Site İçi Arama

egitim

Atatürk'ün Işığında Eğitim

Ulusal bağımsızlığın sağlanmasının sadece silahla değil, öncelikle eğitimle gerçekleştirilebileceğine inanan büyük önder, oluşturduğu ilke ve gerçekleştirdiği devrimlerinde eğitimi her zaman öncelikli görmüştür.

 

1.        Giriş

Yirmi birinci yüzyılda dünyamızda oluşan değişimlere baktığımızda, yıllar öncesinin düşünülmesi olanaksız olaylarına tanık olmaktayız. En önemli değişiklikler hepimizin gözlediği gibi toplumsal ve siyasal alanlarda kendini göstermekte; varolan ülkeler yok olmakta, varlığını kaybetmiş olanlar ise yıllar sonra tekrar bağımsız bir ülke konumuna kavuşabilmektedir. Tüm bu değişim sürecindeki en önemli ve çarpıcı durum, her bir değişimin bir düşünce sistemine ya bağlılığı ya da o düşünce sisteminden uzaklaşmayı sağlamasıdır. Ulusların bağlı oldukları, inandıkları ve inançlarını yaşatma savaşımı verebilecekleri belli bir düşünce sistemini ölesiye savundukları görülmektedir. Ancak böyle bir inanç ulusları ya bağımsız yapabilmekte ya da bir kargaşanın içine sürükleyebilmektedir.

Türk Ulusu, 1919 yılının 19 Mayıs’ında başlayan bağımsızlık savaşı sonucunda, 29 Ekim 1923 tarihinde ilan edilen “Cumhuriyet” ile ulusal bağımsızlığına erişmiştir. Bu süreç, büyük önder Atatürk’ün ilke ve devrimlerinin birer birer gerçekleştiği bir süreçtir. O, bu süreç içinde kişiliği saydığı ‘bağımsızlık’ savaşını ulusallık düzeyine çıkaran, ulusu için çağdaş medeniyetin de üstünde bir yer arayan, önderlik ve devrimcilik nitelikleriyle bizlere ışık olan en büyük önder olmuştur.

Ulusal bağımsızlığın sağlanmasının sadece silahla değil, öncelikle eğitimle gerçekleştirilebileceğine inanan büyük önder, oluşturduğu ilke ve gerçekleştirdiği devrimlerinde eğitimi her zaman öncelikli görmüştür.

Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün oluşturduğu düşünce sisteminin, O’nun ilke ve devrimlerinin Türk Ulusuna armağanıdır. Bu armağanın yaşatılması geleceğin kuşaklarına aktarılacak bilinç ve değerler sisteminin güçlülüğü ve tutarlılığı ile mümkündür. Bu aktarımı sağlayacak kurum ise eğitimdir. Eğitim, Atatürk ilke ve devrimlerini yaşatan amaçlarla donanık olmadığı sürece ulusal kurtuluş savaşı sonucu eriştiğimiz Cumhuriyetimizin devamını sağlamak imkânsızdır. Bu bağlamda, eğitimin en stratejik parçalarından biri olan öğretmenlerin geleceğimizi belirlemedeki rolü büyüktür.

Bu çalışmada önce Atatürk ilke ve devrimleri ile eğitim ilişkisi açıklanarak Atatürk’ün eğitim felsefesi ortaya konmuş; sonra eğitimin temel ögeleri bakımından Atatürk’ün görüşleri özetlenmiştir.

2.        Atatürk’ün Eğitim Felsefesi

Atatürkçü Düşünce Sisteminin altı ilkesi eğitim yeniliklerini de yönlendirmiş ve gerçekleştirmiştir. Aşağıda bu ilkelerin eğitimle ilişkisi vurgulanarak Atatürk’ün eğitim felsefesi açıklanmıştır.

Cumhuriyetçilik devletin yönetim biçimini tanımlamak ve onu korumak için gerekli görülmüştür. Cumhuriyetçiliğin başta gelen niteliği ulusun bağımsızlığıdır. Diğer önemli niteliği ise düşünce özgürlüğüdür. Atatürk, Cumhuriyet ile eğitim arasında vazgeçilmez bağlar kurmuştur. Cumhuriyetin korunma ve savunmasını gençliğin birinci görevi sayması, öğretmenlerden cumhuriyeti koruyabilecek fikri, vicdanı ve bilgisi hür kuşaklar yetiştirmelerini beklemesi bu vazgeçilmez bağları ifade etmektedir (Genkur, 1983a:23). Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşatılmasında ve geleceğinin güvence altına alınmasında öğretmenlerin en güvenilecek değer olduğunu vurgulamıştır.

