Muharip Jet Uçaklarındaki Lojistik Bağımlılığımızı Dağıtmalıyız
Sivil sektörde lojistik genelde depolama + nakliye hizmetlerinin toplamıdır. Ancak, askeri lojistik muazzam kapsamlı bir saha olan “Bakım ve İdame” sürecini de lojistik sistem bütününe dahil eder. Bu durum askeri lojistiği, çoğu zaman harekâtın da önüne koyan ve her adımı maddi parametrelere dayalı, zor, karmaşık ve maliyetli bir konsept haline getirir.
Muharip Jet Uçaklarımızdaki lojistik bağımlılığımız birden fazla ülkeye dağıtmak, bu bağımlılığı azaltmayacak, hatta lojistik destek şeklini ve sürecini daha da zor ve karmaşık hale getirecektir, ancak tek bir ülkeye (ABD) dayalı bağımlılığımızı azaltacaktır.
Silah Sistemlerinin Ömür-Devir Döngüsü Boyunca (Ömür Boyu) Etkin ve Ekonomik Bir Şekilde Desteklenmeleri, Ciddi ve Kritik Bir Lojistik Faaliyettir.
Sivil sektörde lojistik genelde depolama + nakliye hizmetlerinin toplamıdır. Ancak, askeri lojistik muazzam kapsamlı bir saha olan “Bakım ve İdame” sürecini de lojistik sistem bütününe dahil eder. Bu durum askeri lojistiği, çoğu zaman harekâtın da önüne koyan ve her adımı maddi parametrelere dayalı, zor, karmaşık ve maliyetli bir konsept haline getirir.
Performansa Dayalı Lojistik
ABD’nin bayraktarlığını yaptığı NATO ülkeleri, askeri sistemlerinin ve özellikle jet savaş uçaklarının ve jet motorlarının ömür boyunca desteklerinde; PBL (Performance Based Logistics-PDL Performansa Dayalı Lojistik) konseptini tercih ederler. PBL maliyet ve performans-etkin sonuçların elde edildiği performansa dayalı yaşam döngüsü boyunca ürün desteği ile eş anlamlıdır
PDL, muharip jet savaş uçağı ana sisteminin ve alt sistemlerinin gereksinimlerini karşılayan ve bu sistemi destekleyen performansa dayalı düzenlemeler aracılığıyla; maliyetleri düşürmeye yaran tüm endüstriyel ve hükümetler arası (alan ülke-satan ülke) yaratıcı ve maliyet-etkin çözümleri yaratarak, inovasyon yoluyla maliyetleri düşürmek amaçlı bir modeldir. Endüstri veya ülke ekonomilerinden savunma tedarikine ayrılan pay GSMH içerisinde önemli bir oran tutmaktadır. Bu durum, savunma sektöründe sürdürülebilir ve maliyet etkin çözümlerin geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Çözüm arayışları, silah sistemlerinin ömür devri maliyetinin yaklaşık %70’lik bölümünün gerçekleştiği idame-işletme safhasına odaklanmıştır. Çözüm arayışları kapsamında farklı yaklaşım ve yöntemler denenmiş, sürdürülebilir ve maliyet etkin çözümün Performansa Dayalı Lojistik (PDL) yaklaşımı ile bulunabileceği tespit edilmiştir. ABD başta olmak üzere özellikle gelişmiş ülkelerde etkinlikle uygulanan PDL yaklaşımı, yararına inanılan ve tercih edilen bir iş yapma modelidir.
PDL; “yeni bir karmaşık savunma sistemi için malzeme çözümü aşamasından, envanterdeki bir sistem için ise, işletme-idame aşamasından başlamak üzere ömür devrinin tüm safhalarını kapsayan, uzun vadeli bir destek stratejisi doğrultusunda, belirlenen performans hedeflerinin elde edilebilmesi maksadıyla kamu-özel sektör imkân ve kabiliyetlerinin, tüm paydaşların kendi öz yeteneklerine odaklanmasını sağlayacak şekilde bir araya getirilerek, tasarlanan ve uygun bir teşvik mekanizması ile hayata geçirilen, bütünleşik lojistik stratejisi” şeklinde de tanımlanabilir.
Aşağıdaki “Sistem Ömür Devir Döngüsü Maliyeti ve Performansı” grafiğinden de anlaşılacağı üzere; şu an Hv.K.K.lığı envanterindeki jet savaş uçaklarından F-4E elden çıkarma safhasında, MMU henüz AR-GE safhasında olup, 2023’ten itibaren Üretim ve Envantere girme fazında olacaktır. İşletme-İdame fazını yoğun olarak yaşayan uçak F-16 olup, Hv.K.K.lığının av-önleme ve av-bombardıman amaçlı temel fonksiyonlarının icrasında tek oyuncu rolünde olan ve belkemiğimizi oluşturan muharip uçaktır.
