Site İçi Arama

savunma

Hangi zırhlı araçlar daha iyi?

Ordular küçülürken, Soğuk Savaş döneminin zırhlı birliklere dayalı ordu yapılanmaları da bir değişim süreci içine girdi. Tank, zırhlı personel taşıyıcı ve zırhlı muharebe aracı sayıları hızla azaldı. Çünkü, Sovyetler Birliğinin zırhlı ve motorlu tümenlerinden oluşan devasa kara kuvvetleri ordularının yarattığı tehdit artık ortadan kalkmıştı.

Soğuk Savaş sona erince, tüm dünyada ama özellikle de Avrupa’da savunma harcamaları hızla azaldı. Bunun sonucunda ordular küçülürken, Soğuk Savaş döneminin zırhlı birliklere dayalı ordu yapılanmaları da bir değişim süreci içine girdi. Tank, zırhlı personel taşıyıcı ve zırhlı muharebe aracı sayıları hızla azaldı. Çünkü, Sovyetler Birliğinin zırhlı ve motorlu tümenlerinden oluşan devasa kara kuvvetleri ordularının yarattığı tehdit artık ortadan kalkmıştı.

Onun yerine, NATO tehdit değerlendirmelerinde de yer bulan, çok kutuplu yeni dünyada çok boyutlu yeni tehditlerden bahsedilmeye başlandı. Bu tehditlerin; başarısız devletler, terör örgütleri, uluslararası suç örgütleri, radikalizm, etnik ve dini çatışmalar ve devlet dışı diğer aktörlerden kaynaklandığı kabul ediliyordu. Bu sebeple, yeni tehditlere göre yeni doktrinler ve konseptler geliştirildi. 

Tehdit bu kadar çeşitlenince, doğal olarak çatışmalar da Soğuk Savaş dönemine göre hızla çoğaldı. Bu çatışmalar, daha çok düşük yoğunluklu çatışmalar şeklinde yaşanıyordu. Bununla birlikte, tehditler küresel olarak algılandığından, bu çatışmalara ve tehditlere karşı yürütülen harekatlar da birçok ülkenin katıldığı ittifaklar tarafından icra edildi.

İcra edilen bu harekatlara; barışı koruma, barışa zorlama, demokratikleştirme, insani yardım, terörle mücadele ve hatta terörle savaş gibi çeşitli isimler verildi. Ortaya çıkan savaş ve çatışmalar, karşılıklı düzenli ordulardan ziyade müttefik orduları ile devlet dışı aktörler (direnişçiler, teröristler, ayrılıkçılar, radikal gruplar vb.) arasında meydana gelen ve gayri nizami harp tekniklerinin ön plana olduğu mücadelelerdi. Bu mücadelelerin büyük bir bölümü meskûn mahallerde yaşandı.

Meskûn mahallerdeki bu muharebeler, iki kutuplu dünyanın konvansiyonel savaş anlayışına göre imal edilen ve kullanılan mevcut silah ve araçların, teşkilat yapılarının, doktrinlerin ve konseptlerin yetersizliklerini ve mahsurlarını ortaya çıkardı. Bunun üzerine dünya orduları; personel ve teşkilat yapılarında, eğitimlerinde, donanımlarında, doktrinlerinde, silah ve araçlarında yeniliklere gitmeye başladılar.

Bu değişimden en çok etkilenenler zırhlı birlikler oldu. Çünkü tırtıllı zırhlı araçların meskûn mahallerde muharebe için hiç uygun olmadığı görüldü. Öncelikle paletler, asfalt yollarda ve şehir içinde kullanıldığında yolları bozuyor ve alt yapıya zarar veriyordu. Sert zemin ve keslin köşeli banketler paletlere zarar veriyordu. Buna bağlı olarak arıza oranları arttığından; bu araçların, özellikle de zırhlı personel taşıyıcıların rantabl olmadığı düşünülmeye başlandı.

Öte yandan, oldukça geniş ve yüksek olan bu araçlar, sokaklarda ve caddelerde daha büyük bir hedef olmaktan başka bir işe yaramıyorlardı. Dar sokaklara sığmadıklarından her yere giremiyor, girdiklerinde ise kolayca imha ediliyorlardı. Araçların boyu ve uzunluğu dönüş yapmalarını engelliyor, kenarlarında banketler olan dar asfalt yollarda yerinde dönüş yapan araçların paletleri atıyor, yollardaki elektrik direkleri ve teller sebebiyle silah sistemlerinin dönüş imkanları azalıyordu.

