Site İçi Arama

savunma

F-22 ve F-35’lerin Dünyasında Hâlâ F-15’lere İhtiyaç Var mı?

1965 yılının Nisan ayı ile 1968 yılının Kasım ayı arasındaki dönemde, Kuzey Vietnam hava sahası üzerinde 268 hava muharebesi gerçekleşmişti. Bu muharebelerde Kuzey Vietnam’a ait 85 adet MiG uçağının kaybına karşın ABD’nin uçak kaybı toplamda 244 olarak rapor ediliyordu. Bu duruma bir çare olarak F-15 uçağı ortaya çıkacaktı.

Vietnam Savaşı’nın Amerikan Hava Kuvvetleri Neden Çuvalladı? 

Kore Savaşı'nda P-51 Mustang ve F-86 Sabre kokpitindeki Amerikan pilotları, düşman uçaklarıyla girdikleri birebir angajmanlarda, hava muharebelerinden 13:1 gibi etkileyici bir uçak düşürme (kill) başarı oranına ulaşmışlardı. Benzer başarının 1963 yılında girilen Vietnam Savaşı’nda da kolaylıkla elde edileceği başlangıçta öngörülüyordu. 

Kore Savaşı'ndan sonra Soğuk Savaş'ın ikinci sıcak çatışması olan Vietnam Harbinde, ABD; 1963-1973 yılları arasında savaşa dâhil olmuş ve 60.000 kadar asker kaybetti. Bu yüksek kaybın arasında Hava Kuvvetlerinin verdiği oldukça yüksek sayılabilecek kayıplar da vardı. Vietnam Savaşı’na girerken, Amerikan Hava Kuvvetleri, gelişen hava hava füzelerinin sağladığı artan menzil nedeniyle, artık makinalı top devrinin neredeyse kapanmakta olduğuna, it dalaşına ihtiyaç kalmadığına inanıyordu. Esasında dönemin savaş uçakları, it dalaşından ziyade füzeyle düşman uçaklarının kolaylıkla yok edilebileceği varsayımıyla tasarlanıp üretilmişti. 

Bu tasarım öngörüsüne göre üretilen, örneğin F-4 Phantom gibi savaş jetleri, makinalı top menzili içerisinde gerçekleşen yakın hava muharebeleri için gereken manevra kabiliyetine sahip değillerdi. Vietnam'ın elindeki Rus yapımı MiG-21 gibi daha küçük, daha çevik avcı uçaklarına göre oldukça düşük sayılabilecek bir manevra kabiliyetine sahip olarak üretilmişlerdi. Kuzey Vietnam Ordusuna ait MiG-17 ve MiG-21 uçaklarının saldırıları her zaman uçak düşürmese bile F-105, F-4 vb. ABD bombardıman uçaklarının hedeflerine ulaşamadan bombalarını gelişigüzel noktalara atıp geri çekilmelerine de neden olması yönüyle de Pentagon planlamacılarına rahatsızlık veriyordu.

Vietnam Harbinde, Amerikan Hava Kuvvetleri, Kore Savaşı’ndaki hava muharebelerinde elde ettiği muazzam hava üstünlüğünden ve birebir angajman başarısından eser kalmadığını acı bir şekilde gördü. 13:1 gibi oldukça yüksek olan uçak düşürme oranı bu savaşta yerlerde sürünüyordu. 1965 yılının Nisan ayı ile 1968 yılının Kasım ayı arasındaki dönemde, Kuzey Vietnam hava sahası üzerinde 268 hava muharebesi gerçekleşmişti. Bu muharebelerde Kuzey Vietnam’a ait 85 adet MiG uçağının kaybına karşın ABD’nin uçak kaybı toplamda 244 olarak rapor ediliyordu. 

