Site İçi Arama

dinfelsefe

Biat Kültürü

Çoğu tarikat lideri belki insanlara dinen doğru yolu gösteriyor olabilirler. Ancak sorun da burada. İnsanların doğru yola girmek için birilerine ihtiyacı var mı? Kendi başlarına inançlarını yaşayamazlar mı?

Kendi içinde kendi kurallarıyla yaşayan bir topluluk düşünün, meşhur tanımıyla dışarıya kız vermeyen, dışarıdan kız almayan, kapalı bir insan topluluğu.

Evet, muhtemelen kimi ülkelerde böyle kendine özgü yer edinmiş topluluklar vardır, kendi başlarına bir ülke kuramayacakları için bu tarz toplulukların herhangi bir ülke içinde kendilerine yer edinmiş olmaları daha kuvvetle muhtemeldir.

Tabii kapalı bir topluluk derken öyle kimseye bir zararları olmayan, hatta kanunlara, nizamlara da saygılı, vergilerini veren, ne bileyim, askere falan giden, normal şartlarda dışarıdan kimseye bir zararları görünmeyen bir topluluktan bahsediyorum.

Ama dışı beni, içi sizi yakar misali, bu topluluk kendi içinde mesela bir kölelik düzeni yürütüyor olsun.

Kendi içlerinde bu insanların biri düzenleri gereği topluluğun başı olurlarken, geri kalan çoğunluk da topluluğun adeta tapındığı bu topluluk başı ne derse onu itiraz etmeden yapıyor olsun.

Olabilir mi bu çağda böyle bir düzen, olabilir mi bu çağda böyle bir topluluk?

Çünkü daha düzgün bir yerden bakacak olursanız bu resmen kölelik düzeni!

Bu çağda kölelik kaldı mı?

***

Ama var, evet, bu çağda ülkemizde bile böyle kapalı topluluklar var.

En basit haliyle ülkenin doğusunda feodal düzenin halen daha sürdürüldüğü bir çok yer var.

Ağalar!

Doğudaki şehirlerimizde bir çok köy ağası var, köyleri bırakın, şehirlerde çok ünlü ve büyük aileler var.

Tüm bu büyük aileler birer feodal düzen içinde yaşıyorlar.

Tamam, belki başta anlattığım kadar katı kurallarla yaşamıyor birçoğu, ancak yine de feodal bir düzen halen daha ülkemizde devam ediyor.

***

Bu büyük aileler dışında başka büyük topluluklar da var ülkemizde.

Özellikle de tırnak içinde dini bağlarla birbirlerine sıkıca bağlı büyük tarikatlar varlıklarını halen daha sürdürüyorlar. 

Bu tarikatların varlıklarını sürdürmelerini iktidara bağlayanlar da var, ama ben tam olarak böyle düşünmüyorum.

Evet, bugünkü iktidar bu konuda eski dönemlerdeki iktidarlardan çok daha destek olmuş durumda tarikatlara.

Ancak tarikatlar eskiden de mevcuttular. Kanunen varlıkları yasak olsa da kimi camilerde yer etmiş durumdaydılar.

Aslında devletin zorla bu toplulukları yok etmesi mümkün değil. Çünkü olay inanç meselesi.

İnsanlar inanıyorlar, o tarikat şeyhinin onları doğru yola sokacaklarına gönülden inanıyorlar.

Çoğu tarikat lideri de gerçekten insanları sadece dine davet ediyor, insanlara dinen doğru yolu gösteriyor.

Ancak sorun aslında tam da bu noktada kilitleniyor.

Niye insanların onları doğru yola sokmak için birilerine ihtiyaçları olsun?

İnsanız işte hepimiz, kendi başımıza inançlarımızı yaşayamaz mıyız?

Bu soruların cevapları çok derin, başta ibadetlerin Arapça yapılması gerektiğinden tutun, Kur’an’ın dilinin felsefesini ancak birileri tarafından topluluklara aktarmasını gerekecek kadar zor olması gibi çok farklı cevapları var bu soruların.