Türkiye F-16’nın üretici ülkelerinden birisi ve Türk Hv.K.K.lığı dünyanın 2’nci en büyük F-16 filosuna sahip güçtür. Muazzam bir Lojistik tecrübe ve birikime sahiptir ve F-16’nın bakım ve idamesinde Performansa Dayalı Lojistik sistemini en etkili uygulayan NATO ülkelerinden birisidir. PDL’de kendi milli imkanları ile de birçok kazanım elde etmiş olmasına rağmen, bu silah sistemin idamesinde, diğer kullanıcı ülkelerde de olduğu gibi ABD desteğine ihtiyacı çok yüksektir.
Örneğin, F-16’nın herhangi bir sistemine bir değişiklik, geliştirme, model yükseltme vb. bir iyileştirme yapılacağını farz edelim (ömür devir döngüsü boyunca binlercesi yapılır). Bu iyileştirmeye TCTO (Time Compliance Technical Order-Zaman Uyumlu Teknik Emir) denir. Zaman Uyumlu Teknik Emirler, kullanıcı Hava Kuvvetlerine bir kerelik ekipman değişiklikleri, modifikasyonları veya teftişleri ya da yeni ekipman kurulumu için talimatlar sağlamak için verilen direktiflerdir. Bu Teknik direktifler F-16’nın sistemlerinin yönetildiği ABD’deki Lojistik merkezden gönderilir. Bu merkezde ilgili kullanıcı ülkelerin irtibat subayları da bulunurlar ve bu teknik sürecin içindedirler. Tüm TCTO materyalleri kitler halinde sağlanır. Dolayısıyla TCTO’ların aşağıdaki şekilde bir maliyet paylaşım/azaltım modeli vardır.
TCTO’nun Mühendislik çalışmasının (NRE-Non Recurring Engineering) bedeli.
Yinelenmeyen mühendislik (NRE) maliyeti, yeni bir ürünü veya ürün geliştirmesini araştırmak, tasarlamak, geliştirmek ve test etmek için tek seferlik maliyeti ifade eder.
Bu bedel kullanıcı ülkeler tarafından sahip oldukları uçak miktarlarına oranlanarak üstlenilir. Büyük bir tasarruf saflar. Böyle bir katılım modeline dahil olunmaması durumunda tüm bedel tek bir katılımcı ülke tarafından ödenecektir.
TCTO’nun tatbikinde kullanılacak malzemelerin bedeli.
Bu TCTO malzemeleri kit halinde ilgili ülkelere gönderilir. Bu malzemeler ihale ile uygulanacak TCTO adedine göre alınır. Bu da malzeme tedarikinde ciddi tasarruf anlamına gelmektedir. Aksi takdirde ilgili ülke tüm bu malzemeyi sadece kendi adına alacak, toplu alım indiriminden istifade edemeyecektir.
Şimdilerde bu PBL/PDL sisteminin sürekliliği ABD’den kaynaklanan sebeplerle, tehdit altındadır. Siyasi konjonktürün bu tarz kesintili ve düzensiz, dengesiz süreceği değerlendirilmektedir. Bu durumda; özellikle F-16’da şiddetli olarak maruz kaldığımız bu lojistik bağımlılığı dağıtma zorunluluğumuz doğmaktadır. Çünkü, Hürjet ve MMU tam harbe hazır halene gelene kadar yaklaşık 5-10 yıllık bir sürece ihtiyaç vardır. Ayrıca, bu uçakların seri imalat süreci de uzun yıllara yayılacaktır. Tüm bu ağır ve net gerçekler hem F-16’nın desteklenmesi, hem de bu uçakta maruz kaldığımız ağır Lojistik bağımlılığın başka uçak ve ülkelere de dağıtılarak azaltılması ihtiyacını dikte etmektedir.
Peki hangi ülkeden hangi jet savaş uçağını tedarik ederek; hem F-16’nın yükünü azaltmak hem de ABD bağımlısı Lojistik destek sistemini bir nebze dağıtmak ve böylelikle bağımlılık azaltıcı bir alternatif yaratmak mümkündür?
"Avrupa'ya baktığımız zaman özellikle İngiltere'de üretilen Eurofighter Typhoon uçakları dikkat celbetmektedir. Bunlar safkan yani başlangıçtan itibaren 4++ nesil olarak tasarlanmış ve geliştirilmiş çift motorlu, AESA radara sahip ve çok güçlü havadan havaya füze sistemleriyle donatılmış performansı yüksek savaş uçaklarıdır."
Türkiye için bir diğer alternatif de Fransa'nın ürettiği Rafale savaş uçağıdır. Rafale’nin de hem 4 ++ nesil, hem de çift motorlu olması muadilleri arasında öne çıkmasını sağlamaktadır. Ancak Fransa'nın Türkiye'ye karşı siyasi tutumu bu sürecin kolay olmayacağını göstermekte ve güven vermemektedir.
