Site İçi Arama

savunma

Değişen Dünyada, Orduların Değişim Eğilimleri Ne Yöndedir?

Ateşli silahlar ise hala kullanılmakla birlikte çok hızlı bir gelişim göstermiştir. Çünkü teknolojinin gelişme hızı çok artmıştır. Bu sebeple, çakmaklı tüfeklerin kullanımda kalma süresi, ok ve yayın kullanımda kalma süresi ile kıyaslanamayacak kadar kısa olmuştur. Bu durum, askeri alandaki diğer gelişmelerle birlikte savaş tarzlarında da büyük bir değişime sebep olmuştur.

Savaş, en basit tanımıyla, iki silahlı güç arasındaki karşılıklı bir şiddet hareketidir. İnsanlar arasındaki şiddet, ilk ortaya çıktığı dönemlerde muhtemelen el, yumruk, ayak gibi değişik organlar kullanılarak yapılırken zamanla alet kullanma becerisinin gelişmesiyle silahlar kullanılarak icra edilmeye başlanmıştır. Silah ve teçhizat ise insanların bilgi seviyesi ve teknolojideki gelişmelere göre sürekli olarak bir dönüşüm geçirmiştir. 

Tarihin en eski dönemlerinde bilgi seviyesi ve teknolojik birikim çok sınırlı olduğundan silahlar da oldukça basittir. Basit olmalarına rağmen bu dönemde icat edilen silahlar çok uzun bir süre kullanılmıştır. İnsanların en eski dönemlerden beri kullandıkları bıçak, mızrak ve ok gibi silahlar buna örnek gösterilebilir. Bu silahlarda kullanılan metaller, teknikler ve modeller değişse de silahların kendisi binlerce yıl boyunca çok fazla değişmeden kullanılmıştır.

Ancak, ilk ateşli silahların ortaya çıkmasıyla bu silahlar, kullanıldıkları süreye oranla çok kısa bir zaman içinde kullanımdan kalkmıştır. Ateşli silahlar ise hala kullanılmakla birlikte çok hızlı bir gelişim göstermiştir. Çünkü teknolojinin gelişme hızı çok artmıştır. Bu sebeple, çakmaklı tüfeklerin kullanımda kalma süresi, ok ve yayın kullanımda kalma süresi ile kıyaslanamayacak kadar kısa olmuştur. Bu durum, askeri alandaki diğer gelişmelerle birlikte savaş tarzlarında da büyük bir değişime sebep olmuştur.

Günümüzde ise bilgisayarın kullanılmaya başlanması, internet, haberleşme ve ulaştırma teknolojilerinin gelişmesi gibi olaylar, değişim hızını inanılmaz boyutlara taşımıştır. Bunun sonucunda, artık silah teknolojilerinde neredeyse günlük değişimler yaşanmakta ve bu durum yeni bulunan silahların etkili olarak kullanılma süresini iyice kısaltmaktadır. Çünkü, bir silah imal edilip kullanılmaya başlandığında derhal bu silaha karşı yeni savunma sistemleri ve karşı silahlar üretilmektedir.

Böylece, sürekli olarak yeni silahlar ve muharebe araçları geliştirilmekte veya mevcut sistemler ilave özellikler kazandırılarak kullanılmaktadır. Bu durum, meydana gelen muharebe ve çatışmalarda da etkisini göstermektedir. Son zamanlarda, özellikle uzaktan komutalı silah ve araçlardaki gelişmeler, bunun en güzel örnekleridir. Bu değişimi, Soğuk Savaş’tan sonra meydana gelen savaş ve çatışmalarda gözlemlemek mümkündür. 

Soğuk Savaş süresince, nükleer silah dengesine dayanan iki kutuplu dünya düzenindeki konvansiyonel ordular zırhlı birlik ağırlıklı ve manevra konseptine göre teşkil edilmiş ordulardı. Soğuk Savaş sonrasında bu yapı 1. Körfez Savaşı’nda Amerikalıların uyguladığı kara hava muharebeleri konsepti ile zirveye ulaştı fakat bu savaş, yenilikçi silahların ortaya çıktığının da ilk işaretlerini verdi. 

2. Körfez Savaşı ise artık her şeyin değiştiğini gösterdi. Bu savaşta, hassas güdümlü mermiler, gelişmiş elektronik karıştırma ve haberleşme sistemleri ile yapay zekanın öncülü akıllı sistemler çok yaygın ve etkili bir şekilde kullanıldı. Bu yeni silah, araç ve teçhizat ile icra edilen harekatta uygulanan doktrin ve konsept de klasik muharebelerden oldukça farklıydı. Uygulanan konsepte, Bilgi Harbi denildi. 

