Her şeyin Uzmanı Dalkavuklar
Padişah, patlıcanın pabucunu dama atar, balık yiyeyim biraz da der. Aşçıbaşına balık ısmarlar. Aşçıbaşı, çarşıya iner. Çarşıda iki adamın balığın erkeğiyle dişisinin nasıl ayırt edileceği üzerine tartıştığını görür. Adamlar da aşçıbaşını görürler.
Güzel bir sözümüz vardır halk arasında söylenen. "Teşbihte hata olmaz" derler eskiler. Sözlerden ve kelimelerin sihirli gücünden kim ne anlayıp, kendine ne alırsa hissesi de odur. Şarkılar, anlamlı sözler, şiirler, filmler kısacası tüm sanat kolları bize zaman içinde birçok konu ve yaşanmışlıklar hakkında dersler verirler. Gerçekler bir şekil de akıldan geçenlerin, dilden dökülenlerin yazı olarak satırlara aktarılmasından başka bir şey değildir. Bu duygu ve düşüncelerin aktarılmasının en güzel yöntemlerinden birisi de Fıkra ve masallardır. Aslında masalları ve fıkraları pek sevmez bazılarımız! Çünkü kimsenin kolayca, cesurca söyleyemediklerini dillendirir masallar ve fıkralarımız. “Evet efendimci, sepet efendimci” değildir masallardaki, fıkralardaki kahramanalar. Onlar günümüzün dalkavuklarına hiç benzemezler.
Biz gelelim masalımıza. Adı üstünde masal işte. Memleketin birinde Padişahlardan biri, patlıcan yemeğine bayılırmış. Bir gün dalkavuğuna şöyle demiş:
Patlıcan oturtması olsa ne güzel olurdu, hani olsa da yesek.
Dalkavuk bu, durur mu?
Zatı şahaneleri isabet buyurdular efendim! Patlıcan kebabı da cana can katar, nefistir, nefis!
Padişahın nefsinin kabardığını anlayan dalkavuk, yeniden atılır:
-Ne kadar da haklısınız sultanım!
Padişahın patlıcan güzellemesi sürer:
Patlıcan kızartması da yemeklerin şahıdır!
Dalkavuk, istim üstünde:
Aman efendim, şah olan sizsiniz, patlıcanın adı mı olur? Haklısınız, kızartma da güzeldir.
Padişah, kızartmadan imam bayıldı yemeğine geçer:
İmambayıldıya da bayılırım hani!
Dalkavuk:
Sormayın Padişahım, ben de bayılırım sultanım!
Hep patlıcan da yenmez a, gün gelir padişah efendi patlıcandan sıkılır ve patlıcan kasidesi patlıcan yergisine döner.
Bizim sultan, başlar patlıcanın arkasından atıp tutmaya:
Şu patlıcan kızartması yok mu, midemi allak bullak ediyor.
Dalkavuğun da kavuğu tersine döner:
Aman efendim, yemeyin gitsin, kızartma da yemek mi?
Sıra imambayıldıya gelir.
Padişah:
İmambayıldı da yağından yenmiyor. Ne o yağ öyle, bir daha yemeyeceğim.
Dalkavuk:
Haklısınız, insanın içini bayıltır!
Patlıcan kebap...
Aman efendim, siz ne yemeklere layıksınız!
Patlıcan tava...
Yemeyin padişahım, yoksul yemeği o...
Patlıcan oturtma...
Sultan hazretleri, midenize oturmasın!
Karnıyarık...
Ah sultanım, adında meymenet yok!
Alinazik...
Aman, nazik midenizi incitmesin!
Hünkârbeğendi...
Hünkârım, beğenecek başka yemek mi kalmadı!
Şakşuka...
Sultanım, ne o öyle rakkase göbeği gibi...
Musakka...
Devletlim, ne hayrını gördünüz ki!
Patlıcan dolması, mücveri, salatası...
Yemeyin sultanım, yakışır mı size?
Patlıcan kötülemesi böyle sürüp giderken padişahla dalkavuğun bu tuhaf patlıcan muhaveresine tanık olan sarayın baş aşçısı, dalkavuğa şöyle der:
Yahu, dün patlıcanı yere göğe sığdıramıyordun, bugün yerden yere vuruyorsun. Patlıcandan ne istiyorsun böyle?
Dalkavuk, yılışa yılışa:
Ben patlıcandan değil, padişahtan maaş alıyorum. Patlıcanın değil, padişahın dalkavuğuyum.
Padişah, patlıcanın pabucunu dama atar, balık yiyeyim biraz da der. Aşçıbaşına balık ısmarlar. Aşçıbaşı, çarşıya iner. Çarşıda iki adamın balığın erkeğiyle dişisinin nasıl ayırt edileceği üzerine tartıştığını görür. Adamlar da aşçıbaşını görürler.
“Sarayın aşçıbaşına soralım.” der biri. “Bilse bilse o bilir.” Sorarlar. “Ben de bilmiyorum.” der aşçıbaşı. “Ama saraya varınca padişaha sorarım.” Adamlar, şaşkınlıkla aşçıbaşına bakarlar. “Yüce padişahımız bu konuda da mı uzman?” derler. Aşçıbaşı sakince, “Yooo, değil de padişahın dediği dediktir. Her gün yapıyor bunu. Balık muhabbetini, patlıcan güzellemesini, patlıcan kötülemesini. Patlıcanın suçu yok! Balıkların cinsiyeti ise padişahımızın yüce öngörüsüne kalmış. Hele onun bir de yanında uzmanları yok mu danıştığı. Onlar padişahtan da çok bilir her şeyi. Padişah bilmezse balığın cinsini zaten onlar hemencecik bilirler, padişahımızı bu bilgiden mahrum bırakmazlar hiç!”
İşte hayat böyle bir şey. İktidarıyla muhalefetiyle içinden geçtiğimiz sürecin bir özeti sanki bu masal! Koltuğa oturanlar ve onların dalkavuklar her şeyi herkesten çok iyi bilirler. Bizler ise sadece kendi aramızda tartışır dururuz.
Saygı dolu sevgiyle kalın diyorum.