Hayatımız Aslında Bir Kum Saati Gibi Değil mi?
Ne tuhaf değil mi? İnsanoğlunun yaşamda en geç keşfettiği şey şimdiki zaman. İnsan içinde yaşadığı an’ı derinleştirmeyi zamanla, yani ömür çizgisindeki zamanı azaldıkça öğreniyor. Hiçbir şey bugünden daha değerli değildir aslında!
Savaş, ekonomi, iç siyaset, dünyanın şu anda içinde bulunduğu kaos ortamı hepimizi geriyor, yarınlara güvenle bakamama duygusunu öne çıkartıyor. Bu durum, hayatı mutlu bir şekilde yaşayabilmemize engel teşkil ediyor. Mutluluk duygusunun adeta körelmesine neden oluyor, hepimizin yaşadığımız anları ıskalamamıza neden oluyor! Oysa, her daim ölüm gerçeğinin farkında olan her fani, geçen her saniyenin değerini bilmesi gerekir.
Bize ilkokuldan beri öğretilen üç ana zaman çerçevesinde geçiyor aslında hayatımız: geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zaman. Fiziksel olarak şimdiki zamanda olsak da geleceğe ve geçmişe de geçiş yapıyoruz zaman zaman. Hatta oralarda takılı kaldığımız bile oluyor. Geçmişte yaşananları düşünmek suçluluk duygusunu, gelecekte yaşanacakları düşünmek endişe duygusunu uyandırıyor insanda. Esasında geçmiş geçmiştir, gelecek de henüz gelmemiştir. Yaşanan tek an, şu andır.
Ne tuhaf değil mi? İnsanoğlunun yaşamda en geç keşfettiği şey şimdiki zaman. İnsan içinde yaşadığı an’ı derinleştirmeyi zamanla, yani ömür çizgisindeki zamanı azaldıkça öğreniyor. Hiçbir şey bugünden daha değerli değildir aslında! Dünü tekrar yaşayamazsınız, yarına ise ulaşamazsınız. Bırakın, geçmiş hoş bir anı olarak kalsın ve gelecek yaşamınıza umutla dolsun. Ama gerçek mutluluk için yalnızca bu anı yaşamalıyız.
Hayatımız aslında bir kum saati gibi değil mi? Her alanda, her konuda insanoğlunun tahakkümünün bulunduğu çağda belki de kontrol edemediği tek şey zaman. Sonsuzluk içinde bir tren kompartımanında yolculuk yapan insan, bu yolculuk sürecine zaman diyor. Evet, zaman su gibi akıp geçiyor. Hatta insanlar her gün, bir önceki güne göre zamanın daha hızlı geçtiğini söylüyor. Kolumuzda, evlerimizin duvarlarında, meydanlarda saatler var ancak o kadar hızlı geçiyor ki zaman, saate bakmaya bile vakit bulamıyoruz. Hayatı o kadar hızlı yaşıyoruz ki mezara girdiğimizi bile çok sonradan fark ediyoruz! Arkamızda yarım kalan işler, yaşanmamış hayaller, gezilmemiş yerler, gönlünü alamadığımız insanlar bırakıyoruz.
Birçoğumuzun masasında, vitrininde bir kum saati vardır. Genellikle dekor amaçlı alır, masamıza ya da vitrinimize koyarız. Ara sıra o kum saatini alır, ters çeviririz. Kumların ince delikten akışını bazen hayranlıkla, bazen ibretle, bazen de dertli dertli izleriz. Zamanı ölçmek için yapılmış olan kum saatini süs olarak, can sıkıntımızı gidermek için, küçük çocuklara oyuncak olarak her şekilde kullanırız da zamanı ölçmek aklımıza bile gelmez. Biz hipnoz olmuş şekilde kumların bir hazneden diğerine saniyeler içerisinde akmasını seyrederiz. Kumlar, tıpkı hayat gibi hızla bir hazneden diğerine akar. Hayattan tek farkı ise biz yaşadığımız ana müdahale edemeyiz fakat kum saatini yan çevirmek suretiyle akan kumları durdurabilir, ters çevirerek de kumların geriye akmasını sağlayabiliriz.
