EUROSAM SAMP/T Programı Türkiye’ye Fayda Sağlar mı?
Türk Hava Kuvvetlerinin envanterine, S-400 dış alımı yapılıncaya kadar, maalesef modern ve etkin bir hava savunma sisteminin kazandırılması mümkün olamamıştır. Rusya’dan satın alınan S-400 ise tam manasıyla Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu hava savunma sistemi ihtiyacını karşılamaktan uzak bir sistemdir.
Türkiye’nin Hava Savunma Sistemi İhtiyacı:
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin uzun menzilli hava savunma sistemi ihtiyacı, 1990’lı yıllardan da önce gündeme gelmiş ve yıllarca göz ardı edilmiş bir konudur. Savunma ve Havacılık dergisinin ilk sayılarından itibaren konuyu takip edenler bile bu yılan hikayesine dönen tedarik sürecinin aşamalarını takip etme fırsatı bulmuşlardır. Konuya rahat koltuklarından ve sivil açıyla bakan bizler, bir türlü nihayete bağlanamayan bu süreç hakkında sayısız parlak fikir öne sürebiliriz. Fakat askerler için elbette “içi beni, dışı seni yakar” misali, içinde birçok hususu barındıran bir süreç olduğu da bizim gerçekliğimizdir.
Türk Hava Kuvvetlerinin envanterine, S-400 dış alımı yapılıncaya kadar, maalesef modern ve etkin bir hava savunma sisteminin kazandırılması mümkün olamamıştır. Rusya’dan satın alınan S-400 ise tam manasıyla Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu hava savunma sistemi ihtiyacını karşılamaktan uzak bir sistemdir. Ayrıca ABD ve NATO nezdinde, birçok sıkıntıya maruz kalmamıza da sebebiyet vermiştir. Yaşanmakta olan Rusya-Ukrayna savaşı, bu tür hava savunma sistemlerine sahip olmanın kıymetini ve ehemmiyetini, asker ya da sivil herkese göstermiştir.
EUROSAM SAMP/T Programları:
Bu çerçevede Fransa ve İtalya’nın ortak üretimi olan, S-400 muadili olarak kabul edilebilecek EUROSAM üretimi Aster 15/30 SAMP/T sistemiyle ilgili tedarik görüşmelerinin taraflar arasında tekrar başladığına dair haberlere rastlıyoruz. Şüphesiz bilinen, bir süre ülkemizde de konuşlandırılan, yakın zamanda ilave bir modernizasyon programına da tabi tutulan NATO standartlarındaki SAMP/T sisteminin Türkiye’ye kazandırılması, olumlu bir gelişme olacaktır. Ancak bu sistemin “Türkiye’nin hava savunma harekât ihtiyaçları için ideal bir çözüm teşkil edip edemeyeceği” yönündeki bir değerlendirmenin yapılmasına da ihtiyaç bulunduğu aşikâr bir durumdur. Ayrıca bu sistemin satın alımıyla beklenen “ulusal çıkarların nasıl maksimize edilebileceği” ise başlı başına ayrı bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.
SAMP/T Tarihçesi:
Öncelikle söz konusu füzeyi şekillendiren felsefeye, ihtiyaçlara ve sistemin kısaca tarihçesine göz atmak gerekir. 1980’li yıllarda Fransa ve İtalya başta olmak üzere birçok NATO ülkesi için, satıhta (deniz ve kara) konuşlu, uzun menzilli hava savunma füzesi ihtiyacı belirgin hale gelmiştir. O yıllarda her iki ülkenin Deniz Kuvvetlerinin bu tür bir sisteme olan ihtiyacı daha öncelikli görülmeye başlanmıştır. Bu sebeple modüler bir yaklaşım tarzıyla hava savunma sistemi üretim çalışmaları başlatılmıştır. Bir geminin öz savunmasını uzunca bir mesafe öteden kavrayabilecek, subsonik füzelere karşı savunma sağlayabilecek, gelecekte karşılaşılması muhtemel süpersonik füzelere karşı da belirli oranda bir koruma şemsiyesi vazifesi görebilecek, uçak ve helikopterleri deniz platformundan uzak tutabilecek yeteneklere sahip olması planlanan Aster 15 füze savunma sistemi bu çerçevede geliştirilmeye başlanmıştır. Güçlü bir booster ilavesiyle bu sistemin Aster 30 olarak çok daha uzun menzillere ulaşabileceği de öngörülmüştür. Böylece sadece bir deniz platformunun savunmasını yapmaktan ziyade, daha geniş bir alanda görev yapabilen deniz görev grubunun savunmasının da aynı sistemin gelişmiş versiyonuyla yapılması amaçlanmıştır. Ayrıca o yıllarda ikincil öncelikli tehdit olarak görülen kısa menzilli balistik füzelerin (600 kilometreden daha kısa menzilli olanlar) önlenebilmesi hususu da harekât isterlerine dahil edilmiştir.