Vietnam Savaşından Alınan Dersler F-15 Savaş Uçağını Doğurdu

Havada, özellikle de it dalaşında yaşanan bu derecede büyük kayıplar, şüphesiz Amerikan Hava Kuvvetleri pilotlarının özgüvenlerini derinden etkiledi. Hava Kuvvetlerinin, mümkünse Vietnam Harbi’ne yetiştirilecek modern bir savaş uçağına ihtiyacı çok net ortaya çıkmıştı. Bu olamıyorsa bile, bir sonraki benzer bir savaşta, savaş pilotlarının hayatta kalmalarını sağlamayı garanti edecek bir savaş uçağına mutlaka sahip olunmasına, Amerikan hava gücüne hava üstünlüğünü kazandırabilecek yeteneklerle donatılmış bir avcı uçağının üretilmesine ihtiyaç duyuluyordu. 

Dillendirilmeye başlanan yeni savaş uçağından beklentiler oldukça yüksekti. Bu uçağın güçlü bir radara, it dalaşı başlamadan çok önce düşman uçaklarını vurabilmek için en son teknolojiyi kullanabilecek ve modern havadan havaya füzeleriyle donatılacak bir avcı uçağı olmasına ihtiyaç vardı. Bu yeni savaş jetinin, it dalaşında, yakın hava muharebesinde, görüş mesafesi içinde kullanılabilecek iyi bir makinalı topu destekleyecek şekilde manevra kabiliyeti yüksek ve süratli bir uçak olması gerektiği kanaati hemen hemen herkesin ortak fikri haline gelmişti. Amerikan pilotlarını Vietnam'da perişan eden yüksek manevra kabiliyetine sahip avcı uçaklarıyla kolaylıkla baş edebilecek, onlarla aynı ringe çıkabilecek yetenekte modern bir savaş uçağı olmalıydı. Vietnam Savaşı’nın sonuna doğru, artık Amerikan Hava Kuvvetlerinin hava üstünlüğünü hafife alamayacağı iyice kabullenilen bir gerçek haline gelmişti.

Bu düşünceler olgunlaşırken, arka planda, Vietnam Savaşı’nın başlamasından neredeyse daha üç yıl geçmişti ki, yeni bir savaş uçağının da tasarımı netleşmeye başlamıştı. 1966 yılına gelindiğinde, Amerikan Hava Kuvvetleri, savunma sanayisinden Sovyetler Birliği'nin ürettiği yeni avcı uçaklarıyla it dalaşına girebilecek bir avcı uçağını üretmeleri için adım atılmasını istedi. Sovyet envanterine sesin neredeyse üç katına çıkabilen (2.8 mach hızlara erişebilen) yeni MiG-25 savaş jetleri girmişti. Bu uçakları gören Amerikan Hava Kuvvetleri kuvvet planlamacılarının, ABD'nin savaş uçağı üretiminde geride kaldığına dair endişeleri artıyordu. Bu endişelerden yola çıkan Hava Kuvvetleri, başlangıçta FX (Fighter eXperimental – Deneysel Savaş Uçağı) programı olarak adlandırılan yeni bir avcı uçağı için gereksinimlerini (isterlerini), yüksek sürat ve manevra kabiliyetine ve güç/ağırlık (Thrust/Weight) oranının 1:1 olmasına odaklanacak şekilde tanımladı.

McDonnell Douglas, North American Rockwell ve Fairchild-Republic, FX avcı uçağı programı için teklif sunarken, Pentagon alışık olmadık bir şekilde Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi olarak bilinen NASA'dan da teklif sunmasını istedi. O dönemde NASA'nın mevcut teknolojinin en ileri noktasında yer alan tasarım çözümleri üretebilecek bir altyapıya ulaştığı biliniyordu. Nitekim, NASA'nın değişken kanat ve uygun gövde konfigürasyonları üzerinde yaptığı tasarım geliştirme çalışmaları sonucunda elde ettiği bulgular, McDonnell Douglas üretimi F-15 savaş uçaklarında ve özellikle de Grumman yapımı F-14 Tomcat jetlerinde de kendine yer bulmuştur.