Ömür göz açıp kapayınca kadar geçer, der ihtiyarlar. Gençken yapamadıklarını anlatır; gençlere, “biz yapamadık, siz yapın” diye nasihat ederler. Hayat bu, kum saati değil ki ters çevirip geçmiş yıllarına dönebilesin. Sahi, insanların elinde kum saatinde olduğu gibi zamanı tersine çevirmek gibi bir imkân bulunsa nasıl olurdu? Uzun bir aradan sonra maşukuna kavuşmuş olan bir aşık zamanı durdurmak ister miydi? Vefat etmiş annesini özleyen bir evlat, zamanı hemen tersine çevirerek annesiyle geçirdiği güzel anlara gitmek ister miydi? Dersine çalışmadığı için sınavından düşük not alan öğrenci, sınav öncesine gidip dersine daha çok çalışır mıydı? Muhakkak ki bunların hepsi olurdu.
İnsan bu, geçmişe hasret duyar, pişmanlıkları ile yaşar ve “keşke” der. Geçmişe duyulan hasret, yaşanılan andan zevk alamaz hale getirir insanı. Yapılan yanlışlar akla geldikçe pişmanlıklar büyür ve insanı bir çıkmaza sokar. Hâlbuki kum saatinde olduğu gibi tek bir hareketle zamanı geriye alabilsek yapılan yanlışlar yapılmaz, yarım kalan hayaller tamamlanır ve insan yaşadığı andan da daha fazla zevk almaya başlar mıydı? Hayat bu, kum saati gibi istediğimiz zaman durdurup istediğimiz zaman geriye alamıyoruz zamanı. İnsanın öyle bir imkânı olsa şu an yaşadıklarına dikkat eder miydi? Orası da muamma. Sonuçta tekrar bu zamana dönebilen birisi yaşadığı anın kıymetini bilebilir mi? En önemli an, şüphesiz şu andır. O halde yaşadığı anın kıymetini bilmek, zamanı verimli kullanabilmek bir insan için en büyük nimetlerden değil midir?
Düne duyulan hasretten dolayı bugünü yaşayamamak, yarın ise bugüne duyulacak bir hasreti beraberinde getirecek ve yarın gelip bugün olduğunda aynı kısır döngü bir paradoks gibi tekrar edecek. Hani derler ya “dün geçti gitti, yarın gelir mi bilinmez, elde olan bugündür bu yüzden sen anı yaşa.” Ne güzel bir sözdür bu. Zaman akıp gidiyor, hayat kum saati değil ki durdurasın, ömür geçiyor. Her yeni gün ölüme doğru atılan dönüşü olmayan bir adımdır. Geçmişte yapılan yanlışlara üzülmek yerine aynı yanlışları bugün yapmamak için çabalamak, yarım kalan hayalleri dertli dertli düşünmek yerine şu an hayalini kurduklarımızı gerçekleştirmek için çalışmak bugünü daha kıymetli kılmaz mı? Kuru kuruya düne üzülmenin ne anlamı var? Zaten bugün “keşke” demeyenler dünden ders alanlar değil midir? Hiçbir şey için geç değildir, dün yapamadıklarımızı bugün yapabilir, yarım bıraktıklarımızı tamamlayabilir ve hayallerimizin peşinden koşabiliriz. Bu yüzden düne hasret duymak yerine yaşadığı anın kıymetini bilmeli insan. Hayatın cilvesi işte mutluluklar da üzüntüler de baki değildir. Zaman nasıl geçiyorsa zamanın beraberinde getirdiği sevinçler, hayal kırıklıkları, üzüntüler de geçip gidiyor. Bunun farkında olmak, kum saatini durdurmak yerine kumların akışını izlerken zamanı kaçırmamak ve yaşanılan anın kıymetini bilmek gerek.
Düne geri dönemez, yarını hemen getiremeyiz ama bugünü çok güzel yaşayabiliriz. İyi yaşamak için acele et ve şunu bil ki her gün, başlı başına bir hayattır. Her günü, son gününüzmüşçesine yaşayın. Bugün, hayatınızın geri kalanının ilk günüdür.
Saygı dolu sevgiyle kalın