savunma

F-35 Savaş Uçağının Artıları ve Eksileri Nelerdir? F-35 Programının Halletmesi Gereken Sorunlar: Bölüm-5

Neresinden bakarsanız bakın, F-35 keskin ve açısal ‘yüz’ hatlarıyla, beşinci nesil bir uçaktır. F-35, aynı zamanda uçan bir bilgisayardır. Dışarıdan bakıldığında görülmeyen devasa bir yazılım sayesinde, F-35 savaş uçağı kendisinden beklenen görevleri yerine getirebilmektedir. F-35 en özet anlatımla, ‘düşman radarlarından kaçınarak görev yapabilmek üzere tasarlanmış hayalet uçak’ olarak bilinmektedir.

F-35 programı yıllar içinde bazı zorluklarla karşı karşıya kalmıştır. Bunlar arasında uçağın yazılımını tekrar geliştirme ihtiyacı, motor modifikasyonu, lojistik bilgi sistemi vb. sayılabilir. Bu yazımda bu konulara açıklık getirmeye çalışacağım.

Yazılım Geliştirme ve Yeni Sürümler (Bloklar): Blok-4 Sürümü

Neresinden bakarsanız bakın, F-35 keskin ve açısal ‘yüz’ hatlarıyla, beşinci nesil bir uçaktır. F-35, aynı zamanda uçan bir bilgisayardır. Dışarıdan bakıldığında görülmeyen devasa bir yazılım sayesinde, F-35 savaş uçağı kendisinden beklenen görevleri yerine getirebilmektedir. F-35 en özet anlatımla, ‘düşman radarlarından kaçınarak görev yapabilmek üzere tasarlanmış hayalet uçak’ olarak bilinmektedir. 

F-35 sahip olduğu yeni teknolojileriyle, kullanıcısına yeni yetenekler kazandıran ve yeni imkânlar sunan bir uçaktır. Düşük görünürlükle düşman derinliklerine neredeyse hiç fark edilmeden sızma yeteneğiyle rakiplerine ciddi anlamda fark atan bir savaş uçağıdır. Ağ merkezli harekâtla birlikte sahip olduğu aviyonik sistemler, bu uçağı envanterine katan herhangi bir hava kuvvetine üstünlük sağlayan bir kuvvet çarpanı olarak görülmektedir.

Tüm bu yeteneklerin merkezinde yer alan, uçak ve destek sistemlerinin toplamda 24 milyon satırı bulan yazılım kodları, F-35 savaş uçaklarını aynı zamanda uçan bir görev bilgisayarı haline getirmektedir. 

F-35'in hem kendi içinde hem de diğer uçaklarla sensör ve silah entegrasyonu, en ayırt edici yönü olarak lanse edilmektedir. Bu entegrasyon öncelikle karmaşık yazılımlar aracılığıyla gerçekleştirildiğinden, bu yazılımların yazılması, doğrulanması ve hata ayıklamalarının yapılması benzeri faaliyetler, F-35 açısından sürekliliği olan bir süreçtir. F-35 işletim yazılımı bloklar halinde oluşturulmaktadır ve kullanıma da blok versiyonlarıyla veya sürümleriyle verilmektedir. Her blok/sürüm atlaması yapıldığında yeni blokta uçağa yazılım yönüyle yeni yeteneklerin de kazandırılması söz konusu olmaktadır. Böylece, evlerimizde kullandığımız bilgisayarlarımıza yüklediğimiz Windows 7 sürümüyle, bir üst versiyonu diyelim ki Windows 10 arasındaki farklara benzer şekilde, F-35 Blok yazılımları arasında da büyük farklar olabilmektedir. Bazı programları çalıştırabilmek için Windows 10’a ihtiyaç duyduğumuz gibi, F-35’te de bazı görevleri yapabilmek, bazı silahları kullanabilmek için yeni Blok sürümüne ihtiyaç duyulmaktadır. Yeni yazılım versiyonu uçağa yüklü değilse bazı sensörler, aviyonikler, silahlar vb. çalışmayacaktır. 