F-15 Nasıl Bir Uçaktır? Diğerlerinden Farkı Nedir?

McDonnell Douglas, NASA tasarımından yararlanarak sonradan F-15 olarak isimlendirilecek savaş uçağını üretmek için 23 Aralık 1969 tarihinde Amerikan Hükümetiyle sözleşme imzaladı. İlk etapta 107 adet savaş jetinin üretilmesine karar verildi. İlk prototipler sadece üç yıl sonra, 1972 yılında gökyüzünde test uçuşlarına başladı. İlk deneysel F-15, Edwards Hava Kuvvetleri Üssü'nden 27 Temmuz 1972 tarihinde başarıyla kalkışını gerçekleştirdi. Bu ilk F-15'ler, bugün hala hizmette olan F-15 gövdesine oldukça benziyordu. F-15, kendi dönemindeki pek çok dördüncü nesil avcı uçağının it dalaşına girme konusunda iki kez düşünmesine neden olacak yeteneklerle donatılmıştı. İki adet Pratt & Whitney F100-PW-100 art yakmalı (afterburner) turbofan motoruyla (art yakıcılarla birlikte) 23.500 libre gibi dönemine göre muazzam bir itiş gücüne sahipti. 

Azami hızı 2.5 mach (neredeyse Rusya'nın efsanevi MiG-31 Foxhound'u kadar süratliydi) ve gelişmiş AN/APG-63 burun radarı sayesinde F-15’in, alçaktan uçan düşman uçaklarını bile 200 mil menzilden tespit edebildiği iddia ediliyordu. Daha da önemlisi, bu radar sistemi aynı zamanda donanımı değiştirmek zorunda kalmadan bazı güncelleme ve iyileştirmelere olanak tanıyan programlanabilir yeni bir işlemci kullanması yönüyle de kendi alanında ilk sistem olarak öne çıkıyordu. Günümüz görev bilgisayarları ve işlemcileri için sıradan bir olay olarak görülen bu güncelleme yeteneği, 50 yıl öncesi şartlarda havacılık ve uzay alanında devrim etkisi yaratıyordu. 

F-15 aynı zamanda sahip olduğu muazzam harekât yarıçapıyla, havadan yakıt ikmali yapmadan 3.000 mil ötedeki düşman hedeflerini vurabilecek bir canavar olarak da tasarlanmıştı. Uçağa takılan her biri 600 kilogramlık üç adet harici yakıt tankı, uzak mesafelerdeki görevler için F-15’i rakipleri karşısında hava yer görevleri için de güçlü kılıyordu. Bu inanılmaz harekât yarıçapı, F-15'in 0.9 Mach süratte, art yakıcısız (AB’siz) seyir kabiliyetiyle birleştiğinde, F-15'i birçok açıdan rakipsiz bir uçak haline getiriyordu.

Bir yıldan kısa süren uçuş testlerinin ardından, F-15 uçaklarının seri üretimine geçildi ve ilk olarak ABD Hava Kuvvetleri'nin yanı sıra İsrail ve Japonya gibi müttefik ülkeler tarafından da bu uçağın kullanımına izin verildi. Bu sayede, Vietnam’da MiG-21’lerden çok çeken Amerikalıların öcünü almak İsrail Hava Kuvvetlerine nasip olacaktı. McDonnell Douglas'ın ürettiği F-15A avcı uçaklarından biri, kullanıma başlandıktan 6 yıl sonra, 1979 yılının Haziran ayında Suriye’ye ait MiG-21 uçağıyla girdiği angajmanı, “ilk F-15 uçak düşürme başarısı” olarak tarihe geçiriyordu. Sonraki yıllarda İsrailli, Suudi ve Amerikalı pilotlar, F-15'in etkileyici galibiyet serisine yenilerini eklemeye devam ettiler ve düşman avcı uçaklarına tek bir F-15 Eagle bile kaptırmadan, 104 hava-hava zaferine imza atma başarısını gösterdiler. F-15'ler tarafından düşürülenler listesinde çok sayıda MiG, Mirage F-1, bir nakliye uçağı ve Irak’a ait taarruz helikopteri de yer alıyordu.