Birinci Körfez Savaşı (Desert Storm) sonrasında, balistik füzelere karşı savunma kavramı artık çok daha büyük bir önem kazanmıştır. Dolayısıyla seri üretim sürecine 2000’li yılların başında başlayan Aster 15 füze sistemi, daha modern ve yeni nesil bileşenleriyle zenginleştirilmiştir. Böylece, Avrupa sisteminin o dönemde Amerikan yapımı Patriot sistemlerinden daha yüksek performans sergilemesi mümkün olabilmiştir.
Tez, anti-tez şeklinde ilerleyen silah sistemleri ve koruyucu sistemlerin birbiriyle rekabet halindeki gelişimi, bu alanda da görülmüştür. Balistik füze alanındaki gelişmeleri dikkate alan EUROSAM, önceliğini balistik füze savunmasına yönelik sistem geliştirilmesine vermiştir. 1.500 kilometre menzile kadar etkili olan balistik füzelere karşı Aster 30 Block 1 NT (Yeni Teknoloji) füze savunma sisteminin geliştirilmesine odaklanılmıştır. Henüz ürün geliştirme süreci devam etmekte olan bu sisteme, taraflar arasında anlaşma sağlanması halinde, Türkiye’nin de proje ortağı olarak dahil edilmesi söz konusu olabilecektir. Şimdilerde geliştirilmekte olan bu sistemin balistik füze önleme kabiliyeti 3.000 kilometre olacak şekilde gerekli revizyonlar yapılmıştır. Böylece, atmosfer içinde manevra yapabilen hipersonik füzeler ile yeni tip glider başlıklı füzelere karşı da etkili olması beklenen Aster 30 Block 2 BMD versiyonu üzerinde de çalışılmaya başlanmıştır.
SAMP/T ve Türkiye’nin İhtiyaçları:
Bu kapsamda, günümüz tehdit yelpazesinin henüz tamamını karşılamasa da Aster Block-1 ve NT füzeleri, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu sistemler arasında yer almaktadır. Türkiye’nin ihtiyaçlarına göre revize edilmesi halinde Aster Block 1 ve NT benzeri bir üretim mekanizmasına proje ortağı olarak dahil olmak, Türkiye’nin çıkarlarına ve bu alandaki beklentilerine hizmet edebilir kanaatindeyim.
SAMP/T sisteminin iki ana kullanıcısı olan İtalya ve Fransa, Rus tehdidinden coğrafi olarak uzaktır. Bu sebeple her iki ülke de halihazırda ellerindeki modernize edilmiş Blok 1 füzelerinin ivedi kullanımına, Doğu Avrupa ülkelerine nazaran, ihtiyaç duymamaktadırlar. Bu iki ülke için ortak ürettikleri bu füze sistemlerinin satılması ve diğer ülkeler tarafından tercih edilen bir sistem haline gelmesi daha öncelikli ve önemli bir husus olabilir.