Ancak gelişmeler, bununla sınırlı kalmadı. 2. Irak Savaşı ve sonrasında yapılan harekatlarda, deniz ve karadan atılan hassas güdümlü füzeler, uçaktan atılan yeni hassas güdümlü füzelerle çeşitlendi. Bir süre sonra da “terörle mücadele” harekatlarında insansız hava araçları yaygın olarak kullanılmaya başlandı.

Aslında, İHA ve SİHA kullanımının geçmişi, buna klasik topçu gözetleme dronları da dahil edilirse, Soğuk Savaş dönemine kadar geriye gider. Ancak, Suriye iç savaşı ile İHA ve SİHA kullanımı yeni bir seviyeye ulaştı. Ruslara ait olduğu söylenen fakat Suriye’nin kendisine ait olduğunu ilan ettiği bazı uçaklar Türk birliklerine taarruz edip 30’un üzerinde askeri şehit edince; Türk ordusu, İHA ve SİHA’ları hava kuvveti gibi kitlesel olarak kullandı. 

Diğer silah sistemleri ile koordineli şekilde kullanılan İHA ve SİHA’lar, keşif, gözetleme ve istihbarat faaliyetlerinin yanında yer hedeflerine de taarruz ettiler. Sonuç olağanüstüydü. Bu durum, İHA ve SİHA’lar için yeni bir doktrin ve konsept ortaya çıkardı. Küçük güdümlü mühimmat kullanan SİHA’lar, Suriye ordusunun Rus malı gelişmiş hava savunma sistemlerine, tanklarına, zırhlı araçlarına ve personeline çok büyük zayiat verdirdi. Suriye ordusu, adeta hareket edemez hale geldi. 

Üstelik İHA ve SİHA’lar, uçaklara göre çok ucuzdu ve pilot aracı yüzlerce kilometre uzaktan komuta ettiğinden personel zayiatı verilmemişti. Bu sonuçlar, tüm dünyanın dikkatini İHA ve SİHA’ların bu yeni kullanımına çekti. Libya’da yasal hükümete destek veren Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının İHA ve SİHA’ları (ve eğer basına yansıyan bilgiler doğruysa dronları da) daha yaygın bir şekilde kullanması ve Hafter kuvvetlerini adeta hareket edemez hale getirmesi ise bu yeni kullanımın etkili bir yöntem olduğunu bir defa daha kanıtladı. 

Bunun son uygulama alanı ise Karabağ Savaşı oldu. Ermeni ordusu yüzlerce zırhlı aracını SİHA’lar sebebiyle kaybetti. Karabağ’da klasik SİHA’ların yanında kamikaze SİHA’lar da etkili olarak kullanıldığından nispeten az zayiat ve düşük maliyetle Ermenistan ordusu 44 günde etkisiz hale getirildi. Bu savaşta Ermeni askerleri, SİHA korkusu yüzünden tank ve zırhlı araçlara binemedi. Bu sayede, sağlam ve kullanılabilir durumdaki çok sayıda tank ve zırhlı araç Azerbaycan ordusunun eline geçti.

Bu gelişmeler, birçok ülkenin başta Türkiye olmak üzere üretici ülkelerden çok sayıda İHA/SİHA satın almasına sebep oldu. Tüm bu gelişmelerin yeni bir teste tabi tutulduğu alan, Ukrayna oldu. Ukrayna ordusu, başlangıçta SİHA’ları kullanarak çok sayıda Rus zırhlı aracını ve tankını imha etti ve Rus ordusunun dengesini bozdu. Ancak yoğun orman ve meskûn mahal muharebeleri başlayınca yeni uygulamalar da geliştirildi. Örneğin basit dronlara el bombası vb. bağlanarak mevzilerin üzerine yakın mesafeden atılmaya başlandı. Bu durum, askerlerin mevzi ve sığınaklarda bile kendilerini güvende hissetmemelerine sebep oldu.

İHA ve SİHA’lar bir süre sonra Rus Deniz Kuvvetlerine karşı da kullanıldı ve oldukça başarılı oldular. Ruslar buna karşı tedbirler geliştirmeye başlayınca, uzaktan kumandalı deniz araçları kullanılmaya başlandı. Hatta basit jet skiler ve sürat motorları gibi deniz araçları modifiye edilerek Rus deniz kuvvetleri ve limanlarına saldırılar düzenlendi.

Bu gelişmeler, uzaktan komutalı ve hassas güdümlü silah sistemleri ve araçlarının hayati öneme sahip olduğunu gösterdi. Bu sebeple, uzaktan komutalı silah sistemleri, personelinin korunmasına öncelik veren çoğu ordu için zorunlu hale gelmiş durumda. Çünkü bu sistemler, manuel silahlardan çok daha üstün ve eşsiz bir isabet oranı sağlıyor, etkili olmak için daha az cephaneye ihtiyaç duyuyor ve personelin çok daha az stresli bir ortamda çalışmasına olanak tanıyor.