Bu sebeple, lastik tekerlekli daha küçük ancak daha fazla personel taşıyabilen, daha az yakıt harcayan, bakım masrafları daha az olan araçlar üretilmeye başlandı. 2. Irak Savaşı ve Afganistan harekâtı (Türkiye gibi ülkelerde ayrıca iç güvenlik harekatları) bu trendi hızlandırdı. Bunun sonucunda dünyada tank ve tırtıllı zırhlı araç üretimi muhtemelen tarihin en düşük seviyelerine geriledi. Ancak bu sağlıklı bir değerlendirmeye göre alınmış doğru bir karar değildi. Dünyanın, Soğuk Savaş dönemi sona erdiği için bir daha konvansiyonel savaşların olmayacağı kabulüne dayanan bir hayal alemine girmesinden kaynaklanan bir yanılsamaydı. 

Nitekim, 2008 yılında bu hayal aleminden uyanmak gerektiğini gösteren ilk sansasyonel gelişme yaşandı. Bu gelişme, Abhazya ve Güney Osetya çatışmalarını bahane eden Rusya’nın zırhlı tümenleri ile Gürcistan topraklarına girerek güneye doğru hızla ilerlemesiydi. Dünya ne yapacağını şaşırmış, bu olayın sonucunun ne olacağını bekliyordu. Neyse ki Rusya, adı geçen özerk bölgelere ait toprakları kontrol altına aldıktan sonra durdu.

Bu olay bir alarm ziliydi ama Gürcistan Avrupa’ya çok uzak bir yerdeydi. Bu sebeple, orada olup bitenlerin Avrupa’yı doğrudan etkilemesi mümkün değildi. Bu sebeple Avrupa ülkeleri ve çoğu NATO ülkesi, savunma harcamalarını azaltmanın yarattığı refahtan feragat etmeye yanaşmadı. Ne yeniden silahlandılar ne de Rusya’ya büyük bir tepki gösterdiler. Büyük oranda sessiz kaldılar. Ama sessizlik Rusya’yı cesaretlendirdi ve daha büyük adımlar atmaya teşvik etti.

Rusya, 2014 yılında da Ukrayna’da meydana gelen siyasi karmaşayı fırsat bilerek zırhlı birliklerini Kırım Yarımadası’na soktu ve Kırım’ı ilhak ettiğini ilan etti. Üstelik Rusya, Ukrayna’daki ayrılıkçı etnik Ruslara da destek veriyordu. İşte bu olay, her şeyi değiştiren olayların başlangıcı oldu. Bu gelişmeler sonucunda, öncelikle Rusya’ya yakın Doğu Avrupa ülkeleri olmak üzere Avrupa ülkelerinde yavaş da olsa yeniden bir silahlanma yarışı ortaya çıkmaya başladı. Bunun sonucunda, Polonya, Estonya, Letonya ve Litvanya gibi eski Sovyet cumhuriyetleri, çok sayıda tank ve zırhlı araç satın almaya/üretmeye başladılar.

Rusya’nın özel operasyon adı altında Ukrayna’ya kaşı açtığı ve halen devam eden savaş ise bu yeni eğilimin daha da hızlanmasına ve neredeyse tüm Avrupa ülkelerine yayılmasına sebep oldu. Dünya, konvansiyonel harbin, dolayısıyla zırhlı birliklerin modasının geçmediğini, sadece şekil değiştirdiğini yeniden anladı. Ukrayna’da da görüldüğü gibi yeni savaşlar daha çok meskûn mahallerde ve düşük yoğunluktaki muharebeler şeklinde yaşanıyordu. Bu savaşlarda, SİHA’ların ve yeni nesil tanksavar silahlarının öldürücü etkilerine rağmen tanklar ve zırhlı araçlar hala işe yarıyordu. 

Böylece, Rusya-Ukrayna savaşının etkisiyle zırhlı araç harcamalarında küresel çapta bir artış yaşandı. Büyük maliyetli ve yüksek profilli ana muharebe tankı ile paletli zırhlı personel taşıyıcı/zırhlı muharebe aracı üretim ve satın alma programları çoğaldı. Fakat asıl dikkat çeken artış, tekerlekli zırhlı araçlarda oldu. Ülkelerin üretim ve satın alma planlarına bakıldığında, bu artışın önümüzdeki yıllarda da devam edeceği anlaşılıyor.