Cumhuriyetçiliğin yeni bir yaşama biçimi olarak halka öğretilmesi, benimsetilmesi ve demokrasi bilincinin yerleştirilmesi öğretmenlere verilen önemli bir görev olmuştur. Başka bir deyişle, bu görevi okulun yapabileceği düşünülmüştür. Bu yönü ile Atatürk “Yeniden İnşacılık” eğitim felsefesinin uygulayıcısı ve bu anlayışla yeni bir toplum düzeninin yaratıcısı olmuştur.

Milliyetçilik ilkesi, toplumun değişik ögelerinin kültürel ve eğitimsel amaçlar çerçevesinde bütünleşmesine yol açmış ve eğitim sürecinin ulusal bir nitelik kazanmasını sağlamıştır. Atatürk’e göre eğitim programı her şeyden önce ulusal bir nitelik taşımalıdır (Bursalıoğlu, 1981:13). Atatürk, böylece ulusal eğitim amaçlarının ortaya çıkarılması ve eğitim programının amacının bireysel ve toplumsal varlığın devamı ve gelişmesi için zorunlu olan temel bilinci bireylerde oluşturmak olması gerektiğini ileri sürmüştür.

Eğitimde deneysel tutum, birey ve kültür arasındaki etkileşime yer verir. Her toplumdaki kültürel koşullar ve değerler farklı olduğundan, insanların yaşantıları da farklılık gösterir. Bu farklılık, eğitimin her toplumun kültürel koşulları ve değerleri bakımından ele alınması gerektiğini göstermektedir. Bu bağlamda Atatürk, ulusal eğitim anlayışıyla Türk Eğitim Sistemine deneysel bir yaklaşım getirmiştir.

Toplumlar arasındaki yaşam farklılığı eğitimi ne kadar etkilese de, bu durum eğitimde bilimsellik anlayışının arka plana atılması sonucunu doğurmamalıdır. Atatürk’ün “hayatta en hakiki mürşit ilimdir’ sözü, Cumhuriyet Türkiye’sinde eğitimin hangi amaçlara hizmet etmesi ve ne tür bir eğitim programı izlenmesi gerektiği konusundaki görüşünün özlü bir ifadesidir. Atatürk, her bir kültürün kendine özgü yönlerine saygı gösterilirken eğitimin kültürler arası anlayışın gelişmesine yardım etmesi gerektiğini savunur.

Osmanlı Devleti’nin geleneksel eğitim kurumları, bütünüyle bilimsel anlayışa ve dış dünyadaki gelişmelere kapısını kapatmıştır. Bu nedenle çağdışı kalmaya itilmiştir. Atatürk, geleneksel eğitim kurumlarının bağlandığı eğitim amaçlarının günümüz koşulları için yetersiz olduğunu ileri sürmüştür. Bu nedenle medreseler kapatılmış ve eğitim kurumları modern eğitim modellerine göre yeniden düzenlenmiştir (Karagözoğlu, 1985:198). Atatürk bu yönü ile deneysel (Eksperimentalism) tutumu eğitim sistemimize sokmuştur.

Demokrasinin Türkçe’si denebilecek halkçılık ilkesi, halkın önemli gereksinmelerinin karşılanmasında devleti sorumlu tutmuş ve ekonomiyi bu gereksinmelere dönük olarak çalıştırması beklenen devletçilik ilkesini güçlendirmiştir. Toplumsal ve siyasal gelişmenin toplumsal yapı içinde gerçekleşmesini öngören halkçılık ilkesi, sınıf çatışmasına da karşı olmuştur (Bursalıoğlu, 1981:14-15).

Halkçılık ilkesi herkesin anlayacağı bir dil gerektirmiş; böylece Latin alfabesi kabul görmüştür. Dilde yenileşme ile doğulu düşünce sisteminden uzaklaşılmıştır.

Atatürk, Yeni Türkiye Devleti’ni bir halk devleti, kendisini de bir halk adamı olarak görmüştür; çünkü halkçılık milli mücadele ile başlamış ve güçlenmiştir. Bu nedenle Atatürk eğitimi okulculuk olarak değil, halkçılık olarak kabul etmiştir (Genkur, 1983b:98).