Burada dikkatinize çekmek istediğim bir husus, bu yazılımın en nihayetinde F-35 program ofisinin kontrolünde, ilgili firmaların desteğiyle Lockheed Martin öncülüğünde bütünleşik bir yapıda merkezi olarak güncellenmekte olduğudur. Daha önce yazdığım üzere, uçakta kullanılan kaynak kodlarının paylaşılmasına engel bir Amerikan politikasının varlığının yanında kullanıcı ülkelere kaynak kodları verilse dahi, bu güncellemeleri yapabilecek teknolojik yeterliliğe her ülke ulaşamayabilir. Bu durumda ABD tarafına bağımlılık teknolojik boyutta da devam edecektir. Bu bağımlılıktan kurtulabilmek için, örneğin Windows yerine Pardus işletim sistemine benzer yeni bir yapıya geçmek gerekir ki, bu yazılım yönüyle uçağı yeniden üretmekle eş değer devasa bir iş yükünü ülkelerin kendi milli beklentileri doğrultusunda yüklenmesi anlamına gelir. Maliyetleri artıran bu tür bir iş yüküne kaç ülke girebilir? Bir bakıma astarı yüzünden pahalıya mal olan bir geliştirme projesini hayata geçirmek gerekecektir.

İlk üretilen F-35A'ların, klasik uçaklardan biraz daha iyi görev yazılımına sahip olmaları ilk başlarda yeterli görülmüştü. Kendilerinden sonra üretilen F-35’lerin sahip olduğu sensör füzyonu veya silah entegrasyonu yeteneklerine F-35A erken versiyonları sahip değildi. O dönem için karmaşık olan ancak aslında yeni bloklara veya yazılım sürümlerine baktığımızda oldukça basit kalan bir yazılım sürümü (Blok 1B) yüklü olarak F-35A’lar üretilmişti. Benzer blok yaklaşımı modern savaş uçaklarının tümü için geçerlidir. Örneğin F-16 Blok-10 ile son versiyonu Blok-70 arasında çok büyük farklar vardır. Aşamalı üretim veya aşamalı geliştirme diye adlandırabileceğimiz bu türden ‘Blok’ yaklaşımı ile hem uçağın gecikmeden kullanıcıya verilmesine hem de uçak kullanıldıkça ortaya çıkan gereksinimler ile üzerinde çalışılan diğer gereksinimlerin birlikte ele alınması suretiyle, daha gelişmiş uçak versiyonlarına zaman içerisinde sahip olunabilmesi söz konusu olabilmektedir. Bir başka deyişle, durağan bir uçak yerine gelişim süreci dinamik bir uçak üretim mekanizması devreye sokulmaktadır. Bu durum F-35 uçakları için de geçerlidir.

Bu çerçevede yakın dönemde Blok-4 yazılım sürümünün devreye sokulması planlanmaktadır. Şu anda planlanan nihai yazılım sürümü Blok-4 ile uçağın kullanıcılarının harekât yönüyle yepyeni bir savaş makinasına kavuşmaları hedeflenmektedir. Aviyonik sistemlerin en üst seviyede kullanımına olanak tanıması beklenen Blok-4 sürümü ile uçağın görev sistemleri daha da iyileştirilmiş (upgrade) olacaktır. 

Yeni Radar

Blok-4 sürümüyle Northrop Grumman tarafından geliştirilmekte olan çok işlevli ve gelişmiş, AESA özellikli atış kontrol radarı AN/APG-85, tüm F-35’lerde kullanılmak üzere, devreye sokulacaktır. Yeni radarın; pilotlara daha yüksek durumsal farkındalık sağlaması, kendini koruma sistemlerini daha iyi kullanma kolaylığı sunmak suretiyle hayatta kalma şansını artırması ve ortaya çıkan yeni tehditleri de yelpazesine kazandırması bekleniyor. Bazı kaynaklarda göre yeni radarın 2025 yılından itibaren uçuş testleri için hazır olabileceği öngörüsü yer almaktadır. APG-85 devreye girinceye kadar APG-81’in elektronik harp yeteneklerinin ve yazılımlarının iyileştirilmesine devam edilecektir.

Yeni DAS

Yine, ağırlığı azaltılan AN/AAQ-37 yeni nesil DAS da kullanıma verilecektir. Böylece, bu tümleşik sensör sisteminin performansının iki katına çıkartılması ve daha güvenilir bir yapıda hizmet sunması beklenmektedir.

