Din-Devlet İlişkileri ve Hilafet Meselesi (I)
İslâm dünyasının içinde yaşadığı ekonomik-politik sorunlara felsefî açıdan çözüm üretmeye çalışan ama farklı düşünce modellerine sahip âlimlerin temel eserlerini çaprazlama okutmak son derece önemlidir.
İslâm dünyasının içinde yaşadığı ekonomik-politik sorunlara felsefî açıdan çözüm üretmeye çalışan ama farklı düşünce modellerine sahip âlimlerin temel eserlerini çaprazlama okutmak son derece önemlidir.
Bu bağlamda Çağdaş İslâm düşünürlerinden;
Aliya İzzetbegoviç’in Doğu ve Batı Arasında İslâm (çev., S. Şaban, Klasik yay, İstanbul 2015)
Fazlur Rahman’ın İslâm (çev. M. Aydın, M. Dağ, Selçuk yay, İstanbul 1981) ve İslâm ve Çağdaşlık, (çev. M. H. Kırbaşoğlu, A. Açıkgenç, Ankara Okulu yay, 1990),
Seyyid Hüseyin Nasr’ın Modern Dünya’da Geleneksel İslâm (çev., Ş. Ş.Barçın, H. Arslan, İnsan yay. İstanbul 1990) ve Genç Müslümana Modern Dünya Rehberi (çev.Ş.Yalçın, İz yay, İstanbul 1995),
Roger Garaudy’in İslâm’ın Vadettikleri (çe., S. Akdemir, Pınar yay, İstanbul 1984) ve Geleceğimizde İslâm Var (çev., C. Aydın, Türk Edebiyatı Vakfı yay, İstanbul 2017),
İsmail Raci Faruki’nin Çağdaş İslâm Düşüncesi ve Bilginin İslâmileştirilmesi (M. Uyanık, Ankara Okulu yay, 2016),
M. Aziz Lahbabi’in Milli Kültürler ve Medeniyet (çev., B. Yediyıldız, Tur yay, İstanbul 1980),
Abdulkerim Süruç’un Maksimum ve Minumum Din, (çev. Y.Demirkıran Fecr yay, Ankara 2002)
adlı eserlerini tahlilini istiyoruz.
Böylece İslâm dünyasında yaşanan sorunlara bilgi felsefesi bağlamında zihniyet analizleri yapan ve farklı düşünen bilim insanlarıyla tanıştırıyoruz. Ardından,
Türkiye’den Nurettin Topçu’nun İsyan Ahlakı (Dergâh yay, İstanbul 2016) ve Yarınki Türkiye (Dergâh yay, İstanbul 2018) İradenin Davası, (Dergâh yay, İstanbul 1998) İslâm ve İnsan, (Dergâh yay, İstanbul 2016),
Erol Güngör’in İslâm’ın Bugünkü Meseleleri (Ötüken yay, İstanbul 1997) İslâm Tasavvufunun Meseleleri (ötüken yay, İstanbul 1996) ve Türk Kültürü ve Milliyetçilik (Ötüken yay, İstanbul 1999)
adlı eserlerini öncelikli olarak okutuyoruz. Bunlardan hareketle belirlenen bir sorunu merkeze alarak bir tez konusu belirleyip, derinlemesine okumalar yaptırıyoruz.
Çorum İlahiyat Fakültesinde 1995 yılından itibaren İslâm Felsefesi eğitim ve öğretimini kronolojik olarak verirken, İslam Düşünce Tarihi ve Türk Tarihi hakkındaki okumalarımızı problematik olarak “Felsefeyi Anadolu’da Yeniden Yurtlandırmak Projesi” bağlamında Selçuklu-Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti kültürel sürekliliğini takip etmeye çalışıyoruz. Bunun için de Türkistan-Türkiye irtibatının felsefî temellerini araştırmaya yönelik konuları araştırmayı önceliyoruz.
Bu çalışmaların yakın hedefi öğrenciyi lisans düzeyinde bir ayağı Anadolu’da diğer ayağı dünyada olacak şekilde tikel/yerli/milli değerlerimizi tümel/evrensel hale getirtmeye çalışmaktır. Uzak hedefimiz ise “Türk Felsefesi”ni güncellemektir. Çünkü Nermi Uygur’un dediği üzere: “Türk Felsefesinin gerçekten iyiliğini dileyen her Türk, gücü oranında; felsefe öğretenler ile felsefe öğrenenlerin, usta ile çırağın felsefenin gelişmesine en elverişli biçimde birlikte yetişebileceği bir ortamın ne yapıp kurulmasına ön ayak olmalıdır. [1]
Biz “Felsefeyi Anadolu’da Yeniden Yurtlandırma”nın yani Türkistan/Atayurt’tan getirdiğimiz siyasi ve dinî birikim ile Türkiye/Anayurt’ta bulduğumuz kadim medeniyetlerin kültürel birikimini günümüz felsefe verileri ışığında yeniden okunmasıyla olacağını düşünüyoruz.
