Savunma Sanayisinde Milli Teknolojiler, İnovatif Çözümler
Yerli ve milli savunma sanayisine sahip olmak, gerçekten çok önemlidir. Yerli ve milli çözümler doğru kullanıldığında çok daha farklı kapıların açılması, inovatif yaklaşımların hayat bulması söz konusu olabilir.
Gece Bizimdir
Yıl 1992 ve Birinci Körfez Harbinin hemen sonrası. Malum bu savaş Amerikalıların "We own the night." (Gece bizimdir.) söyleminin ilk perdesiydi. Bilgi teknolojileri ve bağlamda gece görüş imkanları henüz bu seviyede yaygınlaşmamıştı. Dolayısıyla bu dönem, ara çözümlerin ve farklı uygulamaların da kendisine alan açabildiği istisnai bir devirdi. Bu süreçte aklımda yer eden farklı uygulamalardan birini paylaşmak isterim.
ABD'nin yakın hava destek uçağı olan A-10 için, gece görüş kabiliyeti önem kazanmıştı. Bu amaçla ayrı bir sistem geliştirmek yerine oldukça değişik bir başka yönteme başvurdular. IR güdümlü Maverick Havadan-Yere füzelerde ufak bir değişikliğe gittiler. Kendi bataryası yerine dışarıdan enerji vererek bu füzenin gözünü, gece görüş amacıyla pilotun gözü haline dönüştürdüler. Gerek görmek, gerekse gören unsurlarını soğutmak için gerekenleri outsource eden füze, düşmanı imha etmek için gerekli kabiliyetlerini hala koruyorken, uçağa da anlamlı bir yetenek kazandırmıştı. Lise yıllarımın o tatlı zamanında, bu bilgiyi de aklıma not etmiştim.
Mevcut Potansiyeli Yeni Teknolojilerle Aşmak
Elbette zaman içerisinde gece görüş teknolojileri çok gelişti. Diğer teknolojiler de. Bu gelişimden en büyük nasibi füzelerin aldığını söyleyebiliriz. İsrail'in IIR temelli Pyhton 5 füzesi gibi, çok etkili araçlar ortaya çıkmaya başladı. Iris-T, ASRAAM, AIM-9X vb. alternatifler de elbette. Ayrıca bu füzelerin arayıcı başlıkları, kullanıcılara oldukça yüksek açılı tarama imkânı da sunmaktaydı. Gece görüş ve hatta nişan alma adına yepyeni podlar devreye girdi. Tayyarelere IRST (Kızılötesi dalga boyu arama ve takip) sistemleri de takıldı. Fakat az önce aktardığım A-10 - Maverick örneğinde gördüğünüz, ara çözümün "gerçek potansiyelinin" hiçbir zaman ortaya çıkarılmadığını düşünüyordum. Bir örnekle açıklamak isterim.
IIR güdümlü, yazılımsal ve donanımsal tüm kontrolü elinizde olan, gelişmiş bir füze düşünün. Bunlardan dört adedini bir uçağa yüklediğinizde, elinizde dört ayrı göz olacaktır. Aynı dünyanın farklı teleskoplarından elde edilen görüntüleri birleştirip, tek bir yüksek çözünürlüklü görüntü haline getiren teknolojiler misali, dört ayrı gözden elde edilen veriyi birleştirebildiğinizi hayal edin. Hatta bununla da sınırlı kalmayın. Söz konusu yazılıma gözleri farklı sektörlere ayırıp, aynı anda daha geniş alanda tarama yapma gibi özellikleri de kazandırın. Hatta insanlı uçaksa üzerindeki podları (Aselpod gibi), insansız uçaksa üzerindeki diğer optik yükleri (ASELFLIR, CATS vb.) denkleme dahil edin. Bu çoklu göz sisteminin en dar açılardan en genişine kadar sağlayacağı sinerji, platformunuza tahmin ettiğinizin çok ötesinde ilave özgün kabiliyetler kazandırabilecektir.
Türk Savunma Sanayisine Yeni Kazanımlar
Hele bu varsayım ile füzelerinizin ve diğer elektro-optiklerinizin üzerinde ufak rötuşlar ve özelleştirmeler yaparsanız, kazanımlarınız kuşkusuz daha da artabilecektir. Oluşacak taban üzerinde Hürkuş gibi görece yavaş platformlara bile değerli bir muharebe yeteneği kazandırılabilir. Ayrıca normalde 20 km. gibi bir menzilden düşmanı yakalayıp kilit atabilen IIR arayıcı başlıklarınız, bu menzil ve mesafe etkinliğini 40 km. üzerine çıkaracaktır. Gelişmiş veri bağı ve menzil uzatıcı ufak booster ünitelerinin eklenmesiyle, WVR ve BVR arasında bir çözüm kümesine sahip olunacağı öngörülebilir. Bu çözüm kümesinin en büyük avantajı da, kullanıcılara görsel teyit imkanı sağlayacağı için, daha keskin bir dost düşman tanıma imkanı sunacak olmasıdır. Böylelikle karmaşık ve kalabalık savaş alanlarında, düşman unsurlara WVR menzilinin hemen ötesinden angaje yeteneği kazanılmış olacaktır.