Tabii araya yorum girince de, birileri bu yorumu yapmak durumunda kalıyorlar ve bu durumda da ortaya farklı farklı tarikatlar çıkıyor.

***

Tabii bu kadar insanı bir araya getirebilmenin bir de ortaya çıkardığı bir güç var.

Her ne kadar sadece dini topluluklar olsalar da bu tarikatlar, özellikle dini yaymanın gerekliliğini öne sürerek tarikat içlerinde bu gücü çıkar birlikteliğine dönüştürmek isteyenler, hatta aslında asıl anaçları çıkar birlikteliği olan bu tarz topluluklar da olabiliyor.

İşte kimileri de bu çıkar birlikteliğinin bir parçası olmak için katılıyor bu tarikatlara. Amaçları tarikatların sunduğu imkanlardan faydalanmak ve çıkar elde etmek oluyor.

Dinin bu tarz çıkar ilişkilerine alet edilmesi vicdanlara sığar mı?

Ben cevap vermeyeyim bu soruya. Ama ülkenin geldiği duruma bakacak olursak, hiç bir şeyin dışarıdan göründüğü gibi olmadığını söyleyebilirim.

***

Peki dini bütün, kalben inançlı insanlar nasıl oluyor da bu tarz dini çıkarlarına alet eden tarikat liderlerine kalp gözleri kapalı olarak körü körüne inanıyorlar?

İşte bu durum da insanların zaafları ile ilintili. Hepimizin korkuları var ve en başta da Allah korkusu insanları manipüle etmek için çok faydalı bir korku türü.

Bir şekilde insanlar köleler gibi tarikat liderlerinin sözlerini dinliyorlar. Hem de öyle okumuş yazmış insanlar olmaları da fark etmiyor, bazen bu gibi insanlar bile tarikat liderlerinin sözlerinden dışarı çıkamıyorlar.

***

Peki gerçekte olan şey kölelik mi?

Bir şekliyle evet, kanunen kölelik yasak olsa da, çağımızda kölelik bitmiş olsa da, bu gibi yerlerde fiilen halen daha kölelik düzeni devam ediyor.

Bunca teknoloji ilerledi, internet denilen bir şey var, artık bilgiye anında ulaşabiliyorsunuz, okuyarak yapamıyorsanız bir sürü konuşan asistan geliştirildi, bir çoğu da yapay zekâ ile çalışıyor.

Yani her önüne gelende bir akıllı telefon olan günümüzün Türkiye’sinde ne feodal düzeninden ne köleliğinden bahsediyorsun sen diyebilirsiniz.

Kölelik denilen şey eskiden varmış, insanlar eskiden zorla köle olarak çalıştırılırlarmış, düzenin başındakiler kırbaçlayarak, döverek, yani zorla yaptırırlarmış kölelere istediklerini.

Bugün mümkün mü böyle zorla bir şey yaptırabilmek sokaktaki insana?

***

Evet mümkün!

Aklını hurafelerle doldurursanız, bir de ölüm korkusunu kullanarak, üstelik ona bir de ölümsüzlük vaat ederseniz, yani benim dediğimi yaparsan cennette yerin hazır derseniz neden olmasın?

***

Bu işin çeşitli yöntemleri var, en bilineni önce eşeğini kaybettireceksin, sonra da bulunca sevinecek.

Mesela önce aç bırakacaksınız, sonra da kuru ekmek vererek açlığını dindirmesi uğruna insanlara istediğinizi yaptıracaksınız.

Ağamızdır, bakın bize ekmeğimizi veriyor!

Tüm bu araziler Ağa’nın arazileri, o olmasa biz ne yaparız? Acımızdan ölürüz maazallah!

Şeyh bana cennette yerin hazır dedi! Burnunu silip önüne attığı kâğıt mendili herkesten önce ben kaptım, kimseye nasip olmadı o sümük dolu mendil. Bir çırpıda ağzıma atıp çiğneyip yuttum şeyhin sümüklü mendilini. Artık cennette yerimi garanti altına aldım!