Bu çerçevede uzak hedefimizi biraz daha açacak olursak, Türkçe Felsefe ile Türk Felsefesinin resmi oluşum sürecini Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla başlatıyoruz. Buna ilaveten kadim dinlerden birine veya geleneklerini devam ettiren ve farklı dil konuşan Türk boylarının ürettiklerini de Türk Felsefesi olarak görüyoruz. Çünkü kadim zamanlarda Batı’da Hazar, Kuzeyde Sibirya, Güneyde Tibet ve Hun Türklerinin Avrupa’nın bugünkü Finlandiya bölgelerine kadar gittiklerini buraların dil ve kültürlerini önemli oranda etkilediklerini düşündüğümüzde Türk Felsefesinin ve bunun simgesi olan Turan’ın ne kadar önemli bir ideal yani Kızılelma olduğu görülecektir. [2]
Bu durumda Kızılelma’nın sürekli yenilen hedeflerden oluştuğunu söyleyebiliriz. Tarihte, Balkanlar ve Kuzey Avrupa ovalarından Avrupa içlerine, hatta Manş denizi ve günümüzdeki İsveç’in güney kesimine kadar ilerlemiş olan Hun imparatorluğundan bu yana, Türkler; Avrupa’nın etnik, politik, sosyal ve askerî, sanat alanlarında etkili olmuşlardır. Hun imparatorluğu muhtelif Türk soylarının kurduğu devlet olarak işlevini tamamladıktan sonra Orta Asya’da Göktürkler ve Uygurlar sonuna kadar ola dönem ortak bir Türk dönemi olarak nitelendirilir. Sonra göç yollarına göre üç kol şeklinde dağılmışlardır.
Sondan başlayacak olursak, 3. Türk kolu Tatar, Başkurd, Avar, Kıpçak, Bulgarlar ise Karadeniz’in Kuzeyinde ve Doğu Avrupa’da etkili olmuşlar, önemli kültürel ve siyasal dönüşümler sağlamışlar. 2. kol; Kazak, Kırgız, Özbek boyları Doğu Türkistan’da kalmışlardır.
Ana damar yani birinci kol olan Oğuzlar-Türkmenler ise, Oğuz Kaan atasının verdiği buyruk üzere, sürekli batıya ilerlemiş, Kınık boyu Büyük Selçuklu; Türkiye Selçukluları, Kayı boyu Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti devletini kurmuşlardır. Hattın ilk ucunda; Göktürkler, son ucunda Türkiye Cumhuriyeti vardı. İran’daki Türk devletleri ve hanedanları (Safeviler, Avarlar, Kaçarlar), Azerbaycan ve Türkmenistan Cumhuriyetlerini kuranlar da bu koldur. [3]
Tekrar Osmanlı-Türkiye Cumhuriyeti irtibatına dönecek olursak torik temelleri; 1789 Fransız ihtilaliyle değişen yeni dünya düzenine uyum sağlama çabaları olan Islahat ve Tanzimat fermanlarına kadar gider. Yusuf Akçura’nın Üç Tarz-ı Siyaset tahlillerinden ana hatlarıyla okuyabileceğimiz bu sürecin aşamaları Ziya Gökalp’in Türk Milliyetçiliği tasavvurunda görebiliriz. İlk aşaması, derlenip toparlanma ve yeni devletin temellerini sağlamlaştırmayı hedefleyen Türkiye merkezli, ikinci aşaması Oğuz İttihadı, son hedef ise Turan olarak ortaya çıkar. Burada Ötüken Türkistan Ergenekon’u; Türkiye ise Anadolu Ergenekon’u olarak değerlendirilir. Aralarındaki irtibatın yeniden kurulmasıyla yeni “millî bir irfan doğacak, yeni Orhun ve yeni Turfan doğacak”tır.(4) Bunu en iyi ifâde eden Ziya Gökalp’in “Ergenekon” şiiridir:
“Turan, eski toprak bize/Hind bir altın konak bize/ Çin köşkleri kışlak bize/Tuna boyu yaylağımız! Yunus gibi çıktık Hut’tan/Büyük yurda küçük yurttan. Şamanlardan uğurlandık/Pirler oldu yardağımız.' (5)