Bu kapsamda Türkiye, EUROSAM çalışmalarına, örneğin ROKETSAN ile dahil olması halinde, aynı zamanda mevcut SAMP/T füze sistemlerini envanterine dahil edebilir. Böylece kısa ve uzun vadedeki Türk Hava Kuvvetlerinin füze savunma ihtiyaçlarının SAMP/T ile karşılanması mümkün olabilir. Fransa-İtalya ve Türkiye arasında imzalanacak bir çerçeve anlaşması, bu süreci ve yol haritasını tanımlayabilir ve bu kapsamda, aşamalı olarak SAMP/T sisteminin kaynak kodlarına erişim, bu alanda teknoloji kazanımı dahil bazı faydalar elde edilmesi de söz konusu olabilir. Bu çerçevede, Blok 1 NT gelişim süreçlerine Türk savunma firmalarının dahil olması önem arz etmektedir. Projenin ilerleme hızını ve EUROSAM’ın deniz platformlarının savunmasına yönelik teknoloji birikimini dikkate aldığımızda, Türkiye, denizde konuşlu platformları için EUROSAM ile ortak hareket edecek bir hal tarzına yönelebilir. Hava Savunma Firkateynlerine veya TF2000 benzeri projelere bu füzelerin entegrasyonu fayda ve mahzurları yönüyle değerlendirilebilir. ÇAFRAD benzeri milli sistemler ve yeni nesil Milli Elektronik Harp sistemleriyle SAMP/T sisteminin uyumlu hale getirilmesi de düşünülebilir. İlerlemeler paralelinde, bu sistemin karada konuşlu versiyonlarının tedarikine daha sonra ağırlık verilebilir.
Türkiye, Hisar/Siper füze ailesi yanında Göktuğ serisi hava hava füze ailesini üretebilen bir noktaya gelmiştir. Bu alandaki kazanımlar, SAMP/T ile harmanlandığında, daha büyük milli sıçramaların yapılması söz konusu olabilir. Türkiye’nin EUROSAM’a sunabileceği yeni açılımlar yanında bu firmadan Fransa ve İtalya’nın ortak oluruyla yeni kazanımlar elde etmesi mümkün olabilir.
SAMP/T ve Yeni Harekât İsterlerinin Karşılanabilirliği:
SAMP/T benzeri sistemler, doğaları gereği ağır ve karmaşık bir üretim teknolojine sahip olmayı gerektirmektedir. Sistemin organik yapısına dahil edilen arama radarları, hedef takip ve angaje radarları, elektronik harp yetenekleri, güç sistemleri, fırlatma birimleri, lojistik destek unsurları vb. sistemler bulunmaktadır. Bu tümleşik sistemin bir bütün halinde hava taarruzlarına karşı direncini arttırmak maksadıyla, ‘dağıtık mimari’ ile arazide yerleştirilmesi tercih edilmektedir. Bilindiği üzere, Rusya-Ukrayna Savaşında daha asimetrik, daha dağınık, daha yataya yayılmış sistem elemanlarına sahip olmanın önemi belirgin bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Dağıtık mimarideki BUK benzeri sistemlerin bünyesinde 2-3 füzenin yer alması yeterli görülmektedir. Bunun yanında, kendi güç ünitesine sahip olması, uygun hava savunma ve hedef takip radarlarıyla teçhiz edilmesi, esnek bir muhabere altyapısına (kablolu-kablosuz askeri ağlar, sivil iletişim hatları, GSM şebekeleri, starlink vb. ticari ağlar) sahip olması, füze bataryasından gerektiğinde 150-200 kilometreye kadar uzakta konuşlanabilen uydu tabanlı yapı (Satellite Expansion Unit) ile entegreli çalışması arzu edilmektedir. Türkiye’nin içinde yer alması halinde, SAMP/T sisteminin yeni tasarım çalışmalarında Rus yapımı BUK M3 sisteminin esas alınmasının bu yönüyle gerekli olduğu değerlendirilmektedir.
SAMP/T ve Diğer Hususlar:
EUROSAM tarafından geliştirilmekte olan Aster 30 Block 2 BMD, daha uzun menzilli balistik füzelere ve yeni nesil tehditlere karşı etkinlikle kullanılabilecek bir sistem olarak tasarlanmaktadır. Bununla birlikte, diğer ülkelerin elindeki sistemlerin (İsrail Arrow 3, Amerikan THAAD, SM-3 vb.) sahip oldukları yetenekler (üst atmosfer koşullarında veya dünyanın alçak yörüngesinde önleme kabiliyeti) de dikkate alınmalıdır. Pif-paf sistemiyle bir ölçüde iyileştirilen Aster sisteminin ince atmosfer ya da yakın uzayı kavrama yeteneğinin henüz yeterli olmadığı bilinmektedir. EUROSAM, bu ihtiyaca yönelik Aster 45 adlı yeni bir çalışma başlatmıştır.