Geliştirilmiş EOTS

Blok-4 yazılımı ile daha gelişmiş bir EOTS sensörü F-35’lerde kullanılmaya başlanacaktır. Daha yüksek performans, artırılmış hedef tespit ve tanıma menzilleri, geliştirilmiş görüntü dedektörü çözünürlüğü gibi yetenekler uçağa kazandırılmış olacaktır. Ayrıca AN/ASQ-239 (Elektronik Harp) daha gelişmiş versiyonu kullanıma sunulacaktır.

Blok-4 ile nükleer silah kullanmak isteyen ülkelerin uçaklarına nükleer silah atış yeteneği de kazandırılacaktır. Blok-4 sürümünün uçağa yüklenebilmesi için, uçakların teknik yenileme (TR-3) donanımıyla üretilen/yükseltilen uçak olması gerekmektedir. 15. üretim bandından (Lot) çıkacak uçaklar TR-3 özelliklerine sahip olarak bu yıl zarfında teslim edilmeye başlanacaktır. 

İlave olarak silah yuvası, soğutma sistemi, görev bilgisayarı işlemcilerinin iyileştirilmesi vb. de olacaktır.

Her modernizasyon faaliyeti gibi, Blok-4 sürümünü uçağa yüklemenin de bir maliyeti bulunmaktadır. Önümüzdeki 6 yıllık dönem dikkate alındığında, Blok-4 sürümünü geliştirme/yükleme sürecinin toplam maliyetinin 10,8 milyar dolara ulaşabileceği öngörülmüştür. Tüm uçaklara paylaştırılacak bu maliyet, nihayetinde birim maliyet olarak düşünüldüğünde, uçak başına yaklaşık 3 milyon dolarlık ek bir külfet getirecektir. Her blok atlatılmasında bu maliyetlere kullanıcıların katlanma zorunluluğu olması, uçağın ömür döngüsünde, diğer klasik uçaklardan farklı olarak, sadece yazılım sürümleri boyutuyla bile kullanıcılar açısından ciddi bir maliyet doğurmaktadır.

F-35A (Hava Kuvvetleri Versiyonu) Motorlarının İyileştirmesi

Pentagon, F-35A varyantında kullanılan F135 motorunu yeni bir motor modeliyle değiştirmek istemektedir. Yeni motorun gelişmiş kompozitlere yer vermesi ve yeni motor teknolojilerini içermesi amaçlanıyor. Böylece yakıt kullanımında verimliliğin artırılması, takat-sürat-menzil-ısı yönetimi alanlarında iyileşmelerin yapılması bekleniyor. Ayrıca motorun özel konfigürasyon ve şartlarda, daha iyi performans göstermesi isteniyor. Hava Kuvvetleri, F-35A'ya uyarlanabilir/geliştirilebilir bir motor eklemek suretiyle daha fazla güç ve daha iyi ısı yönetimi elde edilmesi ve ihtiyaç duyulduğunda gelecek yıllarda yapılacak yükseltmelere uyumlu bir motor kullanılması gerektiğini savunuyor. Öte yandan yeni motorun isterlerini karşılamak için harcanacak geliştirme ve üretim maliyetinin 6 milyar doları bulması, yeni motor seçeneğinin kaynak sıkıntısı ile karşı karşıya kalınması sonucunu doğurabileceği yönündeki değerlendirmeler, bütçe kısıtlamalarına gidilmesi halinde, bu seçeneğin rafa kaldırılması olasılığının da gündemde tutulmasına neden olmaktadır.

2022 yılının Ağustos ayı içerisinde Pratt & Whitney, GE ve diğer üç motor firması, Hava Kuvvetlerinin isterlerine uygun bir motor geliştirebilmek için ‘prototip motor geliştirme’ sözleşmesine imza attılar. En iyi prototip motorun belirlenmesinden sonra, yeni motorlar için seri üretim aşamasına geçilebilecektir. Geliştirme sürecinin birkaç yılı bulması ve yeni motorun 2030 yılından önce devreye sokulması beklenmektedir.

