Site İçi Arama

savunma

Çin Ordusunun Batı Ordularından Farkı Nedir?

Çin ordusu; Çin Komünist Partisinin silahlı gücü olarak kurulmuştur. Sadece bu komünist partiye karşı sorumludur ve bu amaç doğrultusunda doktrine edilmiş ve yetiştirilmiştir. Bu nedenledir ki bizim ordu anlayışımızla bir Çinlininki arasında radikal farklar mevcuttur.

 

 

İnsan başkasını da kendisi gibi bilirmiş derler. Bu gerçekten doğru bir tespittir. İnsan zihni örneklendirmelerle çalışır ve başka şeyleri hep bildiği şeylere ilişkilendirmek eğilimindedir. En iyi bildiği şeyse kendisi ve yaşadığı çevredir. Fakat maalesef dünya son derece geniş ve çeşitli olduğundan, çoğu zaman bu ön yargılarında yanılır. Çin ordusu konusunda göreceğiniz gibi.

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), ülkemizin birliğini ve güvenliğini sağlamak üzere kurulmuş bir organizasyondur. Halkına, halkı temsil eden demokratik yönetime karşı, bir bütün olarak sorumludur. Yani iktidar değişir, yeni hükümet kurulur ama bu tüm millete karşı olan sorumluluk değişmez. Aynı kalır. Çin ordusu ise Çin Komünist Partisinin silahlı gücü olarak kurulmuştur. Sadece bu komünist partiye karşı sorumludur ve bu amaç doğrultusunda doktrine edilmiş ve yetiştirilmiştir. Bu nedenledir ki bizim ordu anlayışımızla bir Çinlininki arasında radikal farklar mevcuttur.

Bu nedenle Çin ordusu politik erkin hedeflerini gerçekleştirmek için doktrinize edilmiştir. Dolayısıyla alınan kararları sorgulamak mümkün olmadığı gibi uygulamaktan kaçmak olasılığı da bulunmamaktadır.

Çin ordusunun birinci açmazı şudur: Merkezi siyasi otoriteye göbekten bağlı ve sadece ona karşı sorumlu bir organizasyonun, harekât alanında inisiyatif kullanabilen, kararlar alıp uygulayabilen, dinamik bir orduya dönüşebilmesi, harekât felsefi açısından bile oldukça zordur. Batı ordularının kültür yapısından kaynaklanan dinamizmini ve bundan güç alan yüksek mobilizmini, başka bir şey bularak kapatmak zorundadır.

Çin ordusu kurulduğu yıllardan itibaren “Sovyet Modeli” bir teşkilatlanma içerisinde olmuştur. Elbette bunun tüm negatif etkilerine de yarım asırdan uzun bir süre, birebir maruz kaldığı söylenebilir. Bu modelin işe yaramayacağı son 15-20 yılda çok iyi kavranmıştır. Bu sefer de kendisine rol model olarak Amerikan ordusunu almıştır. Bu anlayış doğruluğunu Ukrayna harbinde de kanıtlamıştır.

Bununla birlikte Çin’in kendisine özgü şartları, Sovyet modelini de revize etmesini gerektirmiştir. Mao’nun karada alan hakimiyeti sağlayarak, gerektiğinde sıklet merkezleri ile düşmanı karar muharebelerine de zorlayabilen, gayri nizami harbin de yoğun etkisinde şekillenmiş askeri doktrini; deniz ve hava kuvvetlerini, kara ordusunun bir alt branşı olarak teşkilatlandırmasına yol açmıştır. Bu günümüzde de devam etmektedir. Yani aslında Çin’in Hava ve Deniz Kuvvetleri ayrı bir kuvvet (service) değildir. Kara kuvvetleri altında yer almaktadırlar. Günümüz şartları ise bunun aksini, değişme mecburiyetini dikte etmektedir.

Çin’deki değişimin açık işaretleri görünmektedir. Bununla birlikte değişim sancıları bu kapalı ülke tarafından başarıyla gizlenmektedir. Bu kadar köklü bir değişimin ise ancak yeni bir neslin yetiştirilmesiyle mümkün olabileceği gerçektir. Bu nedenle Çin ordusunda köklü bir reform sürecinin tamamlanması ancak, 2030 – 2040 yılları aralığında mümkün olacaktır.

Ayrıca şu bir gerçektir ki, rol model olarak belirlenen Amerikan Askeri Makinesi de, köklü bir değişim ve dönüşüm süreci içerisindedir. Ayrıca kendi yaşadığı değişimin etkilerini, paralel süreçlerle farklı güçlere de yansıtmak konusunda Amerikan tarafı oldukça başarılıdır. Şimdi Çin sadece rakiplerine yetişmek değil, aynı zamanda önlerine de geçmek zorundadır. Aksi takdirde bölgesel bir güç olmaktan öteye geçmesi mümkün gözükmemektedir.

Çin silahlı kuvvetlerinin başarısı, ancak birbiriyle sağlam, sağlıklı, sürekli ve gerçek zamanlı bir iletişim altyapısının temini ve idamesiyle mümkündür. Merkezi otoriteye bağlı bir mekanizma ile sevk ve idare edilen tüm ordular için aslında bu yaklaşım zorunlu bir gerekliliktir. Çin bu ihtiyacını modern bilişim ve iletişim teknolojileriyle giderebileceği kanaatine ulaşmıştır.

Bu eğilim doğal olarak Çin ordusunu ilk hedef olarak, düşmanın iletişim imkanlarının tamamını kesmeye yöneltmiştir. Bunun için askeri ve sivil iletişim altyapısını hedefleyen siber saldırılardan, çeşitli bilişim ve enerji düğümlerine yönelik gerekli yetenekleri kullanmaya dayalı aktif müdahaleye kadar, bu özel alanda uzmanlaşma gayreti içinde olmuştur. Aynı süreç paralelinde, sivil GSM sektörü vasıtasıyla ulaşmayı hedeflediği, altyapısal üstünlük ve önceden potansiyel rakibin sahasında dijital varlık bulundurma stratejisi ise, ambargolarla büyük ölçüde baltalanmıştır.

Bununla birlikte askeri ve sivil tüm bilişim ve iletişim alt yapısı, Batı tarzı teknolojinin temelleri üzerinde, batı standardında şekillenmiştir. ABD ise ikili (binary) sisteme dayanmayan iletişim biçimlerini de destekleyen yeni altyapılar kurmaktadır. Programlanabilir RAMDAC’larla hibrit iletişim biçimlerini destekleyen, karıştırmaya dirençli, fiber optik kablo misali lazeri bir başka lazer içine tünelleyebilen, yörünge ağları oluşturmaktadır. Kısacası kopyalama / esinlenme ile yola çıkmaya alışmış Çin kültürü, daha önce hiç olmadığı kadar, yaratıcı olmak mecburiyetindedir.

Serbest Araştırmacı Yazar Aybars MERİÇ
Serbest Araştırmacı Yazar Aybars MERİÇ
Tüm Makaleler

  • 07.08.2022
  • Süre : 4 dk
  • 1435 kez okundu

Google Ads