Halkın bilinçli olarak toplum sorunlarına duyarlı olabilmesi için onun eğitilmesi ve öğretim düzeyinin yükseltilmesi gerekmektedir. Bunun gereğine inanan Atatürk, Cumhuriyetin yerleşip kökleşebilmesi için halk eğitimine çok önem vermiş ve halk eğitiminin yaygınlaştırılması için her türlü çabayı göstermiştir (Karagözoğlu, 1985:211). Halkçılık ilkesi seçkin azınlık eğitiminden halk eğitimine geçişi sağlamış; böylece ulusal eğitimimizin temel ilkelerinden biri olan “eğitimde fırsat eşitliği” sağlanmaya çalışılmıştır. Halk eğitimine ve kadın eğitimine bu kavramın ışığında büyük önem verilmiştir. Günümüz Türkiye’sinin eğitim sorunlarından okuma-yazma sorununa yönelik okuma-yazma seferberliklerini Atatürk çok önceden başlatmıştır. Halka yeni harfleri ve okuma-yazmayı öğretmek amacıyla her yerde Millet Mektepleri açılmış ve Atatürk Millet Mektepleri Örgütü’nün genel başkanlığını ve başöğretmenliğini üstlenmiştir. Atatürk’ün gerek örgün, gerekse yaygın eğitimdeki çabaları sonucunda 1923’de % 9 olan okur-yazarlık oranı, 1938’de % 21,6’ya yükselmiş ve toplumumuzun her kesiminde, okullar yetişkinlere de hizmet sunmaya başlamışlardır (Karagözoğlu, 1985:213). Atatürk öğretmenlerden her fırsattan yararlanılarak halkla beraber olmaları ve alfabe okutmalarının ötesinde, birer devrim ve çevre lideri olarak rol oynamalarını istemiştir. Görülüyor ki Atatürk, halk eğitiminde Yeniden İnşacı (Reconstructionizm) bir tutum ortaya koymuş; yetişkin eğitiminde yeni atılımlar başlatmıştır.

Atatürkçü düşün sistemine göre, laiklik ilkesi gerçekleştirilmeden toplumun herhangi bir kesiminde yenileşme olanaksızdır. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile eğitimin laikleştirilmesi paralel gelişmeler olmuştur. Bu ilke dinin yalnız devletten değil, bilim ve sanattan da ayrı tutulmasını zorunluluk saymıştır (Bursalıoğlu, 1986:379-381).

Atatürk dönemi eğitiminin başarılı olmasının en önemli nedenlerinden birisi de eğitimin laik olmasıdır. Atatürk yeni bir kuşağa ortak değerler ve siyasal bilinç kazandırmanın yolunu, eğitim kurumları ve örgütlerinin birleştirilmesinde bulmuştur. Yeni Türkiye’nin toplumsal bütünleşmesi ancak eğitimsel bütünleşme ile olanaklı görülmüştür.

Eğitim kurumlarının türleri arttıkça ürünleri de farklılaşır. Oysa Türkiye Cumhuriyeti’ni güçlendirmenin yolu, vatandaşlarda ortak değerleri ve davranışları arttırmaktır (Bursalıoğlu, 1985:799-803). Devletin ve ulusun bütünlüğünü gerçekleştirecek olan eğitim sisteminin bütünlüğüdür. Sistem yaklaşımının temel ilkesi amaç birliğidir. 1924’te çıkarılan 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat (Öğretimin Birleştirilmesi) yasası ile Türkiye’deki tüm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştır. Atatürk bu konuda “iki parça halinde yaşayan uluslar zayıftır, hastadır” demektedir (Genkur, 1983b:293). Öyle ise Atatürkçü eğitim, ulusal birlik ve beraberliği sağlayacak eğitimdir.

Laik Eğitim, eğitim ve öğretimde cinsiyet ayrımını da ortadan kaldırmış; her iki cinsinde eğitim hakları ve olanaklarından eşit olarak yararlanmalarını sağlamıştır. Bu anlayış Milli Eğitimin temel ilkelerinden “karma eğitim” ilkesinin yerleşmesine neden olmuştur. Atatürk 30 Ağustos 1925’te Kastamonu’da yaptığı konuşmasında “karma eğitim” ilkesini şöyle açıklamıştır:

“Bir toplum bir erkek ve kadın denilen iki cins insandan oluşur. Bir toplumun bir kesimini görmezlikten gelip, diğer kesimini ilerletmek olanaklı değildir. Bir toplumun yarısı topraklara, zincirlere bağlı kalıpta, diğer kesiminin göklere yükseltilmesi olanaklı mıdır? İlerleme adımları her iki cins tarafından beraber ve arkadaşça atılması gerekir” (Tan, 1981:45-47).