F-35 Küresel Sürdürülebilirlik (İdame) Sisteminde Ulaşılması Beklenen Hedefler

F-35, kendisinden önceki F-16 uçakları gibi, dünya çapında kullanımı olan bir uçak olmak üzeredir. ABD’deki üç kuvvet (Hava, Deniz ve Deniz Piyadeleri) ve kullanıcı ülkeler, uçak dünyanın neresinde faaliyet gösterirse göstersin, gerekli lojistik desteği anında almak beklentisiyle uçağı tedarik etmektedirler. Bunun olabilmesi için ABD'de ve dünya genelinde kullanıcı ülkelerin hükümetlerinin ve sanayilerinin ortak hareket etmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu çerçevede pilot, teknisyen ve uçak bakım personeli eğitimleri, günlük bazda yürütülen filo uçuş ve bakım faaliyetleri, bölgesel lojistik depoların kullanıma sunulması, büyük bakımlar, modernizasyon tesisleri, 7/24 küresel bakım idame ve takip hizmetleri ve bununla bağlantılı tedarik zinciri yönetimi bağlantılı faaliyet gösteren Otonom Lojistik Bilgi Sistemi (Autonomic Logistics Information System - ALIS), entegre bir yapıda çalışır. F-35 bakım-idame sisteminin, yüksek güvenilirlikli, öngörüye dayalı uçağın faaliyet durumunu izleme (health monitoring), süratli tedarik zinciri ve duruma dayalı bakım hizmeti vermesi arzu edilir. Küresel bakım-idame sistemi, 2025 yılına kadar uçak faaliyet oranının %80 ve üstünde olmasını ve uçuş saati maliyetinin 25.000 doları aşmamasını hedeflemektedir. Bir bakıma, dördüncü nesil uçak operasyon/işletme maliyetine benzer bir maliyet karşılığında beşinci nesil yeteneğinin kullanıcılara kazandırılması amaçlanmaktadır.

Otonom Lojistik Bilgi Sistemi (ALIS)

F-35'in küresel bakım idame sisteminin bel kemiğini ALIS denen ve çoğunlukla kullanıcılar tarafından karmaşık bir sistem olarak görülen lojistik bilgi sistemi oluşturmaktadır. ALIS, F-35 operasyonları için bakım ve tedarik zinciri yönetiminin merkezinde yer alır. Uçağın her türlü lojistik bilgisinin takip edildiği, ikmal desteğiyle entegre çalışan bu merkez, uçak bakım personelinin sürekli veri giriş-çıkışı yaptığı, uçağın tüm lojistik verilerinin gerçek zamanlı görülebildiği bir veri bankası işlevi de görür. 

ALIS henüz tam manasıyla gelişmiş bir sistem değildir. Yine de ALIS olmadan, F-35’in dünyanın her yerinde görev yapabilmesi söz konusu olamamaktadır. Bir yönüyle Türk Hava Kuvvetlerinin sahip olduğu Hava Kuvvetleri Bilgi Sistemi (HvBS)’nin Lojistik bölümüyle eşdeğer olan ALIS olmadan tam manasıyla uçak operasyonlarını yapmak ve ilgili bakım faaliyetlerini yürütmek pek olası değildir. Her şeyin sayısal dünyaya taşındığı bu lojistik bilgi sisteminde, başka türlüsünün olması da beklenmemelidir. Manuel kullanım neredeyse imkânsız hale getirilmiştir. 

ALIS kullanımı ile ortaya çıkan bazı sorunların ancak sistem iyileştirmeleriyle çözülebileceği değerlendiriliyor. Bu iyileştirmelerin hızı ise F-35 kullanıcılarının sayısı arttıkça, ALIS yönüyle F-35 program yönetiminin sıkıntı yaşamasına ve dünyanın her yerinde yapılması muhtemel operasyonları desteklemekte zorlanmasına neden olmaktadır. Çok uluslu bir programda, ALIS boyutunda yaşanan sorunları gerçekten çözümü zor bir lojistik sorun alanı olarak görüyorum. ALIS’te yaşanan zorluklar, sıkıntılar ve eksiklikler, uçak arızalarının giderilmesinde ve arızalı uçakların göreve hazır hale getirilmesinde sayısız gecikmelere neden olabilmektedir.