Bu inanılmaz rekoru elde edebilmek için F-15 sürekli olarak geliştirildi. Örneğin F-15C daha yeni ve daha yetenekli bir radar ve yeni P&W motorlarıyla modernize edildi. Sonradan kaska monteli hedef takip sistemleri de uçağa entegre edildi. 1986 yılına gelindiğinde, F-15 artık ne kadar yetenekli bir savaş uçağı olduğunu kanıtlamanın çok ötesine geçen bir platform olarak görülüyordu. 

F-15E Strike Eagle

Bu muazzam gövdeden daha fazla yararlanabilmek için yeni bir varyant olarak F-15E Strike Eagle'ın sahaya sürülmesine karar verildi. Bu aynı zamanda, başlangıçta ‘hava üstünlüğü’ uçağı olarak tasarlanan ve geliştirilen F-15’e yepyeni bir rol biçmek anlamına geliyordu. Böylece F-15E’ler sahip oldukları yüksek harekât çapı, sürat ve mühimmat taşıma yetenekleriyle birlikte düşünüldüğünde, muazzam bir taktik bombardıman uçağına da dönüşüyordu. F-15E’lere biçilen rol, B-1B Lancer ve F-111 Aardvark benzeri süpersonik bombardıman uçaklarından aşağı kalır değildi.

Ayrıca F-15E'ler uzun süre havada kalabilmeleri, taşıdığı mühimmat sayısı ve çeşitliliği yanında sahip olduğu yüksek manevra kabiliyetiyle birlikte uzun süre havada bekler görevlerde kullanım için de ideal bir uçak olarak düşünülmeye, özellikle de yakın hava desteği (CAS) görevlerinde de etkinlikle kullanılmaya başlandı. Yine bu varyanta kazandırılan LANTRIN (Low Altitude Navigation and Targeting Infrared for Night) yeteneği, uçağın çok alçak irtifadan gece şartlarında düşman derinliklerine sızabilmesine ve hassas vuruş yeteneklerini kullanabilmesine de izin veriyordu. Bir F-15E Strike Eagle uçağının toplamda 29.000 libreye kadar mühimmat taşıyabileceği göz önüne alındığında, harekât planlamacıları için çok özel bir vuruş kabiliyeti anlamına geliyordu. 

F-15E'lere daha da fazla harekât yarıçapı kazandırmak için eklenen konformal yakıt tanklarının, uçağın ateş gücünün daha da uzun mesafelere erişmesine izin vermesi, uçağa kazandırılan yeni sensör setleriyle birlikte düşünüldüğünde, F-15’leri hep “yeni ve üstün bir savaş uçağı” olarak görmemize neden oluyor.

F-22 ve F-35’lerin Dünyasında Hâlâ F-15’lere İhtiyaç Var mı?

1991 yılına gelindiğinde, ABD Hava Kuvvetleri 21. yüzyılda da hava hâkimiyetini sürdürebilmek için yeni bir avcı uçağına ihtiyaç duyduğunu açıkladı. Rol model alınan iki uçak vardı. Birincisi F-15 ve ikincisi de F-117 idi. Bu yeni uçak; F-15 gibi süratli ve yüksek manevra kabiliyetine sahip olacak, ancak F-117 gibi tespit edilmeden düşman derinliklerine sızabilen, görünmeyen bir uçak olacaktı. Teknolojik açıdan yeni yeteneklerle üstün bir savaş jeti olacak bu uçağın aynı zamanda F-15'in doğasında mevcut olan it dalaşı ruhunu da devam ettirmesi gerekiyordu. Böylece, ABD’nin en gelişmiş beşinci nesil savaş uçağı, F-22 Raptor ortaya çıktı.

