Savunma Alanında Avrupa Kıtasındaki Ortak Tedarik Arayışları
Savunma tedariki yaklaşımına Avrupa coğrafyasını eklediğimizde ilk gözümüze çarpan, uluslararası ortaklıklarla silah, platform ve mühimmat geliştirme programlarıdır. Bu tür ortak programlar devletler tarafından savunma harcamalarını ve tedarik giderlerini en aza indirgeyebilmek için son yarım yüzyıldır izlenen bir silahlanma politikası haline gelmiştir.
Rusya-Ukrayna Savaşının Tedarik Üzerine Etkileri:
Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte ortaya çıkan yan etkilerden birisi de, Avrupa ülkelerinin savunma harcamalarını artırma eğilimini gerekli görmesidir. Yükselen güvenlik kaygıları AB ülkelerini birkaç alanda ortak arayışa itmek üzeredir:
- Mevcut kuvvetlerin harbe hazırlık oranlarının arttırılması.
- Destek, ikame, lojistik alt yapıların güç
- Mevcut sitemlerin modernizasyonu.
- Yeni sistemlerin tedariki.
Ayrıca eski Doğu Bloku ülkeleri için, eski Sovyet sistemlerinden kurtulma ve NATO standartlarına uygun yeni sistemlere geçiş yapma gereği daha da belirginleşmiştir.
Savunma tedariki yaklaşımına Avrupa coğrafyasını eklediğimizde ilk gözümüze çarpan, uluslararası ortaklıklarla silah, platform ve mühimmat geliştirme programlarıdır. Bu tür ortak programlar devletler tarafından savunma harcamalarını ve tedarik giderlerini en aza indirgeyebilmek için son yarım yüzyıldır izlenen bir silahlanma politikası haline gelmiştir. Avrupa ülkelerinin ortaklaşa yürüttükleri seri üretim aşamasındaki programların hızlandırılması kolay bir konu değildir.
Bu nedenle AB ülkelerinde, başta ABD'den olmak üzere dış tedarik yönelişlerinin hızla arttığını gözlemliyoruz. İster yabancı askeri satış (FMS) yöntemi olsun ister bir başka yöntem olsun, dış tedarik süreçlerinin genellikle iki ülke arasında bire bir sözleşmelerle gerçekleştirilmesi alışkanlığı vardır. Avrupa ülkelerinin bir araya gelerek, ABD’den topluca silah sistemi alma benzeri bir uygulaması pek olmamıştır.
Örneğin, birçok Avrupa ülkesi geçmişte ABD'den Lockheed C-130J serisi askeri kargo uçağı tedarik etmiştir. Bu uçağın tedarikleri her ülke tarafından ayrı ayrı Amerikalılarla yaptıkları milli anlaşmalar çerçevesinde gerçekleştirilmiştir. Fakat Almanya ve Fransa tedarik sonrası bakım, idame, kolaylık ve hesaplılık faktörlerini gözeterek, dışardan satın aldıkları uçaklara yönelik ortak idame işletme kararı almışlardır. Bu ortaklık yapısı içerisine Airbus üretimi A-400M uçağını da katmışlardır. A-400, Avrupa içinde geliştirilen ortak bir program olsa da, C-130 dış tedarikle satın alınan bir uçaktır. Fakat bu iki ülke, C-130 tedarik aşamasının başında bir araya gelip, C-130 siparişlerini tek bir teklif haline getirmeyi gerekli görmemişlerdir.
Dış Tedarikler Genellikle Ülkeden Ülkeye Gerçekleştirilir:
Dış tedariklerde silah anlaşmalarının genellikle iki devlet arasında yapılmasında her iki taraf açısından da geçerli sebepler vardır.
- Her ordunun ihtiyacı farklıdır. Görünüşte aynı olsa da, ülke tercihlerine göre detaylarda tamamen farklılaşan sistemlerin satın alınması söz konusu olabilir.
- Her ülkenin ortak üretim, teknoloji transferi, offset vb. diğer konularda beklentileri de farklıdır. Bu beklentiler satın alma anlaşmasındaki maliyetleri oldukça değişken ve özel kılabilir.