Ayrıca, bu dijital bakım bilgi sisteminin yedeğinin bulunmaması da bir eleştiri konusudur. ALIS'in mevcut tasarımı, F-35 verilerinin bir Merkezi Giriş Noktasına ve ardından da ALIS'in ana işletim birimine yönlendirilmesine dayalı olarak kurgulanmıştır. Bu kurgu, yedekleme sistemi olmadan çalışmak üzere tasarlandığından, sistem var-yok çizgisinde görev yapmaktadır. Bir başka deyişle, bu çevrimde bir arıza yaşandığında, tüm F-35 filosu çevrimdışı kalabilmektedir. Bu tür durumlarda manuel yöntemler devreye sokulmak suretiyle ALIS'in eksiklikleriyle başa çıkılmaya çalışılmaktadır. 

Sistemin eksikliklerinin bilincinde olan F-35 program ofisi, esnek kullanım prensibini hayata geçirmiştir. Buna göre, en az 30 gün boyunca otomatik ALIS (sürüm 3.5) olmadan F-35’lerin uçuş yapabilmesine izin verilmiştir. Uçak görev, atış, uçuş kumanda, aviyonik vb. sistemleri, motor çalıştırmadan itibaren ALIS olmadan görev yapabilir durumdadır. Bu yöntemde uçağın uçurulması yönüyle bir sıkıntı bulunmamaktadır. 

ALIS mimarisi yerine ODIN mimarisine ihtiyaç var mı? 

ALIS ile ilgili sorunların bir kısmının 1990'lı yıllara dayanan eski mimariden kaynaklandığı değerlendirmeleri yaygın bir şekilde yapılıyor. F-35 program ofisi de bu düşünceden hareket ederek, modern programlama mimarilerinden yararlanmak için ALIS sürümlerini daha fazla yükseltmek yerine; sistemi kökten değiştirmeyi, yeni bir mimariyle yola devam etmeyi düşünmüştür. ALIS'i Operasyonel Veri Entegre Ağı (ODIN - Operational Data Integrated Network) ile değiştirmek ve yeni teknolojilerle uyumlu bu sistemi kullanmak daha mantıklı bir yol alarak görüldü. 

Ancak geliştirme sürecinin uzunca bir süreyi gerektirmesi ve programa ilave maliyetler getirmesi nedeniyle, ODIN düşüncesi rafa kaldırıldı. 

Şimdilerde F-35 program ofisi ALIS’i değiştirmek yerine üzerinde iyileştirmeler yapmak ve sistemi olabildiğince modernize etmek için aşamalı bir planı devreye sokmaya çalışıyor. Eski mimari yapıya dokunulmadığından, bu kapsamda planlanan ALIS iyileştirmeleri, küçük ölçekli donanım değişikliklerini ve ALIS’e daha kapsamlı erişimi sağlayacak yeni bir programın devreye sokulmasını içerecek. Henüz yeni ALIS’e ne zaman geçiş yapılacağı deklare edilmedi. Konunun uzmanlarına göre önümüzdeki 3 yıl içinde iyileştirmelerin tamamlanması ve sonrasında yeni ALIS’in kullanıma verilmesi olası görülmektedir.

ALIS olmadan Uçuş Yapılamaz mı?

Uçağın lojistik bilgi sistemi bacağında, ALIS kapsamında yer bilgisayarlarında çalışan yazılım, uçağın tedarik zinciri, uçak konfigürasyon yönetimi, arıza teşhisi, yeni görev planlaması ve bilgilendirme/raporlama sistemlerini içermektedir. Bunların hiçbirisi de uçuşlar için kritik olmadığından, F-35 uçuş faaliyetleri belirli bir süre ALIS olmadan da yürütülebilmektedir. ALIS sisteminin, en geç her 120 günde bir güncellenmesi gerekmektedir.

ALIS; F-35 savaş uçaklarının harbe hazır halde kalmalarını sağlamaya yönelik kurgulanan küresel bakım idame sisteminin ve bunun içindeki ikmal sisteminin küresel bir internet ağı ile otonom şekilde yönetilmesi için oluşturulmuştur. Her şey bu ağ üzerinden merkezi kontrole tabi olarak yönetildiği ve bu işin merkezinde de doğal olarak ABD bulunduğu için, ister istemez F-35 uçaklarını kullanan tüm kullanıcı ülkeleri ABD’ye bağımlı kılmaktadır. Bu yönüyle okları üzerine çeken ALIS, gerçekte diğer bağımlılıklar (yazılım kodları, aviyonikler, silah entegrasyonları vb.) yanında görece masum bir unsur olarak bile nitelendirilebilir.