Bu günlerde karma eğitim ilkesinin kaldırılmasına yönelik tartışmaların tekrarlanması veya konuşulmaya başlanması yıllar öncesinde Atatürk’ün yol açtığı çağdaş eğitim anlayışını da kaldırmak anlamına geldiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Toplumsal gelişmenin ekonomik kalkınmasız gerçekleşmeyeceğine inanan Atatürk, devletçilik ilkesine ağırlık vermiştir. Devletçilik ilkesi eğitimi iki yönde etkilemiştir. Birincisi, devlet işletmeleri eğitim merkezleri olarak etkin olmuştur. Bu işletmelerde yetişenler daha sonra büyük özel girişimlerin kuruculuğunu yapmıştır. İkincisi, bazı yüksek öğretim kurumları programlarını bu işletmelerin insan gücü gereksinmelerine dönük olarak yenilemiştir (Bursalıoğlu, 1982:187).

Devrimcilik ise kendinden önce gerçekleştirilen ilkelerin sürdürülmesini sağlayacak en güvenilir yenileşme aracı olarak düşünülmüştür. Devrimcilik bütün ilkelerin yayılması ve oluşmasında eğitim sürecinin gücünden, eğitim kurumlarının etki alanından ve eğitimcilerin inançlı çabalarından yararlanılmasını sağlamıştır. Eğitim sistemi bu ilkelerin yayıcısı ve koruyucusu olmuştur. Bu dönemin öğretmenleri Atatürkçü Düşünce Sisteminin öncüleri olarak hizmet vermiştir. Atatürk, öğretmenleri kendisine en yakın yardımcı olarak görmüş ve her fırsatta öğretmenlerin ve öğretmenlik mesleğinin yüceliğini belirtmiştir. Öğretmenlerin mesleki ve toplumsal saygınlıkları hiçbir zaman bu derecede etkili ve yüksek olmamıştır.

3.        Atatürk’ün Eğitimin Temel Ögelerine İlişkin Görüşleri

Atatürk’ün eğitimle ilgili görüşleri eğitimin temel ögeleri açısından incelendiğinde şu şekilde özetlenebilir (Alkan:1991):

           a.        Amaç ve İlke:           Ulusal, bilimsel ve özgür düşünce ile insana saygı gibi ilkeleri ele alan bu eğitim anlayışında benimsenen temel amaçlar; bireylerde kendisine güven duygusu geliştirmek, özgür düşünme, düşündüğünü eyleme dönüştürebilme yeteneği oluşturmak; insan sevgisi ve ulusal varlığı yüceltme duygularını geliştirmektir.

           b.       Program:     Atatürk’ün eğitim programı ile ilgili düşüncelerini üç noktada toplamak olasıdır. Birincisi, bireysel ve toplumsal varlığın devamı ve gelişmesi için zorunlu olan temel bilinci bireylerde oluşturmaktır. İkincisi, bireylerde ekonomik yaşam için gerekli bilgi ve becerileri kazandırmakla ilgilidir. Üçüncüsü ise, eğitim etkinliklerinin çevresel, ulusal ve evrensel gereksinim ve koşullara uygun olmasıdır. Hava Kuvvetleri Komutanlığında uygulanan Eğitim Sistemi Geliştirme Modeli’nin, kurumsal düzeyde yukarıdaki programın üç işlevini yıllardır kendini de yenileyerek etkili olarak yerine getirmesi eğitimin geleceği açısından önemli olmuştur.

           c.        Yöntem:       Atatürkçü eğitim felsefesinde öngörülen eğitim yönteminin başlıca özellikleri; pratiklik, işlevsellik, yaşamda başarı sağlayıcılık, çevresel koşullara uygunluk ve işe dönüklük ilkesine dayalı olma gibi özelliklerdir. Bu bağlamda, eğitimlerde uygulanan senaryoya dayalı, uygulamalı ve diğer aktif öğrenme teknikleri gibi yeni yaklaşımlar ile Atatürk’ün öğretim yöntem ve teknikleri konusundaki düşüncelerin örtüştüğü söylenebilir.