Gelin bu alternatif patikatan yürüdüğünüzü, yerli ve milli teknolojilerle bu işi başardığınızı var sayalım. Peki, bu ilerisi için bize ne türden avantajlar sağlayabilir? Bu hususta örnek vermeden önce şu bilimsel gerçeği vurgulamak isterim. Elinizde biriken bilgi ve tecrübe, büyük veri için oldukça anlamlı ve önemli bir zemine sahip olduğunuz anlamına gelir. Büyük veriye sahip olmanız ise, bunu çok daha küçük ölçeklerde rafine edebileceğiniz, hızlandırabileceğiniz ve ayrık mimarilere uygulayabileceğiniz anlamına gelir. Yani uçağın bilgi-işlem gücü ve sensörleri ile birleştirdiğiniz bu dört füze, ileride kendi arasında iletişim kurabilen ve aynı işleri uçağı aradan çıkararak yapabilen, dört ağ merkezli beyne dönüşebilir. Bundan ne gibi bir fayda umabilirsiniz?
Nike Füze Bataryaları:
Gelin hava savunma füzelerinin ilk ortaya çıktığı yıllara dönelim. Teknoloji bu kadar gelişmiş de değildi, hassas olmadığı da ayan beyandı. Dolayısıyla bir füzeyi havadaki dinamik bir hedefe yönlendirebilmek, mühendislik yönüyle oldukça zor bir çözümlemeyi gerektiriyordu. Üretilen en mantıklı çözüm şu oldu. Yerdeki radar sistemi, düşman uçağı önce tespit ve ardından da takip edecekti. Füze kabaca düşmana doğru ateşlenecekti. Füze, radyo frekans bandı kullanılarak yerden yönetilecekti. (Bir nevi şimdi sivil dronlarda da kullandığımız türden uzaktan kumanda sistemi.) Bu sayede nokta vuruşu şeklinde olmasa bile, hedef üzerinde bir etki sağlanabilirdi.
Bu etkiyi anlamlı hale getirmek amacıyla, füzeler oldukça büyük olmalıydı. Zira geniş bir alanı kapsayabilecek seviyede harp başlığı taşımalıydılar. Hatta gerekirse nükleer başlıklarla da donatılarak hedef uçak filolarının imhasını gerçekleştirmeleri gerekiyordu. Ülkemizin de çok uzun süre kullandığı Nike Hercules füzeleri bu şekilde doğdu. NATO ve Amerikan desteğiyle, İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerimizde, söz konusu füzeler için kocaman tesisler, korunaklı atış rampaları da inşa edildi. Şimdi Türkiye, artık eskimiş teknolojilerin ürünü bu füzelerin yerine S-400, EuroSam, Patriot gibi modern füzeleri kullanma ihtiyacındadır. Lakin mecburiyetten hala bunların faal tutulduğuna dair söylentiler de mevcuttur.
Entegre Yeni Bir Füze Sistemi Tasarlamak
Gelin bu zemin üzerine "bir başka şey" inşa edelim. İster mevcut güdümlü taktik balistik füze ailemizden türetilecek, ister basitlik odağında tasarlanıp üretilecek bir sistem olsun. Nike rampasından ateşlenecek, 4 adetlik bir IIR güdümlü füze sürüsünü 200 km. öteye taşıyacak, 4-5 mach maksimum hıza sahip bir taşıyıcı füze hayal edelim. Ancak “yeni füzemiz”, daha modern ve karıştırılması zor bir radyo güdüm yapısına sahip olsun. Taşıdığı dörtlü paketin de az önce çerçevesini çizdiğimiz kabiliyetlere sahip olduğunu düşünelim.
Normalde bir füzenin yer ve ağırlık kaplayan bölümü, sevk roketi kısmıdır. Zira füzeye belirli bir hızı ve kinetik enerjiyi sağlar. Burada bir kargo füzesi kullandığımıza ve yüksek süpersonik hızlara ulaştığımıza göre, bir revizyona gidebiliriz. Örneğin taşınan dört füzenin sevk roketi kısmını, oluşacak sürtünme (drag) kuvvetini en uzun süre dengelemek, tepki yönlendirme sistemini en uzun süre manevra kabiliyetinin bir parçası olarak tutabilmek ve hem havada kalış süresi hem de menzilini uzatabilmek adına, daha yavaş yanmalı bir türeviyle değiştirebiliriz. Böylece normalde uçaktan atıldığında en fazla 20 km. mesafeye gidebilecek hava hava füzeleri, 50 km. ve üzerindeki menzillere sahip olabilir. Bunu ana kargo (taşıyıcı) füzenin 200 kilometresi ile birleştirdiğinizde, menzil yönüyle oldukça hatırı sayılır bir değer elde edersiniz. Ayrıca yıllar önce büyük masraflarla kurulmuş tesislerin de işe yaramaya devam etmesini sağlayabilirsiniz. Diğer modern hava savunma unsurları ve birlikleriyle ağ merkezli bir yapıda çalıştıracağınız böylesi bir sistem, size düşman denklemlerinin dışına çıkan yetenekler kazandırabilir.
Özgün ve Egemen Sistemler Yeni Kapılar Açabilir
Yerli ve milli savunma sanayisine sahip olmak, gerçekten çok önemlidir. Yerli ve milli çözümler doğru kullanıldığında çok daha farklı kapıların açılması, inovatif yaklaşımların hayat bulması söz konusu olabilir. Zira çağımız oldukça genişlemiş bir tehdit yelpazesine sahiptir ve beklenmeyen süprizlere hiç olmadığı kadar açıktır. Süprizi yiyen taraf ile yapan taraf olmak arasında, kadersel bir fark mevcuttur. Bu sebepledir ki savunma sistemlerini yönlendirecek bakış açıları, askeri felsefeler, öncesine nazaran çok daha fazla önem kazanmıştır düşüncesindeyim.
Umarım ülkemiz bu hususta da eksiklerini tamamlar ve yoluna en sağlam ve sürdürülebilir şekilde devam eder. Bu doğrultuda bir katkımız oldu ise, ne mutlu bize. Bir sonraki makalemize dek, sağlıcakla, afiyetle ve güvenle kalın.