- Her ülkenin politik konumu ve diğer özellikleri de farklılık gö Silah satıcısı ülke açısından da bu durum önemlidir. Çünkü neleri önereceği ve neleri önermeyeceği de maliyeti etkiler. Ayrıca tedarikle birlikte söz konusu olacak kullanım şartlarını değiştirir.
Bu maddeler çoğaltılabilir ama özünde ayını gerçeği ifade eder.
Ülkeden ülkeye satışlar yerine tedariklerin ortaklaşa yapılması durumu değişebilir mi? Günümüz değişen şartlarında olası görüyorum. Zira savunma programları netleştikçe ve çoğaldıkça, özellikle dış tedarikte maliyetleri düşürmek ve ortaklık kurmak, ülkeler açısından mantıklı bir arayış haline gelecektir. Bir örnekle açıklayalım:
Almanya uzunca bir süredir ağır nakliye helikopteri kullanıcı ülkeleri arasında yer almaktadır. Skorsky CH-53 modelinin lisansaltında üretilmesiyle başlayan bu süreç, helikopterlerin faydalı kullanım ömrünün sonuna gelmesiyle birlikte, Almanya için yeni helikopter tedariki ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Almanya aynı serideki helikopterlerin en gelişmiş modeli olan CH-53K satın almayı düşünmüş olsa da, henüz bu model yeterince olgunlaşmadığından, başka bir helikopt modelini satın almak için arayış içinde olmuştur. Bu sebeple Almanya, Türkiye'nin de yakın zamanda satın aldığı, üretim hattı halen açık olan Boeing CH-47F modeline yönelmiştir.
Benzeri bir arayış birçok Avrupa ordusu için de geçerli olabilir. Örneğin Türkiye elindeki kısıtlı sayıdaki CH-47’lerden daha fazla sayıda helikopter satın almak, TCG Anadolu benzeri platformlarda bunları kullanmak isteyebilir. Bu kapsamda düşük sayıda ve pahalı bir milli sipariş yerine, ortak bir siparişe yönelmek Türkiye açısından mantıklı olabilir. Benzer şekilde, geniş topraklarında kullanım için askeri lojistik altyapısını geliştirmek isteyen Norveç, Finlandiya vb. ülkeler, bu tür helikopterlere ihtiyaç duyabilirler. Özellikle AB ülkelerinin ortak yasa ve prensipler üzerine hareket ettikleri, askeri birliklerinin benzer kurallara göre teşkil edildiği düşünülürse, Avrupa ülkelerinin ortak silah dış tedarik programlarına yönelmesi, Türkiye’nin de böyle bir oluşum içinde, çıkarlarına uyması halinde, yer alması düşünülebilir.
Avrupa'nın artan güvenlik kaygıları çerçevesinde Türkiye için birçok risk ve fırsatlar söz konusudur. Bu kaygıların "Avrasya" hattına, boylu boyunca uzanmış olduğu da bir gerçektir. Bu nedenle riskleri minimize ederken, fırsatları ve karlılığı maksimize eden yaklaşımlara yönelmek, Türkiye’nin lehine olacaktır. Dolayısıyla "hem katılımcı hem de tedarikçi" bir ülke bakış açısıyla, Avrupa Birliği'nin, "dış tedarikte ortak ihtiyaç havuzu" noktasına yönlendirilmesinde birtakım kazanımlar söz konusu olabilir.
Sonuç:
Türkiye'nin emsallerinden ileride olduğu "insansız hava araçları" ve "insansız deniz araçları" gibi savunma sanayi alanları vardır. Türkiye; son yıllarda yoğunlaştığı ve özgün ürünler geliştirmeye başladığı "Hava Savunma Sistemleri" alanında öne çıkma potansiyeli olan bir ülkedir. Bununla birlikte Türkiye için dış tedarikin daha mantıklı ve hızlı olduğu birçok ihtiyaç kalemi de bulunmaktadır. Türkiye’nin maruz bırakıldığı örtülü ambargolar, geciktirici politikalar da dikkate alındığında, ortak tedarik programlarının ortak kredi kullanımına da izin verme ihtimali bulunduğu düşünüldüğünde, Türkiye’nin ortak tedarik programları içinde yer almasında fayda olduğu görülecektir.