Zırhlı araç harcamalarındaki bu artış, esas olarak küresel çapta savunma anlayışının değişen dinamiklerinden kaynaklanıyor. Bu dinamikler, Soğuk Savaş sonrasında yaşanan savaş ve çatışmalardan, özellikle de Ukrayna Savaşı’ndan edinilen tecrübelerden ortaya çıktı. Hızın, manevra kabiliyetinin ve stratejik seviyede hızlı kararlar alarak hızla icraata geçmenin önemi anlaşıldı. Böyle bir hareketlilik için de zırhlı personel taşıyıcılara ve zırhlı komuta kontrol araçlarına ihtiyaç duyuluyor.

Bu durum, özellikle lastik tekerlekli zırhlı araç talebini artırıyor. Öyle ki, savunma alanında yayın yapan bazı dergilerin hazırladığı (Örneğin Defense Insight'ın pazar raporuna) raporlara göre 2022 yılından 2035 yılına kadar lastik tekerlekli zırhlı araç programlarına dünya çapında 25,6 milyar dolarlık bir harcama yapılacağı tahmin ediliyor. Ancak yine de, tırtıllı zırhlı araçlar ve tanklara daha fazla harcama yapılacağı anlaşılıyor. Tahminlere göre tırtıllı zırhlı araçlara 62,2 milyar dolar ve ana muharebe tanklarına 84 milyar dolarlık yatırım planlanmış durumda. 

Örneğin, Katar’ın 2024/25 yılları için 1,8 milyar dolar; Yunanistan’ın ise 2026 için 2,8 milyar dolar tahsis edeceği dile getiriliyor. Öte yandan, Fransa da Jaguar tankları için bir modernizasyon programı başlatıyor. ABD Ordusu, devam eden Stryker modernizasyon projesinin yanı sıra yeni tırtıllı araçların satın alınmasını da planlıyor. Kanada ise LAV 6.0 (Hafif Zırhlı Araç) modernizasyonunu ve artık modası geçen M113 tırtıllı araçlarının (zırhlı personel taşıyıcıların) yerine yeni araçların alınmasını planlıyor.

Sadece bu ülkeler değil, daha birçok ülke benzer şekilde zırhlı araç alımı, modernizasyonu veya üretimi için kendi plan ve projelerini hazırlamış durumda. Yani bundan sonra hemen hemen her ordu yeniden zırhlı araç yoğun birliklerden oluşacak gibi görünüyor. Bu konuda genel bir eğilim mevcut ve karar verilmesi gereken tek husus hangi zırhlı araçların tercih edileceği. Her ülkenin karar vericileri arasında tırtıllı mı tekerlekli mi tercih edilmeli konusunda tartışmalar devam ediyor. 

Bunların hangisinin tercih edileceği konusunda; bakım kolaylığı, maliyet avantajı, modülerlik, daha ucuz genel giderler, azaltılmış bakım yükü ve geliştirilmiş stratejik hareketlilik gibi karşılaştırmalı avantajlar önem arz ediyor. Bu avantajlara tekerlekli araçların daha fazla sahip olduğu bir gerçek. Bu yüzden, tekerlekli zırhlı araçlar ileride tırtıllı zırhlı araçlara göre daha çok tercih edilecek gibi görünüyor. 

Eğer gelişmeler bu yönde olursa Türkiye açısından avantajlı bir durum ortaya çıkacaktır. Çünkü Türkiye hem kendi ihtiyacını karşılayacak hem de talep eden ülkelere ihraç edebilecek kalitede ve miktarda tekerlekli zırhlı araçlar üretme kapasitesine sahiptir. Ukrayna savaşında da görüldüğü gibi bu araçlar sadece hafif silahların ve RPG gibi klasik tanksavar silahların atışlarına değil, top ve havan ateşlerine ve mayınlara karşı da personeli korumaktadır. 

İnternette dolaşan bir videoya göre, böyle bir ateşe maruz kalan Türk zırhlı aracının tekerleklerinden biri tahrip olmasına rağmen hareket kabiliyetini kaybetmemiştir. Hatta başka videoda da görüldüğü gibi Kirpi zırhlı aracı, gelişmiş bir tanksavar silahıyla vurulmasına rağmen imha olmamış, personeli çatışma bölgesinden çıkarabilmiştir. Bu görüntülerin, Türk yapımı tekerlekli zırhlı araçlarına talebin artmasına yardımcı olacağı muhakkaktır.

Dr. Mehmet ÇANLI
Dr. Mehmet ÇANLI
Tüm Makaleler

  • 30.09.2023
  • Süre : 4 dk
  • 2100 kez okundu

Google Ads