           ç.        Öğrenci:       Öğrenci, kişiliğine saygı duyulması ve geleceğin büyüğü gibi düşünülmesi gereken bir ögedir. O, yurt sevgisinin, özgür düşüncenin en değerli sembolüdür. Varlığından güvence ve kıvanç duyulması gereken, Cumhuriyeti devam ettirecek ve yüceltecek kişidir.

           d.       Öğretmen:   Belirli ve özgün niteliklere sahip çağdaş bir insan, profesyonel meslek adamı ve topluma karşı özel görevleri olan bir liderdir. Atatürkçü eğitim anlayışına göre, öğretmenin sahip olması gereken nitelikleri şunlardır :

                     (1)      Kişilik olarak:           Ulusunu ve insanı seven, toplumda saygın bir kişiliğe sahip, laik, demokrat, uygar ve çok yönlü düşünen, karakteri bağımsızlık ve özgürlük olan, kendisini ve çağını aşabilen, yaratıcı ve yapıcı, bilimselliği, özgürlüğü, insana saygıyı rehber edinmiş, uzlaştırıcı bir kişiliğe sahip olan kimsedir.

                     (2)      Formasyon olarak:           Ulusal ve insancıl değerleri olumlu biçimde değerlendirebilme, eğitimi bağımsızlık ve özgürlük için temel ve önemli bir araç olarak görebilme ve işe koşabilme, özgür insan yetiştirme görev ve sorumluluğunu üstlenebilme, öğrencileri güven ve özveri ile eğitme görevini ülkü ve meslek edinebilme, öğrencilerini bilgili, çalışkan, yapıcı, devrimlere bağlı, vatanını seven, ulusal ve ahlaki değerlerine saygılı, başarılı ve değerli vatandaşlar olarak yetiştirebilme formasyonuna sahip olan kimsedir.

                      (3)      Lider olarak:           Atatürkçü ülkü ve düşünceyi benimsemiş ve benimsetebilen, toplumsal yaşamda çağdaş düşünce ve uygar yaşama davranışlarına örnek olan ve bunu öğretmede başarılı olan, toplumun fedakâr ve saygıdeğer ögesi olarak hareket edebilen, bireyleri güven ve özveri ile eğitme işini başarı ile yürütebilen ve bunu meslek olarak sürdürebilen, ulusal varlığı devam ettirme görev ve sorumluluğunu taşıyan ve bu konuda öğrencilerine ve vatandaşlara örnek oluşturan kimsedir.

           e.        Okul:  Atatürkçü eğitim anlayışında okul devletin gözetim ve denetimi altında öğretmen ve eğitim yöneticileri ile eğitim için öngörülen program etkinliklerinin yer aldığı, Türk ulusunun yüceltilmesine kaynaklık eden ekonomi, sanat, edebiyat gibi alanların geliştirildiği, bilimsel ve teknik temellere dayalı bir eğitim-öğretim kurumudur.

4.        Sonuç

Sonuç olarak; Atatürk ilkeleri ve devrimleri doğrultusunda eğitim, Türkiye Cumhuriyeti ve ulusunu yaşatmak için, Atatürk’ün gösterdiği amaçlara dönük, O’nun öngördüğü görevleri yerine getirecek bir eğitim sistemi ile yapılan eğitimdir (Bursalıoğlu, 1987:17). Bu anlayışa göre eğitim, sürekli gelişme ve özgürlük için bir araçtır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşatılmasında en büyük güç olarak eğitime ve eğitim ordusuna güvendiğini vurgulayan Atatürk, eğitimde yenileşmeyi ulusal birliğin ve laik toplumun temeli olarak görmüştür (Bursalıoğlu, 1987:17).

Atatürk’ün eğitimin temel ögelerine yönelik görüşleri günümüzde geçerliliğini korumakla birlikte çağdaş eğitim ilke, yöntem ve esaslarına ışık tutmaktadır. Eğitimin yapısı, işleyişi ve temel ögeleri bakımından değerlendirildiğinde Türk Eğitim Sisteminin bugünkü durumunun bile Atatürk’ün eğitim felsefesi ve vizyonundan uzak olduğu söylenebilir. Bu bağlamda, Türk Eğitim Sisteminde Atatürk’ün eğitim felsefesi ve ilkeleri doğrultusunda reformların yapılması kaçınılmaz olmaktadır.