ALIS, Kullanıcı Ülkeleri Bakım-İdame ve İkmal Sisteminde Şeffaflığa Zorluyor

Modern lojistik sistemler, havadaki uçağın da bağlı olduğu kapalı internet ağı üzerinden yerdeki merkeze/merkezlere uçak arızalarının havadayken raporlanması, mümkünse uçak planlı meydanına inişinden önce gerekli parçaların o meydanda hazır edilmesi, en kısa sürede arızanın giderilmesi üzerine kurgulanmıştır. Böylece hem uçakların operasyon dışı kalmasının önüne geçilmekte hem de lojistik depoları merkezi yerlerde tutmak suretiyle, dağıtık lojistik mimarinin sakıncalarından, depolama masraflarından, gereksiz yere çok fazla sayıda parçayı, sistemi, komponenti depolarda tutmaktan, bazı durumlarda raf ömrü bittiğinden bunları kullanamama maliyetine katlanmaktan vb. sistemi kurtarmak amaçlanmaktadır. ALIS de bu maksada hizmet etmektedir. Burada belki kullanıcı ülkeleri rahatsız eden durum şudur: uçaklarla ilgili tüm faaliyet oranlarının, kullandığı silahların, pilotların eğitim durumlarının, hangi konfigürasyonlarda uçuş eğitimlerinin yapıldığının vb. bilgilerin, uçağın ana üreticisi ABD’ye ALIS üzerinden 7/24 aktarılmakta oluşudur. 

F-35’lere hatta F-16’lara üretici firmanın bilgisi haricinde bir sistem entegre etmek, farklı parça kullanmak mümkün değildir. Bu tür bir uygulamaya hem yazılımlar izin vermemekte hem de ALIS boyutuyla ‘yabancı parçadan’ ABD anında haberdar olabilmektedir. Yan sanayi ürünü bir parçayı kendi otomobilimize bile taktırmak istemeyiz. Aynı anlayışa sahip bir ülke için, kendi F-35’lerinde orijinal parçaları kullanmak yönüyle bir sakınca bulunmamaktadır. Eğer Lockheed Martin ile önceden bir anlaşma sağlanmış ise, bazı parçaların, örneğin Türkiye’de üretilmesi ve uçağa entegre edilmesi söz konusu olabilir. Bunun dışındaki bir uygulama zaten etik değildir. 

Neticede bu tür modern uçaklarda, kendi milli ihtiyaçlarınıza özgün çözümler geliştirmek zorunluluğunuz varsa, uçağın üreticisi firmayla birlikte çalışmak durumundasınızdır. Yine F-16 uçaklarının modernizasyon sürecine baktığımızda, ABD’nin haberi olmadan ‘gizli’ bir modernizasyon, yazımın başında belirttiğim üzere, Windows yerine Pardus benzeri yazılım geliştirmekle mümkün olabilir. Böyle bir adım ise tüm sisteminizi üretici ülkenin sistemin koparmanız anlamına gelir ki, hem uluslararası ilişkiler boyutuyla hem de daha sonra o ülkeyle savunma sanayisi başta olmak üzere diğer alanlardaki ticari, teknolojik, bilimsel vb. tüm alanlardaki ilişkilerinizin sorgulanır hale gelmesine neden olur. Bu nedenle, modern dünyanın kuralları içinde kalarak modernizasyon faaliyetlerinin yürütülmesi gerekmektedir. ABD, bu türden kural dışı modernizasyon yöntemlerini, ALIS ile neredeyse imkânsız hale getirmiş, kontrolü altına almıştır.

Yazı dizimin altıncı bölümünde, F-35 programının çok uluslu yapısından ve Türkiye’nin programdan çıkarılmasının etkilerinden bahsedeceğim.

Dr. Hüseyin Fazla
Dr. Hüseyin Fazla
Tüm Makaleler

  • 17.01.2023
  • Süre : 7 dk
  • 1114 kez okundu

Google Ads