Savaş, Mikro İşlemci Mimarisini Değiştiriyor mu?
Rusya; TSMC, Global Foundries, Samsung gibi dökümcülerle artık çalışamamaktadır. Kendi mimarilerini unutsa bile, hiçbir üreticiden yüksek ve düşük nitelikli ticari çip de temin edememektedir.
Saddam Rejiminden Alınacak Dersler:
1992 birinci körfez harbi sonrasındaki süreçte, birçok basın kuruluşunda da yer alan bir haber oldukça dikkat çekiciydi. Aradan 8-9 yıl geçmişti ve Saddam Irak’ı birçok yaptırımla mücadele etmekteydi. Bu süreçte tüm güdümlü sistemlerin beynini oluşturan mikro işlemcilerin de temini mümkün değildi. Lakin dışarıdan silah alım kanalları kapanan Irak’ın kendi teknolojisini geliştirmesi ve ürünlerini üretmesi gerekiyordu. O sıralar oldukça popüler olan, hakkında yeterince kaynak bulunan, son derece güçlü Sony Playstation 2 işlemcisi ihtiyacı giderebilecek potansiyeldeydi.
İran üzerinden toptan kanallarla, diğer birçok ülkeden de bireysel alımlarla Playstation 2 satın alan ülkenin bu hareketi, ABD istihbarat ağına takılmakta gecikmedi. Böylece sadece ticari satış kanalları değil, bizzat tüketici piyasasındaki bireysel hareketler de dikkate alınarak, ülkenin bu oyun konsoluna erişimine dair bütün kanallar baskı altına alındı. Bu şekilde kocaman bir askeri endüstrinin, yeni bir mikro işlemci mimarisini kullanarak, akıllı füze sistemleri başta olmak üzere, yerli ürünler üretmesinin önüne geçildi. Zira o zamanlarda dijital ve analog elektronikler çok daha iç içeydi. Şimdiki zamanlara göre daha mütevazi bilgi birikimi ve insan emeğiyle bu hedef başarılabilir nitelikteydi.
Rusya, Saddam’ın İzinden Gider mi?
Zaman içinde bir şehir efsanesine dönüşen ve birçok kaynakta bulabileceğiniz bir hikayedir bu anlattığım. Fakat nedense Rusya – Ukrayna savaşında uluslararası yaptırımlar açıklanırken, direkt aklıma geliverdi. Çünkü ABD başkanı Biden’in ilk hedefi, Rusya’nın tüm modern dijital teknolojilere erişiminin kesilmesiydi.
Uzunca bir süredir Rusya’yı teknolojik açıdan takip ediyorum. Kendisine özgü mikro işlemci mimarileri, batıdan farklı donanım ve yazılım yaklaşımları, özgün bir mantığı da vardı. Hatta ekonomik refahın düşük olduğu yıllarda nitelikli insan gücünün önemli bir kısmını kaybeden bu ülke, Intel başta batılı firmaların yol haritasına etki edecek nitelikte düşünce göçü de yaşamıştır. Fakat gerek modern işlemci dökümü gerekse mimari gelişimi noktasında, bir türlü kendisini toparlayamamıştır. Savunma alanında Elbrus başta bazı özgün mimarilerin kullanımı görülse de genel olarak batılı işlemci mimarilerine ve donanım üreticilerine bağlı kalmaktan kendisini kurtaramamıştır.
Rusya’nın Çip Açmazı:
Bu yazımda konuyu geniş kaynakçalarla uzatmak ve bilimsel bir makale tadına büründürmek istemiyorum. Bununla birlikte vurgulamak istediğim husus şu: Rusya; TSMC, Global Foundries, Samsung gibi dökümcülerle artık çalışamamaktadır. Kendi mimarilerini unutsa bile, hiçbir üreticiden yüksek ve düşük nitelikli ticari çip de temin edememektedir. Hatta Batı etkisindeki birçok üretici, cep telefonu başta olmak üzere gelişmiş mikro işlemciler barındıran ürünlerin ticaretini keserken, Çinli üreticiler de High End çip taşıyan premium segment ürünleri artık ihraç etmeyeceklerini ve sadece daha basit ticari ürünlerin sevkine devam edeceklerini beyan etmişlerdir.
Modern mikro işlemciler ve yüksek hızlı bilgi işlem çözümleri, hayatımızın birçok parçasında fark etmesek de yer alıyor. Özellikle sivil hayatta kullanmakta olduğu ürünü ya da çözümü bir süre daha kullanmaya devam etmek mesele olmayabilir. Özellikle Rusya gibi dayanıklı ve çilekeş bir toplum alt yapısı dikkate alındığında bu mümkün gözüküyor. Fakat savunma sanayi alanı bambaşka bir şeydir. Bir kuş yavrusu misali daima açık ağzıyla, ne kadar yüksek kapasiteli bilgi işlem üniteleriyle beslerseniz besleyin, savunma sanayi asla doymaz. Hep yeni şeyler ister. Daima daha fazlasını ister ve gıdasızlığa karşı direnci de pek iyi değildir.