F-22’ler üretilirken, F-16’nın ardılı olarak düşünülen F-35’le birlikte, neredeyse F-15 uçaklarına ihtiyaç kalmadığı öne sürülmeye başlandı. Öyle ki, son F-15, 2004 yılında Amerikan Hava Kuvvetlerini teslim edildiğinde, F-15 hattı da kapanmış oluyordu. Bununla birlikte ABD, 750 adet kadar gelişmiş av önleme, hava üstünlüğü mücadelesinde havadaki mevcut Amerikan üstünlüğünü koruyacak bir savaş uçağı tedarik ihtiyacına da cevap arıyordu. Bu manada kullanılabilecek F-22’ler oldukça pahalıya mal olan, F-15’e göre bakım idamesi de pahalı bulunan, sorti maliyeti oldukça yüksek bir uçak olarak değerlendirilir oldu. Bu durum Amerikan Hava Kuvvetlerini gelecekte F-15’in yerine kullanılacak uçak konusunda kararsız bırakıyordu. Aynı zamanda, 2008 yılında F-22'nin üretiminin 186 adetlik üretim hedefine ulaşılmasını takiben durdurulmasına karar verilmesi, gelecekte F-15 dengi bir uçak arayışına bulunacak cevabı da iyice belirsizleştiriyordu. 

Bu arada, 2004 yılında Pentagon’un F-15 alımını durdurma kararına rağmen, Suudi Arabistan ve Katar, bu uçakları, muhtemelen Boeing firmasının etkisiyle, kullanmaya devam etme kararı almışlardı. Dolayısıyla, Boeing, bu uçağın kullanıcısı diğer ülkeler için yeni yetenekleri geliştirmeye devam etti. Yapılan sürekli iyileştirmeler için toplamda yaklaşık 5 milyar dolar yatırım yapıldı. Ortaya çıkan sonuç, önceki F-15 varyantlarından daha yetenekli, daha güçlü ve uçuş maliyeti daha da düşürülmüş, gelişmiş bir F-15 oldu.

Şüphesiz F-15’in sürekli gelişen bir platform olarak varlığını sürdürmesi, Amerikan Hava Kuvvetlerindeki Kuvvet Yapısı planlamacılarını da etkiledi. Yapılan nihai değerlendirmeler neticesinde yarım asırlık F-15 gövdesinden vazgeçme zamanının henüz gelmediğine karar verildi. Böylece F-15'lerin önümüzdeki on yıllar boyunca Amerika'nın hava üstünlüğü için savaş uçağı olarak kullanılmaya devam etmesi garanti altına alınmış oldu.

Her şeye rağmen bu, kolay bir karar olmayacağa benziyor. Zira Pentagon, F-35 ve F-22 varken, yeniden F-15 üretim bandının açılmasına şüpheyle yaklaşıyor ama Hava Kuvvetlerinin ihtiyacı da çok açık. Aynı şekilde Amerikan yönetimi, havada it dalaşında tekrar bir Vietnam sendromu yaşamaya hiç de razı değil. Şimdi yanıtlanması gereken soru şu: “Eskiyen F-15 gövdelerini bakımcılar daha kaç yıl daha havada tutmaya devam edebilecekler?” Öyle ya, F-22 üretim bandı da kapanmış durumda. F-35’lerin F-22’nin veya F-15’in sahip olduğu ‘hava üstünlüğü’ uzmanlığına sahip olması da söz konusu görülmüyor. 

Aranan çare, yeni F-15 gövdesine sahip olmakla bulunabilirdi. Ancak, ortada bir de maliyet sorunu vardı. Lockheed Martin, Trump dönemindeki yoğun çalışmalar ve analizler neticesinde, 2019 yılında bir F-35A uçağının satış bedelini 78 milyon USD olarak açıkladı. Buna göre, beşinci nesil bir savaş uçağı, Boeing’in dördüncü nesil F-15EX uçağından 2 milyon USD kadar daha ucuza tedarik edilebiliyordu. Pek çok kişi, artık F-35 ve F-22 gibi beşinci nesil savaş uçaklarının kullanıldığı bu çağda, F-15 gibi dördüncü nesil bir platforma daha fazla para yatırmaya gerek olmadığını savunuyordu. Üstelik, şimdi bir de F-15’in daha pahalıya mal olacağı gerçeğiyle de karşı karşıya kalınırken, neden F-15’te ısrar ediliyordu?

