Kendisiyle Barışık İnsan Olmak Zor mudur?
Ata Demirer, saygı duyduğum sahne ve sinema sanatçıları arasında yer alır. Ben, o koca cüsseli, iri kıyım adamın kafamdaki "kendisiyle barışık insan" karakterine bire bir uyması nedeniyle yazıma onunla başladım. Hayalimde canlandırdığım karakter tiplemesi eşliğinde ben de kendiyle barışık olmaya çalışan bir birey olarak bu yazıyla karşınıza çıkmak istedim bu cumartesi günü.
Ata Demirer, saygı duyduğum sahne ve sinema sanatçıları arasında yer alır. Ben, o koca cüsseli, iri kıyım adamın kafamdaki "kendisiyle barışık insan" karakterine bire bir uyması nedeniyle yazıma onunla başladım. Hayalimde canlandırdığım karakter tiplemesi eşliğinde ben de kendiyle barışık olmaya çalışan bir birey olarak bu yazıyla karşınıza çıkmak istedim bu cumartesi günü.
Duygularımızı denetim altına almayı başarmak, hayatımızı amaçlarımız doğrultusunda yönlendirebilmek anlamına gelir. Bunun için duygularımızı eğitmeyi öğrenmemiz gerekir. Çünkü duygularımızı yönetebilmek bizim elimizdedir.
Öncelikle Kendimizi Sevmeliyiz! Tabii ki bu durum narsistlik sınırlarını zorlamadan olmalıdır. Başkalarıyla olan ilişkilerimiz kendimizle olan ilişkimizin aynasıdır! Hayatımızda kurduğumuz en önemli ilişki kendimizle kurduğumuz ilişkidir. Birçok kişi kendisini sevip sevmediği sorulduğunda hiç düşünmeden evet seviyorum cevabını verir. Halbuki, belki de duygularını daha derin bir şekilde inceleyecek olsalar, kendi kendilerinin en büyük düşmanı olduklarını fark edebilirler. Çoğumuz başkalarının bize, bizim kendimize davrandığımız şekilde davranmasına tahammül edemezdik. Kendimize genellikle nutuk çekeriz, kendimizi yargılar hatta bazen cezalandırırız. Kendimize merhamet göstermeyiz, merhameti belki arkadaşlarımıza saklarız. Ama bunları yapan bir başkası olsa belki de o insanla olan ilişkimizi dahi keseriz. Halbuki kendimize de başkalarına gösterdiğimiz merhameti göstermeli, başkalarının bize davranmasını istediğimiz gibi sevgiyle, şefkatle, kabullenişle kendi benliğimize yaklaşmalıyız. Çünkü unutmamalı ki, biz kendimize nasıl davranırsak, ne kadar saygı ve sevgi duyarsak, başkaları da bizi öyle sever ve sayar. Değişmek için ilk adım, farkındalıktır.
Öncelikle kendimize nasıl davrandığımızla ilgili dürüst olmalıyız. Kendinizle nasıl konuşuyorsunuz?
Kendinizden emin misiniz?
Kendinize karşı kibar mısınız?
Kendinizle barışık mısınız?
Görünüşünüzle, nasıl davrandığınız ve nasıl konuştuğunuzla barışık mısınız?
Eğer insanların çoğunluğu gibiyseniz, daha düz bir karnınız, daha küçük bir burnunuz, daha küçük kalçalarınız olmasını, daha akıllı, daha kültürlü olmayı, daha heyecanlı bir hayatınız olmasını isterdiniz! Bizden başka herkesin halinden memnun olduğunu, kendine güvendiğini zannederiz. Değişmek isteyen sadece bizizdir. Şu yanınızdaki kadın ne kadar şanslıdır ki böyle güzel bir yüzü vardır, karşıdan geçen kadının ne güzel bir ailesi vardır, arabadaki adamın ne kadar da iyi bir işi vardır. Oysa herkes aynı şekilde hisseder. Herkes birtakım konularda kendine güvensizdir, kendine karşı gereğinden sert davranır ve kendini sevmek için mücadele eder.
Ve kuvvetle muhtemeldir ki size bakıp da özendiği bir yön mutlaka vardır. Kendimize nasıl davrandığımızı fark edince, bunu değiştirme gücünü de kazanmış oluyoruz. En değerli hedef kendini sevmek ve kabul etmektir. Göreceksiniz ki kendinizi olduğunuz gibi kabul etmek için çaba harcadığınızda, kendinizi olduğunuz gibi kabul etmeniz gerektiğini anladığınızda hayatınız da değişmeye başlayacaktır.
Kendini kabullenmeye ilk engel sevginin kazanılması gerektiğine inanmaktır. Başkalarının sevgisini hak etmek için bir şeyler yapmamız gerektiğine inanmakla kalmaz, kendimizi sevmek için bile ön şartlar koyarız. Oysa kendinizi sevdikçe daha çok sevilebilir hale geleceksiniz. Ancak kendinizi tamamen sevince olabileceğiniz en iyi insan haline gelebilirsiniz. En yakın arkadaşınıza “Kilo verene kadar seni sevemem” ya da “Mükemmel olmadığın için seni sevmiyorum. Sürekli her şeyi yüzüne gözüne bulaştırıyorsun” dediğinizi düşünebiliyor musunuz? Sanmıyorum. Bu kabalığı yapma gücünü kendinizde bulamazsınız. Bulsanız da karşınızdaki buna izin vermez.
Ama kendimize gelince böyle konuşmaktan çekinmezsiniz. İlginç bir durum, değil mi? Hiç kendini pek iyi hissetmeyen birine gidip onu neşelendirmeye çalıştınız mı? Ona iltifatta bulundunuz mu? Peki birine hoş bir şey söylediğinizde, iltifat ettiğinizde o kişinin gözlerindeki pırıltıyı, yüzündeki ışıldamayı fark ettiniz mi? Ya da o kişinin birden daha çekici veya daha eğlenceli bir hâl aldığını?
Aynı şey kendinize iltifat ettiğinizde de gerçekleşir. Deneyin, göreceksiniz. Kendinize en az başkalarına davrandığınız kadar iyi davranın, hak ediyorsunuz! Yukarıda anlattığım diyalektik doğrultusunda bir yasam tarzını benimsemenizi, kendiyle barışık olmayan bir insanın çevresiyle ve sevdikleriyle de barışık olamayacağını hatırlatmak isterim.
Saygı dolu sevgiyle kalın.