Füze savunma sistemlerinde, aldatmaya karşı da tedbirler alınması önem arz etmektedir. Örneğin, ABD’nin envanterindeki MALD-J seyir füzeleri, tek uçak veya paket kolu simüle eden bir görüntü vermek suretiyle, düşman radarlarını ve füze savunma sistemlerini işba haline getirebilecek ve/veya yanıltabilecek bir yetenek sunmaktadır. Bu alandaki benzer gelişmeler dikkate alınarak yeni nesil füze savunma sistemlerinde iyileştirmeler yapılması gerekmektedir.
Avrupa Ülkelerinin Hava Savunma Sistemi Tedarik İhtiyaçları:
Günümüzde, Almanya başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinin yeni nesil hava savunma sistemlerine yatırım yapacağı, hatta bunu öncelikli olarak ele alacağı değerlendirmeleri yapılmaktadır. Daha önceki yazılarımda ifade ettiğim üzere, Türkiye’nin katmanlı füze savunma ailesi Avrupa ülkeleri için de yeni çözümler sunmaktadır. Manevra halindeki bir ordunun çoklu tehditlere karşı hava savunmasını yapabilecek yeterliliğe sahip olan Türk hava savunma füze ailesinin NATO standartlarına da uyumlu olarak üretilmiş olması, Türkiye’nin savunma sanayiinde bu alandaki ihracat potansiyeli artırıcı bir rol oynayabilir.
Türkiye’nin bu alandaki milli çalışmalarına hız kazandırmak adına, mevcut yüksek irtifa katmanındaki eksikliğin giderilmesi için Aster temelli SAMP/T sistemlerinden Türkiye’nin istifade etmesi söz konusu olabilir. EUROSAM, bir Avrupa projesi olması yönüyle değerlidir ve Atlantik Havzasının bir parçası olan Avrupa’nın savunulmasında, İsrail sistemlerinden ziyade Avrupa’nın kendi üretimi sistemlerin tercih edilebileceği aşikardır. İşte bu noktada, Türkiye’nin Avrupalı bir ülke olma vasfı ve NATO üyeliği dikkate alınarak, EUROSAM’la geliştirilecek bir iş birliği modeli üzerinden Türk füze savunma sistemlerinin Avrupa’ya entegrasyonu/ihracı söz konusu olabilir. Bu türden bir yaklaşım her iki tarafa da ilave kazanımlar sunması yönüyle tercih edilebilir.
Sonuç:
Türkiye, EUROSAM özelinde Fransa ve İtalya ile devletten devlete yapılan görüşmelerde, S-400 paternini izlemekten ve aynı tuzağa düşmekten uzak durmalıdır. Sadece hazır alım Türkiye için kısa vade ihtiyaçlar yönüyle cazip gelebilir. Ancak bu makalede vurgulamaya çalıştığımız üzere, hazır alımdan ziyade, kazan-kazan temelli ortak üretim, teknoloji transferi, kaynak kodları paylaşımı, gelecekteki ihtiyaçlar doğrultusunda belirlenecek ortak üretim projelerinin de gündeme alınması, Avrupa’da Türk füze savunma sistemlerine potansiyel pazar imkanının kazandırılması benzeri yaklaşımları Türk Savunma Sanayi Başkanlığının dikkate almasında fayda olduğunu değerlendiriyorum. Bu çerçevede, Türkiye’nin ihtiyaçları ve çıkarları doğrultusunda, İtalyan ve Fransız tarafıyla, SAMP/T mevcut projeleri ve gelecekteki türevleri dikkate alınarak, Türk füze savunma sisteminin gelişimine değer katacak bir yol haritası üzerinde taraflarca bir anlaşma zemininin yakalanması için mevcut şartların Türkiye’nin lehine olduğu değerlendirilmektedir. F-16 satışına onay verilmesi, İngiltere’nin Türkiye’ye uyguladığı savunma alanındaki yaptırımları kaldırdığını açıklaması, bölgemizdeki diğer gelişmeler halihazırda Türkiye’nin lehine olumlu bir hava oluşturmak üzeredir. Hava tekrar bozmadan, Türk savunma sanayi başkanlığının ilgili birimlerinin SAMP/T sürecini; kapsamlı ve süratli bir çalışmayla, Türkiye’nin çıkarlarına ve beklentilerine göre tamamlaması için mevcut olumlu havadan istifade etmesi, gecikmelere fırsat vermemesi gerektiği değerlendirilmektedir.