Bu tartışmaların varlığına rağmen, Amerikan Hava Kuvvetleri, F-16’nın yerine geçecek uçağın F-35 ve F-15’in yerine geçecek platformun ise F-22 olması gerektiği tezinden hiçbir zaman vazgeçmedi. Bu savaş uçaklarının çok farklı rollerde görev yaptığı vurgusu öne çıkarıldı. F-35; öncelikle yüksek yoğunluklu düşman hava sahasında yer hedeflerini vurmayı amaçlarken, F-15 (ve halefi F-22) hava hava muharebeleri için üretilmiş uçaklardı. Nihayetinde, Amerikan Hava Kuvvetleri için yeniden düşünülmeye başlanan yeni F-15EX'ler, F-35’lerin yerine kullanmayacak; aksine kendi kulvarında, eskiyen F-15C'lerin yerini alacak şekilde tedarik edilecek deniliyor.

Sonuç

Son tahlilde F-15EX uçakları, inanılmaz derecede yetenekli ve düşük maliyetli bir makine olmayı vaat ediyor. Amerika'nın yeni F-15EX'leri, 21. Yüzyılın ilk yarısındaki hava muharebesi isterlerine de cevap verecek şekilde iyileştirildi. Uçağa kazandırılan yeni sensörler, veri füzyon yetenekleri, sürat, harekât yarıçapı ve inanılmaz faydalı yük taşıma kabiliyeti, uçağı bir bütün olarak ele aldığımızda, tartışmasız bir şekilde dünyanın en gelişmiş dördüncü nesil av-bombardıman uçağı olarak görmemize neden oluyor. Havadan havaya 12 füze ve havadan yere 15 farklı mühimmat taşıma kabiliyetini hiçbir Hava Kuvveti yabana atamaz. Üstelik uçağa gelişmiş bir elektronik harp paketi de entegre edildi. 

Her durumda F-15EX, bir F-35 ya da F-22 kadar donanımlı, görünmez bir uçak değildir. Bu bir eksikliktir. Ancak taşıdığı mühimmat ve çevik gövdesiyle, görünür dünyada, kanaatimce F-35 ve F-22’den hem süratli hem de daha üstün bir uçak olarak fazlasıyla övgüyü hak eden bir platformdur.

1970’lerin çocuğu, günümüzün ihtiyar delikanlısı F-15EX’lerin önümüzdeki çeyrek asırda ABD ve müttefiklerinin semalarını korumaya devam etmesi bekleniyor. Havacılığın klasiklerinden biri olan A-10’larla birlikte, F-15EX’lere, konjonktürel gelişmeler izin vermiyor olsa da, Türk Hava Kuvvetlerinin de sahip olması yönündeki isteğim hiç bitmedi. Umarım hiç olmazsa bir gün F-35 patikasında tekrar müttefiklerin orta yolu bulması mümkün olabilir, ben buna inanıyorum.

Tekrar F-15EX… Şimdilerde yük taşıma kapasitesi 29.000 libreye çıkarılan bu savaş makinası, görünmezliğin işe yaramadığı savaş arenalarında, ses hızının iki katını aşan sürat avantajıyla, iddiasını önümüzdeki yıllarda da sürdüremeyeceğini kim iddia edebilir? 

Dr. Hüseyin Fazla
Dr. Hüseyin Fazla
Tüm Makaleler

  • 17.04.2023
  • Süre : 9 dk
  • 3333 kez okundu

Google Ads