5.        Öneriler

Atatürk’e göre modernleşmenin en etkili aracı eğitimdir. Bu denli büyük işlev ve role sahip eğitim, önemli bir yatırım alanı olmuştur. Bu eğitim yatırımının getirisini yükseltmek, verimliliğini artırmak için yararlı olabileceği değerlendirilen öneriler şunlardır:

           a.        Eğitim sisteminde yapılacak değişiklik ve yenileşme çalışmaları bilimsel araştırmalara dayandırılmalıdır.

           b.        Eğitim sisteminde yapılacak yenileşme ve geliştirme etkinliklerine öğrenci, öğretmen, üniversiteler gibi geniş tabanlı katılımın artırılması sağlanmalıdır.

           c.        Okullarda örgüt ve süreç danışmanlığı yapacak nicelik ve nitelikte eğitim uzmanları görevlendirilmelidir.

           ç.        Eğitimde program geliştirme süreci kapsamında eğitimin işlevsel olmayan bazı amaçları güncelleştirilerek yeniden tanımlanmalıdır.

           d.        Niteliği yükseltecek önlemlerin pek çoğu eğitime yapılan harcamaların artırılmasını gerektirmektedir. Devlet bütçesinden eğitime ayrılan para ve kaynaklar arttırılmalıdır.

           e.        Eğitim yalnız nicelik olarak değil nitelik olarak da planlanmalı, eğitimde öncelik nitel planlamaya verilmelidir. Personelin seçilmesi, yetiştirilmesi, atanması süreçleri için uygulanabilir bir nitel planlama (kariyer planlaması) zorunlu olmalıdır (Kabadayı, 1992).

           f.         Öğretmenlik gibi okul yöneticiliği de bir meslek olarak kabul edilmeli ve atama politikası buna göre düzenlenmelidir.

           g.        Ülkemizin ihtiyacına uygun şekilde mesleki ve teknik eğitime önem ve öncelik verilmelidir.

           ğ.        Geleneksel öğretim yöntemleri yerine çağdaş öğretim yöntem ve teknikleri uygulanmalı, öğretmenlerin bu konudaki nitelikleri geliştirilmelidir. Öğretmenlik rol ve görevleri bu kapsamda belirlenmelidir.

Yararlanılan Kaynaklar

 

ALKAN, Cevat. “Atatürkçü Düşün Sisteminin Öğretmen Profili.” D.E.Ü. Buca Eğitim Fakültesi I. İzmir Eğitim Kongresi Yayınlanmamış Bildiri. İzmir, 1991.

BURSALIOĞLU, Ziya. “Atatürkçü Eğitim Üzerine” Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi.1985.

______. “Atatürk Dönemi Eğitim Politikası.” Atatürk Dönemi Ekonomi Politikası ve Türkiye’nin Ekonomik Gelişmesi. A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi, Ankara, 1982.”

______. “Atatürk Döneminde Eğitim Felsefesi ve Yenileşmesi.” Atatürk Devrimleri ve Eğitim Sempozyumu.  A.Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesi, Ankara, 1981.

______. “Cumhuriyet-Eğitim-Laiklik.” Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 1986.

______. Okul Yönetiminde Yeni Yapı ve Davranış. A.Ü.Eğitim Bilimleri Fakültesi, Ankara, 1987.

GENKUR. Atatürkçü Düşünce Sistemi. Genelkurmay Yayınları, Ankara, 1983a.

GENKUR. Atatürkçülük, Görüş ve Direktifler. Genelkurmay Yayınları, Ankara, 1983b.

KABADAYI, Reşide. Eğitim ve Bilim “Nitel Eğitim Planlaması ve Eğitimde          Nitelik Sorunu.” Ankara: Sayı: 85, 1992.

KARAGÖZOĞLU, Galip. “Atatürk’ün Eğitim Savaşı.” Türk Tarih Kurumu Dergisi. TTK. Basımevi, Ankara, 1985.

TAN, Mine. Atatürk Devrimleri ve Eğitim Sempozyumu. A.Ü. Eğitim Fakültesi Yayınları, No: 92, Ankara, 1991.

YILMAZ, Necati. Eğitim Dizgesi. “Hava Teknik Okullar Komutanlığına Atanan Öğretmen Adaylarının Profili.” İzmir, 1992

Araştırmacı Yazar Necati YILMAZ
Araştırmacı Yazar Necati YILMAZ
Tüm Makaleler

  • 15.06.2022
  • Süre : 7 dk
  • 12987 kez okundu

Google Ads