İsveç'in ürettiği GRIPEN savaş uçağı da seçenekler arasında. Tek motorlu bu uçak, kapasite olarak F-16'ya yakın ancak rakiplerine kıyasla üstün özellikler sergilemiyor. Üstelik motor olarak Amerikan GE404 kullanması bu uçakta hem İsveç’e hem de ABD’ye Lojistik bağımlılığımız olacak anlamına gelmektedir. Bu yüzden GRIPEN alternatifini doğrudan elemek uygun olacaktır.
Rusya ve Çin de Türkiye'nin uçak tedarikine sıcak baktığı ülkeler arasındadır:
Çin'in J-10 ve Rusya'nın SU-35 savaş uçakları da 4 ++ nesil. Ancak Türkiye'nin Çin ve Rus uçaklarını tedarik etmesi etkin bir performansa dayalı lojistik idame açısından pratiklikten uzaktır. Çin ve Rus uçakları bilindiği üzere NATO standardına uyumlu değildir. Dolayısıyla Türk Hava Kuvvetleri'nin alt yapısı da bu uçaklara uyumlu değildir. Onun haricinde; Türkiye çok sayıda milli mühimmat geliştirdi ve bunları savaş uçaklarımızda aktif olarak kullanıyoruz. Bu mühimmatın da hiçbirisi Çin ve Rus uçaklarına uyumlu olmayacaktır. Dolayısıyla Çin ve Rus yapımı bir savaş uçağı tedarik edildiği takdirde Hv.K.K.lığı Lojistik İkame ve Uçak Bakım alt yapısını bu uçaklara uygun hale getirmek yaklaşık 5 yıl alacaktır. Çin ve Rus tipi bir savaş uçağı tedarikinde bulunursak yani savunma sanayinde NATO dışında bir tedarikçiden daha silah sistemi alırsak, muhtemelen ABD CAATSA yaptırımlarının dozu daha da artacaktır, bu da mevcut F-16 lojistik desteğinin ciddi darboğaza girmesine sebebiyet verecektir.
Eurofighter Typhoon, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve İspanya’dan yapımı çok amaçlı, çift motorlu, çok rollü bir jet savaş uçağıdır. Typhoon projesi, Avrupa ülkelerinin yeni nesil savaş uçağı ihtiyacını karşılamak amacıyla çok ortaklı proje olarak başlatıldı. İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve İspanya’dan oluşan üretici ülkeler topluluğundan Fransa, proje bir müddet ilerledikten sonra ayrıldı ve kendi uçağı Rafale’i geliştirme kararı aldı. Eurofighter Typhoon, bugüne kadar Almanya, Birleşik Krallık, İtalya, İspanya, Avusturya, Umman ve Suudi Arabistan tarafından tedarik edildi ve iki ülke tarafından daha sipariş edildi: Kuveyt ve Katar.
Eurofighter Typhoon çok üstün performansı ile birden çok alanda öne çıksa da yüksek maliyeti nedeniyle çok fazla tercih edilmiyor. Harbe hazırlık süresinin uzun olması ve ekonomik sorumlu Birleşik Krallıkları nedeniyle ikinci, hatta üçüncü plana atılan uçaklarla ilgili ise son dönemde yeni bir gelişme yaşandı. İngiltere, 30 adet Eurofighter Typhoon Tranche 1 savaş uçağını erken emekliye ayıracağını açıkladı. Uçakların gövde ömürlerinin Birleşik Krallıkça iyi durumda olduğu belirtilirken, iki ülkenin Milli Muharip Uçak (MMU) Programı kapsamında da iş birliği gerçekleştirmesi akıllara “İngiltere, Türkiye’ye Typhoon’ları satabilir mi?” Sorusunu getirdi. Eğer diplomatik şartlar yerine getirilirse neden olmasın?
Eurofighter ilk uçuşunu 1994 yılında gerçekleştirdi. Typhoon çok hafif maddelerin alaşımından imal edilmiştir. Uçak; F-16’da da olduğu gibi, “stabil olmayacak şekilde, aerodinamik olarak kararsız yapıda dizayn edildi”. Bunun nedeni Eurofighter’a yüksek manevra kabiliyeti kazandırmaktır. Uçak sürekli “Fly-by-wire” bilgisayar kontrolünde uçmaktadır çünkü sadece insan kontrolü uçağın stabil bir şekilde seyretmesine yetmemektedir. Uçak kötü havalarda iniş için ILS sistemini barındırmaktadır. İki adet güçlü EJ100 jet motoru ile takatlandırılmıştır. Typhoon savaş uçaklarına entegre AESA radarı Avrupa ortak radar sistemi (ECRS) Mk2 olarak bilinen aktif faz dizinli radar (AESA), ‘geleneksel’ radar yeteneklerine ek olarak elektronik harp ve elektronik saldırı kapasitesine sahiptir. Bu kapasitelerin amacı ise yüksek güç, geniş bantlı sinyal bozma ile düşman hava hedeflerini saptamak ve onları ortadan kaldırmaktır.
