Site İçi Arama

kultur-sanat

Beyaz Gülün Sırrı: Onurlu Yaşamak

Onurlu bir hayat, insanın değerinin çiğnenmediği, çiğnetilmediği bir hayattır. Onurlu yaşamak, insanı insan yapan özelliklerle yaşamaktır.

Onur kelimesi, insanın kendine karşı duyduğu saygı ve diğer bir tanımlama ile de başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, itibar olarak anlamlandırılır. Bu tanımlarda iki nokta dikkati çeker. Birinci tanımda, insanın kendisine duyduğu saygı, ikinci tanımda ise insana, başkaları tarafından duyulan saygı onur olarak adlandırılmıştır. Şu durumda onur kelimesinin tanımını, insana gerek kendisi ve gerekse başkaları tarafından duyulan saygı olarak yapabiliriz. 

Bu özellikler, insanın diğer canlılarla ortaklaşa taşıdığı özelliklere ek özelliklerdir. İşte biz buna insanı insan yapan değerler manzumesi de diyebiliriz. Bu özellikler insanın değerini ya da onurunu oluşturur. Batı toplumlarında onur kavramının, hukuki, ahlaki ve kültürel açıdan çeşitli tanımları yapılmakta, kavram analiz edilmektedir. 

Onur dendiğinde akla gelmesi gereken ilk kavram insanın değeridir. Çünkü insan, insan olarak değerlidir. Onu değerli yapan sahip olduğu ve diğer canlılarda bulunmayan kendine özgü insanî özellikleridir. Düşünebilmesi, irade sahibi olması, eğitilebilmesi, önceden görmesi, tavır takınması, bilim sanat yapması, inanması, sevmesi, özgür olması, konuşması, çalışması vb. sayılabilecek özellikler insanı değerli kılar. 

Eğer insan bu özelliklerinden dolayı değerli bir varlık ise ki öyledir, o zaman değeri hem diğer insanlar tarafından hem de kendisi tarafından korunmalıdır. İşte, onurlu hayat ya da onurluca yaşam sürmek; insanın bu değerinin, insan olarak değerinin korunmasıdır. Onur, insanın, insan olarak değerini hem kendinde hem de başkalarında koruması, çiğnetmemesi ve yüceltmesidir. 

Onurlu bir hayat, insanın değerinin çiğnenmediği, çiğnetilmediği bir hayattır. Onurlu yaşamak, insanı insan yapan özelliklerle yaşamaktır. Bilme, düşünme, bilim sanat yapma özellikleri, duyguları engellenmiş, özgürlüğü ve iradesi elinden alınmış bir kişinin onuru, yani değeri çiğnenmiş demektir. Onurlu bir hayat bu özelliklerle yaşanan hayattır. 

Saygı, insanın değerini kabul etmek, bu değeri koruyacak biçimde davranmak demektir. Onurlu hayat, insanın insanlık değerlerine saygı duyarak yaşamasıdır. Biraz slogan gibi keskin tanımlama yapalım: insan, onurlu bir hayat yaşarsa insan olur. Onursuzca yaşanan bir hayat, insanı insan olmaktan uzaklaştırır. 

Peki, nasıl koruyacağız insanın değerini, onurunu? Nasıl yaratacağız ve yaşayacağız onurlu hayatları?

Bir çırpıda yanıtlamak kolay değil elbette ama sanırım evrensel, insani, etik değerler ve ilkelerle kurabiliriz böylesi bir hayatı. Bize davranış ve eylemlerimizde yol gösteren, rehberlik eden, içsel hakemlerimiz olan bu değer ve ilkelerimizle, bunlardan oluşan vicdanlarımızla yaşayabiliriz onurlu hayatları. Bunların en başındaki “yaşama hakkı” ilkesi ile. İnsanın değeri yani onuru, insani değer ve ilkelerle, insan hakları ile korunabilir. Sevgi, saygı, özgürlük, hoşgörü, paylaşma, eşitlik, merhamet, adalet, dürüstlük, bilgi gibi evrensel, insani ve etik değerlerle yaşayarak, hayatlarımızı bu değerlerden ürettiğimiz ilkelerle örerek onurluca yaşayabiliriz.  Yani kısacası, onurlu hayat, evrensel ilkelere dayalı olarak hem kendimizde hem de başkalarında korunan ve yaşanan hayattır. Onurlu hayat, insanın insan gibi yaşamasıdır, insanca yaşamaktır. İnsanın onurunun, değerinin sadece kendisince korunması yetmez; tanıdığımız ve tanımadığımız, ülkenin ya da dünyanın herhangi bir coğrafyasında yaşayan herhangi bir kişisinde de bu değeri korumaya çalışmak gerekir. Onurlu yaşamak bunu gerektirir.

Onurun bir kişide dahi çiğnenmesi, insanlığın onurunun tümden çiğnenmesi anlamına gelir. Eğer insanlığın onuru çiğneniyorsa, bir kişi olarak bizim de onurumuz çiğneniyor demektir. 

Peki, neden onurluca yaşayamayız çoğu zaman, onurlu bir hayatı göze almayız, alamayız? 

En önemli neden sanırım “çıkarlarımız.” Kişisel beklentilerimiz, benciliklerimiz, ölçüsüz ve hastalıklı hırslarımız, alacağımız ödüllerdir! Genellikle onursuz hayatları yaratan, korkularımızdır. Bize ya da yaşam alanımızda olanlara, o güne kadar elde ettiklerimize gelebilecek zarar korkusu bilgisizlik, cahillik de onursuzluğa yol açabilir. Sahip olduğumuz ve evrensel etik ilkelerle uyuşmayan ideolojiler, fikirler, duygular, inanışlar, töreler, gelenekler, görenekler, kültürler de onursuzca sürdürülen sıradan hayatların kaynağı olabilir. İlkeli olmak, insani değerlerle yaşamak gerekir. Bu ilke ve değerlerden ödün vermemek, tutarlı olmak, çıkarlarımızdan, hırslarımızdan, benciliklerimizden, zalimliklerimizden, şiddetten, cehaletten uzaklaşmak gerekir. En önemlisi de, insanın değerini bilmek, insanın değerli olduğuna inanmak gerekir. İnsanın değerini önce kendinde sonra başkalarında korumak gerekir. Özgürlüğü, düşünmeyi, duymayı, sevmeyi bırakmamak gerekir. 

Onursuzca yaşamak kolay; onurlu hayatlar kurmak zordur. Zor olan iyidir her zaman, tadından yenmez. Onursuz insanlarla geçirilecek zaman boşa gitmiş demektir. 

Onurlu insan, beyaz gül gibidir. Masumdur, saflık derecesinde temizdir, sadakate önem verir, samimiyeti arar, huzurlu, sevgi dolu bir hayatın peşinde koşar. Kısaca hep onurlu yaşar.

Saygı dolu sevgiyle kalın.

Araştırmacı Yazar Mustafa Orhan ACU
Araştırmacı Yazar Mustafa Orhan ACU
Tüm Makaleler

  • 29.11.2022
  • Süre : 4 dk
  • 3514 kez okundu

Google Ads