Motor Sevdası
Gün olur benzini biter, motorunu ittire ittire benzinliğe götürür. Dış yıkamasını, yağlamasını yapar. Trafik sıkıştığında, motoru bir yana yatmasın diye ayaklarıyla yere direnç uygular. Velhasıl, motoruyla beraberken aslında bir bakıma devamlı spor yapar. Bunun sonucunda, motorcular, yaşıtlarına göre kendiliğinden daha sağlıklı ve formda bir yaşam çizgisine sahip olurlar.
Motor Kültürü Aileden Başlar, Ailenin Bir Parçası Olur:
Bir motorcu ile evli olmak zordur kadınlar için. Hele bu motor sevdalısının yaşı kemale ermişse, karısı her ne kadar ona kızsa, sürekli söylense de “andropoza girdin sen!” benzeri yakıştırmalarda bulunsa da bu motorcu artık iflah olmaz noktayı geçmiştir. Öte yandan, bu lafları söyleyen motorcu eşleri, inanın ki kocası ile iftihar eder, ama bunu belli etmemeye de nedense özen gösterir. Biraz da yüreği hop hop eder. “Aman kocama bir şey olmasın, başına bir şey gelmesin!” endişesini taşır.
Motorcu delikanlılar, diğerlerine benzemeyen farklı tipolojiye sahip kişilerdir. Bir motorcu olarak en azından ben öyle hissediyorum. Diğer hemcinsleri gibi elinde kumanda ile gün boyu televizyon karşısında, her zamanki koltuğunda uyuklamayı tercih etmez. Kendisine özsaygısı yüksek olan bu kişiler, aynı zamanda kendisine toplum tarafından saygı duyulması gereken bir yaşam tarzını seçmişlerdir.
Ev kadınları, her ne kadar eşlerine kızıp, sızlanıp dursa da kocasının motoruyla bir bütün olduğunu, onu bu haliyle sevdiğini, hatta bunun adının aşk olduğunu, saçları kesilince gücünü yitiren Samson gibi kocasının motorundan koptuğu an bir bakıma yok olacağını ve bütün hayat ışıltısını yitireceğini sezer, bilir.
Ailedeki çocuklar ise motor kullanan ve hiç yaşlanmayan, dahası bütün diğer babalardan ayrı bir havası olan babalarına hayrandırlar. Yaşıtlarıyla beraberken, “benim babam motora biniyor” diye anlatmaya başladıklarında dudakları bile heyecanla titrer, gözleri gururla pırıldar.
Motor, Boş Zamanları Geçirmek İçin Asli Uğraş Olur:
Bir motorcunun sözlüğünde yoga, terapi, meditasyon, sosyal fobi, panik atak, yalnızlık, can sıkıntısı, aşk acısı ve bunun benzeri kavramlar bulunmaz. Bunlar, motorculuğu hayat tarzı edinenlere acayip kafa karıştıran boş şeylermiş gibi gelir. Çünkü artık onun bir parçası haline gelen motoru, kendisini bütün bu dünya hallerinden ve dertlerinden uzak tutan biricik vasıtası olmuştur. Motorunun üzerine çıktığında dünyaya dair kafasında ne varsa geride bırakır ve başka bir aleme geçer. Sanki sanal alemde, metaverse’de yol alır, gider.
Motorculuk, Terapi Gibi Fayda Sağlar:
Motorsuz olduğu günler, yani bir motora sahip olamadığı zamanlarda bile aklı hep bir motora ulaşmakta olduğu için, beklerken düşledikleri onu can sıkıntısından korur. Bir motorcu, motor kullanmaya başladığı ilk andan itibaren, karşılaştığı kişisel ve aile sorunlarına değişik bir mantıkla yaklaştığını, kendisinin artık eski “bunalımlı kişilik” olmadığını şaşkınlıkla fark eder. Bunu fark ettiğinde boşa geçmiş yıllarına yanar da yanar. Ama bunlara ve kaybettiği zamana da takılıp kalmaz. Devam eden önündeki hayatın bahşettiği enginliğe doğru motorunu sürmeye ve artık derin bir anlam kazanmakta olan hayat yolculuğunu keşfetmeye başlar.
Motor, Sağlık Demektir:
Hal böyle olunca da, sıradan insanların uğraşları olan ve sağlıklı yaşam için olmazsa olmaz gördükleri koşu bandı, halı saha maçı, parklarda akşam yürüyüşleri gibi faaliyetler, motorculara bir anlam ifade etmez. Bu tür şeylere artık ihtiyacı olmadığını hayretle fark eder. O her zaman motoruyla birliktedir. Motoruna mümkün olduğunca kendi gözü gibi bakar. Bakım için motor sehpasına motorunu yatırır, gerekli temizlik ve bakımlarını yapar ve tekrar sehpadan kendisi zevkle, gocunmadan motorunu indirir. Gün olur benzini biter, motorunu ittire ittire benzinliğe götürür. Dış yıkamasını, yağlamasını yapar. Trafik sıkıştığında, motoru bir yana yatmasın diye ayaklarıyla yere direnç uygular. Velhasıl, motoruyla beraberken aslında bir bakıma devamlı spor yapar. Bunun sonucunda, motorcular, yaşıtlarına göre kendiliğinden daha sağlıklı ve formda bir yaşam çizgisine sahip olurlar. Bazı motorcuların kilolu bir görüntüye sahip olması (bendeniz gibi) sizleri yanıltmasın. O görüntünün altında mutlaka formda bir vücut olması gerekir, değilse motoruna hükmetmesi, emniyetle binmesi mümkün olmaz. Bunu en iyi yine motorcular bilir.