Bu durum, uzaktan kumandalı araçların savaş alanında her açıdan etkili olduğu gösteriyor. Hal böyle olunca, bu silahlara karşı savunma için yeni silahlar geliştirilmesi gerekiyor. Bu sebeple tüm dünyada, silah üreticisi firmalar ve ordular uzaktan komutalı araçlara karşı yeni teknolojiler geliştirmek için araştırmalara başladılar. Doğal olarak ortaya çıkan savunma silahları ve sistemlerinin de uzaktan komutalı olarak üretilmesi planlanıyor.

Bu maksatla üretilen kara tabanlı sistemlerin yanında dronları da içerecek şekilde çok boyutlu sistemler geliştiriliyor. Bu yeni sistemlere çok yönlülük ve verimlilik kazandırmak için birçok farklı silah sisteminin birbiri ile entegrasyonu üzerinde duruluyor. Örneğin, hava savunma için kullanılan klasik taretlere uzaktan komuta nişangahları takılıyor. Böylece taretler hem geleneksel nişan alma yöntemleri ile fiilen hem de uzaktan komuta ile kullanılabiliyor.  

Fakat, sistemlerin daha hafif taktik platformlarda kullanılmasına duyulan ihtiyaçtan dolayı üretilen uzaktan komutalı silahların ağırlığı önemli bir sorun teşkil ediyor. Bu nedenle, mürettebatsız silahların geliştirilmesinde hafiflik ve kompaktlık özellikle göz önünde bulunduruluyor. Diğer bir sorun da insansız sistemlerin insanlı sistemlere göre durumsal farkındalık açısından zayıf olması. Bunu telafi etmek için daha iyi sensörler ve optimize edilmiş insan-makine arayüzleri geliştiriliyor. 

Diğer yandan, yeni sistemlerin eski sistemler ile olduğu kadar ittifaklar içindeki diğer ülkelerin sistemleri ile birlikte çalışabilir olmasına çalışılıyor. Ayrıca, uzaktan komutalı sistemlere sensörden atıcıya kadar geçen süreyi azaltan, sistemi kullanan operatörlerin ve komutanların karar verme işlemlerini destekleyen özellikler de kazandırılmaya çalışılıyor.

Sonuç olarak dünya tarihte hiç olmadığı kadar hızlı bir gelişme ivmesi kazanmış durumdadır. Bilgi ve buna bağlı olarak teknoloji her gün katlanarak artmaktadır. Bu durum silah sistemlerine ve buna bağlı olarak doktrinlere ve konseptlere de yansımaktadır. Böylece, her gün yeni bir silah sistemi veya teçhizat ortaya çıkmaktadır. Fakat teknolojideki ivme yüzünden bu yeni silah sistemleri birkaç çatışmada kullanıldıktan sonra artık eskimeye başlamaktadır. Çünkü bunlara karşı yeni teknolojiler gelişmektedir.

Görünen o ki, bu gelişmeler, muharebe sahasında askeri her geçen gün daha geri plana atmaktadır. Onun yerini uzaktan komuta edilen silah sistemleri doldurmakta ve savaşlar adeta uzaktan kontrol edilen silahlar arasındaki bir oyun gibi gerçekleşmektedir. Bu durum gelecekte muhtemelen daha da yaygınlaşacaktır. Hatta, yapay zekâ uygulamalarının gelişmesi sonucunda savaşlar kendi kendine karar verip uygulayabilen silah sistemlerinden oluşan ordular arasında gerçekleşebilir. 

Savaşlar bir bilgisayar oyununa dönüşünce de savaşların sonuçlarını iyi yetişmiş komutanlar ve iyi eğitimli kahraman askerlerden çok iyi programlar yazan hayal gücü yüksek yazılımcılar ile silah ve araç tasarlayıp imal eden mühendisler belirleyecektir. Bunun sonucunda, büyük orduların yerini yeni teknolojiler üreten ticari ve askeri şirketler alacaktır. Ordular ise muhtemelen oldukça küçük profesyonel planlama kadrolarından oluşacaktır. Dünya buna göre hazırlanmaya başlamış gibi görünmektedir. Türkiye’nin de geleceğe yönelik projeksiyonlar oluşturarak buna göre hazırlanması bir zorunluluktur. 

Dr. Mehmet ÇANLI
Dr. Mehmet ÇANLI
Tüm Makaleler

  • 25.09.2023
  • Süre : 4 dk
  • 1166 kez okundu

Google Ads