Ruslar ve Dijital Dünya Gerçekleri:
Günümüzde hiçbir ülkeyi dijital dünyadan tamamen koparmak mümkün değildir. Buna Rusya da dahildir. Keza bir ülkeyi dijital teknolojilerden tamamen koparmak arzu edilen bir şey de değildir. Zira bu dünyanın sahipleri için en büyük bilgi ve istihbarat kaynağının kaybı anlamına gelir. Sosyal yapıya etki edecek ve yönlendirecek enstrümanların kaybını da beraberinde getirir. Bu nedenle şimdilik savaşın sisi batının bu husustaki plan ve programlarının tam olarak ortaya çıkmasını önlese de yakında daha nitelikli tespitlerde bulunacak kadar verinin görülebileceğini söyleyebiliriz. Bu kapsamda:
- Nelerin açık ve net biçimde engellendiği.
- Nelerin sürekliliğine izin verildiği.
- Nelerin ise gözlerden uzakta ticaretine devam ettirebildiği vb. huşular daha belirgin bir biçimde ortaya çıkabilecektir.
Ruslar Siber Savaş’a Aşinadır:
Dijital ordu, siber saldırı, bilgi harbi gibi alanlarda, belirgin bir yetenek ve dünya kamuoyunu yönlendirme becerisine sahip olan Rusya’nın, gerçekte yapabileceklerinin sınırı da şu sıralar test edilmektedir. Bu alanda da aynı Ukrayna savaşındaki kara ve hava harekatındaki gibi, Ruslara yönelik belirgin bir abartı ve dikkat çekici bir belirsizlik / beceriksizlik göze çarpmaktadır. Fakat konunun en dikkat çekici yanı bu yüzeysel tespit değil, derinliğinde yatan durumun çıplaklığıdır.
Savaş Bitince Yaptırımlar Bitecek mi?
Rusya – Ukrayna harbinin uzun sürmesi ihtimalinin, ABD ve İngiltere başta olmak üzere Batı Blok’u için fayda ve zararları güncel bir tartışma konusudur. Keza sıcak savaş bitse bile, yaptırımların kolay kolay bitmeyeceği de dillendirilen bir gerçektir. Peki, böylesi bir durumda Rusların hamleleri ne olabilir? Bu gerçekten düşünülmesi gereken, hatta sivil ve askeri kompartımanlara ayrılarak değerlendirmesi gereken, katmanlı bir şeydir.
Örneğin Rusya tüm mobil iletişim altyapısını, Çin’in teknoloji desteği ile, kendine has bir dahili yapıya kavuşturabilir mi? Kendi internetini, sosyal medyasını, dijital devletini komple Batı toplumundan ve dünyanın genelinden ayırabilir mi? Dahili veri güveliğini ve bilgi akışını güvence altına alabilir, hatta kendisi için daha elverişli ve verimli bir biçime kavuşturabilir mi? Yapay Zekâ destekli Çin dijital devlet modelinin bir başka versiyonunu Rus modeli olarak yeniden kurabilir mi?...
Rus Acil Askerî İhtiyaçları Nasıl Karşılanabilir?
Fakat, açıkça görülebilen askeri acil ihtiyaçlar ne olacaktır? Örneğin hava harekâtında Rusların karşı karşıya kaldıkları zafiyetlerine nasıl bir çözüm geliştirilecektir? Güvenli mesafeden hassas vuruş imkânı sağlayan mühimmat ve hedefleme podu problemlerine Rusya nasıl bir çözüm sunabilecektir? Türkiye, birkaç gün önce Çakıl füze ailesinin tanıtım reklamlarıyla öne çıkmıştır. Türkiye’nin Çakıl benzeri birçok başka silah sistemi ailesi oluşmuş durumdadır ve yenileri de yola çıkmıştır. Bu türden silahların bir harp halinde leblebi gibi harcanabilecek şeyler olmadığı maliyetlerinden bellidir. Hassas mühimmat kullanımı doğal olarak hassasiyet gerektirir, hassas hesaplamalar neticesinde kullanılır. Klasik güdümsüz mühimmat ile vurabileceğiniz bir hedef için hassas mühimmat kullanmak istemezsiniz. Savaşın bir ülkeyi zorlayan yüksek maliyeti gereği, hiçbir harekât planlamacısı maliyet-etkin olmayan bir silah kullanım şeklini benimsemez. Üretimi pahalı olan bu tür silahların depolanması da özel şartlara tabi olur. Özel depoların yapılması gerekir.