Mümkün mü bu seviyeye kadar insanların aklını yıkamak?

Görünüşe göre mümkün olabiliyor.

Sonra havuç ve sopa yöntemi var, bir anlamda ödül ve ceza denebilir.

Tarikatlar içinde de bu yöntem geçerli oluyor. Doğru yolda olduğu söylenenler ödüllendirilirler, yanlış yolda olanlar cezalandırılıyor.

***

Böyle düşünüp kendiliğinden düzenin kölesi olan az mı zannediyorsunuz?

Peki bir yandan cennet cennet deyip, bir yandan da dünya malı da lazım kardeşim diye düşünen, tarikatlara sırf bu yüzden katılan, ağalara, beylere, şeyhlere, şıhlara sırf bu yüzden yanaşanı yok mu?

Hepsi var! Kimi saflığından, kimi de uyanıklığından bu düzenin sürdürülmesine kendileri razı olmuş durumda.

Bırakın rıza göstermelerini, bu sömürü düzeninden benim payıma ne düşer acaba diyerek, düzeni kuranlarla birlik olmayı seçmiş bir sürü insan var ülkemizde.

Böyle böyle çoğu insan çarkın bir dişlisi olmuş durumda olduğunun bile farkında olmuyor.

***

Ben kapalı topluluklardan çok korkuyorum.

Gerçekten o topluluk içinde bir de böyle kölelik benzeri bir düzen kurulmuşsa, olacak iş değil. Üstelik bu çağda!

Peki devlet niye müsaade ediyor böyle topluluklara?

Sanırım her şeyden önce pek içini bilmiyor böyle toplulukların.

Bildiği yerlerde de nedense göz yummayı tercih ediyor!

Çünkü böyle topluluklar siyasetçiler açısından bakılacak olursa şeyhin kafalanması ile kendileri için birer toplu oy kaynağı oluyor.

Sanırım siyasetçiler sırf bu yüzden, biraz da madem insanlar istiyor böyle toplulukları diyerek göz yumuyorlar yapılanlara.

***

Sonra olayın bir de başka yönü var. Toplum içinde eğitimli olanlar soru soruyorlar, öyle her söylenene inanmıyor.

Toplumun istendiği gibi kolayca yönetilebilmesi için ise bireylerinin söz dinler olması beklenen koşul oluyor.

Bu da bizi körü körüne şeyhine, Şıh ya da ağasına inanmış olan, şeyhinin, Şıhının ya da ağasının sözü dışına çıkmayacak insanların tercih edilmesine getiriyor.

Yani konu ülke yönetmekse, iktidarda olanlar açısından daha farklı beklentide olmaları beklenebilir mi?

Ama bu sefer de toplumdan doğru dürüst katma değer çıkmıyor!

Ne yapalım, tercih sizin, yönetilebilir bir toplum mu istiyorsunuz? Yoksa muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmak mı hedefiniz?

Siz ne istiyorsunuz?

Cennette bir yeri şimdiden garanti etmek mi istiyorsunuz, yoksa cehennemde cayır cayır yanmak mı amacınız?

Zor soru değil mi? Zor ama cevabı bir o kadar da kolay.

İyi bir insan olun yeter, iyi insan olursanız cennette yeriniz garanti demektir.

Şeyhlere, Şıhlara, ağalara biat etmeyin, onlar daha iyi bilmiyorlar. Meraklıysanız kendiniz araştırın, artık teknoloji çağındayız, her şeyin doğrusuna, üstelik kendi dilimizde ulaşmak mümkün ve oldukça kolay artık.

Bir düğmeye basarak doğrusuna ulaşmanız mümkün.

Tercihinizi yapın.

Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla.

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 23.06.2024
  • Süre : 4 dk
  • 304 kez okundu

Google Ads