünler.

Bırakın eşekler doğada serbestçe yaşasınlar.

***

Eşekle ilgili son bir şey daha geldi aklıma bakın, onu da söylemeden yazıyı bitirmek olmaz.

Muhtemelen siz de biliyorsunuzdur, şu meşhur fıkradan bahsediyorum.

Hani şu doğudaki köy ağasının safariden döndükten sonra köylüye Afrika’daki hayvanları eşek ile anlatma fıkrası.

Zebrayı pijama giymiş eşek diye, zürafayı uzun boyunlu eşek diye anlatması.

Ve yine piton yılanını da eşek ile anlatır ya.

Ben her okuduğumda çok gülerim bu fıkraya.

Bilmeyen varsa internetten arayıp bulsun artık, burada tüm detayları ile yazmayayım fıkrayı.

Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla.

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 27.07.2023
  • Süre : 4 dk
  • 5008 kez okundu

Google Ads