Sivil Çözümlerin Rus İhtiyaçları İçin Kullanılması:
Bu açıdan bakıldığında, Rusya’nın sivil alanda çalışan insan gücünün birikimlerini de kullanmak suretiyle, başta gömülü yazılımlar olmak üzere, ticari mikroişlemciler ve sensörlere askeri alanda konsolide etmesini beklemek eksik bir öngörü olmayacaktır. Rusya-Ukrayna Savaşı kısa sürerse, Rus çözümleri şüphesiz bu savaşa yetişmeyecektir. Ancak, savaş sonrasında da yaptırımların belirli ölçüde sürebileceği göz önüne alındığında, Rusların kendi milli sistemlerini geliştirmekten başka çarelerinin olmadığı aşikardır. Bu alanda tamamen Rus teknolojisine dayanan ilk ürünlerin görücüye çıkması birkaç yıla bulabilecektir. Rus temel bilimler birikimi ve geçmiş tecrübesi ile, çok daha radikal hamlelerin de orta ve uzun vadede görülebilme ihtimali vardır. Her iki hamlenin de kilit bir bileşene sahip olduğunu söyleyebiliriz: Zaman.
Ruslar Risk Almayı Sever:
Rus kültürünün klasik bir söylemi vardır: Ruslar, iktidarsız ya da güçsüz görünmektense, suçlu, barbar ve katliamcı görünmeyi tercih ederler. Seçilecek yol yöntem her ne olursa olsun, bu ülkeye “Ne kadar zaman kaybettirecek ya da kazandıracaktır?” sorusu önemlidir.
Ruslara; uzun sürecek bir savaş ortamına ve beraberinde getireceklerine dayanmaktansa, kısa sürede kendisine yapısal olarak atfedilen ‘ayılığını’ yapmak, ardından ateşin soğumasını bekleyip yola devam etmek daha mantıklı gelebilir. Zira zamanı tüm algılarını açarak ölçmek, bu süre zarfında göçmen gibi uzun vadeli baskı araçlarının ideal seviyeye yükselişini yönetmek, karşı cephenin tam konsolide olmasından önce de işi bitirmek, Rus kurumsal aklından beklenebilir. Rusların ‘bitirici hareketi’, nükleer, kimyasal ve biyolojik bir yapıya da sahip olabilir. Zira konvansiyonel savaş araçlarının bir halkın savaşma iradesini kıramaması, ikinci dünya savaşından tanıdığımız Japonya örneğine de benzemektedir.
Rus Mikro İşlemci Mimari Altyapısı Oluşturulabilir mi?
Ruslardan beklenebilecek olası bir hamle de yeni bir mikro işlemci mimari altyapısının oluşturulmaya başlanmasıdır. Hem sivil hem de askeri kullanım alanına yayılacak bu mimari, Çin’den gayri resmi yollardan alınacak destekle realize edilebilecektir. Rusların önünü kesmek için Batı dünyası gerekirse serbest pazar ürünlerine bile lisans zorunluluğu getirmeye yönelebilir. Nitekim, İngiliz ARM (RISC) mimarisinin lisanslanarak tüm mobil platformlara hâkim olması misali, uzun süredir büyük özenle korunan, masaüstü bilgisayar ve sunucu pazarının hâkimi, Amerikan Intel X86 (CISC) mimarisinin de lisanslanmaya başlanacağı söylenmektedir. Zira Çin ve Rusya’yı gelecekte yeni bir mikro işlemci mimarisine geçişten alı koyabilecek tek hamle, X86 mimarisinin sürekli güncellenecek ve özelleştirilebilecek biçimde, diğer ülkelerde de yaygınlaştırılmasıdır. Kısacası konuya bilgi ve iletişim sektörü açısından bakınca, Batının sert ve kırıcı bir oyun kurmakta olduğunu ve bu arada sahadaki topun saha dışına kaçmasını önleyici önlemler aldığını söyleyebiliriz.
Sonuç:
ABD başta olmak üzere Batılı ülkeler için en büyük tehdit, yeni ve alışıldık olmayan işlemci ve iletişim mimarilerinin yaygınlaşmasıdır. Bu Batı’nın elindeki bu alana yönelik tüm bilgi ve birikimlerin boşa gitmesine, ticari bir meta olarak değerini kaybetmesine neden olabilecek ölçüde derin bir hamledir. Halbuki çağımızda yeni bir mikro işlemci mimarisi yaratmak da tüm katmanlarıyla farklı ve güvenli TCP/IP protokolüne alternatif ve tamamen farklı bir iletişim altyapısı yaratmak da, geçmişe nazaran daha yüksek olasılık olarak görülmektedir.
Akla Gelen Sorular:
Cevabı bulunması gereken ilk soru şudur: Böyle bir amaç var mıdır? Yüksek bilgi birikimi ve bilgi işlem gücü bu amaç için kullanılacak mıdır?
Tabi bir başka derin soru daha vardır: Bu süreçlerin fitilini ateşleyenler, quantum computing gibi alternatif teknolojileri, kapalı kapılar ardında, çoktan olgunlaştırmışlar mıdır?