Motorcu eşrafının bir yolculuktan döndüklerinde, hissettikleri duygular, o günkü antrenmanlarını tamamlamış sporculardan farksızdır. Ama bütün bu anlattıklarımı, ömrü sadece dört tekerli araçlar üzerinde geçen kişilerin anlamasını da şüphesiz beklemiyorum.
Motor da Motorcu da Farklıdır:
İnsanların gözünde motor farklı bir vasıtadır. Bunu bilmek motorculara sıradan bir hayat yaşamadıklarını hissettirir. Bazen gençler ve sıradan insanlar; önlerinden gelip geçen veya sokaklarında rastladıkları motorculara özenirler. Onları zengin, ulaşılmaz kişiler gibi görebilirler. Bazı gençler; “adamın biri altına son model, güçlü, süratli bir motor çekip kadınların hayranlığını ve ilgisini cezbediyor. Ah benim de şöyle iyisinden bir motorum olsaydı, ben de kadınlara hava atsaydım” diye geçirebilir.
Tabii gençtir onlar. Kadınların motor değil başka şeyler aradığını öğrenmeleri için biraz daha büyümeleri gerekecektir. Kadınları gerçek anlamda aşık etmenin aslında motorla bir ilgisi yoktur. Bunu tüm yetişkinler bilir. Motor ve benzeri şeyler sadece birer araç olabilir.
Şu bilinmelidir ki, motor sadece bir araç değildir. Motor, kendisini kullanan bilinçli, aklı selim bir insana çok değerli bir yaşam tarzı armağan eder. En önemlisi motor özgürlüğün ve biraz da yalnızlığın timsalidir. Motorla gezi rotaları, grup sürüşleri, ekipmanlı sürüşler yapılır. Yeni arkadaşlıklar, dostluklar kazanılır. Keyifli vakitler geçirilir.
Yaşamın Kıymeti ve Motorun Verdiği Hazlar:
Bu nedenle motorcular yaşamın kıymetini çok iyi bilir. Riskli ama zevkli bir uğraş içinde olduğunun farkındadır. Bilinçlidir. Zira, onlar çok iyi bilir ki ölüm her an yanı başlarında bitebilir. Bu farkındalık bilinci, motor kullanana apayrı bir derinlik, yaşama daha sıkı sıkıya sarılma gücü verir. Sıcak masa başında, TV karşısında oturmak yerine iki tekerin üstüne çıkıp, bir bilinmeyene kucak açmanın keyfini sadece efsane motorcular bilebilir. Motorcular cesaretli ve korkusuzdurlar. Onlar, motorlarının üstünde seyrederken alemi, modern zamanların bir şövalyesi olarak bakarlar dünya güzelliklerine. O halde söyleyin bakalım, hangi kadın bir şövalyeye âşık olmak istemez ki?
Bir motorcu sosyal konumu ne olursa olsun, gündelik yaşamda kullanılan dili çok iyi bilen bir halk adamıdır. Bunu bazen ıssız bir köy yolunda kaldığında, yanına gelen ve küçük bir arızayı birlikte giderdiği bisikletli köylü vatandaşımıza, bazen arabalı vapurla boğazı geçerken yan yana durdukları bitirim kurye ile yaptığı o doyumsuz, sınıfsız sohbete yansıtır. En önemlisi motorcular yurdumun atölyelerinde, boyahanelerinde, tornacılarında, lastikçilerinde konuştuğu o elleri yüzleri kapkara tevazu sahibi insanlarla takılmayı sever. Motoruna can veren bu ‘sessiz’ esnafın ‘sesini duyarlar’. Onlardan biri olup, çıkarlar.
Beni bırakırsanız, motorcular hakkında yazacaklarım böyle uzar, gider.
Eğer bir gün sizler de motorculuğa başlamak isterseniz, bunun için bir yaş sınırı bulunmamaktadır. Yani, hiçbir yaş motorculuğa başlamak için geç değildir. Çünkü her birimizin bu dünyadaki zamanı kısıtlıdır. Bu yüzden başkalarının hayatını yaşayarak onu harcamak, boşa gitmesine neden olmak, hiç de doğru bir yaşam tarzı olmaz. “Motor tehlikeli” benzeri yakıştırmalarla, sizi bu hevesinizden alıkoyacak her türlü öneriye, uyarıya kulağınızı tıkamadığınız takdirde, motorcular arasında kendinize yer bulmanız şüphesiz mümkün olamaz. Zaten onların dediklerine kulak asmamayı becerdiğiniz an, artık siz gerçek bir ‘motorcu’ olmak için gerekli adımı atıyorsunuz demektir. Gerisi arkadan gelir.
Başka insanların fikirlerinin gürültüsünün kendi kalbinizin sesini duymanızı engellemesine izin vermeyin. Ve en önemlisi kalbinizin ve sezgilerinizin yolundan gidecek cesarete sahip olun. Kalbiniz ve sezgileriniz ne yapmak istediğinizi malum bilirler. Bunun dışındaki her şey ikinci planda kalır.
Sonuç:
Evet arkadaşım, karar verdiysen gel iki numaram ol. Bizlerin dünyasını keşfet, hatta beraber keşfedelim. Birlikte yol alalım. Tekerlerimiz birlikte düz bassın.
Bu yazı; yaşı büyük, kalbi hep çocuk kalan motorcu dostlarıma, iki teker sevdalılarına ithafen yazılmıştır.
“Dört teker bedenimi, iki teker ruhumu taşır.”