Birleşik Krallık tarafından servisten alınacak Tranch 1 Typhoon, mekanik tarama yapan bir radarla donatılmıştır, ancak gelecekte bu Typhoon’ları yeni ECRS Mk2 AESA donanımına yükseltmek mümkündür.
Eurofighter Typhoon; hava-hava performansı daha yüksek bir jet savaş uçağı olmakla birlikte, hava-yer taarruz silah seçenekleri de geniştir.
Uçağın; Azami Kalkış Ağırlığı: 23.500 kg, Motor Gücü: 2× EJ200 13.500 lbf (20.230 lbf afterburner, art yakıcı ile), Azami Hızı: Mach 2.00 (2,460+ km/saat), Servis Tavanı: 65.000ft (19.812 m), Menzil (Yüksüz azami): 3.790 km’dir.
Eurofighter Typhoon’un Taşıyabildiği Silah ve Mühimmat:
Top: 27mm’lik Mauser BK-27.
Füzeler: AGM-84 Harpoon, AGM-88 HARM, AGM Armiger, AIM-9 Sidewinder, AIM-132 ASRAAM, AIM-120 AMRAAM, IRIS-T, MBDA Meteor, ALARMs, Storm Shadow (AKA “Scalp EG”), Brimstone, Taurus, Penguin
Bombalar: Paveway 2, Paveway 3, Geliştirilmiş Paveway, JDAM
Eğer 30 adet servisten alınan Eurofighter Typhoon’ları uygun fiyata alıp, gene uygun fiyata Birleşik Krallık ile birlikte modernize edebilirsek ve bu uçakları özellikle hava önleme görevlerinde kullanırsak, yaklaşık 30 F-16’yı hava önleme görevinden hava-yer taarruz görevine kaydırabiliriz. Bu uçaklara kendi milli mühimmatımızı entegre etmek de sorun olmayacaktır. NATO’nun etkili ülkelerinden biri olan Birleşik Krallık’dan alınacağı için performansa dayalı lojistik sisteminin Eurofighter Typhoon için de kurulması çok sorun olmayacak, ABD lojistik desteğine olan bağımlılığımız bir nebze de olsa hafifleyecektir. Hürjet ve MMU harbe hazır hale geldikçe rahatlama artacak ama bu süreç seri üretim adetlerine de bağlı olacak şekilde yaklaşık 10-15 yıl alacaktır.
2023’de Birleşik Krallık’dan 30 adet Tranch 1 Eurofighter Typhoon uçağının alındığını farz edersek, bu uçakların aynı zamanda model yükseltmeye alındıklarını da göz önünde bulundurursak, harbe hazır olmaları en erken 2025 olacaktır. Peyderpey modernize edilecek 30 uçağın toplam modernize sürecinin ne olacağı da dikkate alınmalıdır.
Bu uçaklar en erken 2025 gibi Türk Hv.K.K.’ni destekleyebileceklerdir. 30 uçağın da modernizasyonunun en erken 2026 gibi tamamlanacağını farz edersek ve bu yıl içinde Hürjet de harbe hazır hale gelirse; 2027 başından itibaren hem F-16 hem de performansa dayalı lojistik sistem rahat nefes almaya başlayacaktır.
Kısaltmalar:
PBL (Performance Based Logistics- PDL Performansa Dayalı Lojistik)
Hv.K.K.lığı (Hava Kuvvetleri Komutanlığı)
AR-GE (Araştırma-Geliştirme)
MMU (Milli Muharip Uçak)
TCTO (Time Compliance Technical Order-Zaman Uyumlu Teknik Emir)
NRE (Non-Recurring Engineering-Yinelenmeyen Mühendislik)
AESA (Active electronically scanned array-Aktif Elektronik Taramalı Dizi Radarı)
ECRS (European Common Radar System-Avrupa Ortak Radar Sistemi)
Kaynakça:
1. https://www.eurofighter.com/
2. Performance Based Logistics (PBL) Guidebook, Release: 2016, U.S. Department of Defense
3. https://www.dassault-aviation.com/en/
4. https://www.uacrussia.ru/en/
5. https://aerocorner.com/aircraft/chengdu-j-10-vigorous-dragon/
6. Jet Savaş Uçağı Gelişimi/Jet Savaş Uçağı Nesilleri, STRASAM, Stratejik Araştırmalar Merkezi