Atayurt ve Anayurt irtibatının yeniden kurulması için özellikle Türkistan Müslümanlığı bağlamındaki Hanefî fıkhı, Maturidî Akaidi’nin Fars ve Arap akıllarının dışında oluşturulan öğretiye tekabül ettiğini ve kalkış noktası ama varış noktası olmadığını belirtiyoruz. Bu vurgunun önemi Gökalp’in Oğuz İttihadı dediği aşamada ortaya çıkmaktadır. Çünkü Türk ve İslam halklarının yaşadığı yerlere yönelik küresel güçlerin eko-politik saldırıları Şiî hilaline karşı Sünnî kuşatma ve karşılama gibi sunuluyor. Oysa bunun temelinde Osmanlı’nın Ortadoğu’da yaşadığı travmanın ana aktörü olan Suud kabilesinin geliştirdiği Vehhabî zihniyeti yani yeni selefilik öğretisi yatıyor. Şiî hilaline karşı Sünnî hilali diye sunulan temelde Vehhabî zihniyetli Körfez ülkelerin mezhep çatışmasıyla eko-politik savaşı örtülemek gayesidir. Gökalp’in Oğuz ve/ya Türkmen ittihadı dediği Türkiye, Azerbaycan, İran ve Harezm Türklüğün birleşmesini öneriyor ki, bu coğrafya da en az 45 milyon Şiî/Caferî Türk/men vardır. [6]
(Devam Edecek)
Yazıda Yararlanılan Kaynaklar
[1] Nermi Uygur, Türk Felsefesinin Boyutları, YKY. 2.baskı, İstanbul 2012, s.103
[2] Ziya Gökalp, Kızılelma, haz., Hikmet Tanyu, Kültür Bakanlığı yay, Ankara 1976, s. 140 vd; Türkçülüğün Esasları, Kültür Bakanlığı yay, Ankara. 1978, s. 20 vd, Varlık yay, İstanbul 1968, s. 22-28, Abdullah Harmancı, “Yeni Türk Edebiyatında Kızılelma”, Turkish Studies, Volume 5/3, Summer 2010.
Orhan Şaik Gökyay, “Kızılelma”, TDV İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 2002, c.25, s. 559-561, Mevlüt Uyanık, Türkistan-Türkiye İrtibatının Kültürel Ürünü: Büyük Oğuz Bütünleşmesi”, Türk Yurdu, yıl 108, sayı 380, Ağustos 2019, s.30-34.İbrahim Maraş, “Türk Düşünce Tarihine Giriş”, Türk Düşünce Tarihi, edit: B.A. Çetinkaya, Grafiker yay., İstanbul 2018, s.13-32
[3] Kaynakça için bkz. Mevlüt Uyanık, “Küreselleşme Olgusu ve İpek Yolu Medeniyetinin Yeniden Dirilişi”, Oş Devlet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı.18-19 (2013) s.104-131
[4] Orhun İç Asya’ da bir ırmak, çevresinde Göktürk yazıtları bulunur. Ötüken de buradadır. Turfan’da sözü buradan gelir, bereketli bu yer Uygur Türklerinin merkezi ve Türk medeniyetinin beşiği olan tarihi kenttir. Ziya Gökalp, Kızılelma, haz., Hikmet Tanyu, Kültür Bakanlığı yay, Ankara 1976, s. 18, 84, 107,109-116187, 201.
[5] Gökalp, Kızılelma, s. 109-114.
[6] Mevlüt Uyanık, “Türk Felsefesi”, Türk Felsefesi: İmkan ve Ufku, edit.:L.Bayraktar, Kırmızılar yay., Eskişehir 2018, s.137-191, Felsefeyi Anadolu’da Yeniden Yurtlandırmak -Türk Felsefesine Giriş- Muhafazakar Düşünce Dergisi, yıl 15, sayı 54, Ankara 2018, s. 179-199. Türk Felsefesi: İmkanı ve Gerekçesi Üzerine Notlar” İslami Araştırmalar Dergisi, 2019; 30 (1):8-23. Türkistan-Türkiye İrtibatının Kültürel Ürünü: Büyük Oğuz Bütünleşmesi, Türk Yurdu, yıl 108, sayı 380, Ağustos 2019, s.30-34 https://www.haberlotus.com/turkistan-turkiye-irtibatinin-kulturel-urunu-buyuk-oguz-butunlesmesi/ 13 Eylül 2019; Türk(men)lerin Birliği, www.corumhakimiyet.net 27.12.2006; Selefi Zihniyet, Arap Baharı ve Türkiye, Araştırma yay. Ankara 2016; Dünyada İslamfobia’yı Besleyen Unsur Olarak Neo-Selefi Öğreti– Bir Zihniyet Analizi-21.Yüzyılda Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı:1/2015, s.319-343;Türkiye’nin Son 15 Yılında Siyasal ve Sosyal Kimlik Teşekkülü Süreci Analizi: Muhafazakâr Demokrat, “Müslüman Demokrat” ve “Dindar Demokrat” Tasavvurları -Yeni Bir Din Oluşturmanın Gerekliliği” Hukuka Felsefi ve Sosyolojik Bakışlar Dergisi, İstanbul Barosu yayınları, İstanbul 2019, s.379-403.